1965 doğumlu Yeşilçam yıldızı Deniz Akbulut, zengin bir ailenin kızı olarak doğan ve hayatı masal gibi başlayıp, bir anda tepetaklak olan hayatı, okuyanların yüreklerini sızlatıyor.Londra'da bir Lady okuluna yazılan Akbulut, orada tiyatro yeteneğini fark ederek, bu kabiliyetinin üzerine gitti. Yurt dışına bir süre görgü eğitimi veren yıldız, ilerleyen yıllarda Türkiye'ye geri döndü.Nejat Uygur Tiyatrosu'nda oynayan Akbulut, 1976 yılında 'Yirmi dört Saat' isimli filmle sinemaya adım attı ve dur durak bilmeden çalışarak 50 projede rol aldı.Deniz Akbulut, 1991 yılında yine bir film setindeyken bir anda görme yetisini kaybetti. Kimi kullandığı ilaçların buna sebep olduğunu ileri sürdü, kimiyse tansiyona yordu. Fakat Örümcer, 31 yaşında yaşadığı bu talihsiz olaydan sonra bir daha hiç göremedi...Bir dönem Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın'ın tanıştırdığı biriyle nişanlanan Akbulut, nişanlısının alkolik olmasına daha fazla dayanamayarak, yüzüğü attı.Aşka ikinci bir şans veren Akbulut, bir başkasıyla yeniden nişanlandı fakat düğününe iki gün kala nişanlısı onu, hareket halindeki bir arabadan aşağıya attı. Genç yıldız, yerlerde sürüklendi...Akbulut bir röportajında, ''Dünyayı en son 30 yaşındayken gördüm. Kendimi ve başka her şeyi son gördüğüm haliyle hatırlıyorum" demişti...Yeşilçam güzeli, şimdilerde ekranlardan uzak bir hayat yaşasa da, geçtiğimiz aylarda yaptığı İbrahim Tatlıses açıklamasıyla magazin gündemine bomba gibi düştü.Bir dönem, ünlü şarkıcı İbrahim Tatlıses ile aynı projede yer alan Akbulut'un, rol arkadaşıyla ilgili itirafı şöyleydi:Bursa'da kalıyoruz. Sezen Aksu, MFÖ, Sibel Can ve ben varım. Herkesin kendine ait odası var. Bir gün sabah 11.00 gibi telefonum çaldı. İbrahim Tatlıses'ti arayan… Kendi kendime 'Allah Allah sabahın bu vaktinde beni neden arıyor' dedim. Yardımcım dedi ki 'sizi odasına çağırıyor, gidebilir misiniz?' sonra gitmeye karar verdim. Alt kattaydı onun odası, tam kapıyı çalacağım sırada kapı açıldı. Sibel Can çıktı içeriden o zaman oryantaldi kendisi.''''Ben odaya girdim. Yatağın kenarına oturdum, 'buyurun İbrahim Bey' dedim. 'Ben senden çok hoşlanıyorum' dedi ve beni yatağa doğru itti. Şaşırdım, heyecanlandım, panik oldum. Ben titremeye başladım, genç bir kadınım. Kendimi bırakabilirdim kollarına… Şöyle bir yüzünü elledim, 'İbrahim Bey sakallarınız çıkmış!' 'Hemen aldırayım' diye karşılık verdi. Hemen adamlarına söyledi, 'gidin bana tıraş bıçağı alın, tıraş olacağım.''''Ben de 'İbrahim Bey ben odama çıkayım. Hemen geliyorum, ufak bir işim var.' dedim. Odama çıkış o çıkış… Telefonlar çalıyor, yardımcıma dedim 'açma' ondan sonra çok üzüldüm. İbrahim Bey o gün Bursa'yı terk etti. Programa bile çıkmadı akşam. Bursa'dan İzmir'e gitti diye duydum. Sanıyorum ki onuru kırıldı, sanıyorum ki birlikte olmak istedi.''Reddettiğim için mi acaba?' diye düşündüm. Ben aslında kendisini reddetmedim duygusal olarak, ama o beğendiği bir kadını elde edemeyince çekti gitti.''Bunu da ilk kez itiraf ediyorum. Beraber onunla film çekiyorduk, set araları onunla konuşmaktan kaçınıyordum çünkü çok heyecanlanıyordum. Platonik bir şekilde aşıktım, ama hep kaçıyordum…''