Yılmaz'dan Özkaya'ya cevap
Abone olEraslan Özkaya, kendisiyle ilgili haberleri yayımlanan gazetecileri, "kişisel istikbal, ikbal ya da ekonomik çıkarla" suçladı. Tüm bunlara Mehmet Yılmaz'dan cevap geldi.
Adı Mit ve Çakıcı'yla skandala karışan Yargıtay Başkanı Eraslan
Özkaya, tüm bunları kaldıramamış ve uzun bir süre hastanede
yatmıştı. Önceki gün göreve dönen ve bir basın toplantısı yapan
Özkaya, gazetecilere karşı bazı suçlamalarda bulunmuştu. Tüm
bunlara Mehmet Y. Yılmaz, başlıklı yazısıyla cevap verdi.
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, "sağlık sorunları" nedeniyle bir
süreliğine ayrıldığı görevine döndü ve önceki gün de bir basın
toplantısı düzenledi.
Özkaya'nın "soruları yanıtlamadığı" ve bir bildiri okumakla
yetindiği basın toplantısında söylediklerini gazetelerde okumuş,
televizyonlarda dinlemiş olmalısınız.
Özkaya'nın okuduğu bildiride ifade edilen görüşlerle ilgili
düşüncelerimi yazmak için askerlikte öğrendiğim bir kuralı
uyguladım ve "24 saat" bekledim.
Bunu yapmış olmamın 2 nedeni var:
Birincisi, Özkaya, kendisi hakkında yapılan yayınlar nedeniyle
şahsen bana ve çalıştığım gazeteye 100 milyar liralık bir tazminat
davası açtı.
İkincisi, Özkaya'nın okuduğu bildiride yer alan bazı sözler,
doğrudan doğruya gazeteleri de suçlar içerikte..
Benden kaynaklanmıyor olsa da bu "husumetin" objektif düşünmemi
engellememesi için beklemeyi, konuşmayı tekrar tekrar okumayı ve
ondan sonra düşüncelerimi yazmayı uygun gördüm.
'Dedikoduları' kanıtlamalı
Özkaya'nın okuduğu bildiride şöyle bir cümle var:
"Bakan, Milletvekili, TBMM Komisyon Başkanlığı gibi fevkalade
önemli devlet sorumluluğu olan kişilerin yargı ve Yargıtay hakkında
çeşitli vesilelerle verdikleri yakışıksız ve sorumsuz açıklamalara
bir kısım kurum ve kuruluşların, basın ve yayın organlarının da
kişisel ikbal ve istikbal ya da ekonomik çıkar uğruna katıldıkları
saptanmış ve bu olumsuzluklar Yargıtay Büyük Genel Kurulu
üyelerince esefle karşılanmıştır."
Oldukça ağır bir iddia.
Ve ağırlığı ile orantılı kanıtlara da ihtiyaç gösteren bir
iddia.
Bir yargıç olarak Yargıtay Başkanı bu sözleri bildiriye koymadan
önce bu kanıtları görmüş, iddiayı seslendirmesine yetecek bir
"hükmü" de vermiş olmalı.
Eğer bu söylenenler doğruysa Yargıtay Başkanı'nın yapacağı şey hiç
kuşkusuz "kişisel istikbal, ikbal ya da ekonomik çıkar uğruna" bu
suçu işleyenleri savcılığa vermek olmalıydı.
Bu yapılmadığı sürece Yargıtay Başkanı'nın bu sözlerini bir
"dedikodu"dan daha değerli bulmuyorum.
Yargıtay Başkanlığı görevinde bulunan bir kişinin dedikodularla
uğraşmak yerine, gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamaya çalışması
gerektiğini düşünüyorum.
Bu nasıl 'şefkat'?
Yargıtay Başkanı, konuşmasının bir yerinde de şöyle diyor:
"Bugün devletin önemli kademelerinde görev alanların, yarın
adaletin şefkatine sığınmak zorunda kaldıklarında; yaşamak
isteyecekleri ortamı, onlara bağımsız, tarafsız ve adil yargı
sağlayacaktır."
Yargıtay Başkanı'nın dediği gibi, hakkımda açtığı davayla ilgili
olarak, "yargının şefkatine sığınmak" durumunda olan bir
gazeteciyim.
Ancak Yargıtay Başkanı, daha bizimle ilgili hukuki sorununu
mahkemeler görmeye başlamadan önce kararını çoktan vermiş
görünüyor: "Kişisel, ikbal, istikbal ya da ekonomik çıkar uğruna
vs..."
Yargıtay Başkanı'nın bana açtığı kişisel dava şu ya da bu şekilde
sonuçlanıp, Yargıtay'ın önüne gidecek.
Ve açıklama, bütün Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nu bağlar mahiyette
sözler içeriyor.
Bu "ihsası rey" değil midir?
İnsan ister istemez Ziya Paşa'yı hatırlıyor:
"Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahid / Ol mahkemenin hükmüne
derler mi adalet?"
'Terazi' şaşmamalı
Meslek yaşamım boyunca bazı netameli konuların üzerine cesaretle
gidebilmiş olmamın bir tek nedeni var: Bağımsız Yargı organlarına
güvenmiş olmam..
Bu olayda da buna güvenmeye devam ediyorum.
Biliyorum ki, Türkiye'nin en ücra köşelerinde, çok zor şartlar ve
olanaklarla görev yapan hâkimler ve savcılar, duygularıyla değil,
kanıtlar ve yasaların gereklerine göre karar veriyorlar.
Nitekim 4 ayrı yargıcın, "Neşter - 2" olarak bilinen davada
cesaretle tanıklık edebilmiş olmaları, bu görüşümü doğruluyor.
Her şeye rağmen Türkiye'de yargıçlar var ve onlar her şeye rağmen
adaletin terazisinin şaşmaması için ellerinden geleni yapmaya devam
edecekler
YAZI:Mehmet Y. YILMAZ