Yoksulluk intiharında şaşırtan gerçek
Abone olYoksulluk yüzünden intihar eden Emine Akçay'ın kocasının, bir süre önce Bulgar kadın çetesine 60 bin TL kaptırdığı iddia edildi.
Yoksulluğun pençesine fazla dayanamayıp iki çocuğunu yan
odada hayata terk ederek kendini asan Emine’nin dramı dalga dalga
yayıldı. Önce mahallesine, sonra Türkiye’ye.
Akçay'ı ölüme sürükleyen yoksulluğun, kocasının parayı Bulgar kadın çetesine kaptırmasından mı kaynaklandı?
Vatan'dan Mine Şenocaklı, Adana'ya gitti ve mahalleliyle
konuştu. Akçay'a yardım edemeninin üzüntüsünü yaşayan komşuları,
kadının içine kapanık olduğunu söylüyor. İşte Şenocaklı'nın
haberi:
DHA’nın haberine göre o oduncu çok iyi anımsıyor 26 yaşındaki
gencecik Emine Hanım’ı… “Altı liralık odun olmaz ki hanım!”
dediğindeki o bakışlarını da… O bakışlar üzerine 10 kilo odunu
çuvala doldurmuş, “Para istemez” demiş. Hava yağmurlu, odunlar da
ıslak! Yine de 10 kiloluk çuvalı sırtlayıp koştura koştura gitmiş
eve Emine… Hemen sobaya atmış odunları ve yakmaya çalışmış! Bir,
iki, üç deneme, nafile odunlar öyle nemli ki yakmak mümkün olmamış.
Çare tükenmez demiş kendi kendine… Eski bir kamyon lastiği varmış
evde, son gücüyle onu parçalayıp atmış sobaya… Tek bir kıvılcımla
cevap verse sobadaki o lastik parçası belki her şey farklı
olacakmış. Yok, o gün hayat bırakın ışığı tek bir kıvılcımı layık
görmemiş ona…
Bilemiyoruz ama büyük olasılıkla o an vermiş kararını… O küçücük
zaman diliminde hayatın nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunun acı
hikayesi işte Emine’ninki… Koşup saç kurutma makinesini almış,
takmış fişe… Kardelen’i almış yanına, İsa’yı da çağırmış. “Al
bununla hem kendini ısıt hem de kardeşini” demiş sadece… Oğluna
vasiyeti bu! Hiçbir şey yok başka ağzından çıkan… Yine titreye
titreye mi geçti yatak odasına onu da bir o bir de Allah biliyor! O
güne kadar çocuklarını ninniler söyleyip, sallayarak uyuttuğu
salıncağın tavana çakılı demirini seçmiş son yolculuk için… Dolamış
ipi kancaya, geçirmiş ilmeği boynuna… Tek ses işitmemiş İsa, elinde
saç kurutma makinesi Kardelen’i ısıtmaya çalışırken…
Yoksulu ihbar et hattı |
Adana Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü İpek Kobaner, bazı vatandaşların yoksulluktan utandığını, ne komşusundan ne de başka bir yerden yardım kabul etmediğinin altını çizdi. Kobaner, yoksulluğun bir faciaya dönüşmemesi için Alo 183 hattından ya da Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğünün 0322 458 84 22-24 telefonundan kendilerine ulaşılabileceğini sözlerine ekledi. |
İntihar evine gidiyoruz. Aydınlar Mahallesi diye bir mahalle...
Bir tabelası eksik ‘Buraya refah uğramaz’ yazan! Taşı toprağı
yoksulluk bir mahallenin en yoksul evi Emine’lerinki.. Evde ölüm
sessizliği, kimse yok... Emine’nin belki de o günün sabahı yıkayıp
astığı, İsa’nın kırmızısı çoktan pempeye dönmüş, lime lime olmuş
kazağı, paçaları yırtık pantolonu ve daha birkaç parça çamaşır
asılı duruyor balkonda... Bir de hemen altlarında, bir diğerini
yakmaya uğraşıp da başarılı olamadığı kocaman kara bir araba
lastiği...
“Ses verseydi” diyorlar!
