Yılmaz AB Raporu'nu topa tuttu
Abone olANAP eski lideri Mesut Yılmaz, AB'nin Türkiye için hazırladığı İlerleme Raporu'nun Helsinki'den geride olduğu savudu. Yılmaz'a göre Türkiye'ye verilenler geri alınıyor.
Türkiye eski Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz,
müzakereler başladıktan sonra Türkiye'ye üyelik dışında başka bir
statü bulunmaya çalışılacağını savundu. Yılmaz, AB'den devam
Türkiye tartışmalarıyla ilgili DW'den Nihat Halıcı'nın sorularını
yanıtladı. Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde, diplomasi
masalarında Ankara'yı Başbakan ve Dışişleri Bakanı olarak temsil
etmiş Mesut Yılmaz, AB Komisyonu'nun açıkladığı İlerleme Raporu'na
ilişkin görüşlerini DW'ye anlattı. "İmtiyazlı ortaklık"
girişimlerine dikkat çeken Yılmaz, bu önerilerin Aralık ayındaki
zirvede gündeme gelmeyeceğini düşündüğünü ifade etti. Yılmaz'ın
sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: -Avrupa Birliği'nin Türkiye
ile ilgili son açıkladığı İlerleme Raporu'nu ve Türkiye'nin Avrupa
Birliği süreciyle ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz? M.
Yılmaz: AB Komisyonu'nun Türkiye'ye ilişkin olarak 17 Aralık'ta
toplanacak olan AB hükümet ve devlet başkanları zirvesine sunacağı
rapor, Türkiye için sadece bir tek olumlu husus ihtiva ediyor. O da
Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini karşılamış olduğunun tespitidir.
Rapor, artık Türkiye'nin kriterleri yerine getirdiğini kabul ediyor
ve Türkiye ile müzakerelerin bir an önce başlamasını tavsiye
ediyor. Fakat raporun içine baktığınız zaman bu müzakere sürecinin
tarihi konusunda, ne kadar süreceği konusunda hiçbir işaret
olmadığı gibi aynı zamanda daha önce hiçbir aday ülkeye
uygulanmayan birtakım esaslar öngörülüyor. - Türkiye'ye diğer aday
ülkelerden farklı davranılmasının nedeni nedir sizce? M. Yılmaz:
Türk milletinin farklı bir dine, farklı bir kültüre sahip olmasının
Avrupa Birliği'nin ahengini bozacağını düşünüyorlar. Açıkça da bunu
dile getiriyorlar. Hristiyan Sosyal Birlik, Hristiyan Demokrat
Birlik partisi liderleri biliyorsunuz işi artık Türkiye
düşmanlığına dönüştürdüler. Türkiye'nin üyeliği aleyhine imza
kampanyası açmaya kadar götürdüler. Buradaki amaç, Türkiye'yi
Avrupa Birliği'nin yanında tutmak, ama içine almamaktır. Türkiye'yi
ilanihaye Avrupa Birliği'nin kapısında bekletmek, eğer mümkünse
Türkiye'yi üye yapmadan, farklı bir formülle Avrupa'ya bağlamak...
- Bir görüşe göre, Türkiye 40 yıldır Avrupa Birliği kapısında
oyalanıyor. Son rapor bu oyalamanın bir parçası mı? M. Yılmaz: Bu
rapor, Helsinki'den bir geriye adımdır. Helsinki'de Türkiye'ye
verilenleri elinden almayı amaçlıyor. Müzakereler başladıktan sonra
Türkiye'de üyelik dışında başka bir statü bulmaya çalışacak ve bize
onu empoze edecekler. - Alman Hristiyan Demokratları'nın önerdiği
"imtiyazlı ortaklık" kavramı Aralık ayında yapılacak liderler
zirvesinde gündeme gelebilir mi? M. Yılmaz: Aralık ayında yapılacak
zirvede gündeme geleceğini tahmin etmiyorum. Çünkü biliyorsunuz ben
Başbakan iken bu teklif, Avrupa Birliği tarafından yapıldı. Biz o
zaman dedik ki keselim o zaman ilişkilerimizi, imtiyazlı ortaklık
düşüncemiz yoktur. Bizim hedefimiz tam üyeliktir. Bizim bu katı
tavrımız karşısında, onlar iki sene sonra Türkiye'ye tam üyeliğe
giden bir adaylık sözü verdiler. Şimdi bunlar caymaya çalışıyorlar.
Türkiye bütün kriterleri yerine getirdiği halde, şimdi daha önce
yaptığı bu taahhütten sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu raporla bunun
kapısını açmaya çalışıyorlar. Eğer Aralık'ta bu rapora uygun bir
karar alırlarsa o zaman o müzakere süreci içinde bir nevi imtiyazlı
üyeliğe ikna etmeye çalışacaklar. - Ankara'nın izlemesi gereken
çizgi ne olmalı? M. Yılmaz: Zirveye kadar önümüzde iki aylık bir
süre var. O iki ay zarfında Avrupa Birliği ülkelerine, başta
Almanya, Fransa olmak üzere gidip Helsinki'de yaptıkları yazılı
taahhütlerini hatırlatmak lazım. Komisyon'un eksik bıraktığı
hususların, yani bir an önce müzakerelerin başlaması, müzakereler
için bir süre öngörülmesi ve en önemlisi de bu müzakerelerin
sonunda Türkiye'nin tam üye olacağı şeklinde bir kararın sağlanması
lazım. - Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği söz konusu olabilir mi
önümüzdeki 20 yıl içinde? M. Yılmaz: Aralık'ta alınacak karar,
Türkiye için tarihi bir karardır. Eğer burada ters bir karar
alınırsa, zaten Avrupa'da Türkiye'ye karşı olan tepkiler dikkate
alındığında bu hiçbir zaman mümkün olmaz. Benim inancım budur. -
Ankara'nın tam üyelik hedefinden geri adım atabileceği yönünde bir
izleniminiz var mı? M. Yılmaz: Resmi beyanlara bakarsanız böyle bir
eğilim gözükmüyor. Ama el altından bazı temaslar yürütülmüş.
Almanya'ya bir heyet gönderilmiş. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi
yetkilileriyle görüşülmüş. Daha sonra "Die Welt" gazetesinde
Hristiyan Demokrat Parti Genel Sekreteri Laurenz Meyer'in
beyanlarını okudum. 'AKP, müzakerelere başlasın, tam üyelik
konusunda o kadar ısrarlı değil, ileride imtiyazlı üyeliği de kabul
edebilir' noktasına gelmiş Almanlar... En azından Alman
muhalefeti... Bunun çok vahim bir hata olacağını ben hükümet
yetkililerine de, Dışişleri Bakanı'na da söyledim. Ama Recep Tayyip
Erdoğan'ın son yaptığı beyanlar, Türkiye için tek hedefin tam
üyelik olduğu istikametinde. Şimdilik buna inanmak zorundayız. Ben
ileride hükümetin böyle bir düşüncesi varsa bile bundan vazgeçmesi
gerektiğini düşünüyorum. Kaynak : Deutsche Welle