Yok ederek var oldu
Abone olSinema tarihinin en az konuşan oyuncularından olan Arnold Schwarzenegger, zaten tek cümleyle işi bitirir: “Geri Geleceğim”...
Arnie sözünü tuttu; deri ceketi ve siyah güneş gözlükleriyle
geri döndü. Vücut geliştirme dalında beş kez Mr. Universe, yedi kez
de Mr. Olympia seçilen ve art arda çevirdiği aksiyon filmleriyle
80’li yıllarda Hollywood’un simgelerinden biri haline gelen 56
yaşındaki Schwarzenegger son günlerde Kaliforniya Valiliğe’en aday
olmasıyla da gündemde. Amerikan sinemasının değil aynı zamanda
“Amerikan rüyası”nın da en büyük sembollerinden biri olarak kabul
edilen aktör, yarından itibaren Türk sinemalarında boy gösterecek.
Jonathan Mostow’un yönettiği ve başrollerinde Arnold
Schwarzenegger, Nick Stahl, Claire Danes ve Kristanna Loken’in rol
aldığı ‘Terminatör 3: Makinelerin Yükselişi’ bugüne dek yapılmış en
iyi Terminatör filmi olarak övgü üzerine övgü alıyor. Filmin
yaratıcı aksiyon sahnelerinin aynısıra mizahi yönünün de ağır
bastığı söylenenler arasında. Filmi izlemeden önce, filmin yıldızı
ve gelmiş geçmiş en usta aksiyon oyuncularından Arnold
Schwarzenegger’in yükseliş öyküsüne ve tabii Terminatör macerasına
göz atmak istedik. Yol baştan çizildi 30 Temmuz 1947 yılında
Avusturya’nın Graz şehrinde bir polis şefinin oğlu olarak dünyaya
gelen Arnold Schwarzenegger, spora da Sturm Graz kulübünde başlar.
A.B.D’ye gidiş bileti kulüp tarafından karşılanan ünlü oyuncu
kendisine yapılan bu jesti hiçbir zaman unutmaz ve yıllar sonra
bulunduğu yüklü miktardaki bağışlarla kulübüne olan vefa borcunu
öder. Sturm Graz kulübü de karşı bir jest yaparak, oyuncudan gelen
bağışlarla yenilediği stadyumuna Arnold Schwarzenegger Stadyumu
adını verir. Schwarzenegger daha dünya vücut geliştirme şampiyonu
olmadan önce, 1966 yılında ajanına hayattan beklentilerini gayet
net bir şekilde anlatır: ”Birleşik Devletler’de yaşamak, kendi
evime sahip olmak, bir film yıldızı haline gelmek ve en sonunda da
bir prodüktör olmak istiyorum.” Dünya vücut geliştirme şampiyonu
olmasının ardından, 60’ların sonuna doğru A.B.D.’ye ayak basan
Arnold, önce Wisconsin Üniversitesi’nde iş ekonomisi dalında eğitim
görür. 1970 yılında ‘Hercules in New York-Herkül New York’ta’
filminde rol kapmayı başarır. Fakat filmin künyesinde adı Arnold
Strong olarak geçer. Önemsiz filmlerde aldığı küçük birkaç rolden
sonra, 1976’da kendisine En Çok Ümit Vaat Eden Yeni Erkek Oyuncu
(Most Promising Male Newcomer) dalında Altın Küre kazandıran ‘Stay
Hungry’de yer alır. 1977’de George Butler ve Robert Fiore
tarafından yönetilen ‘Pumping Iron’ gelir. Bir vücut geliştirme
belgeseli olan bu filminin çıkış noktası Arnold ve onun
çalışmalarıdır. ‘Barbar Conan" için akla gelen ilk isim Ünlü çizgi
roman kahramanı ‘Conan’ filme aktarılacağı zaman akla gelen ilk
isim, elbette Avusturyalı insan azmanı dostumuz olur. Christopher
Reeve-Superman eşleşmesi kadar başarılı olan bu seçim, ‘Conan the
Barbarian- Barbar Conan’ filminin başarısını da olumlu etkiler.
Devam filmi ‘Conan the Destroyer-Conan Dönüyor’dan sonra ‘Red
Sonja-Kızıl Sonya’da da Arnold, Kalidor adlı benzer bir karakteri
canlandırır. Fakat ‘Kızıl Sonya’dan önce rol aldığı bir film vardır
ki, tüm hayatını değiştirecek ve istese de bir daha kurtulamayacağı
bir imaja sahip olmasını sağlayacaktır. Yok ederek var oldu
Terminatör (1984) 1984 yılında henüz toy bir yönetmen olan James
Cameron, senaryosunu tamamladığı ‘The Terminator-Yokedici’ filminde
kahramanı canlandırması için Arnold’a teklif götürür ama senaryoyu
okuyan oyuncu, kötü cyborg’u daha ilgi çekici bulur. Bu konuda
anlaşmaya varan ikili böylece hayatlarının en doğru kararını vermiş
olurlar. Hemen hemen hiç konuşmayan, önüne geleni öldürürken
yüzünde tek bir mimik bile oluşmayan cyborg, gerçekten de oyunculuk
yetenekleri kısıtlı olan Arnold için biçilmiş kaftandır. 80’lerde
A.B.D. başkanı Ronald Reagan’dır ve Hollywood görkemli ve
militarist filmler yapması için teşvik görmektedir. Böylece aynı
Sylvester Stallone ve Chuck Norris gibi Arnold için de, “tek
kişilik ordu” şeklinde gösterildiği filmler dönemi başlar. Hepsi de
80’li yılların ikinci yarısında çevrilen Mark L. Lester’in
‘Commando-Komando’su, John Irvin’in ‘Raw Deal-Koruyucu’su, John
McTiernan’ın ‘Predator-Av’ı, Paul Michael Glaser’ın ‘Running
Man-Koşan Adam’ı ve Walter Hill’in ‘Red Heat-Kızıl Alev/Danko’su,
sırtlarını Arnold’un popülaritesine ve karizmasına dayarlar.
Oyuncu, bu dönemdeki rakipleriyle arasında bir fark olduğuna
inanmaktadır: ”Mizah beni Stallone, Eastwood ve Norris’ten ayıran
şeydir. Filmlerimde kullanmak üzere, saatlerce komik laflar
düşündüğüm olur.” Oynayabilirim! Bir süre sonra sürekli aynı
rolleri tekrarlamaktan sıkılan Arnie, biraz da oyunculuğunu ispat
etme arzusuyla komedi filmlerine yönelir. Danny DeVito ile ikiz
kardeşleri canlandırdıkları ‘Twins-İkizler’ ve bir anaokulundaki
veletlerle başa çıkmaya çalıştığı ‘Kindergarten Cop-Anaokulu
Polisi’, oyuncunun devasa fiziğinin aslında gündelik yaşam içinde
ne kadar gülünç durduğunu gösterirler. Yani Arnold yine
oyunculuğuyla değil fiziğiyle ön plana çıkarak filmlerinin başarılı
olmasını sağlar. Tecrübeli oyuncu 1990 yılında kariyerindeki önemli
filmlerden birinde rol alır. Paul Verhoeven’in yönettiği bilimkurgu
filmi ‘Total Recall-Gerçeğe Çağrı’, kısa sürede eleştirmenler
tarafından türün klasikleri arasında gösterilmeye başlanır. 1991
yılında uzun zamandır beklenen bir devam filmi olan ve özel
efektler konusunda sinemada bir devrim niteliği taşıyan ‘Terminator
2: Judgment Day-Terminator 2: Mahşer Günü’ vizyona çıkar. Arnold
yine zirvededir. Her şey toz pembe değil 1993’de Schwarzenegger’in
kariyeri boyunca gişede yaşadığı en büyük hayal kırıklığına sıra
gelir. John McTiernan’ın yönettiği ‘Last Action Hero-Son Muhteşem
Kahraman’da Arnold, daha önceki filmlerinde canlandırdığı
karakterleri alaya alan bir portre çizer. Film, oyuncunun o zamana
kadarki filmlerinin çoğunun aksine bu defa eleştirmenler tarafından
beğenilirken, seyirciler tarafından kabul görmez. Ciddi şekilde
zarar eden ‘Son Muhteşem Kahraman’dan sonra gişede ikinci bir
fiyaskoya daha tahammülü kalmayan oyuncunun yardımına, ‘Terminator’
filmlerinde beraber çalıştığı James Cameron yetişir. Aksiyonla
komediyi tam dozunda birleştiren ve bir çeşit James Bond parodisi
olan ‘True Lies-Gerçek Yalanlar’, Arnold’a itibarının iade
edilmesini sağlar. Hamile kalan bir doktoru canlandırdığı
‘Junior-Ufaklık’ ve oğlunun istediği oyuncağı elde etmek için
canını dişine takan baba rolünü üstlendiği ‘Jingle All the Way’,
Schwarzenegger’in tekrar komediyi denediği filmlerdir. 1996’da
‘Eraser-Silici’ ile eski usul aksiyon sinemasına dönüş yapar. Film
bu kez haklı olarak kimse tarafından beğenilmez. Batman serisinin
dördüncü filminde oldukça yüksek bir ücret karşılığında kötü adam
Mr. Freeze’yi canlandırır. Ardından açık kalp ameliyatı gelir.
Geçirdiği bu önemli operasyondan sonra yapımcılar oyuncuya pek
sıcak bakmamaya başlar. Artık Arnie devrinin kapandığına inananlar
da çoğunluktadır ama o yine özlü bir sözle durumu özetler: ”Seyirci
‘artık senin işin bitti’ demeden hiçbirşey bitmez“. Bununla
birlikte 1999 yapımı Peter Hyams filmi ‘End of the Days’ ile 2000
yapımı ’6th Day-6. Gün’, eleştirmenlerce standart Arnold filmleri
olmaktan öte görülmediler. Kristanna Loken ile T3'te Son olarak
2002 yapımı Collateral Damage ile sinemalarımıza gelen aktör T3 ile
muhteşem bir dönüş yapmış gibi görünüyor. Bakalım bu heyecanlı
bekleyiş gişelere nasıl yansıyacak. Bu arada şunu da belirtelim ki
aktörün ‘Terminatör 3’ filminden 30 milyon dolar aldığı söyleniyor.
Politikaya atılıyor 1983 yılından beri Amerikan vatandaşı olan
Arnold, dokuz yıllık bir flört sürecinin sonunda 1986 yılında Maria
Shriver ile evlendi. Dört çocuk babası olan oyuncu hakkında,
politikaya atılacağına dair haberler sık sık basında yer alıyordu
ancak sanatçının ABD’de doğmamış olması önemli bir engeldi. Esquire
dergisinin Temmuz sayısı için röportaj veren aktör,
Cumhuriyetçilerin potansiyel vali adaylarından biri olduğu
iddialarına açıklık getirerek, “Evet, California eyaletinin valisi
olmayı isterim. Eğer eyaletin bana ihtiyacı varsa, benden daha iyi
bir aday olmadığını da düşünürsem aday olacağım“ dedi.
Schwarzenegger’in siyasi danışmanı George Gorton ise Avusturya
asıllı aktörün daha önceki düşüncelerinde değişiklik olmadığını,
çok yoğun olan oyuncunun adaylıkla ilgili kararı henüz vermediğini
ifade etti.