'Yeni Türkiye' söyleminin içi boş mu?
Abone olSiyasal iletişim uzmanı Prof. Dr. Cengiz Anık, Yeni Türkiye söylemi ile Davutoğlu'nun liderlik performansını değerlendirdi.
Siyasal iletişim uzmanı Prof. Dr.
Cengiz Anık, Yeni Türkiye sloganıyla birlikte Türkiye'de yeni bir
lider profili inşa edildiğini söyledi. Davutoğlu'nun Erdoğan gibi
farklı bir siyasal lider imajı çizdiğini söyleyen Anık, yeni
dönemde Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin en önemli hedefinin 2015
seçimleri olduğunu söyledi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Anık, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasıyla birlikte kullanılan "Yeni Türkiye" söylemini İnternethaber.com'a değerlendirdi. Erdoğan'ın Ahmet Davutoğlu ile birlikte asıl hedefinin 2015 seçimleri olduğunu ifade eden Anık, belirlenen bu sloganın özellikle ortadoğudaki gelişmelerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Davutoğlu'nun bu anlamda Türkiye için önemli bir kazanım olduğunu anlatan Anık, yeni dönemle birlikte coğrafyadaki bazı sınırların değişeceğini, müttefiklik kavramının şekilleneceğini en önemlisi de Türkiye'nin bölgedeki öneminin daha da artacağını anlattı.
"HESAPLAR YENİ TÜRKİYE ÜZERİNE KURULU"
AK Parti hükümetinin, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve AK
Parti'deki görev değişiminde, Türkiye'nin siyasal tarihi
açısından önemli bir sınav verdiğini söyleyen Anık, Erdoğan-
Davutoğlu ikilisinin süreci çok iyi yönettiğini kaydetti.
Türkiye'nin de içerisinde yer alan coğrafyanın, iktidar boşluğuna
tahammülünün bulunmadığını anlatan Anık, cumhurbaşkanının halk
oyuyla seçilmesinin Türkiye için önemli bir dönüm noktası olduğunu
kaydetti. İşte Anık'ın "Yeni Türkiye" değerlendirmesi;
“Yeni Türkiye” söylemi hiç kuşkusuz ki, her şeyden önce
önümüzdeki genel seçimlerle ilgili ama gerçekten de yeni bir döneme
adım attığımızı görmezden gelemeyiz.
Seçilmiş bir cumhurbaşkanımız var. Türkiye için "en yeni" durum bu. Çevremizde muhtemelen bazı ülkelerin sınırları yeniden belirlenecek. Bu da, en azından, yüzyıldır ilk defa karşılaştığımız yeni bir durum olacaktır. Buna benzer başka bazı "yeni" durumlardan söz edilebilir. Öte yandan AK Parti’nin yeni bir genel başkanı var. AK Parti önümüzdeki genel seçimden itibaren Cumhuriyet Tarihi boyunca hiçbir partiye nasıp olmamış bir yenilenmeye hazırlanıyor. Bu da hiç alışık olmadığımız yeni bir durum. Bu güne kadar, herhangi bir siyasi partinin kendi kendini yenilemekte olduğu bizim için pek alışılmış bir durum değil.
Yeni hedefler de var. En azından; “Şayet sen bize
destek verirsen, Cumhuriyet tarihinde ilk defa sivil bir anayasa
yapacağız, ey seçmen, muhalefetle bu iş olmuyor” denilmek
isteniyor. Bu söylemde, AK Parti’nin on yıllık yönetimlerine bir
gönderme olabilir mi? Sanmıyorum. Her şeyden önce söylemin en
önemli kaynağı Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan.
Anayasa’dan başörtüsüne, çözüm sürecinden aktif dış politikaya pek
çok eski paranoyaları Türkiye’nin yeni dönemde aşmış olacağına ilk
vurgu, sayın Erdoğan tarafından dile getirildi.
"YENİ TÜRKİYE" SÖYLEMİ İLE TAM OLARAK
NE KAST EDİLİYOR?"
Söylem, elbette birkaç paragrafta özetlenecek kadar basit görünmüyor. Herhangi bir seçim kampanyasını çerçeveleyen sıradan argümanlarla kurgulanmış bir söyleme benzemiyor. Ekonomiden dış politikaya, siyasal sisteme kadar pek çok iddialı reforma atıf yapıyor. Sözgelimi, darbelerin modernine de, post modernine de, paraleline de; Yeni Türkiye’de asla fırsat tanınmayacağı, çok kararlı ve bir üslupla dile getiriliyor.
