Yenişafakın Ahmet Beyi
Abone olYenişafak, Cuma günkü sürmanşetine açıklama getirdi. Ahmet Bey'i, Mustafa Karaalioğlu yazdı.
Yenişafak, Cuma günkü sürmanşetine açıklama getirdi. Ahmet
Bey'i, Mustafa Karaalioğlu yazdı.
Mustafa Karaalioğlu
Yenişafak
---------
Yeni Şafak o manşeti atmışsa...
Sadece, Yeni
Şafak'ta yayınlanan bir haberin tartışılması yeniden
haberleştirilmesi değil, Yeni Şafak'ın bazı haberlere karşı tavrı
da haber değeri taşıyor. Ne düşündüğümüz, gelişmeleri nasıl okuyup
yorumladığımız, kritik anlarda nasıl tepki verdiğimiz dikkatle
izleniyor ve elbette ki önemseniyor. "Yeni Şafak ne demiş?" sorusu
sadece okurlarımız ya da karar vericilerde değil,
meslektaşlarımızda da merak uyandırıyor.
Yeni Şafak'ın bir standart, medya içinde ikame edilemez bir
referans noktası olduğu gerçeğini bir kez daha gözlemlemekten
mutluyuz.
Gazete, Cuma günü "Gücün yetmez Ahmet Bey" sürmanşetiyle çıktı ve
Cumhurbaşkanı Sezer'in şu sözlerini sayfalarına taşıdı:
"Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı
etkilemesine izin verilemez; bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu
düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar
konulabilir"
Sezer'in Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmada geçen bu cümleyi
uzun bir tartışma ve değerlendirme sürecinden sonra birinci sayfaya
taşıdık. Bir yazıişleri toplantısında görülebilecek her türlü öneri
dile getirildi. Sonuçta ortaya, Cumhurbaşkanı'nın bu ülkede böyle
bir yasak sınırı çizmeye hakkı olamayacağı, bunun toplumun dini
duygularını hedef alan ve tabiî ki incitici bir tavır olduğu
kanaati çıktı. O halde geriye bu yanlışın kayda geçirilmesi
kalıyordu. Çünkü, 18 sayfalık konuşmanın "din" içerikli
bölümlerinde Sezer'in, kapsamlı bir yasağın manifestosunu ilan
ettiği açıkça görülüyordu. Cumhurbaşkanı'nın yaptığı bir anlamda,
bulunduğu makamın sınırlarını aşan; yani, parlamenter demokraside
güç ve sorumluluğun Meclis'te olduğu gerçeğini yok saymak, en
azından ikinci plana itmekti. Buna da gücü yetmezdi...
Okurlarımız bu manşeti büyük ölçüde beğendiler ve tabihi sert
bulan, daha temkinli değerlendirme önerenler de oldu. Gazete ve
gazete okurluğu budur zaten. Öyle olduğu için de Yeni Şafak
yazarları konuşmayı farklı açılardan, kendi yaklaşımlarıyla
köşelerine taşıdılar.
Beni asıl ilgilendiren Sezer, ülkenin bütününü ilgilendiren bir
yasağın zemini hazırlarken medyanın bu tehlikeli durumu görmezden
gelmesi; daha doğrusu bundan hoşnut görünmesidir. Bazı gazete ve
televizyonlar benzer olaylarda görüldüğü gibi bu kez de dindar
insanların ne düşündüğü, olup bitenlerden nasıl etkilendiklerini
umursama ihtiyacı hissetmediler. Hatta, cılız seslerle de olsa
bazıları Yeni Şafak'ın tavrını kritik etmeye kalkıştılar.
Oysa, demokrasinin, ifade özgürlüğünün, insan haklarının "çifte
standartsız" savunucusu bir gazete olarak Yeni Şafak'ın neden böyle
"sert" bir manşete ihtiyaç duyduğunu analiz etmelerini
önerirdim.
Din ve dindarlık konusunda bilgi eksikliği ve daha kötüsü önyargıya
sahip bir medyadan söz ettiğimize göre bu önerinin fazla iyimser
olduğunu da kabul ediyorum.
Analizi ihmal edenlere şöyle bir kısa özet vermek istiyorum:
Bu gazete heyecan olsun diye, insanlar güç durumda kalsın veya
köşeye sıkışsınlar diye manşet atmaz, haber yapmaz, yorum
yayınlamaz.
Yeni Şafak, bir konunun altını kalın çiziyorsa, bir konuda sesini
yükseltiyorsa; o konu mutlaka önemlidir ve ülkenin geleceği
açısından bir tehlike barındırmaktadır.
O konuşmayı bir kez daha -ya da en azından bir kez- okuyun ne demek
istediğimi anlarsınız.