Yılmaz'dan Çubukçu'ya tepki
Abone olKadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun "Her yuvada muhbir var" sözlerine Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz sert tepki gösterdi!
Yılmaz, Çubukçu'nun hemen istifa etmesi gerektiğini iddia
ederek"böyle sansür Abdülhamit döneminde bile görülmedi diye yazdı!
DEVLET Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Yener Süsoy’a ‘Her yurtta çocuk
muhbirlerim var’ diyerek övünmesini deyim yerindeyse ‘tüylerim
diken diken olarak’ okudum. Ve şöyle düşünüyorum: Başka hiçbir
nedenle olmasa bile sadece bu itirafı ve eylemi nedeniyle
Çubukçu’nun artık istifa etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çubukçu,
bu sözleriyle çocuk yuvalarını ve yurtları yönetemediğini açıkça
itiraf ediyor. Elinde kanunlar, yönetmelikler var. Sayısını
bilemeyeceğimiz kadar çok elemanı, yetişmiş personeli var... Ama
bütün bunlar, Çubukçu’nun yuvalara hákim olabilmesine, oraları
bakıma muhtaç çocuklar için ‘yaşanabilir kılmasına’ yetmiyor! Ve
kendi yönetim aczini örtebilmek için çocuklardan oluşan bir
‘muhbirler ağı’ kuruyor! Abdülhamid sağ olsaydı, eminim gözleri
yaşarırdı. Ve daha ilginci, bununla da kalmıyor, bir marifetmiş
gibi anlatıyor. Ben ortaokul ve liseyi yatılı bir okulda okudum.
Küçük yaşlardaki çocuklar arasında ‘ispiyonculuğa’ hevesli
olanların kolayca bulunabileceğini biliyorum. Bildiğim bir başka
şey de ispiyoncuların bizim toplumumuzda, çocuklar arasında bile
hiç sevilmedikleri ve bu sevgisizliğin ciddi ruhsal problemlere yol
açabileceğidir. Nimet Çubukçu, yaptığının ne anlama geldiğini bir
kez daha düşünsün bence. Minicik çocuklara ispiyonculuk öğretmek,
‘pedagoji’ biliminin neresinde yer alıyor? Hangi ‘kamu yönetimi
teorisi’, kamu kuruluşlarının ‘muhbirler ağı’ yöntemiyle idare
edilebileceğini savunuyor? Verebileceği bir yanıt varsa, merakla
bekliyoruz. Başbakan aklına ilk geleni söyleyince BAŞBAKAN Recep
Tayyip Erdoğan’ın, Fransa’da başlayan ve bazı komşu ülkelere de
sıçrayan ‘varoş isyanı’na koyduğu teşhis bu: Fransa okullarında
türbana konulan yasak, olayları fitilledi! Demek ki benzeri bir
‘ayaklanma’ Türkiye’de de olsa Başbakan için bunun nedeni şimdiden
belli: Türbanı okullarda yasaklarsanız, işte böyle olur! Aklına her
geleni uluorta söylemenin, bir siyasetçi ve hele bir Başbakan için
iyi bir şey olmadığının örneği bence bu sözler. Fransa’daki olaya
önce doğru teşhis koymak gerek: Bu bir medeniyetler çatışması mı,
yoksa işsiz güçsüz, gelecekten umutlarını kesmiş ve kaybedecek
hiçbir şeyleri kalmamış insanların kontrolden çıkmaları mı? İsyan
edenlerin yaşadıkları bölgelerde işsizliğin yüzde 50’lere ulaştığı,
okullarda doğru dürüst bir eğitimin verilemediği ve bütün bunların
üstüne oralarda yaşayanların bir de yerleşik düzen tarafından ırkçı
duygularla toplumun bütününden tecrit edilen insanlar olduğu
gerçeğini Başbakan ihmal ediyor. Bu Müslümanlar ile Hıristiyanlar
arasında bir tür medeniyet çatışmasıysa, Türklerin hiçbir yerde bu
tür olaylara neden katılmadığını da belli ki Başbakan merak bile
etmiyor. Ve Başbakan şunu da düşünemiyor: Türkiye’nin AB üyeliğiyle
ilgili ciddi endişeleri olan bir ülkede, ‘bir lumpen ayaklanmasını’
medeniyetler çatışmasıyla özdeşleştirmesi, en çok kimin zararına?
Abu Dabi Prensi işi biliyor ABU Dabi’nin ekonomi idaresi yöneticisi
Prens Al Nahyan’ın, dün yaptığı açıklamalarla ilgili haberi
okurken, Prens’in Türkiye’de iş yapmak için gerekli her türlü
bilgiye sahip olduğunu anladım! Prens, ‘Dubai Towers tartışmasından
çok rahatsız olduk. Türk medyası bize köstek değil, destek olsun’
diyordu. Bu ülkede ‘başarılı’ olmanın yolu budur zaten: Önce
gazetecileri suçlayacaksın, böylece yapılabilecek eleştirileri
peşinen mahkûm edecek, sonra da işine bakacaksın! Dubai Towers
tartışmalarında ‘medyanın tek bir suçu’ vardı: Kamuoyunun merak
ettiği soruların yanıtlarını araştırmak! Prens’in memleketinde
işler böyle yürümüyor olabilir; ama demokratik bir ülkede
yöneticiler, yaptıkları işin tam olarak ne olduğunu anlatmaktan
kaçınır ya da bunu anlatmakta beceriksizlik gösterirlerse, medya
onların bu açıklarını tamamlamak için harekete geçer. Sorular
sorar, gazetecilik yöntemleriyle aldığı yanıtları araştırır ve
kamuoyunun doğru bilgilenmesini sağlar. Abu Dabi Prensi, Dubai
Towers olayındaki gelişmelerden rahatsız olduysa, bu rahatsızlığını
önce Büyükşehir Belediye Başkanı’na iletmeliydi: Önemli bir
yatırımı doğru dürüst anlatmayı başaramadığı ve kamuoyundaki
kuşkuları gideremediği için!