Yüksekdağ'dan şehitler için açıklama
Abone olFigen Yüksekdağ, Suruç'taki terör saldırısında ağır yaralanan ve tedavisi İstanbul Anadolu yakasındaki özel bir hastanede süren 19 yaşındaki Güneş Erzurumluoğlu'nu ve ailesini ziyaret etti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı
Figen Yüksekdağ ve beraberindeki bir heyet, Suruç'ta 32 kişinin
öldüğü bombalı saldırıda ağır yaralanan ve tedavisi Çapa'daki
İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde devam eden Dr. Çağla Seven'i,
ziyaret etti.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır'da bir polis
memurunun şehit edilmesiyle ilgili bir soruya, "Ben gerilim,
saldırı, çatışma ve ölüm olaylarının en kısa sürede sona ermesini
diliyorum. Bu süre içinde yaşamını kaybeden bütün insanlarımızın
ailelerine başsağlığı diliyorum" yanıtını verdi.
Ziyaret sonrasında basın açıklaması yapan Yüksekdağ, Seven'in
ailesi ve doktorlarıyla görüştüğünü belirterek,
"Çağla ciddi bir biçimde ağır yaralanan arkadaşlarımızdan
birisiydi. Aldığımız son bilgiye göre tedaviye yanıt verdiğini
öğrendik. Tedavi süreci olumlu bir seyir izliyor. Çağla kardeşimiz
gibi diğer yaralı kardeşlerimizin de biran önce iyileşmesini
istiyoruz. Çağla aynı zamanda burada öğrenciydi. Hem arkadaşları,
hem de hocaları tarafından sahiplenildi tedavisi burada devam
ediyor. Suruç patlamasında yaralanan diğer arkadaşlarımızın da
tedavisi çeşitli hastanelerdeler, durum kritik olan 8 arkadaşımız
vardı. Çağla kardeşimizi çok kısa bir süre görebilme şansım
olabildi. Doktoru eşliğinde odasına girdim. Kendisi konuşabilecek
durumda değildi. Kendisine bütün Türkiye'nin ve vicdan sahibi
insanların yanında olduğunu söyledim. Ölüme karşı yaşam için nasıl
yola çıktıysa yine direnmesini söyledim. Söyleyebilecek çok fazla
sözümüz kalmadı ne yazık ki. Dayatılan karanlık bu insanlık dışı
saldırılardan sonra… Diliyorum ki, tüm yaralı arkadaşlarımız en
kısa sürede sağlıklarına kavuşsunlar, artık ölümlerin yaşanmasını
istemiyoruz. Hiç kimsenin yaşamını kaybetmesini istemiyoruz. Hiçbir
şey yitirdiğimiz ve şuan yaralı olan gençlerimizin yaşamından
değerli değildir. Gerilim çatışma ve kutuplaştırma ve ölüm
üzerinden siyaset yapmak asla ve asla hiçbir siyasi merkeze
kazandırmaz. Bu gençler büyük insanlık değerleri için yola
çıkmışlardı. Gerilim yapma siyasetinden bu iktidarın vazgeçmesi
gerekiyor. Bu ülke ve memleket hepimizin ama her şeyden önce
gençlerin çocukların. O nedenle siyasi iktidarda, bütün siyasi
mekanizmalarda her şeyden önce toplumun gençlerine geleceğine karşı
saygılı olmak zorundadır. Biz bugün bu gençlerin barış, demokrasi
ve kardeşlik değerleri etrafında buluşmasını birleşmesinin çok
önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizi karanlık günlerden kurtaracak o
değerlere sarılmaktır. Can simidimiz odur" dedi.
"BENİM CANIMI ALIP GENÇLERİN YAKASINDAN DÜŞECEKSENİZ
ALIN"
Yüksekdağ daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birilerini ya kötülük boğmuş, ya bir akıl tutulması yaşıyorlar.
Başka bir açıklamasını başka bir izahını bulamıyoruz biz bunun. Siz
niye ölmediniz diyerek, bizleri gençleri ölüme göndermekle itham
ettiler. Gençlerin ölümünü engellemesi gereken merkezler, bizleri
niye ölmediyseniz ? Ölmediyseniz katil sizsiniz diye itham ettiler.
