Yeni Yıldırım kim olacak?
Abone olFenerbahçe Aziz Yıldırım'ın istifasıyla sarsılırken, şimdi bu soru taraftarın kafasını meşgul ediyor.
Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Demirkol "Yeni Yıldırım
kim olacak?" isimli bugünkü yazısında çok çarpıcı tespitlerde
bulundu! İşte Demirkol'un yazısı:
En çok şaşırdığım tespit şu: Aziz Yıldırım dönsün. Ama onu ve
Fenerbahçe'yi herkesin gözünde antipatik yapan özelliklerini
törpülesin.
Peki o zaman Aziz Yıldırım niye dönsün ki! O zaman Aziz Yıldırım'ı
bugün sevenler sevmez ki! Daha basiti Aziz Yıldırım artık Aziz
Yıldırım olmaz ki!
Aziz Yıldırım 2001 yılına kadar zaten belki tarihin en sempatik
Fenerbahçe Başkanı'ydı. Tabii diğer takım taraftarları için.
Çünkü bu ülkedeki gerçek şuydu: "Herkesin çarpık olduğuna emin
olduğu düzende bir büyük takım başkanı sportif açıdan başarısızsa
dürüsttür, sempatiktir, güzel insandır".
Başarılı olduğu andan itibaren işin içinde şike, teşvik, hakem
ayarlama vs. aklınıza ne geliyorsa her şey vardır. Bu sadece
futbolla ilgili bir durum değil tabii.
Kısırdöngü
Bizim hayatlarımız da böyle değil mi? İnanışımız ne? Dürüst olan
hemen hiç kimse kendi özellikleriye başarılı olamaz bu ülkede.
Başarısız olan hemen herkes de dürüsttür.
İşte içinden çıkamadığımız denklem / kısırdöngü bu.
Aziz Yıldırım'ı sevmeyenlerin Özhan Canaydın'ı da sevmiyor olmaları
anlatmıyor mu durumu? Bizzat Canaydın bunu şampiyonluk kutlamasının
göbeğinde Galatasaray soyunma odasında söylemedi mi? "Taraftar beni
alkışlamakta bile zorlanıyor" demedi mi? Tribünde Yıldırım'a olan
nefretle Canaydın'ı istememezlik aynı seviyede.
Çünkü aslında hemen herkes bir Aziz Yıldırım istiyor. Kimse
başkasında Aziz Yıldırım olsun istemiyor. Tıpkı "Ali Şen Başkan,
Fenerbahçe şampiyon" tezahüratının anlattığı gibi. Ali Şen'i kimler
sevmiyorsa Aziz Yıldırım'ı da onlar sevmiyor. Ve eğer Aziz Yıldırım
değişirse Özhan Canaydın olur. İşte mesele budur! Bu ülke düzeni bu
oldukça Aziz Yıldırım da yaratacak, Özhan Canaydın da... Kim
olduğunun önemi yok. Daha 5 yıl önce Aziz Yıldırım, Özhan
Canaydın'dı zaten. Ve Canaydın seçim sonrası konuşmasında "Ben
artık Aziz Yıldırım olacağım" dediği için alkışlandı.
Asıl merak edilen
"O yüzden Aziz Yıldırım kalsın, ama değişsin!" fikri bir anlam
ifade etmiyor. Bu yazı yazıldığı sırada Aziz Yıldırım gidiyor mu
kalıyor mu? Kalıyorsa nasıl, gidiyorsa nasıl belli değildi. Ki
zaten makro anlamda hiç de önemli değil. Şimdi asıl merak
uyandırıcı olan yeni Aziz Yıldırım'ın kim olacağı? Yıldırım gibi
bir başkan mı? 20.45 sloganıyla buna adaylığını koyan Adnan Polat
mı? Bir dönemin baş figürü, 'dediğim dedik' Terim gibi bir teknik
adam mı? Yoksa şu aralar ortalıkta sesi soluğu çıkmayan Haluk
Ulusoy mu? İşte asıl merak ettiğim bu.
