Yiğit'in kasetinde kimler yok ki!
Abone olCumhur Ersümer ile enerji ihalesine katılan bazı müteahhitlerin pazarlık görüntüsünde kimler yok ki.
İşte banda alınmayan ve üyelerin hafızalarında muhafaza ettikleri şok ifadeler: "Günün birinde bana bir video bant geldi. Noter tasdikli bir video bant. İsmini bilmediğim biri göndermiş. Bu kişi, enerji ihalesi alabilecekken sonunda alamayan bir işadamı da olabilir. Söz konusu şahıs, notere gitmiş ve enerji ihalelerinden pay alacak kişilerin isimlerini sıralamış, sonra da, gerçekten, onun dediği olmuş. Bu bant bana ulaştıktan sonra, Kamuran Çörtük beni markaja aldı. Mesut Yılmaz'a bu belgeleri vermemi istedi. Ben de verdim. Ama aynı belgeler bana bir kere daha gönderildi. Güvenliğim için muhafaza ediyorum. Size teslim etmem. Daha sonra, cezaevine girdim. Enerji yolsuzluğunu takip eden Savcı Talat Şalk birkaç kere haber yollayarak, bandı benden istedi. Hatta Kırklareli Başsavcısı aracı oldu. Ben böyle bir bandın sahibi olmadığımı söyledim. Zaten bu bant bende olsa da vermem dedim. Hapisten çıktıktan sonra, Anap milletvekili Bülent Akarcalı beni buldu. İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen tarafından haber getirdi. 'Sizi Yücelen ile buluşturayım, video bandı istiyorlar' dedi. Ben Rüştü Kâzım Yücelen ile görüşmeyi reddettim."
Suikast tertibi var mı?
Korkmaz Yiğit aslında bir kurban. Yolsuzluğun, ahlâksızlığın mübah görüldüğü, siyasetin her türlü pisliğe bulaştığı bir dönemin piyonu. Hayatı tehdit altında mı gerçekten? Bunu bilemiyoruz. Ama, Korkmaz Yiğit öldürülme tehlikesine karşı elinde bir kaset bulunduruyorsa, demek hayatı tehdit altındadır. Bugün görevde olanlar, istihbarat örgütlerinin bilgisine başvursalar, Yiğit'in öldürülmesi için cinayet sipariş edenlerin olup olmadığını kolayca öğrenebilirler.
Kim, Yiğit'i tehdit edebilir? Kiminle Yiğit, önce can dostu, sonra can düşmanı olmuştur? Eğer siyasi irade, karanlığı aydınlatmaya kararlı ise, sorumlulara ulaşacak yolu kolayca bulabilir.
Sheraton'da 4 kişi
Yiğit'in kapalı oturumda komisyona anlattıklarından bir başka enstantane: "5 kişi Ankara Sheraton'da toplanmıştık. Siyasetin en tepe noktasındaki 4 kişi. İsimlerini veremem. En yukarıdan aşağıya sayın, 4 kişi. Etkili isimler. Ben onlara, Türkbank ihalesine girmek istemediğimi söyledim. Sebebini sordular, Çakıcı'dan çekindiğimi belirttim. Şu cevabı aldım: 'Çakıcı'dan ne çekiniyorsun. O, MİT'in kadrolu elemanı. Silâh ve mühimmat verip, onu yakında Ortadoğu'da bir ülkeye göndereceğiz. Yavuz Ataç'ın kontrolü altında."
Korkmaz Yiğit - Çakıcı - Yavuz Ataç dosyasını yakından takip eden biri olarak, MİT elemanı Ataç'ın, 6 no'lu DGM'ye verdiği ifadeyi biliyoruz. Ataç, Alaaddin Çakıcı'nın başka istihbarat örgütlerinin eline geçmemesi için onunla yakından ilgilendiğini, gerektiğinde yer değiştirmesini, kaçmasını söylediğini mahkemeye beyan etti. Çakıcı, Ataç'ın ve Sheraton'daki 4 siyasetçinin belirttiği gibi belki de gerçekten MİT elemanı idi. Ama burada önemli olan husus, onun, Türkbank ihalesi ve Korkmaz Yiğit ile ilişkilerinin yetkililer tarafından bilinmesine rağmen, buna göz yumulmasıydı.
Gene hafızamızı yoklayalım ve Mesut Yılmaz'ın muhalefette olduğu, Tansu Çiller'in ise başbakanlık koltuğunda oturduğu döneme gidelim. Alaaddin Çakıcı'nın Eyüp Aşık ile yaptığı konuşmaya da yansıyan bazı sözler var: Çakıcı, Flash TV'ye çıkıp Tansu Çiller'e hakaret etmek suretiyle, Mesut Yılmaz'a ne büyük bir hizmette bulunduğunu anlatıyor ve Anap Genel Başkanı'nı vefasızlıkla suçluyordu. Nitekim aynı gün, Mesut Yılmaz, Aladdin Çakıcı ile varılan mutabakat üzerine, Anap Grubu'nda "Türkbank ihalesinden pis kokular çıkıyor" diye bir konuşma yapmıştı.
Bugün, Yılmaz'ı dinleyecek olan Araştırma Komisyonu'nun, Yılmaz'a, mutlaka, Çakıcı ile vardığı o mutabakatın mahiyetini sorması lâzım. Bunun somut delili, hem Çakıcı'nın Eyüp Aşık'a yaptığı açıklamalar, hem de o günkü grup konuşmasında Yılmaz'ın Türkbank ihalesinden söz etmesidir.
