Uzun zamandır gündemden düşen İstanbul Sözleşmesi
denilen, toplumu ifsat etmek için icat edilmiş gulyabani tekrar
başını çıkarmaya başladı.
En acı olanı da bu yeniden canlandırma çalışmalarının bu
anlaşmanın karşısında olması gerekenler tarafından yapılıyor
olması!
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından
düzenlenen 10. Uluslararası Film Festivali duyurularında
hiç de alışık olmadığımız ifadelere yer verildi. Festivalin duyuru
metinlerinde yer alan “cinsiyetsiz” ifadesi doğal
olarak duyarlı insanları tepkisini çekti. Oluşan tepkiler sonucu
belediye film festivalinin iptal edildiğini duyurdu.
“Cinsiyetsiz” kelimesinin kullanımı hiçbir
şekilde mazur görülemez. Hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın,
hangi maksatla kullanılırsa kullanılsın yaptığı çağrışımlar yönüyle
olumsuz bir kelime.
Bir büyükşehir belediyesinin düzenlediği bir festivalin duyuru
metinlerinin daha bir hassasiyetle hazırlanması gerekiyor. Burada
“gözden kaçmış” gibi veya “amacımız bu değildi”
gibi bir savunma asla mazur görülemez.
İstanbul Sözleşmesi gibi bir metnin toplum
üzerinde yapmak istediği operasyonlar göz önüne alındığında bu
sözleşmenin karşısında olan insanların daha dikkatli olması
gerekiyor. Böyle bir yanlışlık (eğer gerçekten
yanlışlıksa) ancak ve ancak İstanbul Sözleşmesi
taraftarlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe
yaramaz.
Eğer bugün daha öncesine göre İstanbul
Sözleşmesi hakkında çok fazla konuşmuyorsak burada
toplumun verdiği mücadele ve hassasiyetin önemi göz ardı
edilemez.
İnşallah bu yapılan bir “algı” operasyonun parçası
değildir. Eğer öyleyse İslami ve ahlaki hassasiyeti olan
insanların rahat ve rehavete kapılmamaları gerektiğini söylemek
zorundayım.
“Algı operasyonu değildir” derken bunu bir temenni
olarak söylemek durumunda kalıyorum. Zira festival içeriğini
düzenleyen şahsın sosyal medya hesaplarına nazar ettiğimizde yoğun
bir İstanbul Sözleşmesi savunucusu olduğunu müşahede
ediyoruz. Bu durumda meselenin ne demek olduğunu gözler önüne
açıkça sermiş oluyor.
Son zamanlarda sıkça “reform” kavramı üzerinden yaralı
meselelere atıflar yapıyoruz. “Kültürel hegemonyanın sonu
mu?” başlıklı yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,
yaptığı bir konuşmada “Sosyal ve kültürel iktidarımız
konusunda sıkıntılarımız var.” sözünü hatırlatmıştım.
Hatırlatmış olduğum bu söze ve yapılmaya çalışılan garabet
festivale istinaden üstat Sezai Karakoç’un şu enfes
tespitini dile getirmek gerek:
“Batıyla İslâm karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Marufla Münker karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Bir fikir halinde,
kafa ve yürek alanlarında Mehdiyle Deccal karşı karşıya gelmiş
bulunuyor.”
Sosyal ve kültürel iktidarın sıkıntısı baş göstermişse ivedi
olarak bize ait olmayan yalancı ve yabancı libasları bir an
önce üstümüzden çıkarmamız gerekiyor.
Dünyada ilk olarak Almanya’da kadın ve erkek
ayrımının kaldırılması projesine yönelik yapılan bu festival
organizesinin hemen ikincisini yapmaya çalışmak; düşünme
taklidi, ideoloji taklidi, Marufla Münkerin karşı karşıya
gelmesinden başka bir şey değildir.
“Oluşan tepkiler sonucu belediye film festivalinin iptal
edildiğini duyurdu.” Bu şu manaya geliyor: Bu necip toplumun
değerlerimizin dışında yer alan girişimlere ve İstanbul
Sözleşmesine karşı olduğunun duyarlılığını ispat ediyor.
Savunmada ve ekonomide var gücümüzle bağımsızlık savaşı
verdiğimiz zamanlar yaşıyoruz. İslam coğrafyasının neredeyse
tamamının kavuşamamış bir bağımsızlık mücadelesidir bu. Lakin bu
mücadeleler verilirken kültürel ve ideolojik bağımsızlık unutulmaya
yüz tutuyor!
Toplumsal ve coğrafik buhranlarımızın başlıca sebepleri arasında
birinci sırayı kültür, ruh, düşünce, fikir bağımsızlığımızı bir
şahsiyet zeminine oturtamamanın aldığını devletimizin en tepesinden
dahi tespitinin yapılmış olması sevindirici.
Gördüğümüz ve takip ettiğimiz şekliyle İstanbul
Sözleşmesi’ni savunanlar pes etmediler. Hiçbir zamanda pes
etmeyecekler emin olun. Sadece şimdilik mevzi değiştirip yeniden
hücum etmenin planlarını yapıyorlar!
Devlet ve toplum tespitinden sonra bu sözleşme iptal
edilmeden (hatta iptal edilse bile) mücadeleden vazgeçmemek,
hassasiyetleri kaybetmemek gerekir.