Yerli malı yabancılaştı
Abone olİlkokul sıralarında öğretilen "Yerli malı/yurdun malı" vecizesi artık tarih oldu. Uluslararası markez zincirinin kıyasıya rekabeti yerli malları bitirme noktasına getirdi.
Küreselleşme süreci içindeki Türkiye'de, bir yandan uluslararası
pazarlama zincirleri ağı giderek gelişirken bir yandan da bu ülkede
''doğan'' markalarımız birer birer yabancı şirketlerin eline
geçiyor. Yediğimiz patates cipsinden geleneksel yoğurdumuza kadar
çok sayıda gıda ürünü, yabancı şirketlerce üretilip çoğu yabancı
gıda zincirleri aracılığıyla satılıyor.
Doğal akışı içinde fazla farkına varmadan yaşadığımız bu süreç,
Türkiye'nin dışa bağımlılığını arttırırken reklam bombardımanı ve
kredilendirme gibi tüketimi pompalayan sistemlerle kişisel bazda
tüm vatandaşların borçluluk düzeyini de arttırıyor.
Uzmanlara göre son günlerde Türkiye'ye ilgisi artan uluslararası
market zincirleri, küresel planda uluslararası sermayenin
''liberalleşme'' dayatmasından güç alıyor. Başta ABD, AB ülkeleri,
Kanada ve Japonya gibi uluslararası devlerin güdümünde gelişen yeni
ideoloji, Türkiye de dahil dünyanın diğer yarısına, ithalat
engellerini kaldırmalarını, piyasalarını yabancı tekellere açık
hale getirmelerini, tarıma verdikleri destekleri azaltmalarını
dayatıyor. Bu çerçevede çıkarılan yabancı sermayeyi teşvik
yasaları, uluslararası tahkim sistemleri, ithal ikameci ekonominin
terk edilmesi gibi ''reformist gelişmeler'' , yerli muzun yerini
Çikita'nın alması, ithal elmadan çileğe kadar ithal gıda
ürünlerinin rafları sarması ile sonuçlanıyor.
Uluslararası finans sisteminin ''plastik para'' ları da bu sistemi
besleyen unsurlar arasında yer alıyor. Bakkal amcanın veresiye
defterinin yerini taksit kartları, banka sisteminin kredi kartları
almış durumda. Master'lar, Visa Card'lar ve diğerleri, gelecek
gelirlerin şimdiden tüketimine zemin hazırlıyor ve herkesi borçlu
hale getiren sistemleri hazırlıyor.
Yabancı market zincirleri eliyle dünya markalarının giriş süreci
ile birlikte, marka bağımlılığının doğuşu, geleneksel ürünlerden
markalara kaymanın hızlanışı, özellikle genç kesimlerde yaratılan
marka bağımlılığı tüketimi daha da pompalıyor.
Promosyonlu satışlar, bir alana bir de bedava sistemleri, bardak,
tabak hediyeli deterjan satma teknikleri vs. tüketimi kamçılayan, o
anda ihtiyaç duyulmayan ürünleri önceden sa-tan, stokları evlere
yıkan sistemler.
Bütün bu süreçte Türkiye'nin, tarımda üretim ve ambalaj
tekniklerinin gelişmesi, örnek pazarlama stratejilerinin
öğrenilmesi gibi bazı olumlu kazançlar sağlamasına karşın,
ekonominin giderek dışa bağımlılığının artması, kişisel borçluluk
düzeyinin artması ve kendi ürünlerinin kendine yabancılarca
pazarlanması gibi kayıpları büyüyor.
MARKALAR ELDEN GİDİYOR
Uluslararası market zincirlerinin Türkiye'de yaygınlaşması ile
markalarımızın birer birer elden çıkışı ve tarım sektörünün
uluslararası pazarların denetimine açılması atbaşı gidiyor.
Çay üretim sahalarında boy gösteren bir kısmı yerli ortaklı yabancı
markalar, Çaykur 'un pazar payını Lipton 'lara, Sir Winston 'lara
kaptırmasına yol açıyor.
Geleneksel tütün ekim alanları daralırken, son 10 yılda pazara
giren Philip Morris 'ler, Japan Tobacco 'lar, içilen her on
sigaradan 6'sını satıyor.
Pancar üreticisi ve şeker piyasası Cargill 'lerle boğuşurken, sıvı
şeker tüketimine dayanan ürünler hiper marketlerin raflarında her
gün biraz daha fazla yer alıyor.
Geleneksel Tosya Princi kaybolurken Amerikan Princinin ithalatı
artıyor. Nohut, fasulye ve mercimek üretiminde büyük düşüşler
kaydedilir ve tarımsal ürün ihracatı sadece yüzde 14 artarken bu
ürünlerdeki ithalat yüzde 28.5 artış gösteriyor.
Özellikle yoğurduyla tüketicinin belleğine kazınan Tikveşli
Gıda'nın sahibi Doğan Vardarlı 1998 yılında şirketin tüm
hisselerini Sabancı'nın ortak olduğu Danone'ye satınca, Tikveşli de
yabancı marka haline geldi.
Komili yağlarının sahibi Halis Komili , yaşadığı krize yenik
düşerek Komili Yağ'ın tamamını 1995 yılında Unilever'e sattı.
El değiştiren diğer marka ve şirketler de
şunlar:
Kar Gıda: Kar Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Faruk
Berksan , 2002 yılında Kar Gıda'nın tüm hisselerini ABD'li Kraft'a
sattı.
Ankara Birtat: Birtat markası yaratıcısı
Nizamettin İren, şirketinin tüm hisselerini 31 Ağustos 1999'da
Danone'ye sattı.
Şaşal Su: DanoneSa bünyesine 2003 yılında
girmişti.
Missüt: Tekfen Holding bünyesinde yer alan Missüt,
2002 yılında çikolata devi Nestle'ye satıldı.
Sansu: Sanko Holding bünyesinde yer alan Sansu
2002 yılında Nestle'ye satıldı.
Dosan Konserve: Dosan Yönetim Kurulu Başkanı Recep
Konuk 2001 yılında şirketi Unilever'e sattı.
Alo ve Mintax: Alo ve Mintax markalarının
yaratıcısı Dürüs ailesi, 1987 yılında şirketin tüm hisselerini
Procter and Gamble'a sattı.
Birtat: Nurettin ve Nizamettin İren tarafından
kurulan şirket 2000 yılında Sabancı Holding tarafından satın
alındı. Daha sonra tüm hisseler Danone'nin eline geçti.
Kaynak: