Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
CHP'li belediyelerin kanuna aykırı şekilde başlattıkları yardım kampanyasını İçişleri Bakanlığının haklı olarak "Yasal izin almadan olmaz" diyerek durdurması üzerine yaşanan tartışmanın sürdürülmeye çalışılması çok manidar…
Resmen durum siyasi bir ranta çevrilmek istenir oldu...
Beyler...
Kanun açıktır…
Böyle bir yardım kampanyasını başlatmak için izin almak
şarttır…
İzin derken neden bir anda kıyamet koptu...
Başvurursan bu devlet sana o izni verir...
Çünkü bu kamunun işidir.
2860 sayılı Kanun diyor ki;
Sadece yardım toplamakla kalmayacaksın,
denetleyeceksin.
Bu yetkiyi, istismar edilmemesi için İçişleri Bakanlığına veriy
or. Devlet izin vermeden sen banka numaraları
açıklayamazsın!..
Dernekler, vakıflar, kamu kurum ve kuruluşları yardım
toplayacaklarsa kaymakam/validen izin alır ve İçişleri Bakanlığı
bilgilendirilir.
Yani yardımı kimler toplar?
2860 sayılı Kanunda çok açık bir şekilde belirtilmiş. İçişleri Bakanının görevi kanuna uymak, kanunu ihlal etmeye çalışanlara müsaade etmemektir.
Bir bakanın kanunu hatırlatıp “İzin alın
yapın” demesi, neden bu kadar bu zevatı
ateşlemiş!
Herkesin sağduyulu olması gereken böylesine bir süreçte
izin almak gerekirken, neden toplum ısrarla yardım kampanyası
üzerinden kutuplaştırılmak isteniyor...
Ne demek birileri tarafından "MERKEZİ HÜKÜMET, YEREL HÜKÜMET" söylemlerinin ortaya atılması…
Türkiye, eyalet sistemi ile mi yönetiliyor?
İşte bütün mesele bu...
Şöyle arşivlere bakınca aslında bu söylemler hiç de sürpriz
değil!
HDP'nin ısrarla her zaman dile getirdiği yerel yönetimlerde
özerklik söylemlerine ve bu söylemlere CHP'nin dolaylı
yoldan her defasında destek verdiğine hep şahit olmadık
mı?
HDP'nin söylemlerine Kemal
Bey’in YCHP'sinin (Deniz Baykal'ın değil) her zaman
yumuşak ve kelimelerle destek verdiğini gördük...
HDP her defasında yerel yönetimler konusunda belediyelerin
özerkliğini gündeme getirmedi mi?
Kemal Bey 28 Mayıs 2018’de seçim beyannamesinde
“Kamu yerel birimlerin ve yönetimlerin idari
ve mali
özerkliklerini sağlayacağız” derken, 2014 yılında
CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda da, Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı'nı kabul edeceklerini açıklamıştı…
*
O nedenle bugün yardım kampanyası üzerinden bir
anda seslendirilen “Merkezi Hükümet ve yerel
hükümet” söyleml eri hiç sürpriz değil.
Hadi diyelim bugün CHP'li Belediyeler
"Koronavirüs salgını" nedeni ile izinsiz bir
şekilde yardım kampanyasını yaptılar...
Devlet de göz yumdu!
Bir yol açılmayacak mı?
Sorun sadece bugün mü?
Ya yarın?
Sevgili okurlar...
Belediler denetlenmesin mi?
Yerel yönetimler devletten bağımsız mı
çalışsın?
İstedikleri gibi kampanya mı düzenlesinler?
İstedikleri gibi para mı toplayıp dağıtsınlar?
Dışarıdan istedikleri gibi para mı alsınlar?
İstedikleri gibi şehirleri mi yönetsinler?
Devlet onlara hiç karışmasın mı?
Yani yerel yönetimler bağımsızlıklarını mı ilan etsinler!
Burası Muz Cumhuriyeti mi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hazineden para talep
etmediğini söyleyerek, hükümetin
bilgisi dışında Avrupa’dan borç para almadı
mı?
Aldı...
İMF'den borç para almayı hazmedemeyen bir ülkenin bir büyükşehir
belediyesi Avrupa'dan şehrini kredi alarak borçlandırdı!
