Yıldırım'dan gazetecilere gözdağı
Abone olSpar basınında çıkan uydurma haberlere tepki gösteren Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, "Bu tür haber yapanları patronuna şikayet etmekle" tehdit etti.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, spor basınındaki yalan
haberlerden bıktığını söyleyerek, "Bir haber varsa, onu yazarsın.
Ama 3-5 kişi bir araya gelip, haber üretiyor. Bunu tabi ki
patronuna şikayet ederim’ dedi. Yıldırım, Sarı-Lacivertli kulübe
hizmet etmeyi, her şeyden üstün tutuyor Fener’in başkanı
prensibinin ‘Almak değil vermek’ olduğunu ifade ederek, ‘Kanarya
için yaptığımız o kadar çok tesis var ki! Ama ben hiçbirine ismimi
bile koydurmadım’ şeklinde konuştu. Patronuna söylerim Kanarya’nın
başkanı Yıldırım, bazı muhabirlerin görevini iyi yapmadığını ileri
sürerek, ‘Bir haber varsa, onu yapar gönderirsin. Ama 3-5 kişi bir
araya gelip, haber üretiyor. Bunu tabi ki patronuna şikayet ederim’
dedi A.B.: Muhabirleri patrona şikayet ederim dediniz mi? Yıldırım:
Patrona şikayet ederimden kastım şu. 3-5 kişi, bir derneğe
gidiyorlar, oturuyorlar, yiyip, içiyorlar, oradan fikir alıyorlar,
o fikirleri alıp, bir haber yapıyorlar. O haberi de geçiyorlar
gazetelerine. Ben de ‘Bunları patronlarına şikayet edeceğim’ dedim.
Bir değerli gazetenin patronu ve genel müdürü geldi, konuşma
yaptık, orada da söyledim, muhabirlik yapmıyorlar, haber
üretiyorlar, muhbirlik yapıyorlar. Bir haber varsa, onu alır
gönderirsin.. Ama sen kendin oturup, bir haber yapıyorsan, onu da
yukarıdakine gönderiyorsun. İzin istesinler yeter Yukarıdaki de
bilerek veya bilmeyerek işliyorsa, nerelere gittiğinin farkına
varmadan, elbette gider şikayet ederim, söylerim. Böyle, böyle
yapıyorlar bunlar derim. Sen benim futbolcumu tehdit edeceksin.
Bana kafa sallayacaksın, gösteririm gibi, biz hiçbir şey
söylemeyeceğiz, her şeyi yutacağız. Yok böyle bir şey, böyle bir
anlayış nerede var, olur mu öyle şey. Herkes saygılı olacak. Bakın
kurallar var. Bu kurallara hepimiz saygılı olacağız. Ben saygılı
olacağımı söylüyorsam, diyorum ki, benden izin isteyeceksin, izin
istedikten sonra, çektirmem, ettirmem dersem o zaman ben hatalı
olurum. Ama her gün de izin istenip, çektirecek halimiz de yok
yani. Futbol Federasyonu’nun kokteylinde gittik, başkanla resim
çektirdik, ondan sonra İsmail Uyanık’la oturduk, adam yere yatmış,
ayağımın altından beni çekiyor. Herkes bir şey arıyor, bir şey
bulup da, bir şey yazmak için. Böyle olmaz, yanlış şeyler bunlar.
İşte sevgili başkanın noktasına, virgülüne dokunmadan yaptığı
açıklamalar: A.B.: Fenerbahçe’ye niçin başkan oldunuz? Yıldırım:
Kesinlikle şöhret olmak gibi bir amacım olmadı. İhtiyacım da yok.
Şöhret için değil, hizmet için geldim. Hiçbir yere ismimi koymadım.