Bunun açıklanabilir izah edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Aynı
zamanda hedef gösteriliyoruz. Dün sosyal medya hesabımdan söyledim.
Benim canımı bana da soruyorlar? Figen Yüksekdağ neden bir gün daha
kalmadı? Neden ölmedi diyorlar, eğer benim canımı alıp gençlerin
yakasından düşecekseniz alın gençlerin canını almaktan vazgeçin.
Gençleri katletmekten, gençlerin katledilmesinden göz yummaktan
vazgeçin. Alacaklarsa buyursunlar, bizim canımız ortada… Bunlar çok
kötü çok akıl almaz şeylerdir. Türkiye'de siyaset ne zaman bu hale
geldi. Türkiye'de siyasetçiler ne zaman bu hale geldi. Her şeyden
önce bunun açıklamasını yapsınlar. Bir siyasi parti yetkilisi
çıkıp, başka bir siyasi partinin eş genel başkanına vekillerine siz
o patlamada ölmediniz o zaman sorumlu sizsiniz diyebiliyorsa bu
artık her şeyin onlar cephesinden şirazeden çıktığını
gösteriyor."
"İKTİDAR IŞİD'LE İLGİLİ YAPMASI GEREKENİ İYİ
BİLİYOR"
IŞİD ile ilgili olarak iktidarın ciddi bir mücadele programı
ortaya koymasını beklediklerini ifade eden Figen Yüksekdağ, "Hala
bu siyasi iktidarın ciddi bir mücadele programı ortaya koymasını
bekliyoruz. Çıkıp bize kel alaka hedef saptırmaya dönük, sorumluluk
üstünden atmaya dönük çağrılar yapıyorlar. Ama ne yapmaları
gerektiğini çok iyi biliyorlar. Bu terör yapılanmasına şiddet
yapılanmasına siyasi iktidarın kapsamlı bir mücadele programı
geliştirmesi gerekiyor. Her türlü bilgi, belge yönlendirici belge
mevcut bunların peşinden gitmesi gerekiyor. Her şeyden önce o
Suriye'nin kuzeyi diye tarif ettikleri hedef gösterdikleri
topraklardaki halklarımızın Türkiye halklarının kardeşi olduğunu
kabul etmeleri gerekiyor" diye konuştu.
"POLİSLERE YAPILAN SALDIRILARI DOĞRU
BULMUYORUZ"
Gazetecilerin Şanlıurfa Ceylanpınar'da dün 2 polis memurunun
şehit edildiği saldırıyla ilgili soruya, Yüksekdağ "O saldırıları
ve cinayetlerin doğru olmadığını, doğru bulmadığımızı ifade ettik.
Her şeyden önce hiçbir sorunun ölümle çözülmemesi gerektiğini
belirttik. Biz hala aynı yerdeyiz. Ölümle insanların yaşamını hedef
alarak insanların yaşamına kast ederek, siyaset yürütülemez bir
gerçek kendisine yol açamaz. Bütün Türkiye toplumu olarak bu sorunu
aşmak zorundayız. Biz bunun yolunu işaret ettik. Bu barış dilini
kullanmakla olur, bu demokrasi ilini kullanmakla olur ölüm ve
çatışmanın yerine veya karşısına barışçıl demokratik siyaseti
koymakla olur. Yıllardan beri yapılamayan şey budur" yanıtını
verdi.
"TÜRKİYE TOPLUMU DERİN BİR ACIYLA BOĞUŞURKEN MECLİSİN BUNA
DUYARSIZ KALMASI DÜŞÜNÜLEMEZDİ"
CHP'nin TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırması ile ilgili gelen bir soruya ise Figen Yüksekdağ, "Bizim teklife destek veriyorlar. İlk başta olumsuz yanıt vermişlerdi. Bizim teklifimiz verdiğimiz bu teklifin değerlendirilmesi ve meclisin olağanüstü toplanmasıydı. En hayırlısı ve güzeli olmuş bence Türkiye'de böyle bir olay yaşandıktan sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi davranamazdık. Bu nedenle meclis yeterlik sayısına ulaşılması oldukça önemli. Meclis cephesinden bir sorumluluk üstlenildiği ve sorumluluk çağrısı yapıldığı anlamına geliyor. Türkiye toplumu halkı bu kadar derin bir acıyla boğuşurken meclisin buna duyarsız kalması düşünülemezdi. Bence en doğru olan şey yapılmış ve diliyorum ki hayırlı sonuçlara da vesile olur. Bu sorunun çözümünün de önü açılır" diye cevap verdi.
