Yerel medyaya reklam şoku

ZÜBEYİR KINDIRA
İNTERNETHABER

ANKARA/ Yerel basın kuruluşları matbaalarını durdurma noktasında. Son aylarda kapanan yerel gazete sayısında büyük artışlar var. Düşük bütçeli yerel gazeteler, hükümetin arka arkaya aldığı şok kararlarla yavaş yavaş yok olmaya başladı. Meydan büyük sermayeye dayalı gazetelere kalacak.

ÖNCE OFSET
AK Parti hükümeti döneminde yerel basına dönük ilk yaptırım, Tipo matbaaların Ofset baskıya geçmeleri konusunda geldi. Eski usülle gazete basan yerel basın kuruluşları, ofset baskıya geçmek için yurt dışından yeni makineler almak zorunda kaldı. Ofset baskı yapmayan kuruluşların basın ilandan aldığı reklam ve ilanların kesilmesi kararı sonrasında, 50 bin YTL’lik bu makineler alındı. Buna bağlı diğer ekipmanlar ile 70 bin YTL’lik yatırımlar yapıldı.

SONRA SAYFA
Ancak bu da yetmedi hükümet 6 sayfa olmayan gazetelere ilanı keseceğini duyurdu. Küçük nüfuslu taşra il ve ilçelerinde 6 sayfanın altında baskı yapan gazeteler sayfa sayılarını arttırmak zorunda kaldı. Bu da kağıt masrafının artmasına yol açtı.

VE PAZARLIK
Geçen yıl Adalet Bakanlığı’nın yerel basın kuruluşlarına verdiği reklam ve ilanlar kesildi. Tüm yerel gazetelere eşit oranda dağıtılan adli çağrıları içeren bu ilanlar; pazarlık sistemine dönüştürüldü. Bu durumda muhalif yayın yapan yerel basın kuruluşlarına ilan verilmediği ileri sürüldü. Bir çok yerel gazete; ilan alabilmek için devlet görevlileri ve mülki amirlerin hoşuna gitmeyen yayınları durdurdu.

SONA GELİNDİ
Bu yıl da yeni bir karar yerel gazete sahiplerine ulaştı. Sağlık Bakanlığı da ilan ve reklamlarını pazarlık usülü ile yapmaya karar verdiği öğrenildi. Bu kararın uygulanması durumunda, reklam ve ilan gelirlerinin yüzde 70’inin kesileceğini ileri süren yerel gazete sahipleri, artık gazetelerini yaşatmalarının mümkün olmadığını ileri sürdüler.

Bu durumda halen 1012 olan yerel gazete sayısının bir anda yarı yarıya azalacağı ileri sürülüyor. Gazete sahipleri, aldıkları ilan ve reklamların KDV’lerini günü gününe ödedikleri halde, devletten alacaklarını gecikmeli aldıkları için mağdur durumda yaşamlarını sürdürdüklerini ve bu son kararların ardından yaşamalarının mümkün olmadığını da belirttiler.