Yoğum bakımda taciz skandalı!
Abone olAyşe Arman'ın tacizi yazarken isim vermemişti ancak bugün o isimler ortaya çıktı. İşte Arman'ın kaleminden o taciz;
Ayşe Arman'ın günmedeme taşığı "nın mağdurları bu kez
yaşadıklarını anlattı. Hastaneden kovulan hatta başhekimin
olaya karıştığı iddia edilen personele sahip çıktığı tacizle
ilgili konuşan anne kız, sorumluların cezalandırılmasını
istiyor.
İşte Arman'ın kaleminden Maltepe Üniversitesi'ne bağlı hastane
gerçekleştiği iddia edilen taciz;
Filiz Kılıç kafasını kuma gömmeyen bir kadın, savaşçı bir kadın. 17
yaşındaki kızı tacize uğradı, üstelik Maltepe Üniversitesi’ne bağlı
Marmara Hastanesi’nin yoğun bakımında. İnsan isyan ediyor değil mi?
Oha diyor! Aynen öyle. Üstelik intihar teşebbüsü sonucu midesi
yıkanmış, kolunda serum, burnunda sonda, yoğun bakımda
yatarken...
Olay nasıl oldu?: Hep birlikte salonda
oturuyorduk. Elif, "İlacım bitti" dedi. Gece 11 filan. Ben de
kızdım, "Kızım artık evin önünde arabamız yok. Niye bu saatte
söylüyorsun? Şunu gündüz deseydin ya..." Gidip almayacağım filan da
dedim, palavra tabii, gittim aldım. O da işte, sinirlenip içmiş bir
kısmını. İntihara teşebbüs yani.
Kapıp hastaneye götürdüm: Olan biteni anlattım,
epilepsi hastası olduğunu söyledim. Yoğun Bakım’a aldılar. Elif
kendindeydi ama başını kaldıramıyordu. Takip edeceklerini,
öğleden sonra 3’e kadar kendisini göremeyeceğimi
söylediler. Saat 3’te iyiydi ama yorgundu. Midesi
yıkanmıştı. Burnunda ve genital bölgesinde sonda vardı. "Beni
buradan çıkar, canım acıyor yoksa iyiyim" dedi. Ben de
"Lütfen sabret bunlar senin iyiliğin için"
dedim.
Yoğun bakımda erkekler: Akşam 8’de Yoğun
Bakım’da üç erkek görevli vardı. Biraz şaşırdım. Sonuçta genç bir
kız, genital bölgesinde sonda var, sonda değiştirilirken acaba
utanır mı gibi şeyler düşündüm. Neden kadın hemşire olmadığı kafamı
meşgul etti ama bir hastaneydi, endişelenecek bir şey yoktur diye
düşündüm. Elif içeride resim yapıyordu, iyi görünüyordu. Gece 12’ye
kadar hastane bahçesinde oyalandım, sonra da sabah erken geri
gelmek üzere eve gittim.
Hastanede tacize uğruyor: Kendi kızımı
tanıyamadım. Bir tuhaflık vardı. Bildiğiniz enkaz. Konuşmuyor.
Donuk. Kendine dokundurtmuyor. Ne olduğunu anlamadım. Ama gece
gördüğüm kızımdan eser yok. Neyse, eve geldik. Acilen banyo yapmak
istiyor. Tekrar hastaneyi aramak lüzumunu hissettim, çıkarken de
sorunlar yaşanmış, raporu hazırlamamışlar, numarayı çevirdim baktım
Elif ağlıyor, "Lütfen beni oraya götürme!" diye yalvarıyor. "Ne
oldu kızım?" dedim. Sonra öğrendim tabii.
Başhekim dinlemedi kovdu: Aynen şöyle dedi: "Senin
kızının durumu belli. İntihara teşebbüs.Halüsinasyon bu... Kabul
edin, en azından biz böyle görüyoruz. Götür kızını, başka bir
hastane tedavi etsin, hadi Allah’ın selameti başına olsun!" Ben
"Lütfen bu bu kadar basit değil" dediysem de, fayda etmedi.
Savcılığa gideceğimi söyledim. "Git tabii" dedi.
Heryere başvurdum nafile: Öncelikle Başhekimliğe,
sonra Sağlık Bakanlığına, Savcılığa, YÖK’e, Hasta Hakları
Kurulu’na, Rektörlüğe, SHÇEK’e... Sağlık Bakanlığı der ki; "Bizim
üniversite hastaneleriyle ilgimiz yok, lütfen rektörlük ya da YÖK’e
müracaat edin." YÖK’ten hálá cevap yok. Rektör Bey ile görüştüm,
bir psikiyatr atayacaktı. İlgiyle dinledi hatta "Hiç mi
karşılaşmak istemediniz onunla?" dedi, "Ben anneyim, onu görürsem
ne olur düşündünüz mü?" dedim. Hasta Hakları Kurulu’nun
adı var, kendi yokmuş, yanıt bu. Henüz kurulmamış... SHÇEK keza.
Sonra sizi aradım.
ELİF O ANLATI ANLATTI
Hayır, "Hastalarla ne güzel ilgileniyorlar" diye düşündüm. Daha
önce de söylediğim gibi, bir tek Yoğun Bakım’da üç erkek görevli
olması biraz tuhafıma gitti. Ama ne diyebilirdim ki? Hem burası bir
hastaneydi. Ne olabilirdi ki? Üstümü açmadan yatmaya özen gösterdim
ve büyük abdestimi yapmamaya...
Yanınızda başka hastalar var mıydı?
Evet
bilinci kapalı hastalar vardı. İkisini sonradan götürdüler, bir tek
kişi kaldı, o da çok çok yaşlıydı ve cihazlara bağlı uyuyordu.
Onunla aranızdaki diyalog nasıl başladı?
Onun sorularıyla. Bir sürü şey sordu, nerede oturuyorsun, nerede
okuyorsun gibi. Sonra kısa boylu görevli, arka tarafa uyumaya
gitti, birazdan horlama sesi duyuldu. Diğer saçı seyrek olan
görevliyi de, rapor götürmesi için bir yerlere gönderdi.
'SEN DE İSTİYORSUN' DİYORDU
Siz ikiniz kaldınız yani...
Evet. Yanıma gelip, iyi olup olmadığımı sordu. "İyiyim" dedim.
Sonra yaklaştı, ben zannettim ki, seruma filan bakacak, sondayı
yana çekti ve birden öpmeye başladı. Acayip korktum. Ne
yapacağımı şaşırdım. Kaskatı kesildim. Beni öperken gözlerimin
içine bakıyordu. İğrençti. Onun nefesini hissediyordum.
Sonra üstümü açtı, göğüslerime dokunmaya başladı, diğer eliyle de
aşağı doğru inince, birden acayip bir tepki gösterdim. "Çek
elini!" dedim, elini ittim."He rkese söylerim,
seni rezil ederim!" dedim, "Korkmuyor musun!" Makineli
tüfek gibi soruları arka arkaya sıralıyorum. Nasıl sakindi
anlatamam, "Korkmuyorum tabii. Sen çocuk musun ki birilerine
söyleyesin?" dedi. Ben de "Çocuk değilim o yüzden bana inanırlar"
dedim. O da gülerek, "Bütün klinik bulguların elimde, kimse
sana inanmaz, psikolojik sorunların olduğunu düşünürler"
dedi ve ekledi: "Zaten sen de istiyorsun!" En çok da bu lafına
sinir oldum. Tabii bütün bunlar olurken sürekli kapıyı kolaçan
ediyordu. Raporu götüren görevli geri gelince, çekildi...
Hürriyet