Yüzyılın deneyinde Allahın varlığı
Abone olHiggs parçacığı keşfedilecek mi? Karanlık maddenin sırrı açığa çıkacak mı? Soruların yanıtı yüzyılın deneyinde.
Dünya parçacık fizik camiasını, İsviçre CERN'de çalışmaya
başlayan büyük hadron çarpıştırıcısından (LHC) gelecek sonuçların
heyecanı sarmış bulunuyor.
Prof. Dr. Osman Çakmak Zaman okurları için insanlık için çok önemli
bu deneyi her yönüyle tahlil ediyor..
On dört yıldır bilim adamları CERN'deki "süper mikroskop"
sisteminin tamamlanması için canla başla çalışıyorlardı. Deneyin
temelini kısaca anlatmaya çalışırsak; dev parçacık
hızlandırıcısında önce parçacık demetleri oluşturulacak. Proton
gibi atom parçacıkları önce tek yönde hızlandırılacak. Daha sonra
ters yönlerde hızlandırma ve sonunda çarpıştırma duraklarından
geçilecek. Önce düşük enerji düzeyleri, sonra tera ölçeği... Nisbi
zayıf deney yoğunluklarından kontrolü daha zor olan yüksek
yoğunluklara geçilecek. Sonra?.. Yol üzerindeki her adımda, görev
alan binlerce bilim insanı, mühendis ve öğrenci sonuçları
yorumlayacak.
Varlığın derinliklerine seyahat
Büyük Patlama'nın (Big Bang) ardından ortaya çıkan maddelerin
sadece yüzde 4'ünü biliyoruz. Evrenin yüzde 70'i karanlık enerji,
yüzde 26'sı karanlık madde. Bu evren, yüzde doksandan fazlası ne
olduğunu bilmediğimiz, hakkında hiçbir fikrimizin bulunmadığı,
"karanlık madde" ve "karanlık enerji"den oluşmaktadır. "Karanlık
madde"nin ve "kara enerji"nin varlığını gerektiren birçok gözlem
bulunuyor. Sürekli genişleyen evreni ivmeli olarak genişleten bir
"kara enerji" bulunmaktadır. Tüm evrene hakim olan bu kuvvet
beraberinde yıldızların ve galaksilerin de bir düzen içinde
kalmasına vasıta oluyor. Varlığın derinliklerine iniyorsunuz. Ama
her araştırma, karşımıza yeni sorular çıkarıyor. "Karanlık
enerji"yi keşfetmiş bulunuyoruz. Ama nereden geldiğini bilmiyoruz.
Düşünebiliyor musunuz? Bir yandan bilimin her şeyi çözdüğü, onu her
şey zanneden anlayışımız, diğer yandan evrenin çoğunluğunu neyin
teşkil ettiğini hâlâ bilemeyişimiz... Varlığın şahit olduğumuz
kısmı devede kulak mesabesinde.. Tüm bunlar perdenin arkasında daha
nice âlemler ve evrenler bulunduğu düşüncesine götürüyor zihinleri.
İşte CERN'deki deneyler karanlık maddeden "süper sicimlere" kadar
ilgili teorilere destekleyici bulgular getirebilir. Hatta bu deney
evrende bizim görme elektromanyetik aktivasyonumuz dışında bilinç
sahibi ışınsal varlıkları gösterebilir. Dolayısıyla bu deneyler
deneyüstü gerçekliklere; ışık hızından daha öte hız ve dünyaların
kapılarını aralayabilir. Maddenin çekirdeğini, temelini bulmak için
yüzyıllardır süren arayışların içine girdik. Maddenin
derinliklerine daldık. Önce atomları, sonra ondan yüz binlerce daha
küçük olan atom çekirdeğini, ardından da atom çekirdeğindeki
altyapılar olan protonları, nötronları ve diğer yüzlerce "temel
parçacıklar"ı keşfettik. Madde esas itibarı ile atom çekirdeğinden
ibaret olduğuna göre peki çekirdek elemanları (proton ve nötron) ne
kadar maddedir? Onlar maddeye ne kadar benziyorlar? İşte bu
sorulara kimse net cevap veremiyor.
Günümüzün geçerli madde kuramının keşfedilmemiş tek taneciği olan
Higgs parçacığı keşfedilirse, kozmozla ilgili birçok paradoks ve
probleme çözüm bulunabilecek. Eğer Higgs bozonları bulunursa sadece
çekim gücünün değil karanlık maddenin sırrı da aydınlanacak. Dahası
dört temel kuvvetten ikisi olan elektromanyetizma ile zayıf nükleer
kuvvetleri farklı kılanın ne olduğu belirlenecek. Niye atomlar var?
Kimyanın gereği ne? Kararlı atom yapılarını mümkün kılan nedir?
Görüldüğü gibi en temel sorulara cevap aranacak CERN'deki
deneylerde.
Bu deneylerle dünyada erişilmiş en yüksek çarpışma enerjisi olacak.
Bilim tarihinin bu en güçlü "mikroskobunda" trilyon elektronvolt
(kısaca TeV) düzeyinde enerji üretecek bir sistemi tasarlıyorsunuz.
TeV (trilyon elektron volt) ölçeğini keşiflere açmak, yepyeni bir
deneysel fizik dünyasına girmek anlamına geliyor. Niçin böylesine
yüksek enerji? Elektrozayıf simetri kırılması, hiyerarşi problemi
ve karanlık maddenin sırrı gibi konular, ancak TeV ölçeğinde
çözülebilir.. Şimdiye kadar bir türlü bulunamayan Higgs
parçacıklarına ancak bu enerjilerde ulaşılabileceğine inanılıyor.
