Yerli Galile'nin kalitesi

Behiç KILIÇ behickilic@internethaber.com
Galile, beyni ve bilgisi ile ölçüp biçip bilimsel doğruyu anlatıyordu ve çıkar odaklı güçler, çıkarları zedelenmesin diye ona karşı engizisyonu kullanıyorlardı.
Orijinal Galile, güçlü bir siyasi-ticari cephenin mensubu değildi. Dünya hükümranlığı peşindeki egemen güçlerin fonlarından yararlanarak, onların yayılmacı hedeflerine hizmet edecek projelerin ürünü olarak da 'Dünya dönüyor' dememişti.
O Galile idi...
Bu?!.
Avrupa Birliği fonlarından 450 bin Euro karşılığı 'İfade Özgürlüğü Projesi' hazırlayan bir liberal.
Bilimle uğraşısı Atatürk'ün aydınlanma sürecini karartmak odaklı, kendisini Galile ile özdeşleştiren yerli malı Galile!..
Bunun 'dünya dönüyor' teorisi kendi ifadesi ile şöyle:
'Cumhuriyet'in tarihinin yekpare bir şekilde ele alınamayacağını, 1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki dönemden bahsetmemiz gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin tersi/panzehiri olduğunu söyledim. İlkinin, yani tek parti döneminin bu teorik çerçeve açısından başarılı sayılmasının zor olduğunu, medeniyetin birçok temel değer ve kurumlarının bu dönemde bulunmadığını vurguladım. Bu yüzden Kemalizm'in meden
ileştirici bir süreç olarak görülemeyeceğine işaret ettim. Medeniyet bir şeyi yapmaksa (yani do etmek) Kemalizm'in, onu yapmamak/çözmemek (yani undo etmek) anlamına geldiğini dile getirdim.'
Bu adama göre bu sözlerine karşı çıkamazsınız, çünkü sözleri 'Galile'nin sözleri kadar sağlamdır!..
Ama o elbette öyle diyecektir diye biz 'bizdekileri' aktaralım.
Konuştuğu mekanda hitap ettiği kişiler, kendi kafasındaki 'seçilmiş' cemaatin temsilcileridir. Oradakiler de onun gibi Atatürk'ün yeminli karşıtlarıdır ve her alanda baş başa kalınca birbirlerine nasıl Atatürk düşmanı olduklarını anlatırlar, genel ahva
lde de her seferinde Atatürk'ün de sağ olsaydı kendileri gibi düşüneceğini, AB'ci olacağını söylerler!.. Tümü, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti yıkma peşindeki USA patentli din taciri 'Hoca'nın müritleridir.
Bu adam, o sözleri ile söz konusu cemaati mutlu etmeyi ummuştur!..
Konuşmasındaki '1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki dönemden bahsetmemiz gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin tersi/panzehiri olduğunu söyledim' sözleri, amacının yansımasıdır.
Bilinmesi gerekir ki; şimdi kalkışma halinde fırsat kollayan, çağdaş molla devleti peşindekiler, Kürt devleti hesabı yapanlar için, bu adamın altını çizdiği 1925-45 arası karanlık dönem
(!), defterlerinin dürüldüğü dönemdir. Panzehir diye sunduğu 1945-50 sonrası ise bağımsızlığın terki için adımların başladığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çakıl taşlarına kadar uluslararası tefecilere ipotek edilmeye başlandığı, bugün Türkiye'nin tepesine iyice çökmüş olan sermaye ağalarının, aileler halinde memleketi parsellemeye başladığı 'Atatürk'ün üstünün örtülmeğe başladığı dönemdir.'
Geçelim de, bu adamın kalitesine gelelim..
Efendilere vekaleten müritlere vaaz verir gibi Kemalizmi kötülerken, akademik seviyesinin tahlili fırsatını şu sözleri ile veriyor:
'İleride artık bizlere 'Neden her yerde bu adamın (Atatürk) heykelleri, fotoğrafları var?' diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır.'
Yani diyor ki; Avrupalılar AB'ye girildiğinde gelip bakacaklar ve her yerde Atatürk resmi, ismi görünce hesap soracaklarmış, biz de bu 'hata'nın üstünü ne yapsak örtemeyecek mişiz!..
Nasıl yani?..Türkiye AB'ye girince Avrupalı satın aldığı mülküne el koyar gibi gelecek ve önce Atatürkçülüğün hesabını soracak, biz de kem küm edip altında ezileceğiz öyle mi?..
Adama 'Siz, işgal güçlerine mi, Euroları alıp projeler hazırlıyorsunuz' demezler mi?
Ve şunu da söylerler:
Mustafa Kemal Paşa'yı 'Bu adam' diye anacak kadar bir seviye, ifade özgürlüğünün gereği midir?..
Bu adam nasıl deşifre oldu? Salonda bulunduğunu bilmediği genç bir muhabir kardeşimiz, sözlerini şaşkınlıkla dinleyip aktarınca.
Ve sonuna kadar fikir özgürlüğünün şövalyesi bu adam, sözlerini duyguları ile aktaran gazeteciye, kendi gazetesindeki köşesinde şöyle hitap etti:
'Sınırlı kapasitenizin benim derin bilgi ve fikir dünyamı kavramaya yetmediğini anlıyorum; ama ahlak” değerlerden ve vicdandan da mı hiç nasiplenmediniz? Ey bu vicdansız saldırıya imza atan gazeteci arkadaşlarım. Bu alçakça saldırının kati hesabını ise adalet önünde ve Allah huzurunda vereceksiniz.'
İfade özgürlüğünden bahseden akademisyen, öğretmekle yükümlü olduğunu terk edip öğretim üyesi 'Sınırlı kapasitenizin benim derin bilgi ve fikir dünyamı kavramaya yetmez alçak saldırganlar' diye tepki gösterebilir mi?
Yerli malı Galile kalitesi...