Yılmaz'dan Baykal ve Sabah'a saldırı
Abone olCHP'nin kendisine ve gazetesine yönelik yaptığı eleştirilere köpüren Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y Yılmaz, hem Baykal'a hem de Sabah Grubu'na saldırdı.
Milliyet Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz, "Eleştiriye tahammül
edemeyen Baykal, gülünç komplo teorileri ortaya atıyor. Etibank'ı
soyan Dinç Bilgin ile şaibeli kiracı Turgay Ciner'in gazetesi de,
bunları ciddiye alıp Milliyet'e saldırıyor" diye yazdı. İşte
Yılmaz'ın yazısının tamamı... Hadi canım siz de! Eleştiriye
tahammül edemeyen Baykal, gülünç komplo teorileri ortaya atıyor.
Etibank'ı soyan Dinç Bilgin ile şaibeli kiracı Turgay Ciner'in
gazetesi de, bunları ciddiye alıp Milliyet'e saldırıyor CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal, yeniden seçildiği olağanüstü kurultayda
yaptığı konuşmanın bir bölümünü de "medya"ya ayırdı. "Medya CHP'ye
karşı Haçlı Seferi başlatmıştır" dedi. Gazetelerde CHP yönetimi ve
kendisi ile ilgili eleştiri yapanları "CHP yönetimini tayin etmeye
çalışmakla" suçladı.. Milliyet'in yaklaşımı Deniz Baykal'ın adını
vermeden suçladığı yayın organlarından biri de Milliyet. Siyasette
tükendiğini, toplumsal tabanını kaybettiğini fark eden liderlerin
bu tükenişlerini gazetelerin yayınlarına bağlayan tutumlar
almalarını ilk kez görmüyoruz. Ama yine de Milliyet'in bu konudaki
yaklaşımını yeniden açıklamalıyım. Milliyet'in temel yayın
ilkelerini "Türkiye'de laik ve demokratik Cumhuriyet'in, insan
haklarının, ülkenin bağımsızlığının, özgür girişimciliğin ve
serbest rekabet düzeninin korunması" olarak özetleyebilirim.
Milliyet, bu ilkelerini gazete içi bir anayasa haline getirmiş tek
yayın organıdır. Milliyet'in CHP kurultayına yaklaşımı da bu
anayasa çerçevesinde olmuştur. Milliyet'in yazarları "özgür"dür.
Talimatla yazı yazmazlar. Nitekim kurultay öncesinde Milliyet
yazarları içinde Baykal'a karşı görüşler ifade edenler olduğu gibi,
CHP'deki muhalefet hareketi aleyhine görüş belirtenler de olmuştur.
Milliyet okuyucuları, Baykal her ne kadar aksini iddia ederse
etsin, gerçeğin ne olduğunun farkındadırlar. Sinirli, çünkü...
Baykal'ı asıl sinirlendiren şey, kurultay öncesi Milliyet'in
düzenlediği bir "okuyucu referandumu"nun sonuçlarıdır. Milliyet,
bugüne kadar Türkiye'de görülmüş en geniş katılımlı "referandum"la
okuyucularının görüşlerini sordu ve bunu sayfalarına yansıttı.
Katılımcılarının çok büyük bölümünün CHP'ye oy vermiş ya da
kendisini CHP'li olarak tanımlayanlardan oluşması referandumun
değerini artırdı. Sonuçlar halkın beklentisinin CHP'de bir değişim
olduğunu ortaya koyuyordu. Ve yine aynı katılımcılar, Baykal'ın
kurultayı kazanacağını da öngörmüşlerdi. Kurultay sonuçları onları
doğruladı. Baykal'ı arşivler yanıtlar Halkın CHP'de değişim isteği
ise sadece Milliyet Referandumu'nda ortaya çıkan bir gerçek
değildi. Kurultay öncesinde bağımsız araştırma kuruluşlarının
yaptığı bütün araştırmalar da bu veriyi doğruluyor. Baykal, bunlara
kızıp sinirleneceğine, nerede hata yaptığını ve halkta neden böyle
bir fikrin genel kabul gördüğünü düşünüp kendisine ve parti
yönetimine çekidüzen verebilseydi bu araştırmalardan
yararlanabilir, kaçınılmaz tükenişinin önüne de geçebilirdi.
