Yolsuzluğa karşı Dı Pietro modeli
Abone olYurt Bartisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Tercüman Gazetesi Yazarı Metin Işık'la Türkiye'nin yolsuzlukla mücadeledeki yerini konuştu.
Bakan olduktan sonra ANAP ile ilişkileriniz yolunda gitmemeye
başladı. Tek sebebi yok. İçişleri Bakanlığı’na siyaset
sokmadık.Türkiye’yi yolsuzluk ekonomisi tehdit ediyordu. Yolsuzluk
ekonomisi içten ve dıştan o kadar entegre ve organize bir şekilde
Türkiye’yi soyup, soydurturuyor ki, bu fotoğraflar, aktörler ve
mimarlar ortaya çıktıkça, kullanılan veya kullandırılan insanlar
rahatsız olmaya başladı. Dışarıda veya ANAP içindekiler kimdi? İsim
vermemize gerek yok. Hepsi gün ışığına çıkıyor. Yolsuzluk Araştırma
Komisyonu bizim ortaya çıkarttığımız dosyalarla uğraşıyor. Bende
belge aramanıza gerek yok. Kaybolan değerler, paralar hepsi
kayıtlarda var. Görevini kim yapmamış, kim suistimal etmiş, kim göz
yummuş, niye bu paraların çalınmasına çaldırtılmasına göz yummuş,
ordan kimler pay almış, dosyalarda hepsi var. Bunları niye
tamamlayamadınız? Önemli olan uygulamanın adaletli yapılması. Kara
Para Yasası’nın 4422 sayılı Yolsuzlukları Önleme Yasa ile birlikte
uygulanmasını istedik ama parlamentoya götüremedik, Bakanlar
Kurulu’ndan geçiremedik. Bu iki yasa uygulanırken, üçüncü olarak da
mal, para ve hizmetin bilgisayar ortamında takip edilmesi
gerekiyordu. Mal, para ve hizmeti bilgisayar ortamında takip
edemezseniz. Hem insanınızı, hem hizmetinizi hem de paranızı
koruyamazsınız. Bu sebeple Türkiye’nin ekonominin güvenliği yok ve
tehdit altına girmiştir. Organize, terör, ekonomik suçlarla
mücadele için Türkiye başsavcılığı kurulmalı Bazı müfettiş
raporlarının yeterli delil olmadan mahkemelere ham olarak sunulduğu
iddiaları var. Evet, sizin de ifade ettiğiniz gibi müfettişlerin
bir kısmı raporlarını bilgiye ve delile ulaşmadan veriyor, bir
kısmı tetikçilik yapıyor, bir kısmı iyi niyetle hazırlıyor. Bilgiyi
tamamlayamadığı için eksiklik var. Bilirkişilik müessesesinde de
sıkıntılar var, mahkemeleri yanıltıyor falan gibi. Bunun için de
Türkiye’nin Başsavcılık müessesesinin kurulması gerekiyor.
Organize, terör ve ekonomik suçlarla mücadele için Türkiye’ye
Başsavcılığı kurulmalı. Başsavcılık nasıl çalışacak? Başsavcılık
müessesesi hâkimi, savcısı, güvenlik güçleri, araştırmacıları ve
nitelikli uzmanları yetişmiş elemanları ile bir arşiv oluşturacak.
