Yılmaz Özdil, korkma sönmez vallahi!

Bu ülkede bir zamanlar kendisini "İlah yazar" gibi gören isimler vardı Hürriyet'te... Yazdıkları "Kur-an ayeti" gibi kabul gören yazarlardı.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Gerekçesi her ne olursa olsun, ama ne olursa olsun, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Ankara'da bir genelge marifetiyle yasaklanması, ülkesinin doğum gününü kutlamak isteyen herkes gibi beni de rahatsız etti.

Şu nedenle rahatsız etti.

Bu ülkenin başkenti Ankara ise, bu Cumhuriyet'in kurucusunun kabri o ilde ise, Meclis'i o sınırlar dahilindeyse, ne yapıp edip orada o bayramın kutlamasını sağlamanız lazım.

Bingöl'de, Iğdır'da, Van'da bir yasak uygularsanız kimseye batmaz ama, bula bula başkentte yasaklara başvurursanız tepki olur.

Nasıl tepki olduğunu da dün gördük işte...

Dünya üzerinde bayramını kırıp dökerek kutlayan tek ülke olarak aleme rezil rüsva olduk.

Buraya kadar olan kısım, meselenin bir boyutu.

İşin bir de farklı boyutu var.

Gazeteleri açıp baktığımızda, sanki Türkiye'nin her köşesinde Cumhuriyet Bayramı yasaklanmış gibi bir hava pompalandığını görüyoruz.

Dediğim gibi, bir kriz yaşadık. Ama bu krizden nemalanmak, "krizin devamı gelsin" diye şiddeti ve ayrımcılığı yazarlar eliyle köpürtmek!

Bu da bir nevi terör değil mi?

"Bu ülkede ötekileştirmeyi AK Parti başlattı" diyenleriniz olabilir..

Kısmen haklı da sayılabilirsiniz.

Ama çıkın vicdan terazisine ve yüreğinizi şöyle bir yoklayın.

"Türbanla eğitim olmaz, kamuda başörtüsü olmamalı" diyenler,

Başörtü takanlara hakaret edebilmek için bir domuza başörtüsü taktıran gazeteler,

Halkın yüzde 50'lik kesimini sırf sevmediği partiye oy veriyor diye "bidon kafalı", "göbeğini kaşıyan adam" ve "Koyun" diyerek aşağılayanlar, toplumu karpuz gibi ortadan ikiye bölmede hiç mi çaba sarfetmedi?

Ve dün gördük işte..

Bu aşağılama ifadelerinin mucidi Yılmaz Özdil köşesinde, 40 karakterden oluşan bir satırla hükümete giydirmiş!

Şu Hürriyet'in havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez. Orada köşe yazarı olan her zat, sevmediği ve kendisine uzak bulduğu insanlara hakaret üzerine hakaret yağdırıp duruyor.
Daha da vahimi, bu kesime hakaret etme hakkının olduğuna inanıyor.

Unutmayanlarınız vardır muhakkak!

Hani bundan önceki genel seçimlerin arefesinde yine bu gazetede, Meclis çatısı altındaki bakanlar için, "Bunlar menfaat için bırakın ülkeyi, anasını bile satar" demişti yazarın biri. Hemen akabinde ise, o "anasını satar" dediği bakanların oturduğu koltuğa geçme hayaliyle Meclis'in yolunu tutup vekil olmuştu!

Bu kadar da omurgalıdır bu gazetenin yazarları!

Ne yazmış Yılmaz Özdil:

"Ne kadar tazyikli su sıkarsan sık. Korkma sönmez!" demiş...

Anam, anam, anam!

Dünden beri yer yerinden oynuyor. Özdil'i bir gün öncesinden, daha yazısını yazmadan alkışlama pozisyonunda bekleyen kesimin değmeyin keyfine..

"Ne kapaktı ama yahu" diyenlerin ağzı kulaklarında!

