Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesiyle ilgili sayısız
bilgi ve görüntüye ulaşıldı bugüne dek...
Gelen her bir katliam görüntüsü bir öncekini gölgede bırakacak
cinsten. Bazı görüntüler var ki bunlar medyaya hiç
yansımadı.
Tankların ortadan ikiye ayırdığı bedenler, isabet eden G3
mermisi darbesiyle yarısı olmayan kafalar ve lime lime olmuş
onlarca şehit bedeni...
İstense bile medyaya servis edilemeyecek bir vahşet görüntüsü
anlayacağınız.
Medyaya yansımayan vahşet görüntüleri kadar, darbenin başarılı
olmamasına neden olan destansı hikayeler de var. Bugün sizlere
bu hikayelerden bahsetmek istiyorum.
Hatırlarsanız kalkışmanın ilk gününde darbecilerin
haberleştiği whatsapp grubundaki yazışmalar medyaya
yansımıştı.
O yazışmalarda darbeciler "Hadımköy ekibi nerede kaldı?" diye
özellikle birbirine sorup duruyor ama istedikleri cevabı bir türlü
alamıyorlardı.
Darbe girişimine yaklaşık 80 tankla katılmayı hedefleyen
Hadımköy'ün nerede kaldığını size ben anlatayım.
O tankların hedefledikleri istikamete varamamalarının tek nedeni,
Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu'dur.
Haberi alır almaz ekibini toplayan Kadıoğlu, çevredeki tüm kepçe,
dozer ve hafriyat kamyonlarının bir an önce Esenyurt'un giriş
istikametlerine çift sıra halinde dizilmesi talimatını veriyor.
Ama ihanet şebekesine asıl darbeyi bundan sonra indiriyor. 38
devasa hafriyat kamyonunu 20 dakika sonra Hadımköy'deki askeri
kışlanın çıkış kapılarına diziyor. Hafriyat kamyonlarının arkasına
da 300 silahlı adam koyuyor.
Tanklar hangi kapıya, hangi duvara yönelse, hafriyat
kamyonları hareket halinde o kapıyı, o duvarı geçilmez hale
getiriyor.
Kışlada bu amansız mücadele sürerken Necmi Kadıoğlu nüfusu 750 bini
bulan Esenyurt'ta gece yarısı 100 bini aşkın kişiyi belediye önüne
topluyor.
Destansı bir konuşma yaptıktan sonra "Şimdi bu kalabalığın
yarısı burada kalacak, diğer yarısı benimle gelecek. İstanbul
Atatürk Havaalanı'na gidiyoruz. Bu gece ya şehadete ulaşacağız, ya
da Cumhurbaşkanımızı havaalanından çıkaracağız" diyor.
40 bin kişi...
Otübüs, minibüs, kamyon falan yok. Necmi Kadıoğlu ve yardımcıları
en önde... Kürtler, CHP'liler ve MHP'liler arkasında... Yaya
olarak havaalanına doğru yola çıkıyor 40 bin kişilik dev
ordu...
Dile kolay, tamı tamına 25 kilometre...
Kah koşarak, kah düşerek, kah ağlayarak, kah arşı titreten naralar
atarak arşınlanan 25 kilometre...
Gecenin şahitleri anlatıyor. Hepsi kan ter içinde ve tek fire
vermeden havaalanına ulaşıyor.
Erdoğan'ın uçağının tekerleri Atatürk Havaalanı'nın pistine
değdiğinde etrafını ilk saranlar, Esenyurt'tan koşarak gelenler
oluyor.
Ve bir ayrıntı daha...
40 bin insan Erdoğan'ın güvenliğinden emin olduktan
ve havaalanından ayrıldıktan sonra, civardaki askeri bir
birlikten, tankların ve askeri araçların çıktığına şahit
oluyor.
Kadıoğlu şaşkın bakışlar arasında öne atılıyor ve askeri araçları
çıkarmaya çalışan albayın yakasına yapışıyor. Albay çıkmak için
dirense de, "Ben ve arkamdaki bu insanlar ölmeden sen buradan
çıkamayacaksın" diyen başkanın direnci karşısında gerisingeri
kışlaya dönüyor.
Bir başka hikaye..
Çengelköy bildiğiniz üzere darbecilerin ölüm saçtığı semtlerden
biri. O gece Çengelköy'deki hastanelere yaralı yağıyor.