Diyeceğim şu ki…
Hangi partiden seçilirse seçilsinler Belediyeler devlet içinde
devlet olamaz!
Yeri geldiği zaman yani kanuna nizama uymadıkları zaman
uyarılırlar ve denetlenirler...
“Yok efendim
biz HDP’li belediye miyiz?” diye tepki gösterenler
olacaktır…
"O yapmaz bu yapmaz" diye bir anlayış olamaz...
Kanuna uyacaksınız!
Belediye Başkanı olarak kimin ne yapacağının garantisi mi
var?
Biz bu ülkede yerel yönetimler üzerinden neler yapıldığına şahit
olmuyor muyuz? Güneydoğumuzda HDP'li belediye
başkanları neler yapmış!
Devlet el koymadı mı?
Daha yeni Yalova Belediye Başkanının skandalına şahit olmadık mı?
Denetlemesen nereden bileceksin...
Yardım toplama da böyle bir şey...
İstediğin gibi yardım topla istediğin gibi dağıt!
Var mı öyle bir devlet düzeni!..
Yardım kampanyası için kanunen izin alınması gerektiğini söylemek neden CHP'li Belediye Başkanlarını ve CHP yönetimi rahatsız etti..
Bir dilekçe kadar yakınken neden?
Yarınlar neden hesap edilmez...
Ders alınmadı mı?
Eğer Belediyeler izin almadan istediklerini yapacaksalar yarın neler olacağını bugünden görmemek mümkün mü?
Bakın Korona Virüs yardım kampanyası üzerinden eleştirmiyorum...
Ama ortada bir gerçek var ki o gerçekte belediyelerin nasıl suistimal edildiği gerçeğidir...
*
Örnek olarak bir iddianameden okuyalım…
“Belediyede 250 kişi çalışıyor görünüyor ama 50’si
orada, 200’ü dağda bayırda. Toplu sözleşme yapıyorlar, işçilere
yüksek ücret veriyorlar. 7 bin 500 TL ücret alanlar var. Bu para o
çalışanda kalmıyor. Alıyorlar ellerinden Kandil’e
gönderiyorlar. İşe aldıklarının maaşlarından kesinti
yaparak PKK’ya gönderiyorlar.”
Yani 50 veya 100 işçi lazımsa, 500 işçi alarak, onlara
verecekleri maaşları PKK’ya aktarmak kullanılan yöntemlerden
biri…
Belediye elemanı vasıtasıyla örgüte sağlanan
para yardımı bundan ibaret değil. 2015’in Ekim ayında
HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi işçilerle toplu sözleşme
imzalamış, zam kararı alınmıştı.
Fakat belirlenen zamma belediye bloke koyarak, zamlı kısmın HDP’ye gönderileceğini söylemişti.
Olayın basına yansıması üzerine belediye maaş zammına
koyduğu blokeyi kaldırmıştı…
Bir düşünün…
Suriye'de oluşturulan PKK koridoruna destek temini kapsamında
Koordinasyon Birimi tarafından 'ortak havuz' oluşumuna dahi
gidilmiş...
HDP'li belediyelere hazineden aldığı pay ve sahip olduğu
kaynaklar çerçevesinde ödeme planları çıkarılmış…
En küçük bir beldeden büyükşehirlere kadar her belediye bu payı
aylık olarak düzenli bir biçimde ödemiş…
Kayyum atanan 24 HDP-DBP'li belediyenin neler yaptığı ortaya
çıktı. (18.09.2016)
Söz konusu belediyelerin PKK'ya para, insan
ve ekipman sağladığı delillerle kanıtlandı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin, Kobani eylemleri sırasında
örgüte finansman sağlamak için çalıştığı tespit
edildi.
Kobani 'ye yardım için işçi ve memurlardan 1500'er lira,
taşeron işçilerden ise 300'er lira istendi. Vermemeleri halinde
işten çıkarma tehdidinde bulunuldu. Aynı belediyeler, ruhsat
temininde de vatandaşlardan PKK için zorla para
aldı.
Belediyeler aracılığı ile devletine bağlı namuslu
iş adamlarının da Kandil’e belediyeler aracılığı ile baskı ile
bağış yaptırılması görevini üstlenmediler mi?
Ayrıca belediyelerden ruhsat veya benzeri izinler için de
kandile makbuz kesilmiyor muydu?
