YÖK'ü attım YEK geldi
Abone olYÖK'te reforma hazırlanan Erkan Mumcu, hazırlanan taslağın içeriğini Aksiyon'a anlattı
Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu ve ekibinin hazırladığı
Yükseköğretim Kanunu’nun önemi büyük. Bugüne kadar yükseköğretim
kanunlarının tamamı demokrasinin askıya alındığı dönemlerde
hazırlandı. Yeni taslağa getirilen en büyük eleştiri ise YÖK
sisteminden pek farkının olmaması. Toplumun hemen her kesimi
YÖK’ten şikayetçi. Her cenahın kendine göre sebebi var. Bunlar
başörtüsünden örgütlenme serbestisine kadar uzanıyor. Bugüne kadar
beş kez çıkartılan yükseköğretim kanunlarının tamamı demokrasinin
askıya alındığı dönemlerde hazırlandı. En son 1981’de hazırlanan
kanun, 22 yıl içerisinde tam 168 kez değişikliğe uğramasına rağmen
kimseyi memnun etmedi. Bu yüzden AK Parti iktidarının YÖK ile
ilgili yapacağı düzenlemelerin ayrı bir önemi var. Toplum
kesimlerini memnun edemeyecek yeni bir Yükseköğretim Kanunu
yüzbinlerce öğrenciyi okul kapılarında bekleteceği gibi AK
Parti’nin geleceğini de belirleyecek. Milli Eğitim Bakanı Erkan
Mumcu, 25 profesörle birlikte YÖK’ü tarihin derinliklerine gömmek
için hummalı bir çalışma içerisinde. Ancak yeni kanuna şimdiden
yoğun eleştiriler gelmeye başladı. Mumcu ve ekibi tarafından
hazırlanan yeni kanun taslağına yöneltilen eleştirileri
araştırdığımızda karşımıza önemli bir iddia çıktı: YÖK sistemi
ölmüyor; sadece isim değiştiriyor! Tesettürlü olarak derse girmek
yine zor, cumhurbaşkanının üniversiteler üzerindeki belirleyici
etkisi yine devam ediyor. İşte önümüzdeki haftalarda büyük
tartışmalar çıkartacak olan ve merakla beklenen Yükseköğretim
Kanunu’nun yorumları. Kanun taslağını kim hazırlıyor? Milli Eğitim
Bakanı Erkan Mumcu, Türk siyasal hayatında eşine az rastlanır bir
çalışma temposuyla hafta içinde kurmaylarıyla birlikte Başkent
Öğretmenevinde, hafta sonunda 25 kişilik akademisyen kadrosuyla
Gölbaşı Dinlenme Tesislerinde kampa giriyor ve herkesi memnun
edecek kanun metnini hazırlamaya koyuluyor. Ancak daha şimdiden
tartışmalar başladı. 25 kişilik akademisyen ekibi içerisinde Ahmet
İnsel, Zafer Üskül, Kadir Erdin gibi profesörlerin hazırlanan
taslağa büyük etkileri oluyor. Nabi Avcı, Ramazan Kaplan, Naci
Bostancı gibi akademisyenler “sessiz kalmayı” tercih ederken, Prof.
Dr. Çetin Elmas hazırlanan kanun taslağını kabul etmedi ve atölye
çalışmalarını terketti. Prof. Dr. Atilla Yayla Erkan Mumcu’yu
kayıtsız şartsız desteklerken, Emekli Tuğgeneral Oktay Alnıak ve
YÖK Denetleme Kurulu Eski Üyesi Prof. Dr. İhsan Tarakçıoğlu ise
kanun taslağındaki “tesettür” ve rektör seçimini ilgilendiren
maddelerde oldukça hassaslar. Cumhurbaşkanı, üniversitelerde en
büyük yetkili Yeni Yükseköğretim Kanunu’na göre YÖK’ün yetkileri
Yüksek Öğrenim Eşgüdüm Kurulu (YEK) ve Üniversiteler Arası Kurul
arasında paylaştırılıyor. Yükseköğretim kanunlarının iki farklı
kuruma devredilmesinin sebebi ise yeni bir “Kemal Gürüz ve Kemal
Alemdaroğlu” mitlerinin oluşmaması için... Bugünkü Yükseköğretim
Kanunu’na göre YÖK Başkanı’nın ve rektörlerin çok fazla yetkisi var
ve bu yetkiler çoğu zaman ideolojik olarak kullanılabiliyor.