Kaybolan kozmik rapor
Çakıcı bu yardımına karşılık, Yılmaz'dan, Yavuz Ataç'ın MİT Müsteşar Yardımcılığı'na atanmasını ve Erol Evcil'e Türkbank'ın satılmasını istiyordu. Yılmaz, Yavuz Ataç için söz verdi, ama atamayı gerçekleştirmedi. Türkbank'ın satışı için ise, Erol Evcil'in adının çıktığını, bir başka müşteri bulunması gerektiğini belirtti. İşte o başka müşteri, Korkmaz Yiğit'ti.
Korkmaz Yiğit, Araştırma Komisyonu'na verdiği ifadede, "Çakıcı ile Eyüp Aşık'ın bantlarının ortaya çıkması, benim değil, Mesut Yılmaz'ın suçüstü yakalanmasıdır" dedi ki, bu çok doğru. Çünkü, Yılmaz ve Kâmuran Çörtük, baştan aşağı bu organizasyonun içindeydi. Çakıcı'nın olayla ilişkisini de çok iyi biliyorlardı.
Yeniden hafızalarımızı bir yoklayalım. CHP milletvekili Fikri Sağlar, Ekim 1998'de Çakıcı ve Yiğit arasındaki konuşmaların kasetlerini açıkladığında, Emniyet'in bu bilgileri 3 ve 4 Ağustos'ta Mesut Yılmaz'a ve dönemin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'e gönderdiği ortaya çıktı. Gazi Erçel, "Aynı bilgileri Yılmaz biliyor diye kendisine aktarmadım" dedi. Bundan dolayı Erçel halâ yargılanıyor. O tarihte Mesut Yılmaz, Emniyet'in uyarılarının Türkbank ihalesinden (4 Ağustos'tan) önce eline geçmediğini, bu kozmik (fevkâlade gizli ve önemli) bilginin Özel Kalem'de kaybolduğunu iddia etmişti.
Oysa, aynı bilgiler, Mayıs ayında, yani ihaleden önce, İstanbul Valisi Kutlu Aktaş'a da gönderilmişti. Kutlu Aktaş Emniyet'ten gelen resmi yazıyı Mesut Yılmaz'a iletmemişti.
Şu anda, AK Parti iktidarda. Araştırma bu istikamete yönelirse, Emniyet'ten gelen ve Çakıcı - Yiğit'in ilişkilerini ortaya seren bilgilerin neden hasıraltı edildiği, yetkililerin ifadesi alınmak suretiyle ortaya çıkarılabilir.
Rapor değiştirildi mi?
Elimizde Güngör Mengi'nin Ekim 1998 tarihinde Sabah gazetesinde yazdığı ve yalanlanmayan bir iddia var. Güngör Mengi şöyle diyor: "Başbakan Mesut Yılmaz, Türkbank satışına evet derken, bu bandı ve açığa vurduğu ilişkileri biliyordu. Bunu bana şimdilik ismini açıklamayacağıma söz verdiğim bir parti lideri söyledi. Hatta daha ağır bir suçlamada bulundu: 'Bankanın verilmesine sadece kaseti bildiği halde göz yummuş değildir. Sorunu aşmak için minareye kılıf hazırlamış, aktif çaba içine girmiştir' dedi.
İddia şöyle: Merkez Bankası ihaleyi yaparken, Emniyet'e bir yazı yazdı, 'Talipler hakkında dedikodular var, yer altı dünyası ve kara para ilişkilerinden söz ediliyor. Bilginiz varsa acele bildirin.'
İhalenin Korkmaz Yiğit'e kalmasından 1-2 saat sonra, beklenen cevap Emniyet Genel Müdürlüğü'nden faksla geldi: 'Evet bizde de böyle bilgiler var.' Bunun üzerine Merkez Bankası, 'Bu ihaleyi tamamlayamam' diye işi Hazine'ye aktardı. Hazine de 'veremem' dedi. Satış tıkanınca Korkmaz Yiğit Başbakan ile buluştu. Güneş Taner, bu yazı varken, satışa onay veremeyeceğini açıkladı. Başbakan bunun üzerine MİT Başkanı'nı çağırdı. O bilgilerin değiştirilmesi talimatını verdi. Temiz yazısı MİT'ten alındıktan sonra, yazı dosyaya konuldu, Yılmaz Güneş Taner'e 'Hadi kardeşim onayını şimdi ver' dedi.
Olayları anlatan parti lideri sonunda şu hükmü veriyor: 'Yiğit - Çakıcı konuşmasını kaydeden MİT'tir. Kasetin yarattığı sıkıntıyı bertaraf etmek için, Başbakan'ın siparişi üzerine uydurma yazıyı da yazan MİT'tir ve koordinatör de Başbakan'ın kendisidir." (Güngör Mengi - Sabah gazetesi)
İhaleye fesat
Mesut Yılmaz, Türkbank'ı satın alması için Korkmaz Yiğit'i yönlendiriyor. Emniyet'ten gelen bilgileri kaybettiğini söylüyor. MİT'ten Yiğit için temiz raporu sipariş ediyor. Yiğit'i medya patronu yapmak istiyor. Ona finansman sağlamaya çalışıyor. Satın aldığı Milliyet'in başına Yalçın Doğan'ı geçirmesini tavsiye ediyor. Kanal 6'nın yönetimine Turan Akköprülü'nün atanmasını sağlıyor. Zorlu'nun vereceği fiyatı Çörtük vasıtasıyla Korkmaz Yiğit'e intikal ettiriyor. Güneş Taner'i aracı kılarak, Erol Aksoy'a "Hakkında dosyalar var, bunlar sonra açığa çıkar. İhaleden çekil" haberini gönderiyor.
İşte Türkbank ihalesinin perde arkasından bazı satırbaşları. Aktörler halâ hayatta. Artık gerçekler ortaya çıkabilir.
Yazı: Nazlı Ilıcak
Kaynak: www.tercumangazete.com