Penaltı ve kırmızı kart???
Lehmann'ın maçın hemen başında oyundan atılışı, Barça lehine son 3
turda çalınmış 3. ciddi hakem düdüğü. Tamam Del Horno'nun Messi'yle
girdiği mücadelede aldığı kart tartışılır. Ama verilmeyen Şeva golü
ve nihayet bu. Arsenal'in Henry'le birlikte en önemli oyuncusu, buz
gibi gol orada dururken dışarı atıldı ve maç o an bitti. İlahi
adalet Paris'te tecelli etmeyince bir son 15 dakika ziyafetiyle
yetindik.
Zaten mesele bu değil. Mesele bu son adam kuralının manasızlığı.
Penaltı cezası verilmiş pozisyonlarda üstüne bir de kırmızı kart
eklenmesi.
Cem Papila bu konuda FIFA'ya başvurdu. Bir pozisyon için hem
penaltı hem de kırmızı kart verilmesinin ağır ötesi bir yaptırım
olduğu ve bunun faydadan çok zarar verdiği yönününde bir başvuru
bu. Sertlik yok, sakatlık yok, gole en yakın vuruşla
cezalandırmışsın bir de eksik bırakıyorsun. Bu gol sayısını
artırmaktan çok azaltıyor. Çünkü bir takım hele 1. kalecisini
kaybetmişse hücum oyuncusu çıkarıyor ve kapanıyor. Bu hakkaniyetli
ve yararlı bir ceza değil. Penaltı verilmişse ceza artık sarı kart
olmalı.
Kaptan'ın seyir defteri
Aynı yazıdan iki parça...
Hakan Şükür kaptan olarak arkadaşlarını oynamadıkları zaman nasıl
motive ettiklerini anlatıyor:
"...Mesela oynamayan küser, bu böyledir. Ama küsmemeleri
gerektiğini, bu takımın sadece 11 kişiden ibaret olmadığını
söyledik. İşte bu tip şeylerle, ince ince işledik."
Kaptan, Trabzon'da takıma alınmayınca neler yaşadıklarını
anlatıyor:
"...Hoca beni oynatmamaya karar verdi ve 'Böyle düşündüm' dedi. O
an çok etkilendim. Soyunma odasının yanında ufak bir oda vardı,
oraya geçtim. Sayın Fatih Gökşen de vardı. Orada gözyaşlarımı
tutamadım, çok ağlamıştım. Oynamak istediğim bir dönemdi. Belki bu
şekilde düşünmem yanlıştı, ama o an öyle hissettiğim için
ağladım."
Gerets 'demek bizimle değilsin, onun için soyunma odasında bizimle
beraber olmadın' dedi. Bu sözlere üzülmüştüm. Yanlış düşündüğünü,
14 - 15 yıldır burada olduğumu söyledim. 'Bu takımın kaptanı olarak
böyle bir şeyi bana söylemeye hakkınız yok' dedim.
Haklar, davranışlar. Perhiz, lahana turşusu...
Futbolun kendisi güzel
Futbol iyi ve yetenekli futbolcularla oynanırsa başka oluyor,
kabul. Onların varlığı insanın içini başka yakıyor, tamam. Ama öte
yandan futbol başka bir oyun. Dünya yüzündeki en formda iki yıldız,
Ronaldinho ve Henry geçen hafta yılın en önemli maçında sahneye
çıktı. Başka hangi spor dalında olsa bu oyuncuların mücadelesini
seyredersiniz ve aslında onlardan biri kazanır oyunu. Ama işte
futbol başka. Futbol büyük yıldızlarla güzelleşebilir, ama mükemmel
olması için onlara ihtiyacı yoktur. 2 sıradan performans izledik bu
2 yıldızdan. Ve yine de çok iyi bir maç izledik. Artık ülkesine
dönmek isteyen ve Barça'yı bırakan Henrik Larrson yedekten gelip
oyunu şahane kılan adam oldu. İşte bu sadece futbolda olur.
MİLLİYET