Yeni Şafak'ta muhafazakar kadınların dergisine bomba eleştiri!
Abone olMuhafazakar camiada ortaya çıkan yeni trendlere dönük çarpıcı eleştiriler yönelten Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan türbanlı kadınların moda dergisi Ala'yı hedef aldığı yazısında "bu derginin dayandığı sosyoloji bizim neyimiz olur?" diye sordu...
İNTERNETHABER.COM
Yeni Şafak yazarı İsmail
Kılıçarslan'ın muhafazakar camiaya yönelttiği eleştiriler
tam gaz devam ediyor. Kılıçarslan muhafazakar kadınların moda
dergisi olmak iddiasıyla yayın hayatına başlayan ve 3. yılını
dolduran Ala dergisini hedef alan yazısında
çarpıcı eleştirilere yer verdi.
ŞIMARIKLIK VE GÖRGÜSÜZLÜKTE BEYAZLARDAN GERİ KALMADILAR!
"Ala Dergisinin dayandığı sosyoloji bizim neyimiz olur?" diye soran Yeni Şafak yazarı "Saf değilim. Âlâ denen pespayenin 3 yıldır yayın hayatına devam edebiliyor olması derginin bir 'neden' değil, bir 'sonuç' olduğunu gösterir. Yani öyle kitleye böyle dergi." diyerek kendi sorusuna çarpıcı bir yanıt verdi. Muhafazakar dünyanın ürettiği kültürün niteliğini sorgulayan Kılıçarslan "Bu görmemişlik biçimine 'durun' demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir bile. Yarın, çok daha geç olacaktır." diyerek çarpıcı uyarılarda bulundu. Yeni Şafak yazarı ortaya çıkan yeni muhafazakar kültürün "şımarıklık ve görgüsüzlük konusunda da memleketin bir takım 'beyazlarından' da hiç geri kalmadığını" vurgularken kendi mahallesine seslendi ve değişim çağrısı yaptı.
PEK ALA DEĞİL HATTA GAYETLE ÇİRKİN!
'Yaz bitiyor. Eylül geldi bile. İş, okul derken yeniden tatlı
telaşlı bir dönem başlamadan hemen önce en yakın arkadaşlarla bir
araya gelmeyi kim istemez? Sevdiklerinizle yapacağınız bu özel
buluşmanın çok güzel olacağına şüphe yok. Evde güzel bir akşam mı
organize etmeli? Yoksa hep birlikte bir yere mi gitmeli? Peki, ama
evdeyse ne giymeli, dışarıdaysa ne giymeli? Siz arkadaşlarınızı
şimdiden çağırın ve stilinizi dert etmeyin! Eylül sayısı hepsi
birbirinden farklı stil önerileri bulacağınız vazgeçilmez
danışmanınız olacaktır.'
Böyle diyor Aliyyül Âlâ isimli 'stil sahibi kadının dergisi'nin
eylül ayı editör yazısı.
Eh, bu satırları okuyan kadının da bütün dertleri, sıkıntıları
böylece sona eriyordur. 'Evde güzel bir akşam organize edeceğim;
fakat ne giysem acaba?' diye düşünen kadınlar için bu muazzam
fırsat kaçırılacak gibi durmuyor zira.
Derginin eylül sayısının kapağında kirpikleri yaklaşık 1,5
kilometre, kaşları kalemle çizilmiş, parlak kırmızı tondaki ruju
göz alan Ellinor Jansson isimli bir abla var. Elbisesi, küpesi,
çantası, yüzüğü, elbisesinin üzerinde adına ne dendiğini bilmediğim
yelek benzeri 'şık parça'sı çok hoş. Buraya kadar sorun yok.
Ortalama bir 'kadın' dergisinin ortalama bir kapağı. Seküler
dünyanın seküler kadınına 'parasıyla mutluluk pazarlayan'
dergilerden biri anlayacağınız.
"TÜRBANLI ABLALARIN STİL SAHİBİ OLMASI"
İÇİN ÇIKAN BİR DERGİ
Sorun, boynu ve hatta boynunun bir miktar altı olduğu gibi görünen
kapaktaki ablamızın başında bir 'türban'ın sarılı olması. Bu şık
kombin, bir türbanla tamamlanmış. Zaten Âlâ dergisi de genel olarak
'türbanlı ablaların stil sahibi olması' için çıkan bir dergi.
Buraya döneriz. Başka bir yoldan ilerleyelim birazcık.
