Yılmadım, asla yılmayacağım!
Abone ol"Hortumcular çok güçlü" diyen Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen, Aksiyon'a çok iddialı açıklamalar yaptı.
“Ümitsizlik vermek istemem ama karşı taraf da çok güçlü.
Vurguncu, yaptığı işi kitabına uydurmakla gücünü kazanmış. Bazen
bizim en yakınlarımızı bile ikna ediyorlar. Öyle oluyor ki, dost
bildiğimiz, yakın bildiğimiz insanlar vurguncuya değil, bize
saldırıyor. Ben yılmadım, yılmayacağım. Fakirin parasını çarçur
ettirecek göz var mı bende?” Zeki Ergezen için, kabinenin en çok
çalışan, en açık sözlü bakanı dersek hiç de abartmış olmayız. Çünkü
Bayındırlık Bakanlığı’nın yapısı bunu gerektiriyor: Bir yanda
projeler, diğer yanda yolsuzluk dosyaları... Bugüne kadar 12 bakan
yüce divanda yargılandı; bu bakanların üçte birini sözkonusu
bakanlığın başındaki isimler oluşturuyor. Meclis Yolsuzlukları
Araştırma Komisyonu’nun önümüzdeki dönem yüce divan başvurularını
da düşünürsek, 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yüce divanda
yargılanan bakanların yarısını bu bakanlığın ateşten gömleğini
giymiş kişiler oluşturacak. Zeki Ergezen’le yolsuzluğun değişmeyen
kalesi “Bayındırlık Bakanlığı’nı” ve “müteahhitizm” kavramını
konuşmak için gittiğimizde kendisini dosyaların arasında bulduk.
Her incelediği dosyadan sonra “vicdansızlar”, “acımasızlar” diye
bağıran Zeki Ergezen’in sesini bütün bakanlık personeli duyuyor.
Ergezen’e, sesini Türkiye’ye ne zaman duyuracağını sorduk. –
Sinirlisiniz; kabınıza sığmıyorsunuz... Evet, biraz da benim yapım
böyle. Fakirin hakkı için uğraşıyoruz, gördüklerimiz bizi bu hale
getiriyor. Bir çok bakanlıkta yolsuzluk yapılmış; benim bakanlığım
da hiç temiz değil. Bütüne bakmak lazım; sadece tek bir bakanlığa
bağlı kalmamak lazım. Yasalar birinci derecede önemli değil. Önemli
olan toplumsal ahlak... Önemli bir başka faktör de, insana duyulan
muhabbetin dünyalık ölçülerle değerlendirilmesi. Güç ve paraya
duyulan hayranlık ahlaki çöküntünün temellerini oluşturuyor.
Yasalar da mevcut yolsuzluk ahlakını destekliyor. – Yüce divana
giden bakanların yarıya yakını bayındırlık bakanı. Bu durum bir
tesadüf olamaz. Nedir buradaki arıza? Davetiye usulü ihaleler
yapılması gerekiyorken, birçok iş “özellikli” sıfatına bürünerek
yolsuzluğun kapısı açılmış. İhale alırken, davetiye çıkarırken,
fatura çıkartırken hep çıkarcılık anlayışı hesaplanmış. Siyasetçi
ekonomik çıkardan çok siyasi rant için yolsuzluğa bulaşmış.
Bürokrat, kendi bürokratik rantı için yolsuzluğa evet demiş. Tabii
ki, iş dünyası da boş durur mu, para için çarkı oluşturmuşlar. –
Bayındırlık deyince ilk akla gelen müteahhitler oluyor.
Müteahhitizm rüzgarı bakanlığınızı vurdu. Bu rüzgardan Zeki Ergezen
etkilenir mi? Ben bakanlığa oturduğumda pek çok riskin altına
girdim. Bolu Tüneli ile ilgili olarak bana ‘senin ipini çekerler’
dediler. Ama ben ‘ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin’
düsturundayım. Gözümü budaktan esirgemem; nereye kadar gidilecekse
oraya kadar gideceğiz. Ama elimi taşın altına daha fazla koymak
sıkıntıya sokuyor. Müteahhitler olmazsa işler nasıl bitecek? Ancak
bugünkü müteahhit imajının kirlendiği de bir gerçek. Dürüst
müteahhitler bugün acınacak hale geldi; çünkü paralarını
alamıyorlar. İktidara yakın olan, rüşvet vermeyi başaran
müteahhitlerin ise hak etmedikleri serveti elde ettiklerini
biliyoruz. Bürokratlara doğrudan telefon açıp emreden müteahhitler
var. Ancak bir meslek grubunu nitelerken “hırsız” gibi bir sıfatın
kullanılmasını da uygun bulmuyorum. – Müteahhitlik kavramının kısa
sürede değişmesi mümkün değil. Dürüstlük iddiasındaki birisi
olarak, nasıl çalışıyorsunuz müteahhitlerle? Geçmişte yapılan
ödemeleri inceliyoruz; fazla ödemeleri ortaya çıkarıp gerekirse
istiyoruz. Şimdilik iki müteahhitten fazla ödeme bedelini geri
aldık. Müfettişler ve uzmanlar bu konuda yoğun çalışıyor. İller
Bankası’nın İstanbul, Samsun ve İzmir’de dağıttığı paraları
inceledik; geri isteme işlemlerini bitirmek üzereyiz. Yine Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü’nün 12 ildeki incelemelerini
