Yüzlerce kovid hastası takip edildi! Kadınlarda saç dökülmesine yol açıyor
Abone olİSTANBUL Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, koronavirüs tedavisi görmüş hastaların 9 aylık takipleriyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özellikle kadınlarda saç dökülmesi sorununun ortaya çıktığını belirten Tükek, "1-2 yıl içinde kalp hastalıklarında patlama olacak" dedi.
Geçtiğimiz hafta İngiltere'de yapılan bir çalışmanın ilk
verileri dünya medyasında gündem oldu. İngiltere Ulusal İstatistik
Bürosu (ONS) ve Leichester Üniversitesi'nin birlikte yürüttüğü
araştırmada, koronavirüs atlatan 47 bin 780 hastanın verileri
incelendi. Çalışmada, hastaların yaklaşık yüzde 30'unun (14 bin 140
kişi), hastalığı atlattıktan sonraki 140 gün içinde tekrar
hastaneye yatırıldığı gözlendi. Amerika'daki Michigan Üniversitesi
araştırmacılarının yürüttüğü ve sonuçları geçtiğimiz ay saygın tıp
dergisi JAMA'da da yayınlanan başka bir çalışmada ise Mart-Haziran
ayları arasında Koronavirüs nedeniyle hastanede yatarak tedavi
gören ve taburcu edilen bin 775 hasta izlendi. Hastaların yaklaşık
yüzde 27'sinin 2 ay içerisinde tekrar hastaneye yatırıldığı
belirlendi.
9 ayda 3 bin 300 hasta takip edildi
İstanbul
Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nde Mayıs ayından bu yana
hizmet veren "Kovid İzlem Merkezi"nde yaklaşık 9 aydır izlenen 3
bin 300 hastanın verilerine dayanarak önemli bilgiler veren Dekan
Prof. Dr. Tufan Tükek, "Dünyadaki çalışmalara baktığımızda yeniden
hastaneye yatış oranlarının çok yüksek olduğunu görüyoruz.
Türkiye'de ise Kovid'e bağlı yeniden hastaneye yatış oranları o
kadar yüksek değil. Sağlık sistemi ve (tedavi) algoritmalara çok
güzel uyulması, belli bir tedavi protokolünün uygulanması ile
ilgili. Taburcu olduktan sonra belli süre içerisinde kötüleşip
tekrar hastaneye yatış oranlarımız en fazla yüzde 5-10 düzeyinde"
dedi.
Prof. Dr. Tükek, yeniden hastaneye yatışların bizde bu kadar düşük oranda seyretmesinin Türkiye'deki tedavi başarısıyla da ilgili olduğunu vurgulayarak "Tedavi uyumu, yani hem hastaların da buna uymuş olması, hem de hastanelerin hastaları gerçekten etkin izlemi ve takip etmesiyle bu kadar uzun süreli ve kronik sorunlar görmüyoruz biz hastalarda. Yani bu konuda dünya ile orantılı değil bizdeki sonuçlar" diye konuştu.
"Kortizon ve kan sulandırıcılar ikinci dalgadaki
başarıyı artırdı"
Geçtiğimiz Mayıs ayında açılan Kovid
İzlem Merkezi'nde takip edilen 3 bin 300 hastadan elde ettikleri
verilere de değinen Prof. Dr. Tükek, "Bunlardan 1300-1400 kadarı,
son 6 aylık kontrollerini tamamlamış durumda. İlk zamanlarda en çok
görülen semptomlarla ikinci dönem görülen semptomlar arasında da
değişiklikler olduğunu fark ettik. Değişen tedavi protokollerinin
de katkısıyla bu farklılaşma oldu. En çarpıcı özellik, tedaviye
kortizon eklenmesiyle oldu. İkinci dalgada, ilk dönemde gördüğümüz
akciğerdeki o uzun süre devam eden problemlerin azaldığını fark
ettik. Özellikle akciğer grafisinde gördüğümüz akciğer dokusundaki
fibrotik değişimlerin (doku sertleşmesi) azaldığını gördük. Yani
Favipiravir, kortizon ve kan sulandırıcı tedavisi alan hastalarda
birinci döneme göre akciğer yönünden oldukça iyileşme olduğunu
gördük" diye konuştu.