Derginin imtiyaz sahibi Gülsüm Çiçekçi'nin 'editör' yazısının son
paragrafı aynen şöyle: 'Değişmeyecek tek bir gerçeklik yok, belki
birbirine benzeyecek her şey ama farklı olacak. Farklı bakış
açıları gelişecek, umutlar, umutsuzluklar da renk değiştirecek.
Umarım tek bir şey değişmez sadece, umarım gecen zamanın hükmüne
inat, içimizdeki o sevecen ve durmadan kahkahalarıyla bizi hayatta
tutan çocuk hiç değişmez. Hiç gitmez. Sonbahar gider, kıs¸ gelir.
Kıs¸ biter, yaz gelir. İsimleri aynı kalır ama çok şey
değişir.'
BU ABLALARI HANİ KAHREDİCİ ARALIKTA
YETİŞTİRDİK!
Cümleye gel: 'Değişmeyecek tek bir gerçeklik yok.' İzninizle bu
cümleye 'az serin gel hanım abla' deyip geçmek istiyorum. Fakat
paragrafın geneline sinmiş o 'laçka kişisel gelişim diline'
dikkatinizi çekmek isterim. Her şeyin başlangıcının da sonunun da
'insan' olduğuna dair o mis gibi ahmaklık paragrafın tamamına
sirayet etmiş durumda.
Şimdi o yola geri dönelim. Sorularım var.
İlk sorum şu: Biz, yakın zamana kadar 'evde güzel bir akşam
organize eden' değil 'akşam oturmasına giden' insanlardık. Ne oldu
bize?
İkinci sorum da şu: 'Değişmeyen tek bir gerçeklik yok' cümlesini
utanıp sıkılmadan yazabilecek, 'içinizdeki çocuk' pespayeliğine
selam duracak editör ablaları hangi kahredici aralıkta
yetiştirdik?
ALA DERGİSİNİ AYAKTA TUTAN SOSYOLOJİ
BİZİM NEYİMİZ OLUR?
Ve üçüncü sorum da şu: Âlâ Dergisi gibi bir pespayeyi 2011'den beri
ayakta tutan sosyoloji bizim tam olarak neyimiz olur?
'Aman canım, bir dergi altı üstü, amma takılmışsın' diyecekseniz az
sabır.
Bu pespayenin belirlediği trendler yüzünden doğmamış çocuğuna 'baby
shover' yapan, bir pardösüye (pardon trençkota) 11.800 TL bayılan,
düğün alışverişini Paris ya da Milano gibi 'moda başkentlerinden
birinde' yapan abla sayısı azımsanmayacak bir sosyolojik ağırlık
taşıyor. Ve bu sosyolojik ağırlığın içinde yüksek bürokrasiden
siyaset dünyasına, Gülen cemaatinden iş hayatının önde gelen
isimlerine değin bir sürü insanın tesettürlü karısı, kızı var.
"FAKİRSİN ONDAN UĞRAŞIYORSUN BİZİMLE"
DEDİLER!
Daha önce bu sosyolojik kitlenin 'trend belirleyici' ablalarından
biri bana telefonda 'hocam bizi çok kıskanıyorlar, onun için
bizimle bu kadar uğraşıyorlar' diyerek bana 'fakirsin, ondan
uğraşıyorsun bizimle' demeye getirmişti. Anlayacağınız, şımarıklık
ve görgüsüzlük konusunda da memleketin bir takım 'beyazlarından' da
hiç geri kalmazlar.
ALA DENEN PESPAYE 3 YILDIR VARSA BİR
NEDEN DEĞİL SONUÇTUR!
Saf değilim. Âlâ denen pespayenin 3 yıldır yayın hayatına devam
edebiliyor olması derginin bir 'neden' değil, bir 'sonuç' olduğunu
gösterir. Yani öyle kitleye böyle dergi... 'Benim param benim
kararım' diyen yeni muhafazakâr görmemişlik biçiminin mevkutesidir
Âlâ. Ve bize, zikirli ilahi çalıp ağlak kıssalar anlatan radyolar,
hocalar ne denli zarar veriyorsa; bu görmemiş kitle de o denli,
belki daha da fazla zarar veriyordur.
BU GÖRMEMİŞLİĞE DURUN DEMENİN ZAMANI
GEÇİYOR
Bu görmemişlik biçimine 'durun' demenin zamanı gelmiş ve
geçmektedir bile. Yarın, çok daha geç olacaktır.
Ne diyordu Marx: 'Hacım çok doğru diyon. Bizim hanım geçen gün bu
dergide görmüş. Das Kapital'in telifini bi çantaya gömdük
vallaha.'