"Yenidoğan çetesi" davasında tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor
Abone olİstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davada tutuksuz sanıklar savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans
salonunda yapılan duruşmada savunması alınan tutuksuz sanık doktor
Hıdır Yüksel, 55 senelik hekim olduğunu ve ocak ayına kadar
Esenyurt Reyap Hastanesi'nin mesul müdürlüğünü yaptığını
söyledi.
Yüksel, prensip olarak hiçbir yolsuzluğa, sorumsuzluğa sebebiyet vermediğini belirterek, "Çalıştığım yerde böyle bir şey olması imkansız. Reyap Hastanesi'nin mesul müdürü olduğum için yenidoğan sorumlu hekimini ve sorumluları tanırım. Biz kurumsal bir hastanesiyiz. Çalıştığım süre içerisinde bana anne-babadan gelmiş herhangi bir şikayet yok. Hastane kurumsal olduğu için 2-3 ayda bir sağlık müdürlüğü tarafından denetlenir." dedi.
Hastanede cüzi bir ortaklığının olduğunu ifade eden Yüksel, tutuklu sanıklardan suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı ile yapılan sözleşmede, Sarı'nın sabit maaş alıp almadığına ilişkin soru üzerine mali konuları bilmediğini söyledi.
Sanığın avukatı Ramazan Zeybek ise örgüt kavramına uyan hususların gerçekleşmediğini, Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) her an hastaneyi denetleme hakkına sahip olduğunu belirterek, denetime açık olan bir durumda dolandırıcılık suçunun unsurunun oluşmayacağını ifade etti.
Sanık Ali Aksu'nun savunması
Birinci Hastanesi'nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık Ali Aksu
ise 32 yıllık meslek hayatında binlerce ameliyat yaptığını, böyle
bir dosyada bulunduğu için çok üzgün olduğunu söyledi.
Epikrizin, hastaya yapılan tüm işlemlerin kaydedildiği, hekimlerin e-imzayla imzaladığı elektronik evrak olduğunu anlatan Aksu, SGK'nin, zaman zaman hastaneleri ziyaret ederek yerinde incelemeler yaptığını, hastanın basamağını yükseltmenin, ödeme yapılacağı anlamına gelmediğini, bazı hekimlerin üçüncü basamak olarak değerlendirdiği bir hastanın başka bir hekim tarafından ikinci basamak görülebileceğini aktardı.
Aksu, bu davada tartışmaların kaynağının SGK'nin basamağa göre ödeme yapması olduğunu belirterek, basamak düzeyleri arasındaki farklılık nedeniyle şu anda SGK ile hastaneler arasında çok sayıda dava bulunduğunu söyledi.
İhmali davranışla kasten adam öldürme iddiasının tamamen gerçeğe aykırı olduğunu savunan Aksu, iddianamede yer alan uzman görüşü raporunda tüm vakalarda subjektif yorumlar yapıldığını, raporun eksik ve hatalı olduğunu iddia etti.
Opara bebeğin ölümü
Aksu, 6 aylık Michelle Nwandı Opara bebeğin ölümüyle ilgili de Beylikdüzü Medilife Hastanesine öksürük şikayetiyle getirilen bebeğin, muayene edilip reçetesi verildikten sonra taburcu edildiğini anlattı.
Durumu kötüleşen bebeğin tekrar aynı hastaneye getirildiğini ve servise yatışının altıncı saatinde kalbinin durduğunu, bebeğe iki kez canlandırma işlemi uygulandığını aktaran Aksu, şöyle devam etti:
"Bebek yoğun bakıma alındı. Opara 6 aylık olmasına rağmen 5 kiloydu. 6 aylık bir bebeğin kilosunun 7,5-8 olması beklenir. Yani ciddi bir gelişim geriliği vardı. Keşke otopsi yapılmış olsaydı. Tarafınızca uygun görülürse Opara bebek için otopsi talep ediyoruz. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsilerin yapılmamış ya da yapılamamış olmasıdır."
Aksu, sanıkların çoğunu tanımadığını ve ortada suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğunu da düşünmediğini söyledi.
Tarafına isnat edilen hiçbir suçlamayı kabul etmediğini ifade eden Aksu, "Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerini yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışıldık. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır." diye konuştu.
Duruşma verilen aranın ardından tutuksuz sanık Bahar Kanık'ın savunmasıyla devam ediyor.