Ne zaman demokrasi, hak - hukuk, insan hakları ve özgürlükler
ayaklar altına alınacak olsa düşünen, mukayese eden, sorgulayan
kesim itiraz eder.
Doğal olarak tepkileri de ülkeyi yöneten iktidar partisine
yönelir ve bütün olumsuzlukların sorumlusunun iktidar partisi
olduğuna dair kanaat yaygınlaşır.
Bu yaklaşım doğal olduğu kadar doğrudur da fakat
EKSİKTİR!
Eksiktir çünkü iktidarlar gökten zembil ile inmezler.
Siyasal partilerin iktidar olabilmeleri için seçimler
yapılmaktadır ve bu aşamada en önemli faktör milletin bizzat
kendisi olsa da diğer önemli faktör uygulanan seçim sistemidir.
İşte bu nedenledir ki; gündemi meşgul eden yaygın yolsuzluk
vakalarının tek sorumlusu olarak ülkeyi yöneten siyasi iradeye
yüklenmek eksik ve etkisiz tepkidir.
Devletin yönetim kadrolarına nitelikli insanları taşıyabilmek
için belirleyici olan o ülkenin uygulamakta olduğu seçim sistemi ve
sahip olduğu insan kaynağının niteliğidir.
İnsan kaynağındaki niteliğin yükselmesi kısa vadede mümkün
olamasa bile seçim sistemindeki baraj uygulamasını kaldırarak
temsil bakımından toplumun tüm kesimini kapsayacak iyileştirmeyi
hayata geçirmek mümkündür.
Mevcut uygulama ile seçimlere
gidilmemelidir.
Halihazırdaki tüm siyasi partiler ve STK’lar ortak tavır
belirlemeli ve seçim sistemindeki baraj uygulamaları kaldırılıncaya
kadar da mücadele vermelidir.
Aksi halde milleti zapturapt altına almış iktidarın, elindeki
devlet gücü ile seçim sonuçlarını etkilemesinin önüne geçmek mümkün
olamayacaktır.
Bu bir önyargı değildir.
Yolsuzluklarla ilgili başlatılan operasyonlara karşı iktidarın
yargılamayı engelleme çabasını hep birlikte izliyoruz.
Böyle bir anlayışın seçimlerle ilgili maniplasyon, baskı ve tüm
diğer yollara başvurabileceğini beklemek önyargılı bir yaklaşım
olmasa gerek.
Üstüne ülke sorunlarını ayrıntılı irdeleyebilecek kapasitede
olmayan seçmen yapımız da eklendiğinde “milletin …’a
koyacağız sen merak etme” diyebilecek kadar pervasız olan
iş bitiricileri sırtımızdan atmamızın hiç de kolay olmayacağını
tahmin etmek zor değil.