Bunları hep yaşadık bu ülkede!
Sonrası malum devlet haklı olarak el koydu!
Peki kanun nizam olmasa ne olacaktı?
*
Kuşkusuz her belediye onlar gibi değil. Bu noktada “Bana mı
diyorsun” diyenler olabilir…
Diyorum ki;
Yardım kampanyasını bir kenara koyun..
Belediyeler devletten bağımsız olamaz...
Belediyeleri devletten koparırsanız "Her yol
mubah" olur..
Şöyle bir düşünün…
Geçen yıl İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nde AK
Parti ve MHP’nin PKK tarafından düzenlenen Karabağ
yangınıyla ilgili terör örgütünün kınanmasına ilişkin verdiği
önerge, Belediye yönetimi ve elindeki Meclis çoğunluğu
tarafından reddedildi.
Doğru muydu?
O Belediye Başkanının Çukur eylemleri sırasında “Sur’a bizi
almıyorlar, bir şey yapamamak bizi kahrediyor.”
(Çukur Eylemleri’ndeki PKK’lılara destek) Sur’a kayyum
darbedir. HDP’nin yanındayım” sözleri unutuldu mu?
Yani diyeceğim şu ki;
Bir anda ortaya atılan "Merkezi Hükümet, yerel
hükümet" söylemleri uyarılmayacak ve geçiştirilecek
söylemler değildir...
Niyet okuyucu değiliz!
Ama uzun yıllardır ülkenin bir bölgesi üzerinde oynanan yerel yönetimlerin özerklik oyununun bu ülkede parti tüzüklerinde dahi yer aldığı gerçeğine baktığımız zaman, bu söylemler geçiştirilecek bir şey değildir...
Devlet aklı tarafından "dikkat" denilmesi gereken milli bir sorumluluktur...
"Her Belediye denetlenmeden istediği gibi para
toplar, istediği gibi topladığı parayı dağıtır, istediğine
verir" dediğin zaman bunun adı "Yerel
hükümet" olur...
O nedenle bugün ortaya atılan virüsün adı "Yerel hükümet
virüsüdür."
İlacının var olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tamamen önünü
açtığı İçişleri Bakanı Soylu döneminde yaşadık…
O nedenle bazı sanatçı müsveddelerinin, bazı siyasetçiler ve belediye başkanları ile Bakan Soylu'ya saldırmaya çalışmalarının nedeninin yardım kampanyası olmadığını cümle alem biliyor!
Bu ülkede gerek dağlarda, gerek şehirlerde, gerek ilçelerde, gerek kırsalda olsun bölücü terör örgütlerinin, bölücü siyasetçilerin, bölücü sanatçıların ve FETÖ'cülerin, kabusu olmasıdır...
Bakan Soylu'nun da artık bunlara cevap vererek enerjisini boşa tüketmesine gerek yok...
Yazık o boşa giden enerjiye..
Çünkü o müptezeller hala anlayamadılar...
Bütün saldırılara karşı güçlü bağışıklık sistemi olan bir
Türkiye Cumhuriyeti Devleti var…
*
Sevgili dostlar...
Bugünkü mücadelenin siyasi partisi, belediyesi, siyasetçisi, belediye başkanı olamaz...
Ortada küresel bir salgın küresel bir mücadele varsa Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan herkese taşın altına elini kolmalı...
Çünkü bu virüs zengin, fakir, güçlü zayıf, şu partili bu partiliye bakmıyor..
Bir olacağız...
Sözde Yerel hükümet gibi ortaya atılan virüsleri ortaya atanları bertaraf etmekde milli bir görevdir...
Bugün ortada dertlerimize derman olmaya çalışan güçlü bir iradeye sahip Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ve etrafında 24 saat seferber olmuş bakanları ile güçlü bağışıklık sistemi olan bir devletimiz var...
Allah zeval vermesin...
Böylesine hepimizin can derdine düştüğümüz dönemde siyasi ikbal peşine düşüp devletimizi yönetenleri zayıflatmaya çalışanlara asla fırsat vermeyin...
Bu zor günleri devlet-millet dayanışması ile
atlatacağız...
NE OLUR EVDE KALIN...
ALLAH’A EMANET OLUN...