Yurtiçi ve hem de uluslararası alanda her türlü bilgiye belgeye
ulaşabilme hakkına sahip olacak. Türk milleti insanlık haklarını,
savunabilme yeteneğine, niteliğine kavuşmalı ve devamlı olmalı. O
zaman delile ulaşılmadan, yarı delilli mahkemelere dosya gitmemiş
olacak. Türkiye’de sivil hukuk deniyor. Altyapı eksikliği var. Ceza
Hukuku açısından, yani suçların suç örgütlerin takibi açısından da
bu yapıya ihtiyaç var. O zaman öyle bir yapıda çalışacak hakim,
savcı, güvenlik güçleri ve uzmanlar özel nitelikli seçilmiş olacağı
için bunlar hiçbir şekilde ne şaibeye bulaşmış olacak, ne de bunlar
hiçbir şekilde satın alınamayacak. Bilgi akışı da dört dörtlük
olduğu zaman bu, hem ülkenin hakkını savunacak, hem de halkın
hakkını savunacak. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Türkiye’yi Tantan
250 milyar dolar borca sokmadı l İyi niyetinizden şüphemiz yok ama,
Tantan ve Temizel ekonomiye darbe vurdu deniliyor l Türkiye’yi 250
milyar dolar borca Tantan sokmadı ki? Bu parayı köylü, çiftçi, işçi
memur da çalmadı veya çaldırtmadı. Parayı çalan da çaldırtanlar da
belli. Bize karşı kampanya yapan, gazetelerinde “Tantan iş
adamlarına kelepçe vuruyor” diye manşet atanlar şimdi, “çalınan
paralar niye gelmiyor?” diye feryat ediyor. Aslında biz hukuk
kurallarını uyguluyorduk. Hukuk çerçevesinde görevlerini yapanlara
destek veriyorduk. Ulusal sermayemizin kimlikli olması için
mücadele ettik. Türkiye’de bir haksız kazanç var. Bu haksız kazanç
alınterini yok ediyor ve bir tek gelinen noktada Türkiye’deki
sermaye birikimi çöküyor. Yolsuzluk ekonomisi Türkiye için büyük
bir tehdit. Çünkü Türkiye’nin ekonomik güvenliği yok. Ekonomik
güvenliği olmayan bir ülkenin siyasi ve askeri güvenliği olması
mümkün değil. Politikalarda halktan vazgeçtik imtiyazları öne
çıkarttırdık. l Bu olaylardan ders çıkmaz mı? l Evet, yaşadığımız
olaylardan ders çıkarmamız lâzım. Belki bu Allah’ın Türk milletine
bir lütfu. Osmanlı parçalanmaya giderken, Atatürk ve arkadaşlarının
her türlü riski göze alıp, apoletleri söküp Anadolu’ya inmesi de
Allah’ın bir lütfu. Yaptıranlar belli, kuklaları da belli. İşin acı
tarafı onlar da halk kahramanı gibi geziyorlar ortalarda. l AKP
iktidarı yolsuzluklarla mücadele konusunda başarılı mı? l Cesurlar,
kendilerine yönelik aflar getiriyorlar. Bugüne kadar hiçbir siyasi
partinin yapmadığı bir şey. Naylon fatura affını getirdi. Kendi
gücünün devamı için yandaşlarını büyütmek için kambiyo, Hazine ve
orman arazisi affını da getiriyor. Terörle Mücadele Yasası’ndaki
affı da getiriyor. l Ülke açısından doğru mu? l Ülkeyi düşündüğünü
zannetmiyorum. AKP’lilerin hepsini suçlayamayız. Orada ülkeyi
düşünen insanlar vardır. Milletkvekili olarak vatansever, namuslu
insanlar var. Ama uyguladığı politika açısından baktığınız zaman
zaten iktidarın nasıl geldiği hangi vasıtayla geldiğini ABD’li
yetkililer dünya kamuoyuna açıkça izah ettiler. l Tayyip Erdoğan’ı
başarılı mı, başarısız mı? Samimi değil mi? l Kendi menfaatleri
açısından başarılı, ülke ve halkın menfaatleri açısından hiçbir
zaman samimi değiller. Milli değiller. Hiçbir zaman samimi
olmadılar. Türkiye’deki ekonomik alt yapıyı adalet üzerine inşa
edebilmek için araştırmanın önünü açmak lâzım. Envanter çıkarmadan,
delil ele geçirmeden ekonomide altyapıyı adalet sistemi üzerine
inşa edemezsiniz. Ne kadar yasa çıkarırsanız çıkarın. Ekonomik
güvenliği Atlantik’ten mi, Pasifikten mi görüyor. Türkiye kendi
ekonomik güvenliğini hangi sınırlarda görmek istiyor? Araştırma var
mı? Yok, ne yapıyor günlük polika üretiyor. O zaman da samimi
olmadığı ortaya çıkıyor. Atatürk’ün entegre anlayışı içinde aç ve
susuz olarak kurmuş olduğu Cumhuriyeti bilinçlendirmek için yapmış
olduğu sistem çökmüş vaziyette. Türkiye’de bir nesil tamamen
yurttaş bilincinden uzaklaşarak imtiyazlarla donatılmış vaziyette.