Kim bilir belki de evrendeki maddenin çok büyük bölümünü oluşturan
"karanlık madde" dediğimiz şeyin aslının Higgs bozonları olduğunu
anlayacağız. Belki de hatta 19. yüzyılın sonlarında (ve 20.
yüzyılın başlarında) bilim dünyasının yoğun bir şekilde tartıştığı
"esir maddesi"nin "karanlık madde" ile ilişkisi; hatta ondan ibaret
olduğu ortaya çıkacak.
Yaşamın en küçük yapı taşı: Süper sicimler
Varlığın düğümlendiği noktalara baktığımızda karşımıza "süper
sicimler" çıkıyor: Süper sicimler Planck düzeyinde (yani 10 üzeri
-33 mesafesi) bir mekânı temsil ediyor. Atomlar öylesine küçük bir
mekânı temsil eder ki atom, sicimler yanında güneş sistemi kadar
büyük kalır. Yaşamın en küçük yapı taşı nokta şeklinde değil, iç
içe geçmiş titreşen sicimler (strings) şeklindeki yapılardan
ibaret. Sicimlerin en şaşırtıcı yanlarından birisi sadece bilinen
boyutlara (zaman ve uzay) değil, on ya da hatta on bir boyuta sahip
olması. Bu haliyle sicimler madde ve madde ötesi tüm varlıkların
temeli olabilir. Bir yerlerde, görünmez bir şekilde, yumak halinde
sarılı olduğu için bu boyutları göremiyoruz.Bu nesnelerin (tabii
söz konusu olanın nesne olup olmadığı da bilinmiyor) tarif edilmesi
imkânsız. Princeton'daki Elite Üniversitesi'nde görevli bir fizik
dahisi sayılan Edward Witten, "süper sicimler" söz konusu olunca,
büyülendiğini ve onları çok garip bulduğunu ifade ediyor. Witten,
bazen saatlerce koltuğuna uzanıyor ve gözlerini tavana dikerek
evrenin yapısını açıklamayı amaçlayan "M-Teorisi" üzerine
düşünüyor. Teoriyi henüz tek bir formül haline getiremiyor. Daha, M
harfinin anlamını bile çözmüş değil. Süper sicim teorisini
irdeleyen bilim insanları M kelimesinin sır, gizem anlamına gelen
"Mysterium"dan geldiğini düşünüyorlar. Tariflerin fizikî anlamdan
ziyade dinî bir nitelik taşıması karşısında şaşkın. Bilgi ve akılcı
araçlarla analiz yapan yöntemlerden farklı bir sır ile mi karşı
karşıyayız acaba? Tüm çabalara rağmen varlığın en merkezinde yer
alan şeye ulaşılamayacağı bir nokta mı var?
Milyarlarca yıl önceydi, henüz Güneş yok, Dünya ve gezegenler
ortalıkta gözükmüyordu. Galaksiler ve galaksiler arasındaki "uzay"
birbirine yakın hatta bitişik haldeydi. Daha da önceki dönemlere
gidildiğinde hiçbir genişlemenin olmadığı bir "zaman aralığı"
çıkıyordu karşımıza. İşte bu kâinatın ilk doğduğu an olmalıydı. Bir
noktadan sonra daha da öteye gidildi. Öyle ki "yaratılıştan" önceki
zamana varıldı. Yaratılış çekirdeği, madde ve fizikî kanunlarla
açıklanamaz haldeydi. CERN'deki deneyler, her şeyin tek bir şey
halini aldığı o "belirsiz ve tarifsiz" yaratılış çekirdeğinin neden
ibaret olduğunu açıklayabilecek ipuçlarına ulaşacak mı? Kâinatın
ilk günlerine gidileceği, küçük bir yaratılış patlamasının
tekrarlanacağı deneyden beklentiler büyük. Tüm olayların tek bir
denklemle ifade edileceği sonuçlara ulaşacaklarını umuyor bilim
adamları. Bilim camiasında, bütün formüllerin temelinde yatan ana
formüle ulaşmanın heyecanlı bekleyişi var. Varlık, metafizik
eksenli yeni bir tanıma daha kavuşabilir.
Kâinatın bütünlüğü ve hiyerarşisine olan inanç, ilim adamlarını
kâinatı izah edecek daha temel ve basit bir teoriyi bulmaya doğru
koşturuyor. Evrendeki tüm sistemlerin ahenkle işlemesinde rol alan
kuvvetlerin ve topyekûn maddî unsurların, sonuçta tek hakikatin
değişik yansımalarından ve tecellilerinden başka bir şey olmadığı
gün geçtikçe bilim aynasında daha iyi ortaya çıkmaktadır. Yeni
buluşlar evrenin tek bir noktadan ve tek bir özden çıktığına destek
verirken, ortaya çıkan gerçeklikler, tek bir Yaratan'ın varlığına
açık deliller ortaya koymaktadır. Öyle görünüyor ki elde ettiğimiz
sonuçlar, evrene ve varlığa yüklediğimiz manayı değiştirecek. Hatta
öyle beklentiler var ki, ortaya çıkacak buluşlar nereden gelip
nereye gittiğimiz ve ne amaçla yaratıldığımız gibi yaratılış
sırlarına açıklık getirebilir; din ile bilimi buluşturacak
sonuçlara götürebilir.