Maalesef küresel gündem belirleme konusunda gerek devlet gerek
toplum gerekse fert olarak hiç de başarılı değiliz. Gündem
belirlemeyi bırakın tam tersi arkasında bin türlü plan ve proje
olan küresel gündemlere kuyruk oluyoruz maalesef.
Özellikle sosyal medyanın gelişmesiyle son on yılda ara sıra
küresel çapta gündemler oluşturuluyor bir şekilde. Masum bir
görüntü veren bu kampanyalar bir anda milyonlarca hatta milyarlarca
insana ulaşıp ortaya çok büyük bir katılımcı sayısı çıkarıyor.
Geçmiş yıllarda çokça örneklerini yaşadığımız bu kampanyaların
sonuncusunu ise şu günlerde yaşıyoruz: 20yearchallenge
etiketiyle başlatılan küresel kampanya ülkemizde hem bu etiket hem
de 20liyaşlar ve benzeri etiketlerle sosyal medyayı adeta
“yakıp kavuruyor”.
Sokaktaki vatandaşından profesörüne, ev hanımından iş adamına,
devlet yöneticisinden mahalle muhtarına, Atatürkçüsünden
İslamcısına, akademisyeninden siyasetçisine, laikinden radikaline,
sanatçısından gazetecisine varıncaya kadar çok büyük bir yelpazede
büyük bir rağbet gördü bu kampanya.
Öyle ki bazıları hızını alamayıp bir değil birkaç tane
fotoğrafını paylaşıyor. Her gün değişik bir fotoğrafını paylaşanlar
da yok değil.
Bu kampanyaya şu zaviyeden de bakabiliriz; uzun yıllardır
nerdeyse ilk defa bu coğrafyanın toplumunu oluşturan bütün insanlar
bir kampanyada ortak hareket ettiler. Sağcısı solcusu, ateisti
deisti, İslamcısı seküleri…
Küresel güç “istersem sizi bir akımla
birleştirebilirim” mesajı da verdi. Yani on yıllardır
toplumların ayrışmasına ve kutuplaşmasına yönelik kampanyalar da
hep bu minvalde küresel güç tarafından gerçekleştiğinin ironik bir
ispatı oldu. Faşizm, solculuk, sağcılık, ülkücülük, radikallik,
vb. gibi.
Bu küresel kampanyanın bu kadar çok ilgi görmesi üzerine
sosyolojik birçok tahlil yapılabilir. Bu kampanyanın toplumun çok
geniş bir yelpazesinde ilgi görmesi üzerinde kalem
oynatılabilir.
“Niçin sokaktaki vatandaş da profesör de bu
kampanyaya bu kadar ilgi gösteriyor?” ve benzeri
birçok soru sorulabilir.
Bunlara çok sayıda cevap verilebilir ve birçok tahlil
yapılabilir. Ancak ben burada görünüşte “çok masum” gibi sunulan bu
küresel kampanyanın arkasında yatan dehşetengiz niyete dikkat
çekmek istiyorum.
Özellikle son on yılda sosyal medya paylaşımları üzerinden
kişilerin bir arşivi oluşturulduğu artık herkes tarafından bilinen
ve kabul edilen bir gerçek. Küresel güçler sosyal medya
paylaşımlarımız üzerinden özellikle son on yılımızı an be an takip
ediyorlar. Ellerinde çok büyük bir arşiv var ve bu arşiv gün
geçtikçe büyüyor.
Bu arşivi ise ne amaçla kullandıkları üzerinde çeşitli yorumlar
yapılıyor. Aslında bu arşivin kullanma alanı o kadar geniş ki…
En basiti, ilgi alanlarımızı tespit etmek ve ona göre
ihtiyaçlarımıza bizi yönlendirmek. İnternette gezinirken karşımıza
ilgi alanlarımıza göre reklamların çıkarılması işte bu ve benzeri
devasa arşivin bir sonucu.
Tabii bu arşivin kullanım amacı bu kadar masum değil. Bu arşivi
tutanlar elbette bütün bu bilgileri başka maksatlar için de
kullanıyorlardır.
Anlaşılan o ki bu arşivi tutanlar sadece son on yılla
yetinmek istemiyorlar. Geçmişimizi de bir şekilde arşivlemek
istiyorlar.
Özellikle yüz tanıma teknolojisinden yararlanarak insanlar
hakkında değişik bilgilere ulaşmak ve bunu kendi çıkarları için
kullanmak istiyorlar.
İşte 20yearchallenge veya 20liyaşlar
küresel kampanyası da son on yıllık arşivi genişletmek isteyen
küresel güçlerin bir ürünü.
Biz her ne kadar hayatımızın en güzel yıllarını paylaşarak bir
tür “tatmin” yaşıyorsak, küresel güçler bizim son on yıllık
arşivimizi genişletmenin keyfini sürüyorlar.
Şu an için görünen o ki yaşlısıyla genciyle, okumuşuyla
cahiliyle, işsiziyle işvereniyle topyekûn toplum olarak ağzımıza
sürülen bir parmak bal olan “tatmin” duygusuyla küresel güçlerin
elinde tuttukları bu oltaya “sazan” olmuş durumdayız.
Bakalım bugün toplanan 20’li yaşlarımıza ait veriler
yarın önümüze ne olarak çıkacak?