değerlendireceğiz. Karayolları’ndaki keşif artışları da bir başka
ilgi alanımız. Geçmişte siyasi eğilimli projelere imza atanlar
bugün bizi sıkıştırmaya çalışıyor; ama biz kimin ne olduğunu
biliyoruz. Geçmiş dönemdeki ihale sistemiyle iş almak isteyenlere,
dönemin değiştiğini kendi üslubumla anlatıyorum. Bugün müteahhitle
çalışıp, hile yapmamak çok zordur. Sırtında taş taşımaktan daha
zordur dürüst müteahhitlik. Müteahhitlere kendimizi anlatırken,
onları kötülemedik; çünkü biz neticede beraber çalışıyoruz. –
Bakanlığınızdaki yolsuzlukları azaltmak için yeni İhale Kanunu
çıkartıldı, yeni dönemde yolsuzluklar hangi ölçüde azalır? 1 Ocak
tarihine kadar eski ihale yasası uygulanıyordu. Bugün ise şartlar
değişti. Hiçbir usulsüzlüğe meydan vermedik. Okul, konut, hastane
inşaatı özellikli iş değildir. Bunlar her müteahhidin yapabileceği
işlerdir. Hiçbir işimizde ayrıcalık tanımadık. Bizi eski ihale
yolsuzluklarına bulaştırmak için türlü türlü teklif getirdiler ama
hiçbirine bulaşmadık. Ancak bu ihale yasasının da çok yararlı
olduğuna inanmıyorum; yasada eksiklikler var. – Yeni ihale yasası
çıkartılırken şerh koymuştunuz. Öyleyse karşı çıktığınız bir yasayı
niçin kabul ettiniz? Bu yasanın içeriğine giren ihaleler yeni
yapılıyor. Yasanın yolsuzluklara müsaade eden açık kapısının olup
olmadığını zaman içinde daha iyi öğreneceğiz. Yasanın iyi olduğu
kadar kötü yanları da var. Piyasayı tıkıyor, hareket alanımızı
daraltıyor. Yatırımlar için ayrılan ödenekleri yıl sonuna kadar
bitiremeyeceğiz; çünkü yeni yasa elimizi kolumuzu bağlıyor.
Türkiye’de yatırıma çok az para ayrılıyor ve maalesef bu para da
yeni ihale yasası yüzünden yatırıma dönüşemeyecek. Bu yasa tekelci
bir yasadır. Başka da yorum yapmak istemiyorum. Avrupa normlarına
uymayan bir yasadır. Bu yasanın bazı maddeleri çok sinsice
hazırlanmıştır. Dünya Bankası ve IMF’nin bir hediyesidir bu. Biz
bir hükümetiz. Birlik olmak zorundayız. Ancak bu birliktelik benim
yasaya olan eleştirilerimi engellemez. – Hükümet yolsuzlukları
duyuruyor ama hukuki anlamda pek bir icraat yapamıyor. Sizin
yüreğinizi cızlatan projeler yok mu? Yüreğimi yakan yolsuzluklar
olmaz olur mu? Hem de kaç tane. Ancak şimdilik isim vermek
istemiyorum; bu tür konularda çok çığırtkan olmamak lazım. Sadece
mali tabloları değil, geçmişte yapılmış inşaatları bile
inceliyoruz. İlk sonuçları önümüzdeki günlerde alacağız. Ancak
gerçek sonuçların en az 1.5 yıl sonra geleceğini tahmin ediyorum.
Türkiye’de yolsuzluğun üstesinden gelmek çok ama çok zor. – Gözünü
budaktan esirgemeyen “Zeki Baba” yolsuzluk lobisi karşısında biraz
ürkmüş galiba... Şuna emin olun ki, karşı taraf, vurguncular çok
güçlü. Umitsizlik vermek istemem ama böyle... Adalet kavramı yara
almış. Vurguncu, yaptığı işi kitabına uydurmakla gücünü kazanmış.
Bazen bizim en yakınlarımızı bile ikna ediyorlar. Öyle oluyor ki,
dost bildiğimiz, yakın bildiğimiz insanlar vurguncuya değil, bize
saldırıyor. Ben yılmadım Allah’ın izniyle. Fakirin parasını çarçur
ettirecek göz var mı bende? – Peki önümüzdeki günlerde hangi
kurumlardan “fakirin intikamını” alacaksınız? Yolsuzlukların üstüne
bir bütün olarak gidiyoruz. Önümüzdeki günlerde, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü’nün, İller Bankası’nın ve Karayolları’nın isimlerini çok
fazla duyacaksınız. Yapılan bir çok binanın ve yolun haksızca
işlemlerle ihaleye çıkartıldığını tespbit ettik. – Yolsuzluğun üç
sacayağının ikisini konuştuk. Siyasetçileri ve işadamlarını
açıkladınız, peki ya bürokratların durumu nedir? Bürokratlar ya
mevkilerini korumak için ya da daha çok para kazanmak için
yolsuzluğa bulaşıyorlar. Görevini layıkıyla yapan bürokrat bulmak
zorlaşmış. Bürokratı taşraya göndermek, işini doğru yapmasını
sağlamak çok zor. Yakın zamana kadar müteahhitten emir alan
bürokratlar vardı. – Biraz da projelerinizi konuşalım. Yılan
hikayesine dönen tüp geçit ve 3. köprü projeleri sizin iktidarınızı
da yutacak mı? Başlattığımız işi bitiririz. Önümüzdeki yıl
başlayabilir köprü yapımı. Tabii siyasi bir karar değişimi olmazsa.
