Yılmaz, Allah'a havale ediyor
Abone olMesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce Divan’a gönderilen imzasız ihbar mektubuyla ilgili konuştu. Yılmaz, mektubu gönderenlere fena halde sinirlenmiş!
Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce
Divan’a gönderilen imzasız ihbar mektubundaki bilgilerin gerçek
dışı olduğunu öne sürerek, "Benimle ve ailemle hesabı olanlarla her
konuda hesaplaşmaya her zaman hazırım" dedi. Davanın öğleden
sonraki bölümünde, tanık olarak dinlenilen Erdal Arslan, o dönemde
Merkez Bankası’na bağlı olan TMSF’nin genel müdürü olduğunu ve
fonun 4 kişilik yönetim kurulu tarafından yönetildiğini anlattı.
Türkbank’ın TMSF’ye devredilen ilk banka olduğunu belirten Arslan,
gelişen süreçte Fon’un bankanın yüzde 85’ine sahip olduğunu
söyledi. Bu aşamada, bankanın satışına karar verildiğini, ilk defa
satış yapacak olan Fon’un Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan
teknik yardım istediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın banka
satışında kullandığı ilke ve yöntemlerin benimsendiğini kaydetti.
Bankanın değerinin tespit edildiğini, ihale şartnamesi ve
prospektüsünün hazırlandığını belirten Arslan, ihale şartnamesinin
25 şirket tarafından alındığını, ihaleye ise bunların 5’inin kapalı
zarf usulü teklif verdiğini dile getirdi. Teklif veren 5 şirketin
de banka sahibi veya bağlantılı kişiler olduğunu belirten Arslan,
şöyle konuştu: "İhale 4-5 televizyon tarafından naklen yayınlandı.
Görüntüleri o televizyon kanallarından isteyebilirsiniz. İhale 600
milyon dolar ile Korkmaz Yiğit’te kaldı. İhale sonrasında Hazine
Müsteşarlığı ve Rekabet Kurumu’na yazdığım yazılara olumlu sonuç
geldi. Saat 10.00’da başlayan ihale, 12.00-13.00 gibi bitti. Saat
18.00’de Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yazı geldi. Yazıda, ihaleye
katılanların bir takım organize suç örgütleri ile ilişkileri
olduğu, bu konuda duyum alındığı yazılmıştı. Bu yazı gizli olarak
ihaleye katılan tüm yatırımcıları suçluyordu. Biz ihaleden yaklaşık
40 gün önce bir gazete haberinde bu iddiaları görmüş ve emniyetten
sormuştuk. Emniyetten gelen yazı, bu sorularımıza verilen yanıttı.
Bu yazıyı aldım, dönemin Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel’e
ilettim. Yazının ihaleden sonra geldiğini, yetkili makamlara
iletildiğini, yapılacak bir şey olmadığını söyledim. Bundan sonraki
gelişmeleri ben de herkes gibi basından izledim." "Soruşturma
Komisyonu’nda bankanın fiyatının 255 milyon dolar olarak
belirlendiğini belirtiyorsunuz. 600 milyon dolara alan kişi için
nasıl bir getiri söz konusu?" sorusuna Arslan, bir bankanın
değerinin, bankanın defter, net aktif değeri ve tabela bedelinden
oluştuğunu belirterek, tabela değerinin tespitinin objektif yönteme
dayanmadığını, bunun değerinin alıcıdan alıcıya değiştiğini
söyledi. Bir soru üzerine Arslan, ihale sırasında, ihaleye
katılanların talebi üzerine, telefon görüşmeleri yapılması için
5-10 dakika ara verildiğini, bu aralarda, Yiğit’in de telefon
görüşmesi yaptığını kaydetti. İhale sürecinde kimseden talimat
almadığını işinin gereğini yaptığını belirten Arslan, "yazı
ihaleden önce gelse idi ihale ertelenebilirdi, iptal edilebilirdi."
diye konuştu. Arslan bir soru üzerine, ihale sürecinde Mesut Yılmaz
ve Güneş Taner ile hiçbir irtibatının olmadığını söyledi. "Emniyete
yazdığınız yazıya neden cevap verilmesini beklemediniz?" sorusuna
Arslan, "Tarihi geriye alsaydık, daha ince araştırma yapardık.
Bunun ihalenin ekseni olacağını bilemedik. Merak saikiyle emniyete
yazı yazmıştık, resmi bilgimiz yoktu, çok ciddiye alıp üzerinde
durmamıştık" yanıtını verdi. Bir soru üzerine Arslan, Emniyet’ten
gelen yazıyı Hazine Müsteşarlığı’na göndermediğini söyledi. "Biz
şeffaf, güzel, başarılı bir ihale yaptığımızı düşünüyorduk. Bankayı
umduğumuzun üzerinde bir fiyata satmıştık. Bunun için Gazi Erçel
bizi kutladı, hatta kokteyl verdi. O günlerde şaibe yoktu, şaibe
emniyetten yazı geldikten sonra doğdu" diyen Arslan, hiçbir zaman
bankanın hisselerinin Korkmaz Yiğit’e devredilmediğini söyledi.
Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu da Başbakanlık’a
gelen gizli evrakların kozmik büroya verildiğini, burudan de
müsteşara takdim edildiğini söyledi. Müsteşar’ın gerek görürse
evrakı Başbakan’a sunduğunu anlatan Yazıcıoğlu, kozmik büro dışında
hiçbir yerin gizli evrakı almaya yetkili olmadığını, alınan evrakın
da müsteşarı bağlamayacağını kaydetti. Türkbank ihale sürecinde
kozmik büro aracılığıyla kendisine intikal eden bir evrak
bulunmadığını kaydeden Yazıcıoğlu, Yılmaz ile 10 yıl çalıştığını,
Yılmaz’ın "Cumhuriyetçi, çağdaş, Atatürkçü ve hukuk devleti
ilkelerine bağlı bir Başbakan" olduğunu, böyle bir yazının gelmesi
durumunda kendisini de bilgi vereceği, bundan kuşku duymadığını
anlattı. TURGUT YILMAZ’IN AÇIKLAMALARI Duruşmanın ardından Mesut
Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce Divan’a gelen kendisiyle
ilgili imzasız ihbar mektubu hakkında gazetecilere açıklamada
bulundu. Yılmaz, 2004 yılının Kasım ayında çeşitli kaynaklardan
eline 3 mektup geçtiğini, kiminin tehdit, şantaj içerdiğini,
kiminin de ihbar niteliği taşıdığını kaydetti. Evrakların Dubai’de
düzenlendiğini, evraklardan birisinin Mehmet Sakarya tarafından
faksla gönderildiğini, evrakın altındaki telefonu aradığını ancak
yanıt vermediğini anlatan Yılmaz, "Bu evrakta Ankara’da oturan
Prof. Tarık Oğuztanı’dan ve evrakı Oğuztanı’nın düzenlediğinden
bahsediliyordu. Maalesef bu kişiye de Ankara’da ulaşılamadı" diye
konuştu. İkinci evrakın Almanya’dan geldiğini kötü bir Almanca ile
yazıldığını belirten Yılmaz, bu evrakta "yarın saat 14.00’e kadar
gerekeni yapmazsanız, gerekli önlemleri alacağız, bütün basın
organlarını bunu ileteceğiz" diye tehdit yazısı geldiğini anlattı.
Kendisine tehdit eden, şantaj yapan şahısları bugün kadar hiç
görmediğini ve telefonla kendilerine ulaşmadığını bildiren Yılmaz,
şöyle konuştu: "Güya Korkmaz Yiğit’in 1998 senesinde Dubai’deki
National Bank Of The Dubai hesabından Turgut Yılmaz’ın ’aloha’
takma isimli hesabına yapılan 14 milyon dolarlık bir transferin
belgesi. Bunları güya Puplic Relation Firmasının genel müdürü
bankaya talimat vererek 14 milyon doların Turgut Yılmaz’ın hesabına
yollanmasını istiyor." Bu evrakların düzmece olduğunu ispat etmek
için Dubai’ye birini yolladığını ve sonuçta iki mektuptaki
imzaların sahte olduğunu, yazışmada kullanılan bankaya ait olduğu
iddia edilen antedin banka antedi ile uyuşmadığını anlatan Yılmaz,
ayrıca bu bankaya ait kağıtlardaki isimlerin de o dönemde bankada
çalışmadığının bildirildiğini kaydetti. Turgut Yılmaz, o günden
sonra beklemeye başladığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Kısmet
bugüne imiş... Benim geçtiğimiz Kasam ayından beri muhatap olduğum
bu tehditle yüzleşme durumunda kaldık. Burada sadece söz konusu
olan benim, ailemin ve kardeşimin itibarı değil, aynı zamanda iş
yaptığım çevrelerin, yönetimde olduğumuz holdingin ve yönetimimizde
olan bankanın da saygınlığı söz konusudur. Siyasetle uğraşan
insanların yakınların dahi temiz olması gerektiğini inanıyoruz. Bu
tip tertiplere her zaman hazırlıklıyız, bunlar beni hiçbir zaman
ürkütmedi, bundan sonra da ürkütmeyecektir, korkutmayacaktır.
Benimle ve ailemle hesabı olanlarla her konuda hesaplaşmaya her
zaman hazırım. Ülke yönetiminde söz sahibi olmuş insanlar bu tip
tertiplerle her zaman karşılaşabilirler. Bu tip tertip yapanları
Allah’a havale etmekten yapacak başka bir şey yok. Bu sadece benim
ve ailemi değil, bugün ülkeye yönetenlerin ve gelecekte
yöneteceklerin kulağına küpe olması gerekir." Turgut Yılmaz,
"Bunları polisle paylaştınız mı?" sorusu üzerine, polisle ve
savcıyla paylaşmayı düşündüğünü, ancak bu tertiplerin hangi
kaynaktan çıktığını bilmediği için paylaşmadığını söyledi. Yılmaz,
"Eğer bunu polisle paylaşsaydık, basında bir olaya karşı önlem
alınıyor gibi algılanabilirdi" dedi.