Özdil'in 40 karaktere sığdırdığı "Korkma, sönmez"den sonra gelen 40 mısranın tamamının, yıllaaaar yıllar önce Mehmet Akif Ersoy tarafından kendilerine kapak niyetine yazıldığından bihaber olanlara ne söylesek azdır!

Halkının yüzde 70'ini rejim düşmanı görenlerin bu kapağı görmesini zaten beklemiyoruz.

Kurban olduğum Allah öyle büyük ki; Gün geliyor devran dönüyor ve yazarın biri kalkıp, fikirlerinin taban tabana zıt olduğu Mehmet Akif'in eteğine yapışıveriyor işte.

Üstelik, yan taraftaki köşe komşusu Ertuğrul Özkök'ün, "Ben sevmiyorum, değişsin" dediği İstiklal Marşı'nın dizelerinde çare arıyor!

Çare aramasına arıyor ama, o koskoca 40 mısradan bula bula iki kelime bulabiliyor kendine göre!

Çünkü gerisi işine gelmiyor.

"Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal" dese, bugüne dek iman ettiği tanrısı gücenecek.

"Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?" sözlerini aktarsa, kendine hakaret etmiş olacak!

"Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli" diye yazsa, rahatsız olduğu "Ezan"a övgüler dizmiş olacak.

"O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!" demiş olsa, mazallah "Secde" gibi yasaklı bir söz kullanmış olacak!

Kala kala elde "Korkma sönmez" kalıyor, o da onu yazıyor işte..

Yılmaz Özdil'in halet-i ruhiyesini anlıyor, hissediyorum. Balgam çıkarsa bile, kendisini alkışlayacak bir kesim hep hazırkıta bekliyor. O ruh hali, "Yarın köşemde, 'slm,naber, by by' yazsam bile okunurum" dedirtiyor ona.

Hissediyorum çünkü ben de bir süre önce o gazı aldım bol bol...

Ben bile aldım diyorum, gerisini siz düşünün!

"Yüz hatları birebir aynı. Bu kadar mı benzerlik olur. Hık demiş Yılmaz Özdil'in burnundan düşmüş. Şükürler olsun Allah'ıma, "sağ"ın da artık bir Yılmaz Özdil'i var. Sen çok büyüksün be. Yürü be! Tüm yazarlar senin gibi yazamaz!" diyenleri duydukça şöyle hindi gibi kabarmalar yaşadım.

Efendime söyleyeyim...

Bir keyif, bir keyif sormayın!

Ama şükür ki benim çevremde bir o kadar da, "Kibirlenme, hiçbir şeysin sen" diyen dostlarım var.

O uyarıları alınca kabarmaya son verdim!

Son demişken...

Yılmaz Özdil'in asla unutmaması gereken ibretlik örnekler var önünde..

Bu ülkede bir zamanlar kendisini "İlah yazar" gibi gören isimler vardı Hürriyet'te... Yazdıkları "Kur-an ayeti" gibi kabul gören yazarlardı.

Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun buna en güzel iki örnek!

Ne oldu?

Neredeler?

Hani şu geçenlerde balonlu kapsülle uzaya çıkıp atlayan Felix'in rekorunu yıllar önce onlar kırmıştı da kimse farkına varamamıştı.

Yere çivileme çakıldıklarını izleyenler iyi bilir!

Her yükselişin bir düşüşü var yani hatırlatayım dedim.

Lafı yine fazla uzattım.

Aslında Yılmaz Özdil gibi yapıp bir kısa cümle ile yazı yazmış olsaydım...

Ondan biraz daha uzun yazardım çünkü, kelam zenginliği konusunda eline su dökemeyecek seviyede olduğumu iyi biliyorum.

Şunu derdim cevaben:

Mehmet Akif Ersoy'un "Hakka tapan milletimin istiklal.." sözündeki gibi.

Hakka taptığı için hakları elinden alınan bir millet, istiklalin keyfini çıkarıyor.

Ve gerçekten de evet..

"Korkma, sönmez artık bu şafak"