"Kovid, daha çok kadınlarda saç dökülmesine yol
açıyor"
Kovid tedavisi görmüş hastalarda yakın zamanda
gözlemlenen en ilginç bulgulardan birinin de saç dökülmesi olduğuna
işaret eden Prof. Dr. Tükek, bunun nedeninin henüz tam olarak
tespit edilemediğini belirtti. Tükek, "Özellikle kadın
hastalarımızda saç dökülmesi sorununa yüzde 10'lara varan bir
oranda rastlamaya başladık. Altında yatan farklı mekanizmalar
olabilir diye düşünerek demir eksikliği anemisi ve hipotiroidi de
araştırdık. Ama bunların da olmadığını gördük. Bunlar yokken bile
saç dökülmesi oluyordu. Bir de nedenini tespit edemediğimiz sırt
ağrıları en çok gördüğümüz ikinci semptom. Gerçekten 3 aydır devam
eden ve yüzde 10 civarı hastamızda izlediğimiz bir sırt ağrısı
yakınması dikkat çekiciydi. Bunun da tam olarak neden olduğunu
açıklayamıyoruz. Yani o bölgenin görüntülemelerinde de herhangi bir
sorun yok" dedi.
"Hastalar kan sulandırıcılarını uygun sürede
kullanmalı"
En önemli sorunlardan birinin de Kovid
geçiren hastalarda yükselen damar tıkanıklığı riski olduğunu
anlatan Prof. Dr. Tükek, bunda, taburcu olan hastaların bazen 1
buçuk ay boyunca devam etmesi gereken kan sulandırıcı tedavisine
yeterince uyum sağlamamasının da etkili olduğunu vurguladı. Tükek,
"Kan sulandırıcı tedaviler uygun bir şekilde hastalara verildiğinde
bunun azaldığını gördük. Ama zaman zaman maalesef bu unutuluyor ya
da hastalar tedaviye yeterince uymuyor. Bu ilaçları uygun süre
kullanmayanlarda beyin damar tıkanıklıkları, kalp damar
tıkanıklıkları ve bacak damar tıkanıklıkları çok daha fazla
görülüyor. 1-1,5 ay bu kan sulandırıcılara devam edilmesi
gerekebiliyor. Hastalar bu anlamda iyi takip edilmediğinde
gerçekten bu tip sonuçlar gözlemliyoruz. Bu da aslında hastanın
hayatını daha sonraki dönemlerde tehdit eden bir durum. Felç
geçirebilir, akciğer embolisi gelişebilir, akciğerde uzun süreli
kalıcı sorunlara neden olabilir" diye konuştu.
"1-2 yıl içinde kalp hastalıklarında patlama
olacak"
Kovid salgınının; sadece virüsün etkisiyle
değil, kısıtlamalar nedeniyle de sedanter (hareketsiz) bir hayata
geçilmesi sonucu, önümüzdeki süreçte kalp damar hastalıklarında
ciddi bir artışa yol açacağını düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Tükek
uyardı. Tükek, "Maalesef bu süreçte çoğu insan hem hareketsiz bir
hayata geçti hem de ev ortamında sağlıklı beslenmeyi göz ardı etti.
Hareket azlığı ve bu sağlıksız beslenmenin yaratmış olduğu riskin
yanı sıra kaygı ve stresin yaratmış olduğu anksiyete de var.
Kovid hastalarında anksiyete de çok sık görülüyor uzun vadede. Tüm bunları birleştirdiğimizde, 1-2 sene sonra kalp hastalıklarında patlama olması kaçınılmaz.
Kardiyologlara çok iş düşecek önümüzdeki süreçte" ifadelerini
kullandı.
"Aşıda emniyet en önemli konu"
Geçtiğimiz
hafta dünyada da önemli bir tartışma gündemi olan "mRNA aşılarına
bağlı ölüm tartışmaları" hakkında da önemli bilgiler veren Prof.
Dr. Tükek, "Tüm aşıların Faz 3 sonuçları çok erken açıklandı.