Baykal, bütün bu yayınları kendisine karşı kurulmuş bir ABD
komplosu olarak açıklıyor. Güya TBMM'deki Irak tezkeresinin
reddinde CHP'nin oynadığı rolü beğenmeyen ABD, aralarında
Milliyet'in de olduğu bazı gazeteleri Baykal'a muhalefet yapmaya
yöneltmiş. Ancak aklından zoru olanların inanabilecekleri bir iddia
bu. Milliyet'in reddedilen tezkere öncesi yaptığı yayınlar, köşe
yazarlarının yazdığı yazılar arşivlerde duruyor. Milliyet'in
hazırladığı savaş karşıtı birinci sayfanın, ABD saldırısının
başlamasından hemen önceki günlerde düzenlenen gösterilerde bir
pankart haline getirilerek kullanıldığını da ben bir kez daha
hatırlatmış olayım. ABD'nin, oylamada 99 fire veren AKP yerine
neden CHP'yi cezalandırmak isteyeceği gibi "mantık" sorularını da
bir kenara bırakıyorum. Doğruluğumuzun kanıtı Milliyet'in hükümete
yaranmak için CHP'yi sıkıştırmaya çalıştığı iddialarına gelince:
İddia ediyorum ki Türkiye'de hükümet icraatlarına ve uygulamalarına
yönelik eleştirileri Milliyet kadar seslendiren bir başka büyük
gazete olmadı. Bize Baykal ne kadar kızıyorsa, eminim ki Tayyip
Erdoğan da o kadar kızıyor ve bu durum bizlere bu gazetede işimizi
doğru yaptığımızı gösteriyor. Son olarak şunu söyleyip Baykal
faslını kapatalım: Halk nezdinde itibarı tükenen bir liderin
Milliyet'i kendisine hedef seçmiş olmasından memnunum! Sabah niçin
saldırıyor? Memnun olduğum bir başka husus da şudur: Baykal'ın
iddialarını ciddiye alan gazetenin Sabah olması.. Sabah, bir
haftadır Baykal'ın iddialarını fırsat bilerek Milliyet'e
saldırıyor. (Aslında bu saldırılar aylardır sürüyor. Bugüne kadar
yanıt vermedik. Ancak artık öyle çirkin iftiralar atıyorlar ki,
gerçekleri bir kez daha hatırlatmamız şart oldu.) Sabah'ın
sahiplerinin ve kiracılarının kimlikleri, bu saldırının nedeni
hakkında bir fikir veriyor. Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin, kendi
bankasını soymaktan, hortumlamaktan halen yargılanıyor. Dinç
Bilgin'in Etibank'ı soyarak halkın sırtına yüklediği faturanın
toplamı 842 milyon dolar. Bu para devlet hazinesinden karşılandı.
Devlet hazinesi Bilgin gibi hortumcular yüzünden devir tarihi
itibariyle 27.3 milyar doları ödediği için bugün yatırım yapamıyor.
İşsize iş bulamıyor, memurlarını, polislerini, askerlerini açlık
sınırında yaşatıyor! Milliyet'e söz söyleyenlerin her şeyden önce
bu pisliği temizlemeleri gerek. Devlet, batırılan bankalardaki
paraları tahsil etmek için Uzanların, Erol Aksoy'un mallarına,
mülklerine el koydu. Gazetelerini ve televizyonlarını bugün yarın
haraç mezat satacak. Mehmet Emin Karamehmet de borçlarını ödemek
için iyi durumdaki bankasını ve bazı medya kuruluşlarını önümüzdeki
günlerde elinden çıkarmak zorunda. Ama nedense devlet aynı şeyi
Bilgin için yapmıyor. Bilgin de, aralarında Sabah ve atv'nin de
olduğu yayın kuruluşlarını devletin elinden kaçırıyor, nasıl
imzalandığını, şartlarının ne olduğunu kimsenin bilmediği bir
"kira" sözleşmesiyle bir başka kişiye devrediyor. Bu kişi Turgay
Ciner'dir. 1990'dan önce ne yaptığını kimsenin bilmediği, sadece
gazetelerde "kaçakçılık" iddialarıyla mali polise götürülürken
çekilmiş resimleri yayımlanan bir zat! Ciner'in tezgâhı
Yerli-yabancı dürüst girişimcilere şeffaf bir ihale ile satılsa en
az 500 milyon dolar edecek bir medya grubunun üzerine bedavaya
oturmuş, ahlaktan söz ediyor! Hükümet de buna göz yumuyor çünkü
burnundan yakaladığı bir medya patronunun gazetelerini,
televizyonlarını istediği gibi kullanabileceğini düşünüyor.
Sayfalarında hükümet aleyhtarı bir tek habere yer vermeyen,
"gerdanlık" olayını bile iç sayfalarında geçiştiren gazetenin
yöneticisi de Milliyet'e saldırıyor. Havaalanlarında, enerji
santrallarında, madenlerinde bütün işini devletle yürüten "kiracı"
Ciner'in gazetesi, devletle bir tek kuruşluk işi olmayan Doğan
Grubu'nu "işlerini yürütmek için hükümet ve muhalefeti yönetmeye
çalışmakla" suçluyor! İsmet İnönü bir kez daha rahmet istiyor: Hadi
canım sen de!