Bazen "bu kadarı da ancak filmlerde olur" denilen şeyler gerçek hayatın ta kendisi olabilir. Tıpkı bu ünlülerin başından geçenler gibi. İşte, biri Hollywood'dan İstanbul'a uzanan diğerleri de Yeşilçam sokağında yaşanan inanılmaz hayat öyküleri. Bazen "bu kadarı da ancak filmlerde olur" denilen şeyler gerçek hayatın ta kendisi olabilir. Tıpkı bu ünlülerin başından geçenler gibi. İşte, biri Hollywood'dan İstanbul'a uzanan diğerleri de Yeşilçam sokağında yaşanan inanılmaz hayat öyküleri. O dönem çok gözde olan fotoromanlarda oydıktan sonra Yeşilçam´a geçti Sümer... Önce küçük rollerde göründü. Genellikle o dönemde gözde olan avantür filmlerde rol aldı. Ama görünüşü yüzünden hep temiz aile çocuklarını canlandırdı Hülya Koçyiğit, Ayhan Işık, Kartal Tibet, Tanju Gürsu, Tanju Korel ve Erol Taş gibi efsane isimlerle birlikte kamera karşısına geçti. Siyah Eldivenli Adam´da Kartal Tibet´in kız kardeşinin nişanlısı rolünü üstlendi. İlk büyük rolü Tanju Gürsu ile kamera karşısına geçtiği Tek Kollu Bayram´da oldu. 1974´de Erol Taş´la birlikte Grizu adlı sosyal içerikli kısa metraj bir filmde oynadı. Bu filmle Cannes Film Festivali´ne katıldı. 1978 yılında Murat Sümer´in hayatını değiştirecek gelişme meydana geldi. Sevgilisinin peşinden Almanya´ya gitti. Önce bir süre Münih´te kaldı sonra da Hamburg´a geçti. Ve bir daha Türkiye´ye dönmedi. Murat Sümer, şimdi 65 yaşında ve iki kızı var... Hayatını kentte bahçıvanlık yaparak kazanıyor... "Yaptığım işten hiç gocunmuyorum" diyor Murat Sümer ve öyküsünü şöyle özetliyor: "Maceracı bir ruhum vardı. Birkaç haftalığına gezmeye geldiğim Almanya´da kök saldım. Şimdi bahçıvanlık yaparak kendimin ve üniversiteye giden kızlarımın geçimini sağlıyorum. Bundan gocunmuyorum. Çalışmak ayıp değil. Ama açıkçası tekrar bir filmde oynamayı çok isterdim. Film dünyasına bir bulaşan bir daha kurtulamaz." ATEŞLE DANS EDEN AŞK Bu öykü ise Türkiye´de başlayıp Hollywood´a uzanıyor ve İstanbul´da bir SSK hastanesinin koridorunda sona eriyor. Öykünün kahramanı Romanya doğumlu bir Tatar kızı Nejla Ateş... Fakirlik içindeki öyküsü İstanbul´dan Mısır´a, oradan Paris´e ve ABD´ye uzanıyor... Ve bu öykünün içinde göz kamaştıran değerli takılar, bankadaki 1 miyon dolar servet, altın anahtarlı bir Cadillac´ın yanısıra Feriköy´deki penceresiz bir müştemilat odası da var. Nejla Ateş 1950´li yıllarda Hollywood´un en ünlü dansçılarından biriydi. Ama onu izleyen kuşaktaşlarının anlattığına göre "ne danslardı onlar." Bütün dünyanın "Türk lokumu" olarak tanıdığı Ateş, bugün Dita Von Teese´in başını çektiği burlesk dans denilen türün 50´lerdeki en ünlü temsilcisiydi... Sinbad´ın Oğlu, King Richard and Crusaders gibi filmlerdeki dans sahneleriyle hafızalara kazınmıştı Ateş. Dünyanın en ünlü kulüplerinde nefes kesen gösteriler yaptı. Sonunda 39 yaşındayken yolu İstanbul´a düştü. O sıralar yeni açılmış olan Kazablanka´da sahneye çıkmaya başladı. Ama yenilik peşindeydi ve üniversiteli gençlerin