İmtiyazın olsun da ne olursa olsun. Kimliğin önemli değil. 21.
Dönem TBMM’de her şey yolunda mıydı? 15 günde 15 yasa mantığı Türk
milletinin kalbine hançer gibi saplandı. Burada hepimizin
sorumluluğu vardır. Halktan kopuk olduğu ve yabancılaştığı için
cezalandırıldık. Türkiye’nin önünde bölünme tehlikesi var mı?
Türkiye’nin önünde her türlü tehlike var. Ekonomik terörü bilerek
söylüyorum. Romanya’yı da, Almanya’yı tehdit eden terörün tanımı ve
tarifi farklıdır. Bizde etnik ve bölücü terör var. Almanya’da
bölücü terör var mı? Buna rağmen Almanya ceza hukukunda olmasına
rağmen mahkeme, şirketlerin büyümesine el koyabiliyor. Bununla
yetinmiyor son ceza yasayla terör şüphesi kurumsal olursa bütün mal
varlığına el koyabiliyor. Sadece bir evi aramakla yetinmiyor,
isterse her türlü dinlemeyi, teknik takibi yapıp, bütün bir şehri
bile arayabiliyor. Biz kanunları toptan ortadan kaldırıyoruz.
İkamemiz yok. Bir de kendi kendimizi aldatıyoruz. Türkiye’deki
kanunların yeterli olduğunu söylüyoruz. Kardeşim hâkimleri niye
zora sokuyorsun, madde arattırıyorsun. Niye hukiki alt yapmıyorsun?
Önleyici hukuku geliştirmiyorsun ki. İnsanları niye suç işlemeye
teşvik edip zorluyorsun? Sivil hukuki altyapıyı yap. İnsanları suça
girmekten kurtar. Adaletsizlikten ve yanlış yoldan kurtar. Bunları
meslek edenlere de ceza hukukuna göre cezalandır. ABD destekli
Tayyip Bey, Mesut Yılmaz gibi AB’ye yapıştı AB’ye girme
çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Mesut Yılmaz Bey gibi AB’ye
sarıldılar. Bildiğiniz gibi ABD Mesut Yılmaz’ı dışlamıştı. O da
AB’ye sarılmıştı. Şimdi bu iktidarın ABD’nin desteği ile kurulduğu
açık ve beyan belli. Tayyip bey’in kendisi de, “mutabakata vardık”
demişti. Uyguladığı politikalarla ABD ile aralarının açıldığı belli
oldu. Şimdi, AB’ye yapıştılar. AB’nin bugüne gelmesinin üç ana
noktası var. 1- İnsan hakları, 2- Adalet mekanizmasının gelişmesi,
2- İç ve dış kredinin güçlü hale getirilmesi. AB’ye girmek
istiyorsunuz, ama oturduğu temel direklerin birini insan haklarını
baskıyla yapmaya çalışıyorsunuz. Yasalarınızdaki boşlukla etnik ve
bölücü kimliğe ödün veriyorsunuz. O da tehlike olarak karşınıza
çıkıyor. Adalet mekanizmasının altyapısını yapmadığınız için de
çıkardığınız yasalar kullanılmaz duruma gelmiş oluyor. Seçimlerden
önce MHP’den adaylığınız gündeme geldi mi? MHP’den söylendi olmadı.