Sokaktaki komşularına soruyoruz. “Nasıl bilirdiniz? Niye böyle
yapmış olabilir sizce?” diye... Herkes “Keşke!” ile başlıyor
söze... “Keşke bir ses etseydi, yardıma ihtiyacım var deseydi, ne
yapıp eder, yardım ederdik. Ama hiç kimseyle görüşmezdi ki!”
diyorlar, vicdan azabı ve utanç içinde... Sanki suç onlarınmış gibi
çoğu konuşurken başını önüne eğiyor.
Onları rahatlatmak için, “Demek ki yoksulluğundan utandı, gurur
yaptı” diyorum. Karşı komşusu 78 yaşındaki Kemal Amca, “Bizim
yiyecek ekmeğimiz, ısınacak odunumuz yok dese, yardım etmez miydik
kızım?” diyor. Derken ne kadar yalansız, dolansız konuştuğunu
gözlerinden akan yaşlardan anlıyorum. “Bak işte o burada oturuyor
ben karşıda oturuyorum. Bu kadar yakınız... Ama o kızcağızı da
tanımam, kocasını da... Üç yıldır burada oturuyorlar üstelik.
Hepimizin suçu var. İçine kapalı bir kızcağızmış, anlayamadık. Biz
artık bu vicdan azabıyla yaşayacağız kızım” diyor... Yaşlar yine
dökülüyor bir bir gözlerinden... Boğazım düğüm düğüm oluyor, konuyu
değiştireyim diyorum. Emine’nin ölümünü televizyondan öğrenip,
belki ailesine bir yardımım dokunur diye koşup gelen Belgin Hanım,
“Tanımazdım ama ben bile vicdan azabı duyuyorum. Nasıl oldu da
haberimiz olmadı? Üç gündür sürekli ağlıyorum. Zorumuza gidiyor
kızım. Çok geç kaldık, çok!” diyor.
Aydınlar Mahallesi’ndeki birkaç hanenin vicdan yapması yetmez ki...
Hepimiz yapmalıyız! Gerçi geç kalan vicdan olmaz ki Emine’nin
derdine derman!
‘O yüzü unutmuyorum’
Ben böyle düşünürken Emine’nin alt komşusu Iraz Hanım geliyor
yanımıza, kucağında 1.5 yaşındaki oğluyla. O da farklı bir şey
demiyor; “Hiç kimseyle konuşmazdı, çok içine kapanıktı. Hiç yardım
istemezdi. Hiç kimseye bir kötülüğü yoktu” diyor... Aslında bunları
söyleyebilmek için adeta çabalıyor, sözcükler ağzından zar zor,
kekeleye kekeleye çıkıyor. Anlıyorum ki hala şokta,
üstelemiyorum... O arada adını vermek istemeyen bir adam giriyor
söze, “Yanımızdan geçerken bir merhaba dese 50 kere iş bulmuştum
kocasına” diyor, uzaklaşıyor... Niye böyle bir şey dediğini
anlayamıyorum, ama nedense hiç samimi gelmiyor, zaten o da sormama
fırsat vermeden uzaklaşıyor...
Bu arada uzaktaki oduncu çekiyor dikkatimi... “Acaba Emine en son
oraya mı gitmişti elindeki 6 lirayla” deyip, gidiyorum yanına...
“Yok ama benden de alırdı” diyor Adnan Küçükkara. Bakıyorum, zaten
odunlar hep kapalı yerde, oradan almış olamaz diye düşünüyorum… O
devam ediyor: “15 gün önce buraya geldi. Kucağında bebesi ve
oğluyla... Yağmur yağıyordu. Tarttım odunu... Yüzüne baktım, çok
kötüydü. ‘Ablacığım, bir sorunun mu var? Rahatsız mısın?’ diye
sordum. Hiç ses etmedi. O yüzü hiç unutmuyorum, sanki ölü yüzü
gibiydi. Kocasıyla gelir giderdi, selamlaşırdık, bilmezdik bu kadar
yoksul olduğunu...”
Kilosu 50 kuruştu ama...
“Parasını verebilmiş miydi o gün odunların peki?” diye soruyorum
utana sıkıla…“Verdi. Kilosunu 50 kuruştan satıyoruz. 5 liralık odun
aldı. Yüzünden belliydi, çok gururlu bir kadındı. Kimseden bir şey
istememiş, öyle anlatıyorlar arkasından. Keşke bilebilseydik...