kurduğu Olimpikler adlı fiziksel gösteri grubunu da şovuna dahil etti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. O grubun içindeki Özer Baysaling ile aralarında tutkulu bir aşk doğdu. Ateş 39, Baysaling ise henüz 24 yaşındaydı o sıralarda. Genç adamın ailesi bu birlikteliğe karşı çıktı. Ama Baysaling kararlıdır sevdiği kadını bırakmamaya. Ailesinin şartını söyler "sahneye veda edeceksin." Ailesi oğullarının kendinden büyük hem de dansöz bir kadınla birlikte olmasını istemez. Broadway sahnelerinde, Paris kulüplerinde yıldız olan Ateş hiç düşünmeden kabul eder kabul eder bu isteği.. Gümüşsuyu´ndaki lüks bir dairede yaşamaya başlarlar. Ama paralar yavaş yavaş biter. Son elmas yüzük de satılır. Bir ara beş paraları yokken Hilton otelinde kalırlar. Otelin parasını kürkünü satarak öder Nejla Ateş. Bu arada Ateş alkole bağımlı hale gelir. Kıskançlık kavgaları da bir yandan. Sonunda Özer´in okulu bitirmesine karar verip o zamana kadar ayrılırlar. Nejla Ateş Feriköy´de ablasının gecekondusunda yaşayacaktır. Sonra Baysaling ve Ateş gecedondunun arkasındaki camsız, kapısız ve sobasız bir müştemilata taşınırlar. Yiyecek ekmekleri bile yoktur artık. Baysaling bir iş bulunca bir bodrum katına taşınırlar. Bu arada Özer Baysaling hukuk fakültesini bitirir ve avukatlık yapmaya başlar. Vücut geliştirmede milli takımlar baş antrenörü olur Yaşadıkları kıskançlık krizlerini ihanetlere rağmen aşkları hiç bitmez. Nejla Ateş Feriköy´de ablasının gecekondusunda yaşayacaktır. Sonra Baysaling ve Ateş gecedondunun arkasındaki camsız, kapısız ve sobasız bir müştemilata taşınırlar. Yiyecek ekmekleri bile yoktur artık. Baysaling bir iş bulunca bir bodrum katına taşınırlar. Bu arada Özer Baysaling hukuk fakültesini bitirir ve avukatlık yapmaya başlar. Vücut geliştirmede milli takımlar baş antrenörü olur Yaşadıkları kıskançlık krizlerini ihanetlere rağmen aşkları hiç bitmez. YEŞİLÇAM´DAN DÜĞÜN SALONLARINA Usta edebiyatçı Rıfat Ilgaz´ın yarattığı ünlü yönetmen Ertem Eğilmez´in beyazperdeye taşıdığı Hababam Sınıfı Yeşilçam tarihine geçen serilerden biri. Elbette bu serinin oyuncuları da.. Bazıları zaten yıldızdı bu seri ile şöhretleri iyice arttı. Bazıları da bu seriden sonra bir türlü istediği çıkışı yakalayamadı. Tıpkı seride Hayta İsmail´i canlandıran Ahmet Arıman gibi. Hababam Sınıfı serisinden sonra bir kaç filmde daha rol alan Arıman ya da daha çok bilinen adıyla Hayta İsmail artık kameraların önünde değil. Aynı zamanda müzisyen olan Arıman hayatını Bakırköy´deki bir düğün salonunda müzik yaparak sürdürüyor. ROLÜ DE ŞÖHRETİ DE KAPTIRDI Bu siyah- beyaz fotoğrafta Kenan Pars´ın yanında duran genç kadını aslında çok iyi tanıyorsunuz... Ama bir film yıldızı olarak değil ünlü hayvan hakları savunucusu Panter Emel olarak... Eğer Panter Emel ya da gerçek adıyla Emel Yıldız olmasaydı belki de Yeşilçam´ın Sultan´ı Türkan Şoray da olmayacaktı... Şoray, anne ve babası boşanında annesi ve kızkardeşiyle