Söylem, elbette birkaç paragrafta özetlenecek kadar basit görünmüyor. Herhangi bir seçim kampanyasını çerçeveleyen sıradan argümanlarla kurgulanmış bir söyleme benzemiyor. Ekonomiden dış politikaya, siyasal sisteme kadar pek çok iddialı reforma atıf yapıyor. Sözgelimi, darbelerin modernine de, post modernine de, paraleline de; Yeni Türkiye’de asla fırsat tanınmayacağı, çok kararlı ve bir üslupla dile getiriliyor.
Devletin doğasına ilişkin bu tema, sadece, “devlet
vasiliği”nin sona erdirildiği ilanından ibaret değil.
Herhangi bir ideolojinin tesir alanında Devletin asla olmayacağı
net olarak vurgulanıyor. Herhangi bir etnik kökene dayandığına dair
imalardan, Devlet büsbütün arındırılmak isteniyor. Zorbalığı şöyle
dursun, Devletin suratının asık bile olmaması gerektiği dile
getiriliyor. Devletin bireylere yaşam biçimi dayatma hakkının
olamayacağı, devletin varlığının bizatihi bireyin özel alanına
güvence teşkil etmesi gerektiğine yönelik doktriner tercih, açık
yüreklilikle dile getiriliyor. Buna benzer pek çok yeniliğin
olacağı bir Türkiye tasavvuru dile getiriliyor Yeni Türkiye söylemi
ile. Kuşkusuz ki en önemli yenilik de öyle sanıyorum ki siyasal
sistem ile ilgili olacak. Hem parlamenter sistemin yenilenmesi söz
konusu olacaktır. Hem de Siyasal yapı ve kurumlarımızla ilgili pek
de alışık olmadığımız bir yapılanma gündeme gelecektir diye tahmin
ediyorum.
İNTERNETHABER- Devletin dev
cüssesinin altında bireyin minik bedeninin ezilmesine kesinlikle
hiçbir tarafın tahammülü yok. Bunu savunan da yok. Ancak
şöyle bir kaygı var. Devleti bu denli kadük ve saygı duyulmaz hale
getirirsek, bizim bin yıllık “Devlet Ebed Müddet” anlayışına
müstenid kültürel varlığımıza yazık olmaz mı? Devletin haysiyeti bu
yolla yara almaz mı?
Cengiz Anık- Ben de tam bu konuyu dile getirmek istiyordum. Bugüne kadar sürdürülen tartışmalarda bu konuya hiç değinilmedi: Bana göre Yeni Türkiye’nin en önemli yeniliklerinden birisi şudur: Yeni Türkiye için yeni bir siyasetçi karakteri inşa ediliyor.
Bu çok önemli. AK parti iktidarı boyunca televizyonlara siyasal liderler çıkıp karşılıklı münazara yapmadı. Zaman zaman Sayın Erdoğan televizyon düellosuna davet edildi ama hiçbirisine katılmadı. Bugüne kadar siyasal iletişim perspektifi ile bunu tartışmadık.
"DEMİREL POLEMİKÇİ, ÖZAL SAKİN, ECEVİT İYİN BİR HATİP, TÜRKEŞ İSE..."
Bakınınız, Demirel önemli bir devlet adamı ve başarılı bir mühendistir. Ama onu hepimiz sadece polemikçi kişiliği ile hatırlıyoruz. Özal o kadar eser bıraktı ama bir televizyon tartışmasında muhalif lider Calp’ın “köprüyü sattırmam” çıkışına, gayet sakin, “satarız, satarız” diye cevap vermesi ile aklımızda kaldı. Rahmetli Ecevit, ne devlet içinde hizmeti olan bir devlet adamıdır ne de çok iddialı olduğuna delil teşkil eden mesleki bir performansı vardır. Sadece mükemmel hatiptir. Bütün sermayesı hatip olmasıdır ve siyasette bir lider olarak iz bırakmış olması, onun bu tarz bir polemik üstadı olmasından kaynaklanmaktadır. Türkeş bile gür, tok, erkeksi sesi ile gönülleri feth etmiştir.
"HACİVAT KARAGÖZ MİSALİ"
Eski Türkiye’nin siyasetçilerinin “lafla peynir gemisi yürütmüş” olmalarının belirli bir anlamı vardır. Siyasetçi imajı ile ilgili örnekleri biz batıdan ülkemize taşıdık. Batıdaki hemen her siyasal kampanya bir tür karnavaldır. Siyasal kampanya, eğlence amaçlı gösteriler olarak sürdürülür. Batıda, projenizin ne olduğunun pek bir anlamı yoktur. Seçmen desteğini; karnavaldaki şamatalar, gösterilerinizdeki eğlence unsurları temin etmektedir. Dolayısıyla her siyasetçi ve bilhassa siyasal liderler birer “tolk şov” üstadıdır. Sözgelimi bir siyasal lider, bizdeki Cem Yılmaz gibi, insanları ne denli eğlendirir, ne kadar hazır cevap olduğunu onlara gösterirse, onlardan o kadar fazla oy alma şansına sahip olur. Bu amaçla siyasetçileri televizyonlarda tartıştırırlar. Yetmez, bazen kitleleri meydana toplarlar ve iki rakip siyasetçiyi kitlelerin önünde tartıştırırlar ki, bizdeki Hacivat Karagöz misali, eğlenip hoş bir geçirsinler ve karşılığında da en sempatik buldukları siyasetçiye oylarını versinler diye.
"AK PARTİ GELENEĞİ KIRDI"
Türkiye’de de uzun yıllar siyasetçileri ‘image maker’ler böyle
pazarladı. Ancak AK Parti bu geleneği önemli ölçüde kırdı.
Projeleri, reçeteleri, sorunlara önerdiği çözüm yollarına
göre siyasetçinin seçmen teveccühüne mazhar olması ilkesini AK
Parti seçmenlerin zihnine işledi. Seçmen, Türkiye’de
siyasal proje ve programlara daha fazla teveccüh gösterir hale
geldi ve hatta siyasetçinin dış görünüşünü, ideolojisini sevmese
bile, yapabilme kabiliyeti ve iş performansına bakarak oyunu bu
özellikleri taşıyan siyasetçiye verdi.
DAVUTOĞLU'NUN LİDERLİK PERFORMANSI
DAVUTOĞLU'NUN LİDERLİK PERFORMANSI
Sayın Davutoğlu tam da böyle bir siyasetçi karakterinin tipik
örneğini oluşturuyor. Asla gereksiz laf etmiyor. Asla saçma
sapan polemiklerin içinde yer almıyor. İşi ile ilgili konularda çok
net konuşuyor, iddiasını çok büyük bir özgüvenle dile getiriyor ama
asla abartmıyor. Söylenmesi gerekeni dolandırmadan,
doğrudan söylüyor. Dolgu malzemesi olur kastıyla; saçma sapan
hikayeleri; modası geçmiş esprileri; tutarlılığı, geçerliliği
olmayan mantıksız lafları asla aralara serpiştirip, kafaları
bulandırmaya çalışmıyor.
Böylece, Devlet adamlığı haysiyetini kendi şahsında
ziyadesiyle tecessüm ettiriyor. İşinin erbabı olduğunu, ehliyet ve
liyakatını çok net biçimde seçmene hissettiriyor. Asla “relax”
ifadelere tevessül edip, yaptığı işin ciddiyetine halel
getirmiyor.
En önemlisi de, kabinesini ve yakın çalışma arkadaşlarını, bu
tarza uygun, devlet adamlığı haysiyetini tecessüm ettirmeye
muktedir siyasetçilerden seçiyor. Örneğin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan bu tarz çalışma arkadaşlarına en
tipik örnektir.
Kısacası, benim kanaatime göre, magazin malzemesi olmaya aday
siyasetçi karakteri ve siyasal konulardan; tolk şov yapmayı
marifet gören ve laf ebelikleri ile siyaset yapan siyasetçi ve
siyasal konulardan, siyasal alan ve siyasal söylem arındırıldıkça
ve devlet adamlığına aday olan siyasetçiler, yaptıkları işin
ciddiyet ve haysiyetini şahıslarında somutlaştırdıkça, Yeni Türkiye
çok daha saygın bir devlet anlayışı ile varlığına
kavuşacaktır.
Bana göre, Yeni Türkiye’nin En Yeni ve en olumlu yeniliği, bu
tarz bir siyasal karakterin Yeni Türkiye’de tebarüz etmiş olasıdır.
Umut ediyoruz ki, bu karakter Yeni Türkiye’de yaygınlaşır ve
yerleşik hale gelir. Zira seçmen bu tarz karaktere uygun olmayan
siyasetçilerin devlet yönetiminde yükümlülük üstlenmesine asla izin
vermeyecek gibi görünmektedir