Yıldırım'dan cemaat hakkında şok iddia
Abone ol24 televizyonunda Elif Çakır'la Söz Bitmeden programına konuk olan İHH Başkanı Bülent Yıldırım, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Cemaatten birileriyle
görüştüm, dediler ki, içimizde özellikle Emniyet’e MOSSAD’dan
sızmalar olduğunu biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz. "
dedi.
Yıldırım, Zaman aboneliğini iptal ettirmek isteyen
kişilerin Maliye'nin vergi borcuyla korkutulduğunu iddia
etti.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Elif Çakır'la Söz Bitmeden programına konuk oldu. İşte o açıklamalar:
Elif Çakır: Erdoğan, bu operasyonla Oslo’nun, Mavi Marmara’nın vb. intikamı alınmaya çalışıldı dedi. Bugüne kadarki yapılmış darbeler içinde 28 Şubat’ın konumu neyse, 17 Aralık operasyonu da başı çeker durumda. Bu arada İHH’yı da tehdit ettiler. Dün bir basın toplantısı gerçekleştirdiniz. Açıktan tehdit aldığınızı beyan ettiniz.
"HAKKIMIZDA ASILSIZ İDDİALAR VAR"
Bülent Yıldırım: Bize göre bu son operasyonlar…
İsrailli yetkililer dışarı çıkamıyor, Türkiye’de açılan davanın
kapatılması mümkün değil. İsrail hem kuyruğu dik tutmak, hem de
hakimiyeti altına almak istiyor ama ilişkiler bozuldu, Mavi
Marmara, “one minute” oldu. İsrail üzerinden bize gelenler oldu.
Ses çıkarmayın, Mavi Marmara meselesinde gelinen noktadan geri adım
atın, size Suriye konusunda gereken yardımı verelim dediler,
reddettik. İsrail kazanmak istiyor ama kendi hatasını kabul
etmeden… İsrail Amerika’daki bir kesim tarafından da destekleniyor
ve bu ülkede de lejyonerler var. İşte böyle operasyon yapıldı, üç
ayrı konu bir araya getirildi. Bu operasyondan sonra İHH’ya da
operasyon yapılacağı net bilgi olarak bize geldi. Emniyet içinde de
bunu bilenler var. Mısır’da Mursi’ye yapılmak istenenin Erdoğan’a
yapılmak istendiği biliniyor, Emniyet içinde de, diğer yerlerde de
bununla ilgili önlem alıyorlar. İki konuda üzerimize geleceğini
söylediler. Birinci El Kaide bağlantısı. Biri bize El Kaideci, biri
İrancı diyor. Biz de tepkimizi koyduk, uluslar arası alanda
çalışmalar yapıyoruz dedik, dışarıda bazı okulların açılmasına da
biz yardımcı olduk, isim isim listesi var. İçeriği nedir dedik,
öyle fotoğraflar var ki, Bülent Yıldırım’ın önüne konulduğunda “Yok
o kadar mı” diyecek. Fotoğraf ne olabilir, ya konferansta birileri
olabilir, ya Suriye’ye girerken görüntülemişlerdir, diyorlar ki
silahlı insanlarla görüntüleriniz var. Evet, elbette var, biz Şam’a
gittiğimizde Esad’ın askerleri vardı. Her bölge bir grup tarafından
tutulmuştu. Ayrıca gizli bir tanık meselesi var. Tanık korumanın
başındaki insanın bize karşı hep böyle bir dosyası vardı. Ben açık
diyorum, bütün bilgi ve belgenizi ortaya çıkarın. Biz arabuluculuk
yapıyoruz. İnsani diplomasi yapıyoruz. Bugün kaçırılan, tutuklanan
Milliyet gazetesinden Bünyamin arkadaş için çalışma yapıyoruz, en
katı grup tarafından kaçırıldı. Bu gruplar bu ülkenin bir
kazanımıdır. Biz Pakistan ile Taliban arasındaki görüşmelerde de
danışmanlık yapıyoruz. Ben devamlı söylüyorum, biz bugüne kadar
hiçbir şeyden korkmadık ama bir fiskos gazetesi var. Biz net
tavrımızı koyduk.