birlikte Karagümrük´e taşındı. İşte Şoray´ın kaderi de bu dönemde ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız sayesinde değişti. Bir gün Emel Yıldız film setine giderken Şoray da onunla birlikte gitti. O dönemde henüz 15 yaşındaydı. Emel Yıldız, o sıra “Köyde Bir Kız Sevdim” adlı filmin başrolünde oynayacaktı. Şoray sette otururken Türker İnanoğlu´nun dikkatini çekti ve ikili tanıştı. İnanoğlu Köyde Bir Kız Sevdim filminin başrolü için Türkan Şoray’ın daha uygun olacağına karar verdi ve Şoray da böylece Yeşilçam´a girmiş oldu. Emel Yıldız bir başrolü kaybetmiş oldu ama Yeşilçam uzun yıllar tahtından inmeyecek bir yıldız kazandı... Emel Yıldız, Fatma Girik´in de Yeşilçam´a girmesine önayak oldu.. İKİ PAKET SİGARA PARASINA BAŞROL Yeşilçam´ın yaşayan efsanelerinden biri Münir Özkul. İstanbul Erkek Lisesi´ni bitirdikten sonra Bakırköy Halkevi´nde tiyatroya başladı. İstanbul ve Ankara Devlet tiyatrolarında ve İstanbul Şehir Tiyatrosu´nda oynadı. Tiyatro Ses, Küçük Sahne, Sadri alışık tiyatrolarında sahneye çıktı. Ama sinemadaki şöhretini 1950´leren itibaren rol almaya başladığı sinema filmleriyle elde etti. O her zaman Yeşilçam´ın en olgun, en mütevazı en babacan karakterlerini canlandırdı. Özkul, aslında hem özel hayatında hem meslek hayatında da canlandırdığı karakterler kadar mütevazı oldu hep.. Öyle ki yıllar önce, parası olmayan bir yapım şirketinin filminde 20 paket sigara ve 1 çakmak karşılığı oynadığı bir efsane gibi anlatılır. HAYATA VEDA EDERKEN DE ´YARDIMCI OYUNCU´ GİBİYDİ Onun öyküsü de bir Yeşilçam melodramı olabilecek türdendi. Sessiz sedasız yaşadı, bir çok filmde yardımcı roller için kamera karşısına geçti... Hiçbir zaman spot ışıklarının üzerine çevrildiği bir yıldız olmadı. Kariyerini istikrarlı ama sakin bir biçimde sürdürdü. Sonunda da tıpkı yaşadığı gibi sessiz sedasız bu dünyaya veda etti. Ölümü ise gazetelerde tek sütuna bir kaç satırlık haber oldu. İşte Yeşilçam´ın 41 yıllık emektarı Hülya Tuğlu´nun öyküsü. Türk sinemasının efsane filmlerinden Selvi Boylum Al Yazmalım´da canlandırdığı Dilek rolüyle hafızalara kazınan Hülya Tuğlu geçtiğimiz günlerde yaşama veda etti. 64 yaşındaydı Tuğlu... 1969 yılında Üç Namus Bekçisi adlı filmle sinemaya adım atmıştı. Dile kolay tam 41 yıldır Yeşilçam´ın içindeydi. Belki Yeşilçam´ın en parlak yıldızlarından biri olmamıştı. Ama sarı saçları, mavi gözleri ve elbette yeteneğiyle bir dönemin aranılan yardımcı oyuncularından biriydi. Kimi zaman sinema filmleri için kamera karşısına geçüi, kimi zaman TV dizileri için. Küçük Sevgilim, Sinderella Külkedisi, Ekmekçi Kadın gibi filmlerde rol aldı Tuğlu. 