Benim görüşüm, anlayışım, tepkim hep aynı. Almaya gelmedim, vermeye
geldim. Bugün Avrupa’daki kulüplerde başkan hariç yöneticilerin
ismi tanınmıyor. Fenerbahçe Başkanı, Galatasaray, Beşiktaş
Başkanları mutlaka maçlara gidecek diye bir kural yok. Maçta
tepkini veremiyorsun, her yerden kameralarla seni çekiyorlar. Evde
rahatsın, maçlarda doğal olamıyorsun. A.B.: Basınla olan
problemlerin temelinde ne yatıyor? AB Yasaları herkese Yıldırım:
Türkiye’de artık ülke kabuk değiştirmek mecburiyetinde ve kabuk
değiştiriyor. Çünkü bir taraftan Avrupa Birliği’ne gireceğim
diyorsun, bu mücadeleye atılıyor ve siyasi anlamda işte her tarafla
gidiliyor, konuşuluyor, işte onlar bizi alacaklar, alıyorlar. Bütün
bu teraneler, sonuçta bir amaç için, medeni, uygar, çağdaş yaşayan
bir Avrupa topluluğunda beraber olmak için. Böyle bir olayda tabii
toplumun her kesiminin buraya uyum sağlaması lazım ve bunun için
gerekli kanun ve düzenlemeler yapılacak. Onun dışında insani
davranışların hepsi de bunun yanında buraya uyacak. Tabii basının
da buna uyması gerekecek. Problem burada... Eskisi gibi basının her
yere girmesine izin yok. Ama maalesef görüyoruz ki; yine eline
fotoğraf makinesi alan, ‘Ben çekerim, ben yaparım’ havasında. Ona
bir şey söylediğin zaman tehdit etmiş ve onların görevini
yaptırmamış oluyorsunuz. Evet, konum olarak benim belli mesajlar
vermem gerekiyor, saygı duyuyorum. Ama ben bir tek izin istemek
hadisesini söylüyorum. Onu da şundan dolayı söylüyorum... O anda
saçım dağınıksa saçımı tarayayım, efendim ceketimi düzelteyim,
ağzına tam çayı götüreceksin, resim çekiliyor, simit yiyeceksin
korkuyorsun, yani kendi doğal davranışlarımızın dışına gitmek için
durmadan itiyorlar. Doğal yaşayamıyoruz Doğal davranışını
yaşayamıyorsun, yalnız bu sizin şahsınızla ilgili değil, belki ben
bunlara tepki koyduğum için kötü adam rolündeyim. Basın hep kendi
tarafından haklı. Ama o insanlar da aynı benim durumumda olsalar ve
o davranışları da onlar için yapmasalar, acaba kabul ederler mi?
Benimle ilgili yazanlar, çizenler veya küs yönetimlerin hiçbir
tanesi basında gözükmüyor? Ben onları çok merak ediyorum, nasıl
yaşıyorlar, ne yapıyorlar... Aydın - Geçen yıl gazete okumuyorum
demiştiniz. Hala okumuyor musunuz? Yıldırım: Hayır, gazete
okumuyorum, televizyon seyretmiyorum. Şimdi köşe yazısı var, tamam
güzel yazılabilir. Tenkit etmek ayrı, karalamak ayrı şey. Adam gece
kavga ediyor tinercilerle, emniyette hepsi var, adam kendisi
açıklama yapıyor, kulüple veya başkanla hiçbir ilgisi yok diye.
Adam köşe yazısı yazıyor, diyor ki, oğlumu dövdürdü. Engin Verel
olayının Aziz Yıldırım’la ne ilgisi var. O zaman Engin Verel için
burada görevi düşen insanlar var, Aziz Yıldırım değil. Suç varsa,
suç duyurusu yapmaları lazım. Ve aynı zamanda burada İçişleri
Bakanlığı’nın, İstanbul Emniyeti’nin, faili meçhul olan bir
cinayeti aydınlatması lazım. Böyle karanlıkta kalırsa, durmadan o
onu yaptı, o bunu yaptı dense olur mu? Adam yazı yazıyor, ima
ediyor beni. Dürüst gazetecilik, ilke ve ahlakına yakışıyor mu?