"İHH DE DAHİL OLMAK ÜZERE, HİÇBİR GRUP, CEMAAT BU GÜCE
ERİŞMEMELİDİR"
E.Ç.: Mavi Marmara Türkiye açısından, hükümet, Gülen
cemaati ve İHH açısında bir kırılma noktası oldu. Sizin cemaat ile
Mavi Marmara öncesi ilişkiniz nasıldı, neden bozuldu?
B.Y.: İHH dahil olmak üzere hiçbir grup devlette
böylesi bir güce erişmemelidir. Öyle olursa astığım astık kestiğim
kestik olur. Ben Erzurumluyum, cemaate mensup çok tanıdığım var,
Hoca İHH’yi tanımıyorum dedi, oysa bilir. Yavuz Dede, Hüseyin Oruç
kardeşimiz Hüseyin Gülerce ve bütün siyasi partilerle görüştük.
Mesela Deniz Baykal olayı olmasaydı Mavi Marmara’ya binecek CHP’li
vardı, çünkü bu insani bir durum. Sayın Gülerce’nin tavrı çok
iyiydi, hatta Mehmet Kamış’a gittiler, görüştüler, iki tane de
muhabir verdiler. Hatta gemimizi bile onlardan aldık. Defne-Y
gemisi, hepsi her şeyi biliyordu. O zaman hiçbir kaygıları yoktu.
Daha sonra bu açıklama olunca üzüldük.
"CEMAATLE ARANIZ NEDEN BOZULDU, NE OLDU?"
E.Ç.: Peki ne oldu?
B.Y.: Bana göre birileri buna dedi ki, böyle
olmaz… Sizin dışarıdaki çalışmalarınızın geleceği için Mavi
Marmara’daki olayda tavır koymanız gerekiyor denildi. Bu açıklama
olmadan önce cemaatin mensupları gözyaşı döküyorlar, bize
geliyorlar. Bir açıklama ve birden bire hepsi duruyor. Daha sonra
cemaatten birileri bize geldi.
"OCAĞIN YIKILSIN DEMENİN MANASI BELLİDİR"
E.Ç.: Peki neden sustunuz bugüne kadar?
B.Y.: Susmadım aslında. Niçin konuşmadım, baktım
ki İsrail ve Amerika bizi bir tartışma ortamına yitiyor. Bize olan
destek vardı. Biz halka bıraktık olayı, Mavi Marmara’da
kazandığımıza inanıyorum. Cemaatten birileriyle görüştüm, dediler
ki, içimizde özellikle Emniyet’e MOSSAD’dan sızmalar olduğunu
biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Bu ülkede ilk defa bu büyüme
hızına rağmen, güvenlik güçleri ve yargı arasında, bunların
birbirleri arasında sorun oluşuyor. Niçin ses çıkarmıyorsunuz,
kapalı kapılar ardından söylüyorsunuz. İnsanlarda korku
imparatorluğu oluşmuş. Baktım bir arkadaşın elinde Zaman gazetesi,
görünce bir şey diyeceğimi sandım, iptal ettireceğim ama vergi
durumu oluyor dedi. Nasıl dedim, abonelikten çıkınca vergi borcu
çıkarıyor Maliye dedi. Kraldan çok kralcılar var. Bunlar devlet
içindeki gücünü kullanarak en sıradan insanla devletin en üstündeki
insanı bir tutuyorlar. Bir cemaat üyesinin konuşması ne manaya
gelir iyi biliyorum, ocağın yıkılsın dediğin an ne denildiği
bellidir. Cemaatin bir an önce kendini sorgulaması lazım, ya tavır
koyarsınız ya da şu anda birçok zararı her iki tarafta görür ama en
çok zararı hizmet görür. Ama hizmet bir siyasi parti değil, siyasi
parti hata yapar ama hizmet hepimizi temsil eder.
"HOCA'NIN OKULLARI VAR, ONLARI KORUMAK İSTEMİŞTİR DEDİK
AMA..."
E.Ç.: Gelelim Mavi Marmara vurulduktan sonra, Gülen’in
WSJ’ye verdiği bir röportaj. Açıkça tavır alındı.
B.Y.: Bizim ilişkilerimiz şimdi gerildi aslında,
biz kendimizi koruma refleksine sahibiz. ABD’de hocanın okulları
var, kendini korumak için böylesi sözler etmiştir dedik, aslında
kendisi dedi ki BM karar verecek. Biz Hoca’dan özür bekliyoruz,
İsrail özür diledi, BM bizi olumladı. Biz Türkiye’ye gitmeyin dedik
komisyona, 4 üye vardı, biri Türkiye, diğerleri İsrail’in paralı
askerleri…
"TAZMİNAT KONUSUNDA GERİ ADIM ATILMADI"
E.Ç.: Tazminat konusunda geri adım atıldı mı?