Taslağın en çok eleştirilen yönlerinden biri de cumhurbaşkanının
üniversiteler üstündeki ağırlığı. 21 YEK üyesinin 10’unu
cumhurbaşkanı seçerken hükümet sadece 7 üye atayabilecek. Hükümetin
atayacağı 7 üye arasında Harp Akademileri’ni ve Polis
Akademileri’ni temsil eden iki kişinin bulunmasına ise kesin
gözüyle bakılıyor. İşçi, işveren ve eğitim sendikaları da 4
akademisyeni YEK üyesi olarak seçebilecekler. Ancak cumhurbaşkanı
ve hükümetin dışında atanan 4 üyenin nasıl belirleneceği konusu bir
hayli problemli; çünkü işçi ve eğitim kurumları ortak aday çıkarmak
zorunda kalacaklar. Hükümetin ve sivil kuruluşların seçtiği üyeler
yine cumhurbaşkanının onayı ile göreve başlayacaklar. Vakıf
üniversitelerinin rektörlerini de Sezer atayacak Yeni tasarıda asıl
eleştirilen kısım ise vakıf üniversitelerinin rektörlerinin de
cumhurbaşkanı tarafından atanması. Vakıf üniversitelerinin
cumhurbaşkanının belirleyeceği kişi tarafından yönetilmesi, özel
kuruluşları devletleştirme çabası olarak yorumlanıyor. Başörtüsüne
çözüm yok Bugün YÖK’ü eleştirenlerin ortak paydası, üniversitelerde
özgürlüğün yokedilmesi, öğrencilere getirilen kılık kıyafet
zorunluluğuyla, öğrenim hakkının engellenmesi yönünde. Yeni
taslağın genel hükümler bölümünde “Üniversiteler, anayasa ve
kanunlarda öngörülen bilimsel özgürlüğü ve fırsat eşitliğini
gözetmekle yükümlüdür” maddesi ilk bakışta başörtülü öğrencilerin
üniversitede eğitim alabileceğini hatırlatsa da; değişen pek birşey
olmayacak! Yeni dönemde türban uygulamasında rektörler yetkili
olacak; rektörün tercihine göre okul önlerinde bekleyen
öğrencilerin “eğitim hakkı” belli olacak. Yükseköğretim Kanun
Taslağı’na göre üniversitelerde yüksek öğrenim dili Türkçe olacak.
Ancak bu ibare “Üniversiteler Arası Kurul tarafından belirlenecek
ölçütlere uygun olmak şartıyla yabancı dilde program ve dersler
açılabilir” ibaresiyle yumuşatılıyor ve bugünkü uygulamanın
sürdürüleceği açıkça anlaşılıyor. Akademik kadronun merkezi sınav
sistemiyle ÖSYM tarafından yapılıp, tayin sistemiyle dağıtım
yapılacak olması da bir başka eleştiri konusu. Bu uygulamayı
eleştirenler bilimadamlarının “memurlaşacağını” iddia ediyor. Yeni
tasarının iyi yönleri de var Bugünkü YÖK sisteminin aslını koruduğu
için Erkan Mumcu ve ekibinin hazırladığı tasarıyı eleştirenler,
tasarının olumlu yönlerini mali özerlik ve kişiye dayalı yetkilerin
azaltılması olarak açıklıyor. Üniversite yöneticilerinin maliye
bakanlığı saymanlarının onayını almadan harcama yapabilmesi;
üniversitedeki bölümlere bütçe verilmesi takdir toplayan
yenilikler. Bugün yerden yere vurulan YÖK’e sadece 3 kişi başkanlık
yaptı ve görevde bulundukları dönem onların adıyla anıldı. YÖK’ün
kurucusu İhsan Doğramacı en çok eleştiriyi alsa da; 22 yıllık
dönemin en demokratik dönemi onun zamanında gerçekleşti. Mehmet
Sağlam zamanında tepki toplamayan kurumun Kemal Gürüz’le birlikte
yeniden şimşekleri üstüne çekmesiyle YÖK’ün biraz da kişilere bağlı
olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden olsa gerek yeni kanun taslağında
yetkiler daha çok kurullara verilecek ve kişilerin çok fazla
sivrilmesine izin verilmeyecek.