Talimat ne diyorsa o! Laila’daki gecede, Can Tanrıyar’ın açıklaması
var. Ben ailemle birlikte gittim ve orada hakikaten çekmediler,
saygı gösterdiler. Ama sonra bir tanesi, geldi çekiyor. Geri
çekildim, kareye ben girmeyeyim, çekilsinler diye, arkaya attım
kendimi, ondan sonra bir daha durdu bir daha çekiyor, yahu kardeşim
masadakileri çektin, sana çekmeyeceksin dediler... A.B.: Peki bu
yasaklamalar neye göre oluyor? Yıldırım: Aziz Yıldırım hiç
kendisinden bir kural koymuyor. Bak burada Futbol Federasyonunun
yayınladığı talimat var. Biz burada nasıl sarı karta, kırmızı karta
uyum sağlıyorsak, bu kararlara uyum sağlayacağız. Eğer kulüpsek ve
bu UEFA standartları, bilmem şunları, bunları yakalamayı
düşünüyorsak buna mecburuz.. İşte basın mensupları maçlara akredite
olmalıdır. Stadyum içinde yaka kartları, takmalılar. Bunları biz
verdik, Samandıra dahil her yere yaptık. Foto muhabirleri önlük
giymek zorundadır. Bakın çok enteresan şeyler var; ‘Yayın hakkı
sahibi kuruluşunun dışında haber amaçlı görüntü almak isteyen diğer
kameramanlar, maç sırasında kameralarını basın toplantısının
yapıldığı odaya bırakacaklardır. Soyunma odası koridorlarına hiçbir
kamera ve foto muhabirleri giremez.’ Z.Ş.: Gazetelere bu bilgiler
gelmiyor mu? Yıldırım: Geliyor tabi ki. Bakın ne diyor; ‘Basın
mensupları, medya kuruluşları, yöneticileri... Futbolcularla
röportaj yapmalı, ancak bu maç bitiminde ve kesinlikle oyun
alanında değil, basın odasında yapılacaktır. Maçtan sonra takım
antrenörleri ve mümkünse bir futbolcu basın toplantısına katılıp,
ev sahibi kulüp yapar... İşte böyle sıralanıp gidiyor. İyi
taraflarını görün Karşılıklı diyalog olacaksa, birbirimizi motive
edeceğiz. Motive etmeden, gazeteci hiç mecbur değil yani insanlara
mesaj verirken illa kötü tarafından vermeye, böyle bir anlayış
olmamalı. Bazı şeyleri iyi tarafından söylemelisiniz...
YILDIRIM’DAN İNCİLER 1.5 yıl sonra belki yine aday olurum A.B.: Kaç
yıl daha Fenerbahçe başkanlığını sürdürmeyi, göreve devam etmeyi
düşünüyorsunuz? Yıldırım: Şu anda başkanlık koltuğunda oturmak için
1.5 yıl daha hakkım var. Ondan sonrasını Allah bilir. 1.5 yıl sonra
ne olur, göreve devam eder miyim bilemiyorum. Ama zamanı geldiğinde
kulüp için en iyisi ne ise onu yaparız. Şu an 12 bin 500 üyemiz
var. Başkanlığa devam edip, etmememiz biraz da onlara bağlı. Z.Ş.
Fenerbahçe Kulübü’nde kurumsallaşmayı başarabildiniz mi? Yıldırım:
Kurumsallaşmada şu an yüzde 60’lara ulaştık. Alex’i niçin hedef
gösteriyorsunuz! A.B.: Ne tür haberlere daha çok kızıyorsunuz?
Yıldırım: Bir oyuncu geliyor, o oyuncuyu karalamak için elimizden
geleni yapıyoruz. Alex’i transfer ettik... Bir gazete ‘Bu Alex
nasıl durdurulur’ diye haber yaptı... Sana ne, bırak onu
antrenörler düşünsün. Sen hedef göstermeye, adamın ayağını
kırdırmak veya tekmeletmek için, mecbur musun böyle bir şey
yazmaya. Biz bunlara bu kadar paralar ödüyoruz, getiriyoruz. Bizim
emeğimize çabalarımıza yazık olmayacak mı?.. Star Gazetesi’nden
özür diliyorum A.B.: Büyü konusunu haber yaptığımız için bize yasak
koydunuz. Haber de mi yapmayalım!.. Yıldırım: O size karşı bir
yasaklama değildi. Herhalde sizi Telegol’le aynı grup kabul
ettiğimiz için bu yazıyı yazmışızdır. Yani bir yanlışlık olmuş.
Bundan dolayı da sizden özür dilerim. Biz herkesin haber yapma
hakkına saygılıyız. Ama dediğim gibi, burada olayı saptırmamak, art
niyetli olmamak önemli... Size de gelen yasaklama konusunda art
niyetli olmayan bir yanlışlık söz konusu... Ancak bu problem de
hemen giderildi. Şimdi böyle bir sorun yok zaten.. Fotoğrafa baktım
ama kovalamadım A.B.: Laila’daki tartışılan ve gazetelerde
manşetlere çıkan o gecede gerçekten muhabirin çektiği fotoğraflara
baktınız mı? Yıldırım: Baktım tabii. Ama bir şey söyleyeyim, o
muhabir kaçtı. Arkasından gittim, ama bir kovalama falan yok. Tek
başıma, hanımım da yanımdaydı, arabamı ben kullandım evime gittim.
Oradaki vatandaşlar tepki gösterdiler ona. Aziz Yıldırım’ın ne
koruması var, ne bir şeyi, yalan yani. Bir tane korumam yok
yanımda. Yalan söylüyor, kendi kendine uyduruyor. Peki orada ondan
başka duyan olmadı mı beni!.. Kaynak: Star Gazetesi