Çocukları da küçücük daha... Ah abla, insan yoksulsa, bir de
gururluysa bu dünyada işi çok zor!” diyor. Sözünün devamı
getiremiyor, başlıyor ağlamaya koca adam...
Aklıma,“Gerçekten bir selam verse kocasına 50 kere iş bulurdum”
diyen adamın sözleri geliyor... Aynen aktarıyorum oduncuya... “Bu
hayat böyle işte! Kadın ölmüş gitmiş geride kalanlar hep melek
oldu. Önemli olan o yaşarken bir şeyler yapabilmekti” diyor...
Utanıyorum, susuyorum...
Sözün özü, Emine’nin intiharının ardından bir vicdan azabı kaplamış
Aydınlar Mahallesi’ni... “Nasıl fark edemedik derdini?” diyor,
kendilerini sorumlu tutuyorlar komşuları. Nasıl fark edeceklerdi
ki, yoksulluk diz boyu bu mahalledeki her hanede... Herkes düşmüş
kendi derdine... Geçmişte kalmış ‘sen tokken komşun aç yatmayacak’
emri gökten inen... Burada herkes aç yatıyor zira! Oduncunun
sözleri herkesin kulağına küpe misali; “Yoksulsan bir de
gururluysan yandın!”... İnsanlığın hali pür melali bu işte, yoksula
yardım için kuyruğa giremeyen onurlu insanlar var bu ülkede hala...
“Gurur karın doyurmaz ki!” demeyin sakın, “Karnı tok, ruhu aç
yaşamak mıdır yoksulun kaderi?” diye sorun birilerine!
Kocası Bulgar kadın çetesine 60 bin lira
kaptırmış
Adana’da 8 aydır kirasını ödeyemediği evde iki çocuğunun ısınması
için saç kurutma makinesini çalıştırıp, diğer odada kendini tavana
asarak yaşamına son veren 26 yaşındaki Emine Akçay’ın ölümünün
perde arkasında, eşi Hüseyin Akçay’ın Bulgaristan’daki çete
tarafından 60 bin lira dolandırmasının bulunduğu ileri sürüldü.
Emine Akçay’ın, İmamoğlu ilçesinde oturan annesi 50 yaşındaki
Cennet Konur ve kız kardeşi Ayşe Ünal ile akrabaları, şok
iddialarda bulundu. Yakınları, Emine Akçay’ın babasından kalan
mirası satıp aldığı 60 bin lirayı, eşi Hüseyin Akçay’ın,
Bulgaristan’dan telefonla arayıp arkadaşlık kurarak paralarını
dolandıran kadın çetesine kaptırmasıyla bunalıma girip ölüme
gittiğini söyledi. Emine Akçay’ın ölüm haberlerinin medyada geniş
yer bulmasının ardından Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü İpek
Kobaner, Hüseyin Akçay ve babası Kazım Akçay’a taziyede bulundu.
İpek Kobaner, duvarları sıvasız, çatısı çinkolu evde kalan iki
çocuğa çeşitli hediyeler verdi. Çocukların sağlık durumunu soran
İpek Kobaner, “Böyle bir olay hepimizi çok üzdü. Devlet olarak
Emine Hanım’ın geride kalan çocuklarına sahip çıkacağız. Acil
ihtiyaçları belirleyip, karşılayacağız. Çocukların yuvaya
alınmasına gerek yok. Ailenin yanında kalacaklar. Hüseyin Akçay’a
da iş bulmaya çalışacağız” diye konuştu.
Bulgaristan’daki çete nasıl dolandırıyor?
Bulgaristan’daki dolandırıcılık çetesinin üyesi genç bir kadın,
Türkiye’de rastgele cep telefonundan cevapsız aramalar yapıyor.
Çağrıdaki telefonu arayan erkekle arkadaşlık kuruyor. Telefonda ve
internet ortasında samimiyeti ilerleten kadın, daha sonra
karşısındaki erkeğe aşık olduğunu Türkiye’ye gelmek istediğini
söylüyor ve para istiyor. Erkek bu yalana kanıp, kadının verdiği
hesaba para gönderiyor. Son olarak gümrük kapısında kaldığını,
Türkiye’ye geçmek için Bulgar polisinin rüşvet istediği yalanını
söyleyip, para almayı sürdürüyor. Erkekte paranın bittiğini
anlayınca da iletişimi kesiyor. Erkek dolandırıldığını çok geç
anlıyor.