Yüce Divan kararı neden 5 Ocak'a ertelendi?
Abone olMilliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel, 5 Ocak'ta Ankara'da yaşanacak 2 kritik gelişmeyi ve sonuçlarını yazdı.
Meclis Soruşturma Komisyonu'nda 4 eski
bakanla ilgili Yüce Divan kararının verileceği 5 Ocak'ta Ankara
gündeminde tarihi bir ilk daha yaşanacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bakanlar Kurulu'na ilk kez
başkanlık edecek.
İki önemli gelişmenin aynı güne denk gelmesini bugünkü köşesine
taşıyan Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel'e göre yaşanacak
durum açık bir 'Anayasa krizi' yaratacak.
Soruşturma komisyonunun karar tarihi ile Erdoğan'ın Bakanlar
Kurulu'na gelmesi tarihinin bilerek aynı güne getirildiğini de
ileri süren Gürsel, "Ve 5 Ocak'ta hakim gündem Erdoğan
başkanlığında kabine toplantısı olacağından, Meclis Soruşturma
Komisyonu 'nd aki Yüce Divan oylaması dikkatten kaçacak"
iddiasında bulundu.
Gürsel'in bugünkü yazısından öne çıkan bölümler şöyle:
"...
TBMM Soruşturma Komisyonu geçen pazartesi toplantı halindeyken
gücünü kullandı ve AKP'li dört eski bakan hakkında yapılması
gereken Yüce Divan oylamasını 5 Ocak'a ertelettirdi.
5 Ocak ilginç bir tarih.
Olaylar, AKP Milletvekili Binali Yıldınm'm 16 Aralık'ta yaptığı
açıklamada işaret ettiği gibi gelişirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan 5
Ocak'ta ilk kez Bakanlar Kurulu'na başkanlık edecek.
Cumhurbaşkanı'nın danışmanlığını da yapan Yıldırım özetle,
"Şu andaki fiili durum yarı başkanlık
sistemidir. Tayyip Bey anayasadaki yetkilerini
kullanacaktır. Cumhurbaşkanı'nın hükümeti
yönlendirme görevi vardır" dedi.
Erdoğan'ın iki ayda bir Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek gibi bir
temayülünün bulunduğunu yine kendisinden öğrendik. Bu arada
Yıldırım kısmen doğru söylüyor. Bir fiili durum ile karşı
karşıyayız.
Erdoğan'ın kabine toplantısına başkanlık etmek istemesi anayasal
düzene karşı bir fiili durum oluşturmaktadır.
Evet, Cumhurbaşkanı'nın Anayasa'nın 104'üncü maddesinde belirtilen
yetkileri arasında "Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar
Kurulu'na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu'nıı başkanlığı
altına toplantıya çağırmak" vardır ama bu yetki kendisine
"hükümetin genel siyasetinin yürütülmesi" görevini
de beraberinde vermiyor.
Söz konusu görev ve siyasi sorumluluk, Anayasa'nın 112'nci maddesi
uyarınca Başbakan'a aittir.
Başbakanın mevcut anayasada tanımlanmış görev ve siyasi
sorumlulukları, bu çok kısa ve fakat genel ifade içinde hayli geniş
bir içerik arz ediyor. Çünkü Türkiye'de Yıldırm'ın dediği gibi
fiili bir yarı başkanlık rejimi yoktur; sorunlu da olsa bir
parlamenter rejim vardır.
Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri ise anayasada yoruma yer
bırakmayacak şekilde listelenerek tanımlanmış. Cumhurbaşkanı
kabine toplantısına gerekli görürse başkanlık edebilir ama bu
sırada anayasada sınırları çizilmiş görev ve yetkilerini
aşamaz.
Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında toplanmış bir kabinenin alabileceği
kararlara dair anayasada bir spesifik atıf var:
"Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek"
(104'ncü madde). Bir de bu neviden kabine toplantılarında
sorumluluğu tabii ki hükümete ait olmak üzere kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi veriyor Anayasa.
Hepsi budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın niyeti, 5 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'na
sıkıyönetim ya da olağanüstü hal kararı aldırmak değildir diye ümit
ederiz. Olağanüstü hal ilanı söz konusu olmayacaksa
Erdoğan Bakanlar Kurulu'na hangi gerekçeyle başkanlık etmek
istiyor?
Binali Yıldırım'ın dediği gibi Erdoğan'ın niyeti "hükümeti
yönlendirmek" ise kendisinin bunu bakanlar kuruluna
başkanlık etmeden de pekala yaptığını biliyoruz.
Erdoğan belki "Maksat fiili başkanlık olsun" diye
düşünüyordur ama böyle yaparak bir Anayasa krizi yarattığı da
meydanda. Çünkü yetkilerini zorluyor.
Ve 5 Ocak'ta hakim gündem Erdoğan başkanlığında kabine toplantısı
olacağından, Meclis Soruşturma Komisyonu'ndaki Yüce Divan oylaması
dikkatten kaçacak. Velhasıl "anayasa krizi"
gündemi, yolsuzluk gündemini değiştirecek.