2004´te Melekler Adası, 2006´da Kaybolan Yıllar, 2007´de de Vazgeç Gönlüm adlı TV dizileriyle ekrana geldi. Kısa bir süre önce de son nefesini verdi Hülya Tuğlu. Türk sinemasının sessiz kahramanlarından biriydi, bu dünyadan göç edişi de tıpkı meslek yaşamındaki gibi sessiz sedasız oldu.. Hülya Tuğlu, Feriköy Mezarlığı´nda son yolculuğuna uğurlandı. AŞK SAYESİNDE YENİDEN DOĞDU Artık yeni bir hayata başlamıştı hatta yeni bir adı bile vardı: Muhterem Kısa idi artık o. Bir yandan ortaokula giderken bir yandan da fabrikada çalışmaya başladı. Günde 1 lira alıyordu bu çalışması karşılığında. Sonra bir gün gezmek için Beyoğlu´na çıktı ve o gezinti onun kaderini de değiştirdi. İstiklal Caddesi´nde yürürken bir yapımcının dikkatini çekti. Ertesi gün onun için Yeşilçam denilen hayal dünyasının kapıları açılmıştı. Fabrikadaki işinden ayrılıp günde 5 lira ücretle filmlerde figüranlık yapmaya başladı. Yıldızı parlayıncaya kadar da 20´nin üzerinde filmde küçük roller oynadı.. Derken onu bütün Türkiye´ye tanıtacak olan Üç Arkadaş filminde başrol üstlendi. Filmde kör bir genç kızı canlandıran Muhterem Nur, bebeksi güzelliği ve naif rol yeteneğiyle bir anda sinema tutkunlarının kalbinde yer etti. Sonra da kariyerinde hızlı bir yükselişe geçti. Bu arada etrafında da epey geniş bir hayran kitlesi oluştu. İlk evliliğini dönemi aktörlerinden Işık Kaan ile yaptı. Ama sonu mutsuzluk oldu. Ondan ayrıldıktan sonra da hayatına çok sayıda erkek girdi.. Memduh Ün, Cihat Aşkın, Yılmaz Duru, Efkan Efekan, Ümit Utku onun hayatına giren ünlülerden bazıları. 1950’li yılların ikinci yarısından sonra fırtına gibi esen Muhterem Nur, 1960’ların başında da tam bir stardı. Sadece 1959 yılında 7 film çekti Muhterem Nur.. Bu sayı 1960 yılında ise 57´ye çıktı. O dönemde film başına 15 lira alıyordu Nur. Bir dönem Yeşilçam´ın en parlak yıldızıydı Muhterem Nur. Ve hatırı sayılır bir para kazanıyordu. Ve bir o kadar da korkusuzca harcıyordu kazandıklarını. Bir çok sanatçının düştüğü yanlışa düşmüştü o da.Bu durumun hep böyle süreceğini sanıyordu. Ama öyle olmadı... Sıkıntılı günler yaşadığı dönemde bu durumu "Bütün paramı gece hayatında asalaklarla harcamışım" diye dile getirecekti Muhterem Nur... Para musluğunun hep açık kalacağını sanan Muhterem Nur, yanıldığını anlamıştı.. Biraz geç de olsa... Simit alacak parası bile olmadığı bir bayram günü hissettiklerini şöyle anlatmıştı Muhterem Nur: "Bir bayram günü, herkes bayram yaparken, ben bir simit bile alamayacak kadar parasızdım. 1972 yılıydı. O zaman anladım ki, gerçek dostum hiç olmamış. Rol istiyor zannetmesinler diye filmcilerin sokağından bile geçmiyordum. Sinema sıkıntıya girmişti, sahneye geçtim. Hayatımdaki Anadolu günleri böyle başladı. Dansözlük yaptım, şarkı söyledim." Eşi Işık Kaan´dan boşandıktan sonra bir türlü hayatını düzene oturtamayan Muhterem Nur, şöhretini de yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Maddi sıkıntıları da artık başa çıkamayacağı boyuta ulaşmıştı.. Sonunda ödeyemediği borçları yüzünden 1967 yılının Mart ayında 10 gün hapis yattı. Maddi açıdan sıkıntılı günler yaşadığı dönemde pavyonlarda çalışmaya başladı Muhterem Nur. Önce dansözlük yaptı sonra şarkıcılık. Ama sonra Müslüm Gürses´le tanıştı ve hayatını aşk sayesinde yeniden şekillendirdi.