B.Y.: Böylesi bir şey mümkün değil. İsrail ve bu
ülkedeki lejyonerleri, Erdoğan’ı götürmeye karar vermişler.
Erdoğan, Hakan Fidan, İHH hakkında dosyalar hazırlamışlar.
Suriye’deki olayları El Kaide çizgisine çekip kötülemeye çalışıp
dosya hazırlıyorlar. Yolsuzluk, El Kaide vb. gibi dosyalar, uluslar
arası bir operasyon var, o dosyaya eklenecek. Bu ülkeyi bağımsız
olarak görmek isteyen herkes dikkatli olsun, bunun bir sebebi Mavi
Marmara’dır. Oslo var, çözüm süreci var. Türkiye sorunlarını
hallederse bölgesel güç oluyor. Ortadoğu’daki devletlerin barışı
sağlanır. Neo-conlar ve İsrail istemez bunu.
"TÜRKİYE YOLSUZLUKLAR VE PORNO KASETLERLE TANINIR HALE
GELDİ, UTANÇ VERİCİ"
E.Ç.: Gezi’de ABD ve batı basınında Gezi olayları sırasında
çok savunucu yorumlar vardı. Ama burada bir geri adım
var.
B.Y.: Aslında değil, İHH’nin Avrupa ve ABD’de çok
tanıdıkları var. Şu an diyorlar ki Türkiye iki şeyle anılıyor. Bir
yolsuzluk, iki porno kasetler. Bu hale getirdiler. Ve en kötüsü de
biz dünyada İslam’ı anlatmaya çalışıyoruz. Benimle birlikte İslam’a
gönülleri ısınsın. Düşünün bir şahsiyet var, İslam alimi olarak
tanınıyor, biri bir kadının yanına gidecekti, daha böyleleri var
diyor. Hatası olan tövbe etsin.
"CEMAATİN İKİ İLERİ BİR GERİ AÇIKLAMALARINDAN
YORULDUK"
E.Ç.: Hüseyin Gülerce’yi cemaatten daha ayrı tutuyorum. Bir
oyum var, AK Parti’ye vereceğim ama uzlaşalım
diyor.
B.Y.: Ben iki ileri bir geri işinden yoruldum. Ben
Hüseyin Gülerce’ye saygı duyardım ama saygımı kaybettim. Artık bu
insanlar nezdinde, bu insanlar itibarlı değil. Uzlaşmanın yolu
şudur, cemaat cemaatliğini, hükümet hükümetliğini yapacak. Bugün
Kayseri’deki davanın sonucunu biliyor musunuz? Furkan Doğan’la
ilgili tazminat davası. Tebliğat yapıldı İsrail’e. Kalktı hakim
dedi ki, İsrail devleti yargılanamaz dedi ve Furkan Doğan’ın
davasına ret kararı verdi. Ve tepkiler üzerine “Giderken bize mi
sordunuz” denildi. Siz kimsiniz, demek ki siz yapılanmasınız yargı
içerisinde. Ben bir avukat olarak yargı bağımsızdır diyorlar,
inanmıyorum. Bu tip savcı ve hakimlerin karşısında yargılanmaktan
çekinirim. Bütün siyasilere diyorum, bu yargı şu an bağımsız değil,
oturun bunu düzeltin. İHH’ya bağlı bir polis, savcı vb. olamaz.
Cemaate bağlı polis, savcı da olamaz. Şimdi insanları tekrar almak
için harekete geçmişler. Hangi kanuna göre harekete geçiyorsunuz.
İHH’yı alacaklarmış. Valla bir alın, görelim şu dosya neymiş.
Tehditler geliyor, bakıyorsun, hep aynı yerden. Bu halk korkmadı,
Mavi Marmara’dan önce bütçemiz 1’se, şimdi 3 oldu. İnsanlar artık
nefret ediyor bu şeylerden. Eğer bir iktidar değişikliği olacaksa
bunun yolu-yordamı sandıktır. Öyle Mursi’ye yapılan darbe gibi
olmaz. Ha bunu deyince Bülent Yıldırım yolsuzluğa sahip çıkıyor. Ya
hükümet, yüzde 50 oy almış, hiç sahip çıkar mı, direkt yüzde 10’a
iner. Ben sizin delillerinize inanmıyorum.