Küresel boyutta büyük bir salgın olduğu için erken açıklama
ihtiyacı hissedildi. Hiçbirisinin Faz 3'ü tamamlanmadan açıklamalar
yapıldı. Orada tabii mRNA aşılarının daha etkin olduğu görüldü.
Zaten bekliyorduk öyle bir şey. Yüzde 95 üzerinde etkinlik
açıklanmıştı. Tabii insanlar bunu görünce, haklı olarak 'Yüzde 95
koruyorsa niçin bu aşıdan olmuyoruz?' gibi bir fikre kapıldılar.
Ama emniyet daha önemli aslında aşılarda. İki ayaklı bu, birincisi
güvenli (emniyetli) olacak aşı, ikincisi de etkin olacak. Etkinlik
anlamında tamam, kendilerini ispat ettiler ama güvenlik anlamında
biraz daha zamana ihtiyaçları olduğunu gördük. Özellikle alerji
yapıcı etkileri çok fazla" diye konuştu.
"İnaktif aşıda bu risk daha düşük"
Alerjik
reaksiyonların mRNA aşılarının Faz 3 çalışmaları sırasındaki
aşılamalarda da tek tük görüldüğünü ve o günlerde alerjisi
olanların bu aşıları yaptırmaması yönünde açıklama yapıldığına
dikkat çeken Prof. Dr. Tükek, "Toplum aşılamalarında çok sayıda
insanı aşılama sırasında, alerjisi az da olsa olanlar, maalesef bu
aşı (mRNA) sırasında, belki de gerekli tedbirler alınmadığı için
vefat ettiler. Tabii iyice araştırılması da lazım. Yani illa ki
aşıdan mı oldu, değil mi henüz onu da tam söyleyemiyorlar. Ama
alerjisi olanların bu aşıyı yaptırmamaları konusunda uyarı var, o
zaten çok net. Anafilaksi yapma ihtimali çok yüksek. Çin aşısında
da var alerji riski ama çok çok düşük. Biz zaten aşı yaparken çok
dikkat ediyoruz. Her türlü tedbiri alıyoruz. Anafilaksi dediğiniz
tablo zaten ilk 30 dakika içerisinde gerçekleşiyor. 2 saat
içerisinde olanı da var ama o, çok çok daha nadir. Bu esnada
gerekli tedbirleri alırsanız, hastayı sağlık merkezinde tutarsanız,
30 dakika geçtikten sonra pek bir sorun kalmıyor. Şu ana kadar (Çin
aşısı ile) 1 milyondan fazla aşılama yapıldı bizde ve yani ölüm ya
da herhangi ciddi bir sorun da bildirilmedi" şeklinde konuştu.
"Öğretmen ve akademisyenler unutkanlıktan
şikayetçi"
İstanbul Tıp Fakültesi Kovid İzlem
Merkezi'nde görev yapan Dr. Huzeyfe Arıcı ise Kovid geçirmiş
hastaların üç aylık periyodik kontrollerini gerçekleştirdiklerini
söyleyerek hastaların kan, akciğer görüntüleme gibi tetkiklerle
izlendiğini ve en sık rastladıkları şikayetin nedensiz sırt ağrısı
olduğunu belirtti. Dr. Arıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hastaların
bize gelişte en sık söyledikleri şikayetler halsizlik yorgunluk,
çabuk yorulmak. Ancak son dönemde dikkatimizi çeken bir diğer
şikayet de saç dökülmesi oldu. Özellikle genç hastalarda daha sık
duyuyoruz bu şikayeti.
Hastalar Kovid geçirdikten sonra, daha önce olmayan ve yeni başlayan saç dökülmesi şikayetinden muzdarip oluyorlar. Bir diğer şikayet de sebebi bilinmeyen sırt ağrısı.
Uzun sürüyor, 3-4 ay kadar. İki kürek kemiği arasındaki ağrıdan bahsediyorlar tipik olarak. Tabii bunun mekanizması tam olarak bilinmiyor ama ağrı kesici tedavi verebiliyoruz. Son dönemde gördüğümüz bir diğer şikayet de unutkanlık. Özellikle öğretmen, akademisyen gibi meslek gruplarındakilerin farkındalığı daha yüksek olduğu için sanırım, meslekleri gereği bu şikayetleri bize daha çok söylüyorlar."