Yılmaz, sadece yargıyı tanıyor
Abone olEski Başbakan Mesut Yılmaz, Yüce Divan'a sevk edilmesi ile ilgili olarak gazetecilerin sorularını cevapladı. Mesut Yılmaz kendisinin sadece yargıya hesap vereceğini söyledi
Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Yüce Divan'a sevk edilmesi ile
ilgili olarak, hakkında bir iddia bulunması durumunda, bunun
hesabını yargıya vermesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, ''Türkiye ve
AB'' konulu konferans vermek amacıyla geldiği Almanya'nın başkenti
Berlin'de, Türk gazetecilerin Yüce Divan'a sevk edilmesi ile ilgili
sorularını yanıtladı. ''Türkiye'yi yönetenler her zaman bu tür
şeylerin hesabını vermek zorundalar'' diyen Yılmaz, şöyle devam
etti: ''Eğer benim hakkımda bir iddia varsa ve buna inananlar da
varsa benim de bunun hesabını yargıya gidip vermem lazım.
Soruşturma Komisyonu'na da söyledim. 'Beni gönderirseniz memnun
olurum dedim.' Şimdi sağolsunlar gönderdiler. Burada kabul
edilemeyecek husus, bazılarının hesap vermekten kaçmak için
dokunulmazlığın arkasına saklanmaları. Seçim taahhütleri olmasına
rağmen dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yanaşmadılar.''
''TÜRKİYE VE AB'' Yılmaz, Alexander von Humboldt Üniversitesi'nde
düzenlenen bir toplantıda ''Türkiye ve AB'' konusunda yaptığı
konuşmada ise Türkiye'nin AB üyeliğinin Avrupa'nın önemli bir
gündem maddesi haline geldiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Aslında bu konuda AB kendi geleceğini tartışıyor. Bunu daha iyi
anlayabilmek için AB'nin dünya konjonktüründeki yerine bakmak
lazım. AB, dünya savaşlarında yaşanan acılardan sonra bir barış
ortamının yaratılması amacıyla kuruldu ve dünya tarihindeki en
başarılı proje haline geldi.'' AB'nin siyasi değerler üzerine
kurulduğuna, bu değerlerin diğer ülkeler tarafından da benimsenerek
evrensellik kazandığına işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: ''AB
bir istikrar ve refah adası haline geldi. Önemli olan soru, değişen
dünyada bu şekilde kalabilir mi? Irak konusunda potansiyelini
değerlendirmekten çok uzak kaldı. Görüş ayrılıkları üye ülkelerin
arasını bozdu. Halbuki ortak bir politika belirlenmesi herkesin
çıkarına olurdu. AB, bu nedenle 'ekonomik güç, siyasi cüce' olarak
anılıyor. Siyasi potansiyelinden faydalanmasını bilmezse sürekli
bir şekilde var olamaz.'' Dünyadaki farklı değer sistemleri
arasında bir çatışmanın var olduğunu, bu nedenle bu değerlerin
evrensel hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye
ile AB'nin, dinin çeşitliliğini yapılarına katacağını, hem Asya,
hem Avrupa'ya ait olan Türkiye'nin, bölgesinde bir istikrar adası
olması sebebi ile AB'nin dünyada önemli rol oynamasına katkı
sağlayacağını söyledi. ''TÜRKİYE SADECE SEYİRCİ OLARAK KALMAK
İSTEMEDİ'' Avrupa'daki çok sayıdaki kuruluşun Türkiye ile geçen 40
yıl içinde çeşitli anlaşmalar imzaladığını hatırlatan Yılmaz,
''Türkiye sadece seyirci olarak kalmak istemedi. Lüksemburg'da 1997
yılında alınan kararla Türkiye-AB ilişkilerinde bozukluk yaşandı.
Ancak bu AB'nin Türkiye politikasını gözden geçirmesine ve 1999
yılında Hesinki'de adaylık statüsü vererek bu ilişkiyi düzeltmesine
neden oldu'' dedi. Türkiye'de yapılan reformlarla ülkenin büyük bir
değişim içine girdiğini ifade eden Yılmaz, ''AB Komisyonu raporunda
bazı olumsuz yanlar da var. Müzakerelerin 'ucu açık' olması hedef
belirsizmiş gibi bir intiba yaratıyor. Müzakerelere başlanması için
takvim de verilmedi. Müzakerelerin 15 yıl sürmesi bekleniyor. Ancak
ilk kez bir dosya tamamlanmadan diğer bir dosyanın açılmaması
kararlaştırıldı. Müzakereleri uzatmak isteyenler için bundan daha
iyi bir fırsat olamaz'' diye konuştu. Türkiye'ye kısıtlamaların
getirildiğini, tarım sübvansiyonlarından da yeteri kadar
faydalanamayacağını kaydeden Yılmaz, ''Türkiye'ye ayrımcılık
yapıldı. Bunlar düzeltilmeli. Türk hükümeti bu konuda kararlı
olmadığı takdirde, gelecekte ilişkilerde sıkıntı yaşanabilir''
görüşünü dile getirdi. Türkiye'nin üyeliğinin 2 yolla engellenmeye
çalışıldığını ifade eden Yılmaz, ''Bunlardan biri 'imtiyazlı
ortaklık'tır. Bu daha önce de Türk hükümetine önerildi ve resmi
olarak reddedildi. Bu hiç bir şey kazandırmayacaktır. Türkiye eşit
bir ortaklık istiyor'' diye konuştu. Referandumlarla da Türkiye'nin
Avrupa'dan dışlanılmak istendiğini belirten Yılmaz, Türkiye'ye
vadedilen şeylerin olduğunu, Türkiye'nin dışlanmasının yanlış
olacağını vurguladı. Yılmaz, Türkiye'nin bir kriz bölgesinde
''istikrar ve demokrasi adası'' olduğunu ifade ederek, ''Türkiye bu
krizin bir parçası haline gelirse, bu tüm ülkeler için bir kabus
olur'' diye konuştu. Türkiye'nin AB'ye çok fazla paraya malolacağı
şeklindeki endişeler ile ilgili olarak da Yılmaz, ''Türkiye'ye
verilecek AB perspektifi yabancı yatırımı canlandıracaktır. Türkiye
buna, AB'den alacağı yardım paralarından daha fazla güvenmektedir.
Türkiye'nin AB'ye alınmaması durumunda İslam dünyasıyla Batılı
ülkeler arasındaki ilişkiler daha da bozulacaktır. Bu durumda
herkes kaybeder. Türkiye üye olarak alınırsa, AB dünya siyasetinde
önemli rol oynayabilir'' dedi.