Yerli Galile'nin kalitesi
Galile, beyni ve bilgisi ile ölçüp biçip bilimsel doğruyu
anlatıyordu ve çıkar odaklı güçler, çıkarları zedelenmesin diye ona
karşı engizisyonu kullanıyorlardı.
Orijinal Galile, güçlü bir siyasi-ticari cephenin mensubu
değildi. Dünya hükümranlığı peşindeki egemen güçlerin
fonlarından yararlanarak, onların yayılmacı hedeflerine hizmet
edecek projelerin ürünü olarak da 'Dünya dönüyor'
dememişti.
O Galile idi...
Bu?!.
Avrupa Birliği fonlarından 450 bin Euro karşılığı 'İfade
Özgürlüğü Projesi' hazırlayan bir liberal.
Bilimle uğraşısı Atatürk'ün aydınlanma sürecini karartmak
odaklı, kendisini Galile ile özdeşleştiren yerli malı
Galile!..
Bunun 'dünya dönüyor' teorisi kendi ifadesi
ile şöyle:
'Cumhuriyet'in tarihinin yekpare bir şekilde ele
alınamayacağını, 1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki dönemden
bahsetmemiz gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin tersi/panzehiri
olduğunu söyledim. İlkinin, yani tek parti döneminin bu teorik
çerçeve açısından başarılı sayılmasının zor olduğunu,
medeniyetin birçok temel değer ve kurumlarının bu dönemde
bulunmadığını vurguladım. Bu yüzden Kemalizm'in
medenileştirici bir
süreç olarak görülemeyeceğine işaret ettim. Medeniyet bir şeyi
yapmaksa (yani do etmek) Kemalizm'in, onu yapmamak/çözmemek (yani
undo etmek) anlamına geldiğini dile getirdim.'
Bu adama göre bu sözlerine karşı çıkamazsınız, çünkü sözleri
'Galile'nin sözleri kadar sağlamdır!..
Ama o elbette öyle diyecektir diye biz 'bizdekileri'
aktaralım.
Konuştuğu mekanda hitap ettiği kişiler, kendi kafasındaki
'seçilmiş' cemaatin temsilcileridir. Oradakiler de onun gibi
Atatürk'ün yeminli karşıtlarıdır ve her alanda baş başa kalınca
birbirlerine nasıl Atatürk düşmanı olduklarını anlatırlar, genel
ahvalde de her
seferinde Atatürk'ün de sağ olsaydı kendileri gibi düşüneceğini,
AB'ci olacağını söylerler!.. Tümü, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti
yıkma peşindeki USA patentli din taciri 'Hoca'nın müritleridir.
Bu adam, o sözleri ile söz konusu cemaati mutlu etmeyi
ummuştur!..
Konuşmasındaki '1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki
dönemden bahsetmemiz gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin
tersi/panzehiri olduğunu söyledim' sözleri, amacının
yansımasıdır.
Bilinmesi gerekir ki; şimdi kalkışma halinde fırsat kollayan,
çağdaş molla devleti peşindekiler, Kürt devleti hesabı
yapanlar için, bu adamın altını çizdiği 1925-45 arası karanlık
dönem(!),
defterlerinin dürüldüğü dönemdir.
Panzehir diye sunduğu 1945-50 sonrası ise bağımsızlığın terki
için adımların başladığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çakıl
taşlarına kadar uluslararası tefecilere ipotek edilmeye
başlandığı, bugün Türkiye'nin tepesine iyice çökmüş olan sermaye
ağalarının, aileler halinde memleketi parsellemeye başladığı
'Atatürk'ün üstünün örtülmeğe başladığı dönemdir.'
Geçelim de, bu adamın kalitesine gelelim..
Efendilere vekaleten müritlere vaaz verir gibi Kemalizmi
kötülerken, akademik seviyesinin tahlili fırsatını şu sözleri ile
veriyor:
'İleride artık bizlere 'Neden her yerde bu adamın (Atatürk)
heykelleri, fotoğrafları var?' diye soracaklar. Üstünü
örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır.'
Yani diyor ki; Avrupalılar AB'ye girildiğinde gelip bakacaklar ve
her yerde Atatürk resmi, ismi görünce hesap soracaklarmış, biz de
bu 'hata'nın üstünü ne yapsak örtemeyecek mişiz!..
Nasıl yani?..Türkiye AB'ye girince Avrupalı satın aldığı mülküne
el koyar gibi gelecek ve önce Atatürkçülüğün hesabını soracak, biz
de kem küm edip altında ezileceğiz öyle mi?..
Adama 'Siz, işgal güçlerine mi, Euroları alıp projeler
hazırlıyorsunuz' demezler mi?
Ve şunu da söylerler:
Mustafa Kemal Paşa'yı 'Bu adam' diye anacak kadar bir
seviye, ifade özgürlüğünün gereği midir?..
Bu adam nasıl deşifre oldu? Salonda bulunduğunu bilmediği genç bir
muhabir kardeşimiz, sözlerini şaşkınlıkla dinleyip aktarınca.
Ve sonuna kadar fikir özgürlüğünün şövalyesi bu adam, sözlerini
duyguları ile aktaran gazeteciye, kendi gazetesindeki köşesinde
şöyle hitap etti:
'Sınırlı kapasitenizin benim derin bilgi ve fikir dünyamı
kavramaya yetmediğini anlıyorum; ama ahlak değerlerden ve
vicdandan da mı hiç nasiplenmediniz? Ey bu vicdansız saldırıya imza
atan gazeteci arkadaşlarım. Bu alçakça saldırının kati hesabını
ise adalet önünde ve Allah huzurunda vereceksiniz.'
İfade özgürlüğünden bahseden akademisyen, öğretmekle yükümlü
olduğunu terk edip öğretim üyesi 'Sınırlı kapasitenizin benim
derin bilgi ve fikir dünyamı kavramaya yetmez alçak
saldırganlar' diye tepki gösterebilir mi?
Yerli malı Galile kalitesi...