Yılmaz Erdoğanın Radikal manşeti
Abone olRadikal'in genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturan Erdoğan cinayet sonrası klişe sözleri manşetine taşıdı...
Orhan Pamuk ve Sezen Aksu'dan sonra Radikal'in genel yayın
yönetmenliği koltuğuna oturan Yılmaz Erdoğan, cinayetler sonrası
söylenen klişe sözleri manşete taşıdı.
İşte Yılmaz Erdoğan'ın Radikal manşeti..
ACI, ÇARESİZLİK VE KLİŞELER
Ne gerekiyorsa yapılacak
Saldırı toplumun huzuruna
Kanı yerde kalmayacak
Türkiye düşmanlarının işi
Failler mutlaka bulunacak
Bu kurşun hepimize
Yine kanlı senaryo
Büyük provakasyon
Ne pahasına olursa olsun
Nedeni ne olursa olsun
Kim yapmış olursa olsun
Düşüncesi ne olursa olsun
Olsun olsun olsun olsun
Olsun olsun olsun olsun
Olsun olsun olsun
Olsun
İşte Yılmaz Erdoğan'ın yazısı
Yazma, düşünme, söyleme...
Vururlar...
Her seferinde vurdular...
Herkesin tereddütsüz onaylayacağı bir fikrin yoksa sus...
Bırak boğazlansın hayat, paramparça olsun...
Sen karışma, çoluğun çocuğun var...
Bunların acıması yok.
Yürekleri yok, akılları bir kan damlası kadar.
Hrant Dink'in vurulduğu yerden oluk oluk kan kaybediyoruz.
Açıldı yine hiç kapanmayan yara.
'Yine başladı' demenin rezil çaresizliği başladı yine.
Memleketim benim, durmadan il olmaya çalışan kasaba..
Ve işte o kasaba meydanında işlenen bir cinayet daha...
Herkesin gözü önünde yine...
Büyük kalabalığın büyük sessizliğinin tam ortasında yine...
Memleketim, şimdi kalbinin Hrant Dink yanından vurulan gözü yaşlı
dev...
Herkesin kendi biz'i var BİZ'in içinde, içimizde...
Bir büyük BİZ'den uğursuz bir patlamayla dağılmış bir sürü küçük
biz...
Biz kimiz? Hangimiz hangi Biz'in içindeyiz.
Biz'in içindeki hangi biz'in parçasıyız?
Peki kendisi gibi düşünmeyeni incitmek istemeyen
Biz kaç kişiyiz?
Kâğıtlara yazıp mikrofonlara söylediği 'gerçekler' yüzünden, ve
sadece iflah olmaz bir vicdan sahibi olduğu için kendi özel
gerçeğini berbat etmeyen göze alanlar size göre BİZDEN midir
ONLARDAN mıdır?...
...Program bellidir aslında ...Önce teşhir...
Yani bir biçimde 'haber değeri' taşıyan kişi üzerinden
sorumsuz,akılsız bir sürü manşet..
Genelde 'tepki gösterenleri' örtülü ya da örtüsüz haklı bulan
(haklı bulmuyorsa bile en azından haksızlığına vurgu yapmayan), o
tepkiye
'sebebiyet veren' kişiyi zalimlerin masasına servis eden
haberler,yayınlar... Ardından tehditler... Sonrası malum...
Sonrası ölüm.
Sonrası acı, sessizlik ve klişeler...
Hırant Dink ölürken bile kalabalığımızın güvercinlere
ilişmeyeceğinden söz ediyordu.
O ölürken bile zalimleri için dua etti.
Gladyatöre öldürme kararını veren gürültülü kalabalığın orasına
burasına dağılmış, kaleminden, fikrinden, ekmek derdinden başka
sermayesi ve örgütü olmayanlar...
Demokrat, özgürlükçü, barışçı, uzlaşmacı, uzlaştırıcı ya da hangi
iyi insan kendine hangi adı takarsa taksın, hiçbir güçbirliğinin
şemsiyesi altında olmayan, korunmayan, daha da ötesi korunarak
yaşamak istemeyen..
Kendisini düşmanı kadar önemsemeyen..
Düşmanı gibi düşmanlık duygusu taşımayan 'biz'... Kaç
kişiyiz?...
Kahrolası vicdanının risklere soktuğu, silahlı,soğuk ve acımasız
katillere karşı korunmasız, dara düştüğünde şiire, kitaba, kızına,
oğluna ailesine, sevdiğine sığınan biz... kaç kişiyiz?
Bu karanlık sürecekse ve yakın bir aydınlık umudu yoksa karanlıkta
görebilmeyi becermekten başka çare yok.
Bir gün o büyük BİZ, aklın,bilimin, demokrasinin ışığında yeniden
birleşene kadar,hepimiz BİZ olana kadar,karanlıkta
bakmaktan,görmekten ve
söylemekten başka yol yok...
Umutsuzluğa kapılmak için pek çok neden varken bile umuttan başka
ilaç yok.
Biz çok kişiyiz aslında...
Zannetiğimizden de çok...
Kaynak: Radikal