Master programları dünyanın her yanında, her alanında yapılıyor,
ancak öğrenci kabullerinde oran lisans bölümünün kendisini
bitirenlerden yanadır.
Türkiye gerçeğinde, kim olursan ol gel…
Mimarı YÖK
Üniversitelerin kurulmasında, bölümlerin oluşturulmasında
herhangi bir stratejik planı olmayan YÖK, maalesef tarım
bakanlığının bile gerisinde dir.
Çiftçiler için hangi bölgede hangi ürünün, hangi koşularda ne
kadar üretileceği ve muhtemel o seneki satış fiyatları
bellidir.
Türkiye’nin aydını, mantık ve akıl deposu sıra sıra
profesörler YÖK ün koridorlarını şenlendirirken, hangi üniversitede
hangi meslek elemanın yetişeceği, o yıl ülkeye kaç mezun verilip,
kaçının iş bulacağını belirsizdir.
Sadece işsiz sayısını daha kültürlü yapmaktan başka faydası
olmayan YÖK politikalarıyla, ülkenin enerjisi, geleceği, torbanın
içine tıka basa doldurulduğunu gördükçe kahroluyorum.
Tarlada yetiştirdiğin ürün fazlaysa ihraç edersin de, kardeşim
her yıl binlerce mezun veren sosyoloji, felsefe, psikoloji,
mezunlarını ne yapacaksın, hangi kıtada hangi ülkeye ihraç
edeceksin.
Artık kangren olmuş bu anlayışın bitmesi gerekmiyor mu?
Üniversitelere Plansız öğrenci yerleştirmeler, okul bitiminde
istihdam sorununa karşı mantıksız çözümler getiriyor.
Bir vakıf üniversitesi Dil konuşma terapistliği için yüksek
lisans programı açmak istiyor.
Bölüme kabulde, yabancı dil mezunlarıyla birlikte ebeler de
kabul edilebiliyor. Yelpazenin genişliğine bakar mısınız?
Aslında akademisyenlerin bölümleri değerleme konusunda şaşkın
olduklarını düşünüyorum. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü
ile, turizmde tur rehberliği arasında ne kadar yakınlık varsa,
yüksek lisansa kabul edilen bölümlerin de o kadar mantığı
vardır.
Hukuk alanında hukukçular, sağlık alanında sağlıkçılar kendi
alanlarında yüksek lisansa kabul edilirken, Eğitim konusunda bu
kadar cömertliği anlamıyorum.
Örneğin: özel eğitimde mastır programı açılıyor, sosyoloji,
felsefe bölüm mezunları davet ediliyor, mezun olduklarında milli
eğitim bakanlığında özel eğitim uzmanı olarak atanma hakkı
veriliyor
Bölümler aynı fakülte de bile değiller, biri eğitim fakültesi
öbürü fen edebiyat.
Mazeret hazır: ilkokul öğretmenlerine sertifika verip özel
eğitimci yapılıyor, alana yerleştiriliyor, bu daha iyi değil mi?
diyen hocalar var.
Özrün kabahatinden büyük derler…
O bu işte.
Amaç sadece piyasaya ucuz iş gücü sağlamak olan bu uygulama, 4
yıl zor koşullarda eğitim alan meslek sahiplerinin emeklerine,
onurlarına saldırıdır.
Arkadaşlar yapılan çalışmalarda, bilimsellik kaygısı değil,
ticaret fırsatçılığı gizlidir.
Mesleklerin kendi alanlarında ilerleyip uzmanlıklarının
oluşturması gerekirken, YÖK aşure yapmayı seviyor,
Yaptığı yemek yenmiyor herkesi aç bırakıyor.
Bırakın meslekleri, sahipleri yapsın. Uzman olacaksa yine
lisansını okuyanlar olsun. Psikoloji mezununa işletme mastırı
yaptırsan ne olacak, Maliyeye müfettiş mi yapacaksın.
Meslek kavramını dünyada lisans düzeyinde eğitim ile
gerçekleştirilirken, yüksek lisans yaparak meslek atlamalarına
müsaade edilmemelidir.
YÖK ve uygulamaları konusunda muhakkak bir açıklaması ya da bir
dayanağı vardır. Olmayan yetkilerini kullandıklarını düşünmüyor,
kanunların onlara verdiği yetkilerle hareket ettiklerine şüphem
yok.
Ancak ne var ki tüm uygulama ve çalışmalar hayatın gerçekleri ve
hakkaniyet ölçüsünde olmalıdır. Dün öyleyse yarınlarımız böyle
geçmek zorunda değildir.
Yüksek lisans programları bu kadar ayağa düşürülmemeli.
Olay pasta paylaşımına tepki değil, herkesin kendi işini adam
gibi yapmasının davasıdır.
Kurumlarımızda, kaliteyi, uzmanlıklarda başarıyı
değersizleştirmemek için ses verin.