Projeyi Plan Bütçe’de gündeme getirmiştik. Boğaz Köprüsü’nün
nereden geçmesi gerektiğini, maliyeti, artıları, eksileri
araştırıyoruz. Yap—İşlet—Devret modeliyle bu köprüyü yapacağız.
Çalışmalarımızı ilerlettik. Köprü ihtiyaç bir kere. Siluetin
bozulacağına inanmıyorum. – İstanbul Belediyesi ile bir ihtilafınız
var. Belediye tüp geçidi, siz 3. köprüyü istiyorsunuz. Bu
isteklerde lobilerin etkisi var mıdır? İstanbul’a 3. köprüyle
birlikte tüp geçit de yapılabilir. İkisi birbirinin alternatifi
değildir. Belediye başkanıyla görüştüm; bana hiç anlaşmazlık varmış
gibi gelmedi. Gazeteleri okuyunca bambaşka bir hava esiyor. Lobi
konusuna gelince... Biz halkın ihtiyacına göre proje geliştiririz.
Genel manada bir köprü ya da tüp geçit lobisi var mıdır, bilemem.
Sonuçta bir devlet politikası var, hükümetlerin bir yaklaşımı var.
Ulaşım argümanlarını birbirinin alternatifi görmemeliyiz. Uçak
benim branşıma girmez ama keşke her şehre uçakla yolculuk
yapılabilse. 1 milyon konut yapacağız – Başbakan sürekli toplu
konut yapımından bahsediyor ama konut inşaatına rastlamadık. Hayır
hayır, inşaallah en az 1 milyon ev yapıp halkımızı bir nebze olsun
sıkıntıdan kurtaracağız. Halkımız evi kutsal görüyor ama ev yapmak
için nereye başvursa hep soyuldu. Özellikle kooperatifler yüzünden
çok mağdur oldu. Konut maliyetlerini öncelikli olarak düşürmek
istiyoruz. Konut maliyetinin yüzde 60’ını arsa oluşturuyor. Bu
şartlarda ev sahibi olmak çok zor. Arsa Ofisi aracılığıyla
elimizdeki fazla arsaların vatandaşlara verilmesini istiyorum. 1
milyon konut yapmayı hedefliyoruz. Gerekirse 1.5 milyona ulaşırız.
Devletin elindeki arsaları dağıtmak istiyoruz. Elimizde bir toplu
konut parası vardı. Baktım parayı değerlendirmiyorlar; parayı
finansal piyasalara yatırdım, kâr yaptık. Yine elimizdeki fazla
binaları satıyoruz, para kazanıyoruz. Kaynaklarımız arttı. Sadece
bu yıl 96 trilyon liralık bina sattık. Yüzde 65’i biten
kooperatiflere ciddi kaynak aktaracağız. Bu satırlarla müjdeyi
vereyim. Ellerindeki işin büyük kısmını bitirmiş iyi niyetli
kooperatiflere sürpriz yardımlar yapacağız. “DUBLE YOL İLERLİYOR;
PARAMIZ VAR” Yapamazsınız dediler, para yok dediler, hayal bu
dediler... Bakın daha 6 ay bile geçmedi, bin kilometrenin üstünde
yol yaptık. Bir tek şeyi unutuyorlardı; biz devletin arka
bahçelerinde yatan aletleri, makinaları, hatta mühendisleri gören,
bilen insanlardık. Mühendisi, işçiyi, kullanılmayan araçları
topladım ve bu ülkeye 1250 km’lik yok yaptık. Hiç de az değildir bu
rakam. Müteahhitlerin yapacakları işleri de hesaplarsak daha da
artar. Türkiye’nin her tarafında şantiye var. Umutsuz, yatırım
yapılmaz denilen ülkeyi şantiyelerle donattık. Kilometresi 1
trilyon liraya yapılan yolları biz 250 milyar liraya mal ediyoruz.
Birinci öncelikli yapacağımız yol 6 bin kilometredir. Bu yolların
hayati önceliği var. Önümüzdeki yıl bunu bitirmek istiyoruz.
Akaryakıt gideri belimizi bükse de parasal anlamda fazla problem
yaşamıyoruz. Karayollarının bir miktar birikmiş parası vardı.
Tasarruf ve akıllı kullanım sayesinde çok şükür ki para konusunda
problem yaşamıyoruz. Kaynak: www.aksiyon.com.tr