Yılmaza göre Türkiye kazançlı
Abone olEski başbakanlardan Mesut Yılmaz, ''Türkiye'nin AB yolculuğu devam etmelidir. Tam üyelik olmasa bile Türkiye'nin bundan zararı olmaz, kazancı olur'' dedi.
Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme Kulübü'nce düzenlenen
konferansta, ''17 Aralık Sonrası AB ve Türkiye'' konulu bir konuşma
yaptı. Konuşmasında, AB'nin kuruluşu, genişleme süreci ve
Türkiye'nin adaylık süreci konusunda bilgi veren Yılmaz, ''AB,
Türkiye'ye karşı ayrımcı, olumsuz kısıtlamalar getirmemiş olsa,
Türkiye'nin kaderini değiştirebilecek bir projedir'' dedi. Yılmaz,
AB'ye üyelik süreci içinde Türkiye'ye iki büyük haksızlık
yapıldığını belirterek, şöyle konuştu: ''Birincisi Kıbrıs'la ilgili
konudur. Güney Kıbrıs'ın AB'ye aday kabul edilmesinden bu yana,
aslında AB'nin koymuş olduğu kuralların hepsi çiğnenmiştir. Çünkü
AB'nin, 5 defa yaptığı genişlemede, Kıbrıs dışında hiç istisna
yapmadığı bir olay var. Yeni alınacak üyenin herhangi bir sınır
ihtilafının olmaması lazım. İspanya alınırken Cebelitarık'taki
ihtilafını halletmesi istenmiştir. Kıbrıs fiilen bölünmüş bir ada
olmasına rağmen, Güney Kıbrıs, Ada'nın kuzeyinde egemenlik hakkına
sahip olmamasına rağmen, sınır ihtilafının ötesinde uluslararası
ihtilafa konu olmasına rağmen, AB, Güney Kıbrıs'ın başvurusunu
kabul etmiştir. Mayıs'ta da tam üye olmuştur.'' Mesut Yılmaz,
Türkiye'den Güney Kıbrıs'ı tanımasının istendiğini ifade ederek,
sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu mesele, tanıma meselesinin ötesinde
Türkiye'nin Kıbrıs sorununun çözümünü de müzakerelerin başlaması
uğruna Rumların ipoteğine bırakma meselesidir. Güney Kıbrıs'ı
bütünün temsilcisi olarak tanırsanız, aynı anda KKTC'yi tanımayı
sürdürmeniz mümkün değildir. Ama bunun ötesinde, bizim kabul
ettiğimiz Annan Planı'na Rumları yönlendirmeniz, planı kabul etmeye
zorlamanız mümkün değil.'' TÜRKİYE'YE FARKLI STATÜ Yılmaz,
Türkiye'ye yapılan ikinci haksızlığın, 17 Aralık'ta AB'nin,
''Türkiye'ye diğer aday ülkelerle eşit haklara sahip üye statüsünü
esirgemesi'' olduğunu kaydederek, ''Türkiye için önerilen üyelik,
diğer üyelerin statülerinden farklı bir üyelik olacaktır. Aslında
kelime olarak adı konulmamış olmasına rağmen, bu kararda bize
önerdikleri, diğer üyelerden farklı bir statüdür, özel bir
statüdür. İşgücünün serbest dolaşımından istifade edilemeyecek,
alacağınız yardımlar da mütevazı olacak'' diye konuştu.
Müzakerelerin 10 yıldan önce tamamlanmayacağının söylenmesine
rağmen, 25-30 sene sürebileceğini savunan Yılmaz, ''31 dosya
vardır. Hepsi ayrı konulardır. 31 dosyayı açıp, mutabakata varıp
kapatmanız lazım. Ayrıca üye ülkelerin de onaylaması gerek'' dedi.
Yılmaz, söz konusu dosyalarda, çevre, iş hukuku, enerji, trafik
gibi günlük hayatla ilgili konular bulunduğunu anlatarak, daha önce
aday ülkelerden müzakerelerde, mevzuatının AB normları ile uyumuna
bakıldığını, ancak yeni bir kararla uyumun yanı sıra uygulamada da
aynı kriterlerin sağlanmış olmasına bakıldığını ifade etti.
Müzakere sürecinde en vahim sektörün ''tarım'' olduğunu kaydeden
Yılmaz, ''Tarım arazilerinin kadastrosunun yapılması, verimsiz
tarım işletmelerinin birleştirilmesi'' gibi uyum çalışmalarının
gerektiğini belirterek, ''Bunlar hem önemli bir kaynak gerektirir,
hem de bunları yaparlarsa iktidarlar seçim kaybederler'' diye
konuştu. ''TÜRKİYE YOLUNA DEVAM ETMELİ'' Mesut Yılmaz,
müzakerelerin Türkiye için ''Karanlık bir tünele girmek gibi''
olduğunu savunarak, şöyle konuştu: ''Sonu, ucu belli değildir.
Türkiye'den yeni bedeller talep edilecektir. Türkiye, AB macerasını
dondurmalı, askıya almalı mıdır? Türkiye yoluna devam etmelidir.
Türkiye'nin AB yolculuğu devam etmelidir. Tam üyelik olmasa bile
Türkiye'nin zararı olmaz, kazancı olur. Yalnız bir tehlike var.
Zaman zaman yanlış yapıyoruz. Sanki biz AB'ye değil de AB bize
girecekmiş gibi düşünüyoruz. Onların bizim ölçülerimizi kabul
etmesini bekliyoruz. Haksızlık yaptıklarında isyan ediyoruz.
Türkiye'de her zaman çok güçlü olan, milliyetçiliğin ötesinde
şovenist duygular harekete geçebilir. Bu, Türkiye'nin iç
dinamiklerini ters yönde etkileyebilir. Yani Türkiye, işte bugün
bazı Arap ülkeleri gibi içine kapanan, dünyaya kapalı ülke konumuna
gelebilir. Türkiye'nin gelişmesini, büyümesini etkileyen, Türk
insanının ufkunu karartan bu tuzağa düşmememiz lazım. Zorluklar
vardır. Ama bu zorluklardan yılmadan, tam üye olup olmamanın da
Türkiye için hayat memat meselesi olmadığını düşünerek, ama bu
sürecin Türkiye'ye getireceği bütün artıları elde etmeyi
hedefleyerek yolumuza devam etmemiz lazım.'' Yılmaz, konuşmasının
ardından bir soru üzerine, şunları kaydetti: ''Herhalde Atatürk
yaşasaydı, bugün göstereceği hedef AB üyeliği olurdu. Avrupa
emperyalizmine karşı kurtuluş savaşı veren dünyadaki ilk önder.
Bunu kazanmış bir önder olmasına rağmen, nasıl Cumhuriyet'i
kurduktan sonra İngiltere, Fransa ile iyi ilişkiler kurmuşsa,
Türkiye'yi işgal eden Rumlarla gidip Venizelos'la barış anlaşmaları
yapmışsa, iyi ilişkiler kurmuşsa ve ülkelerin geleceğinin savaştan
değil barıştan geçtiğini göstermişse, Atatürk herhalde bu barış
için işbirliği projesinin en büyük destekçilerinden biri
olurdu.'