GÜNEŞ ERZURUMLUOĞLU'NU VE AİLESİNİ ZİYARET ETTİ
Figen Yüksekdağ, Suruç'taki terör saldırısında ağır yaralanan ve tedavisi İstanbul Anadolu yakasındaki özel bir hastanede süren 19 yaşındaki Güneş Erzurumluoğlu'nu ve ailesini ziyaret etti. Ziyaret sırasında Yüksekdağ, Erzurumluoğlu'nun anne ve babasına sarılarak teselli etmeye çalıştı; Güneş'in durumu hakkından doktorlardan bilgi aldı.
BELKİ DE BİR DAHA YÜRÜYEMEYECEK...
Çıkışta bir açıklama yapan ve Güneş'in Erzurumluoğlu'nun
konuşabilecek durumda olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "Gözyaşları
içerisinde vazgeçmeyeceklerini söyledi. Yoğun bakımda hayati
tehlikesi yok ama belki de bir daha hiç yürüyemeyecek" dedi.
Suruç saldırısının artık toplumsal bir travma olduğunu belirten
Yüksekdağ, "Herkesin insanlanlık değerleri çevresinde gençliğe daha
iyi bir gelecek sunmak için kenetlenmesi gerekiyor" diye
konuştu.
ŞEHİT HABERLERİ
Diyarbakır'da bir polis memurunun şehit olduğu saldırının hatırlatılması üzerine, son dönemdeki saldırıların gerilimin sürmesine hizmet ettiğini söyleyen Yüksekdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suruç'ta yaşanan patlamadan sonra Türkiye'de ardı ardına gerilimi sürdürecek gerilimlerin yaşanmasını tasvip etmek mümkün değil. 2013 Nevruz'undan itibaren şunu anlatmaya çalışıyorduk; Türkiye'de silahların değil insanların konuştuğu, bir siyasi ve sosyal yaşam kurmak mümkün. Bunun için de bir demokratik siyaset ortamı geliştirmek gerekiyor. Barış ve çözüm sürecinin önünü açmak gerekiyor. Ama ne yazık ki bu çabalarımız hep tek taraflı olmak durumunda kaldı. Çabalar tek taraflı olunca, çatışma ve ölüm de kendisine alan buluyor. Bizim artık bu alanı kapatmamız gerekiyor. Bakın mesaj çok netti. O 32 gençten kimisi Hakkari'dendi. Kimisi Muş'tandı. Kimisi Bursa'dan, İstanbul'dan, Samsun'dan Trabzon'dan, Eskişehir'den, Türkiye'nin dört bir yanından kimisi Alevi'ydi, kimisi Sünni'ydi. Kiminin cemevinden kiminin camiden cenazesi kaldırıldı. Ve değişik uluslardandı. Kimisi, Türkmen'di, kimisi Laz'dı, kimisi Kürt'tü. Bir arada durup hangi değerlerde buluşacağımızı gösterdiler. Barışçıl bir hareket tarzıyla işaret ettiler. Biz işte bütün Türkiye olarak, siyaset olarak gençlerin işaret ettiği bu barışçıl demokratik yolun üzerinden gitmeliyiz. Onların verdikleri bu mesajı dikkate almalı ve siyaseti ona göre dizayn etmeliyiz. Bu nedenle ben gerilim, saldırı, çatışma ve ölüm olaylarının en kısa sürede sona ermesini diliyorum. Bu süre içinde yaşamını kaybeden bütün insanlarımızın ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu süreci normalleştirmenin tek yolu barış ve demokrasi çizgisinden sapmamaktır. Her şeyden önce siyasal iktidarın barış ve demokrasi yoluna girmesidir. Ben bugün bir kere daha siyasi iktidarı bu yola davet ediyorum."