Bizim hakkımızda çok dosya var, polisteki falan abi sürmüş dosyayı.
Bizim hakkımızda böyle dava varsa, millet hakkında neler yapıyorlar
Allah bilir. Ben Ergenekon davasında da aynı şeyi söyledim, davada
kantarın topuzunu kaçırıyorlar dedim. Bir vuracakken beş vurdular,
şimdi de hepsini çıkardılar. Bu 28 Şubat’ın tek suçlusu Erbakan mı?
Bütün Müslüman grupların davası onaylanıyor, sonra gel bu yargıya
güven.
"YARGI BAĞIMSIZDIR DİYORLAR, İNANMIYORUM"
E.Ç.: Hukuk, yargı dedik ama. Yargı, hukuku ihlal ediyor.
Alternatif siyasilerin sözcüleri haline geldiler, hakimler,
savcılar…
B.Y.: Yargı bağımsızdır, kararı bekleyelim
diyorlar. İşte Furkan davası, karar belli, neyine inanayım. Biz
açık denizdeydik, ey insafsız adam, İsrail özür diledi, senin o
kadar şahsiyetin yok mu? Çocuklarının yüzüne nasıl bakacaksın.
Bugün yarın sosyal medyada herkes ben dahil deşifre edecek.
Bakıyorsun bu adam falan grubun mensubu. Bizim sizden beklentimiz
Allah’ın, peygamberin dediği şekilde yanımızda olmanızdır. Bırakın
okullarınızı, ülke kaosa gidiyor. Sivil toplum kuruluşlarına
sesleniyorum, neredesiniz, bu ülkeye neden sahip çıkmıyorsunuz?
E.Ç.: Yargı eliyle hükümete kalkışma var…
B.Y.: İsyan var, STK’lar, alimler çıkıp konuşmalı.
Kardeşim olarak baktım ama canımızı yakıyorsunuz, yerinizi
belirleyin. Emre Uslu’yu aradım, bizimle ilgili El Kaide-MİT
bağlantılı diyorsunuz. Sizin bu yazılarla Suriye’de benim
arkadaşımı şehit ettiler dedim, insan hayatıyla oynuyorsunuz.
Bırakın dershaneyi, bu ülke kaosa gidelim.
"SURİYE'YE 45 TIRLIK YARDIM GÖNDERİYORUZ"
E.Ç.: Suriye’ye 45 TIR’lık bir yardım
gönderiyorsunuz…
B.Y.: Evet, 45 TIR’ı içeriye dizeceğiz. Haramiler
gelmesin diye öne oradaki gruplardan rica edeceğiz, bizi
koruyacaklar. Sonra bunları görüntüleyip El Kaide dosyası
yapacaklar, hükümeti vuracaklar. Bu ortamlarda üç şey yapmak lazım.
Doğru olanın yanında güçlerimizi birleştirmeliyiz, sessiz
kalmamamız lazım. İki, atılan iftiralara medya eliyle cevap vermek
lazım. Sizi bu konuda tebrik ediyorum. Üçüncüsü kaos ortamı ve
patlamalar. Bunlara dikkat etmek lazım. Benimle ilgili bir suikast
hazırlığı olduğunu biliyoruz, onun için bu tartışmaların bitirilip
bizim ve bizim gibi bir sürü insanın bu suikastlerden kurtulması
için polisin, yargının kendi işine esastan bakması lazım. Bu
dosyaların şantaj aracı olarak kullanılmaması lazım. Bu kaos
ortamında ben bütün birimleri uyarıyorum, kaos ortamında dış
istihbarat örgütleri her türlü bombalama, suikast olaylarını
yapacak zemin buluyor. Oyun bozulur, Tatar Ramazan diyor ya “Biz bu
oyunu bozarız”, biz bütün devletlerle karşı karşıya kaldık, çıktık
içinden. Bugünlerde geçer. Bırakın derin devleti halk kursun, halk
geniş kitle. Herkes kendini derin devletin kurucusu olarak
görmesin. Derin devleti kurmak isteyenler ancak MOSSAD ve CIA’nin
kullandığı bir mermi olur.