DSP’den beraber olalım denildi. Sokağı bildiğimiz için gördük ki,
halk, muhalefeti de iktidarı da mahkûm etmişti. O tabloyu gördük.
Halkın iktidar ve muhalefeti yani MHP, DSP, ANAP ve DYP’yi tasviye
etmişti. Bunin için bir araya gelmemiz mümkün değildi. Türkiye’nin
bu siyasi partilerle kurtulma devri bitmiştir Siyasetten
beklentiniz ne? Türkiye’nin bugün siyasi partilerle kurtulma devri
bitmiştir. Bugünkü yapısıyla Türkiye’nin önünü hiçbir siyasi parti
açamaz. Siyasi partilerin toplumdaki anlayışı ve algılayışları
menfaatle özdeşmiştir, örtüşmüştür. Halk siyasi partiyi bir
menfaate ulaşma aracı olarak görmektedir. Yurt Partisi’ni niye
kurdunuz? Tabandan örgütlenme ve bilimsel siyaset yapmak için
kurduk. Halk değerlerine sahip çıksın diye kurduk. Hedefimiz köyde,
kentte, kasabada halkın kendi liderlerinin öncülüğünde
örgütlemektir. Türkiye’nin ihtiyacı ulusal anlamda halkın kendi
içinde örgütlenmesidir. Belediyelerin hazine garantili dış kaynaklı
kredileri araştırılsın Siz Türkiye’nin İstiklâl Savaşı’ndaki
şartları taşıdığını mı söylüyorsunuz? Arada hiçbir fark yok. O
günkü düşman sipere yatmıştı. Bugünkü çok boyutlu. Türkiye’de
parçalanma tehlikesi var mı? Olmaz olur mu? Türkiye her türlü
karışıklığa gebe. Irak’tan ders çıkarmamız lâzım. Saddam’a
uygulattırılan bilinçli politika ile halk kimliğinden
uzaklaştırıldı. Müzeleri yağmalattılar. Kendi kültürünü yağmalayan
bir halk kimliksiz olmuştur ve kendi hakkına sahip çıkamaz. Türkiye
ne yapmalı. Türkiye’de de yapılmak istenen bu. Türkiye sen-ben
kavgalarını bir kenara bırakmalı. Ulusal menfaatlerini düşünmeli.
Bizi bilinçli ayrıştırdılar. Sağ-Sol, Alevi-Sünni gibi. Akil
adamların akıl hocalığında, yıpranmış isimlerin geri çekilmesiyle
ulusal menfaatleri öne çıkaran, ayrılıkları geri iten yeni siyasi
örgütlenmelere ihtiyaç var. Türkiye’de kul hakkı meşru kılınmıştır.
Tefecilik meşru kılınmıştır. Üstelik bu tefeciler camiden dışarı
çıkmıyor. Toplum değerlerini yitiriyor. Aydınların sokağa inmesi
lâzım. Tayyip Erdoğan’ı ve hükümeti yolsuzlukları önlemede samimi
buluyor musunuz? Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu bugüne kadar
niye özellikle belediyelerin aldığı Hazine garantili dış kredileri
araştırmıyor? Kimler var? Aralarında İstanbul, Ankara ve Büyükşehir
olmak üzere belediyeler var, özel ve kamu kurumları var. Büyükşehir
belediye başkanları yıllarca hazine garantili krediler kullandı,
büyük projelere imza attılar. Miktarı ne kadardır? Hiç
araştırılmadı bile. Önce sistemin nasıl işlediğine bakmak lâzım.
Nasıl işledi? Avrupa ülkelerdinde verilen komisyonlar vergiden
düşülüyor. Yani Avrupa rüşvet vermişse vergiden düşüyor. Rekabet
edebilmeleri için bu mali sistemlerine konulmuş. ABD yasakladı. Bu
tip alişverişlerde komisyonsuz iş olmadığını da herkes biliyor.
Peki kim ne aldı? Kim ne kullandı? Araştırılması lâzım.