Yeraltı kentlerini kim, neden yaptı? 85 m. derinlik, çağdaş bir havalandırma sistemi, binlerce kişinin yaşayabileceği bir kompleks, mükemmel bir savunma sistemi; ve bunların ne zaman, niçin yapıldığı belli değil... Söylenenlere göre, yeraltı kentlerinin bulunmasının nedeni bir deliğe girip kaybolan bir tavuktur, bir diğerine göre bir köylüdür veya meraklı turistlerdir Bu garip yerlerin birer mühendislik şaheseri olduğunu söylersek abartmış olmayız, bir kere havalandırma sistemi ve mantığı mükemmeldir. Kayaların normalin altında bir kırılganlığa sahip oldukları doğrudur; ama yeraltı kentlerini gördüğünüzde bunun yeterli bir açıklamadan çok uzak olduğunu görürsünüz, çünkü modern araçlar gerekmektedir. Günümüzdeki modern teknolojinin çizgisinde olan maden ocaklarının hiçbiri böylesine mükemmel ve hatta konforlu değildir... Orta Anadolu´da Nevşehir, Niğde, Aksaray yörelerinde yüze yakın yeraltı kenti, tüneller ve mağaralar bulunuyor. Bu kentler ancak 1960´ların başında fark edildi. Yeraltı yerleşimlerinin üst katları daha kaba ve düzensiz, alt katlara doğru daha düzenli ve itinalı olduğu belirgindir. Bu yeraltı yerleşimlerinde ne kadar kişinin yaşadığı hakkında henüz yeterli bir bilgiye sahip değiliz. Yeraltı şehirleri aynı zamanda yörede bulunan hemen hemen her evle gizli geçitlerle bağlantılıdır. Yüzlerce odadan oluşan yeraltı şehirlerindeki mekanlar, birbirlerine uzun galeriler ve labirent gibi tünellerle bağlanmıştır. Koridorların duvarlarına aydınlatmak maksadıyla kandil ve mum koymak için küçük oyuklar oyulmuştur. Kandillere keten tohumundan elde edilen altın sarısı renkteki ‘bezir’ adı verilen yağı konuluyordu. Şimdiye kadar hiç bir yeraltı yerleşiminde bezir yağı üreten mekana rastlanmamıştır. Kandillerde yanan bezir yağından yayılan ısı aynı zamanda ısınma gereksinmesini de karşılamaktaydı. Katlar arasında mekanları birbirinden ayıran, savunma amaçlı sürgü taşları bulunmaktadır. Bu taşların dışarıdan açılması asla mümkün değil. Sadece içeriden açılabiliyor. Sürgü taşlarının ağırlıkları 200-500 kilogram. Ortalarında yer alan delik kapıyı açıp kapamaya yaradığı gibi, arkadan gelebilecek düşmanı görmeye yaramaktadır. Yani modern zamandaki kapı delikleri gibi… Yeraltı şehirlerinin en eski katları genelde giriş katları olup, daha ziyade ahır olarak kullanılmıştır. Bunun nedeni de hayvanları daha aşağı katlara indirmenin zorluğundandır. Gerek kışın gerekse yazın ılık olan yeraltı şehirlerinde şırahaneler ve mutfaklar da genelde üst katlardadır. Yöreden elde edilen üzümlerin işlenerek şarap haline getirildiği şırahaneler, üzümlerin kolay taşınabilmesi için daha çok üst katlara inşa edilmişlerdir. Mutfak sayıları göz önüne alındığında her ailenin bir mutfağı olmadığı, mutfakları ortaklaşa kullandıkları ortaya çıkmaktadır. Mutfaklarda bugün Kapadokya kasaba ve köylerinde de hala kullanılan ‘tandır’ adı verilen yemek pişirmeye yarayan ocaklar bulunmaktadır. Katlar arasında odaların tavan ve taban kısımlarında iletişim maksadıyla yapılmış, çapı 50 cm.’yi geçmeyen haberleşme delikleri bulunmaktadır. Bu delikler sayesinde yeraltı şehri halkı uzun yorucu tünellerden geçmek zorunda kalmamakta, olağanüstü zamanlarda ise kolay ve çabuk bir şekilde savunma tedbirlerini alabilmektedirler. Tuvalet konusu henüz tam olarak aydınlığa kavuşmamıştır. Sadece Tatların ve Güzelyurt (gelveri) yeraltı şehirlerinde tuvalet bulunmuştur. Bu yerleşim yerlerinde -uzun süren olağanüstü zamanlarda kullanılmak üzere- oturma birimleri, hatta mezarlık alanı bile bulunmaktadır. Bu mezarlıkların dini görevlilere veya önemli kişilere ait olup olmadığı konusu henüz açıklığa kavuşmamıştır. Yeraltı yerleşimleri içinde hem havalandırma hem de haberleşme maksadıyla yapılmış, çoğu zaman yeraltı yerleşiminin tabanı ile bağlantılı bacalar bulunmaktadır. Bu havalandırma bacaları aynı zamanda su kuyusu olarak da kullanılmıştır. Bazı su kuyularının ağız kısımları düşmanın suyu zehirlemesini önlemek için yeryüzü ile bağlantısızdır.