O hastanelerden biri de Özel Çengelköy Medivia Hospital...
Hastane sahibi Davut Bayram evinde dinlenirken hastaneden gelen
telefonla darbe haberini alıyor.
Deyim yerindeyse ölümün ortasından geçerek hastaneye ulaşıyor.
Ulaşır ulaşmaz parçalanan cesetler, feryatlar ve acı çığlıklarla
karşılaşıyor haliyle...
O gece evrak ve kayıt işleriyle uğraşan tüm personeli acile
topluyor Davut Bayram.
"Bu gece kayıt tutulmayacak ve bugün buraya gelen hiç kimseden
ücret talebinde bulunulmayacak" diye talimat veriyor.
Televizyonda o hastanedeki görüntüleri izlerken kanım dondu desem
yeridir. Gelen yaralıları sırtında veya kucağında taşıyan
doktorlar, gözyaşlarını tutamayan hemşireler ve diğer
personel...
Gelen polis memurları, "Benim birşeyim yok, vatandaşa bakın"
diyor, diğer ağır yaralılar, "Biz iyiyiz, siz polis
kardeşlerimizi bir an önce ayağa kaldırın" diye
yalvarıyor.
O korkunç gecede, yaklaşık bin kişinin hastanede tedavi gördüğü
tahmin ediliyor. Bazıları hala aynı hastanede yatarak tedavi
görüyor. Ama darbe gününden bu yana ne bir yaralıdan, ne de şehit
yakınından ücret talebinde bulunulmamış.
Ve bir başka hikaye...
Boğaz köprüsünde darbecilere karşı çatışan bir genç
anlatıyor. Erdoğan'ın, "Meydanlara ve havaalanlarına
gidin" çağrısından sonra halk sokaklara çıkıyor ama öyle bir
panik havası var ki kimse o an nereye gideceğini kestiremiyor.
O sırada bir genç, binlerce insanı adeta şaha kaldıran sesiyle
ortalığı inletiyor:
"Yetişin! Abdulhamid'i deviriyorlar!"
Kısıklı'ya, Erdoğan'ın evine doğru koşan bu genci onbinler takip
ediyor. Kısıklı'da o genci tanıyan olup olmadığını araştırıp
soruşturdum.
Anlatılanlara göre aynı genç bir saat sonra Boğaziçi Köprüsü'nün
ucunda, "Yarabbi şehadetimi kabul eyle" diye bağırarak öne
geçiyor ve açılan ateş sonucu şehit düşüyor.
Ve son hikaye...
Sayın Melih Gökçek'in Ankara Merkez'deki darbeyi nasıl
engellediğini, darbeci katilleri nasıl saf dışı bıraktığını daha
önceki yazımda anlatmıştım.
Ama olayın bir de Gölbaşı boyutu var.
Teröristler Gölbaşı'ndaki Türksat'a saldırmak için harekete
geçiyor. O sırada meydanda toplanan halkın gözü, Gölbaşı Belediye
Başkanı Fatih Duruay'ı arıyor.
Duruay ortalıkta yok!
Bir süre sonra Türksat'ı ele geçirmeye çalışan teröristlerle
çatışmaya girdiği bilgisi geliyor. Bunu duyan binlerce insan
karanlığı yara yara Türksat'a ulaşıyor ve Başkan'ın yanında saf
tutuyor.
Kalabalık sel gibi akmaya başlayınca Türksat'ı ele geçiremeyeceğini
anlayan hainler hava desteği istiyor. Gelen helikopter binaya
bomba, kalabalığa kurşun yağdırıyor ama kimse geri adım
atmıyor.
Gecenin şahitleri, "Başkanın girdiği o ateşin içinden sağ
çıkması bir mucize..." diyor.
Hep söylediğim üzere...
"Bunlar kuru kalabalıklar. Bunlar korkudan evlerinden bile
çıkamazlar" diye aşağılananların destanıdır bu destan...
Derbecilerin üzerine ateş ırmakları gibi akan iman sahibi bu
topluluk için ne denilse azdır...
O karanlık gecede topluma mihmandarlık ederek canını ortaya koyan
bu isimler, milyonlarca teşekkürü hakediyor.
Bizi onlarla aynı safta buluştaran Allah'a hamdolsun!...