Yeni Şafak'ın çekilme gerekçesi
Abone olYeni Şafak Gazetesi, Basın Konseyi'nden ayrılma gerekçesini okurlarına duyurdu. Bu görevi üstlenen Fehmi Koru, çekilme kararına etki eden etmenleri yazdı.
Fehmi Koru, "Yeni Şafak da Basın Konseyi'nden
ayrıldı." yazısında gerekçeleri ortaya koydu.
Gazetenizde haberi sebebi ile birlikte okuyacaksınız. Tebliği biraz
gecikmiş bir karar bu; gecikmenin bir sebebi de benim: başörtü
konulu bir yazısı yüzünden Mehmet Ocaktan olağanüstü ağır para
cezasına çarptırılınca Basın Konseyi'nin tepkisiz kalması dikkat
çekmiş, gazete yönetimi "Çekilelim" kararına varmıştı. "Ağır
davranan bir kuruluş, biraz daha zaman tanıyalım" teklifim üzerine
ayrılma kararı beklemeye alındı.
Ülkemizin öndegelen medya kuruluşları Basın Konseyi'ni terk etmeye
başlayınca, Yeni Şafak olarak alınan 'çekilme' kararının tebliğini
daha fazla bekletmek anlamsızlaştı. Sabah ve Akşam grupları, Dünden
Bugüne Tercüman gazetesi de Basın Konseyi'nde yer almıyorlar
artık... Konsey, fiilî olarak, Doğan Medya Grubu'nun bir yan
kuruluşu durumuna geliyor.
Aslına bakılırsa, Basın Konseyi, başka ülkelerde de örneği bulunan
doğru bir girişim. Meslek içi özdenetimi sağlayacak, okurla
gazetecilerin birarada denetim mekanizması teşkil edecekleri bir
kuruluşa ihtiyaç var. Ancak, doğuşunda, darbeci dönemin
hassasiyetlerini taşıdığı izlenimini vermişti Basın Konseyi; dahası
hiçbir zaman 'özgür' ve 'bağımsız' bir zihniyeti bütünüyle
benimseyemedi. Konsey'in meslekten ve meslekdışı üyeleri arasında
saygın isimler çoktu; ancak o isimlerin genel gidişi fazla
etkileyebildikleri söylenemez.
Bunun en önemli sebebi, kurucu başkanın yirmi yıla yakın bir
süredir yönetimi elinde tutmasıdır. Medyanın en ciddi şikâyeti,
kendilerini 'vazgeçilmez' sayan kişilerin hemen her kesimde ipleri
elinden bırakmaya yanaşmamasıdır; oysa Basın Konseyi kurulduğu
günden beri hep aynı başkan tarafından yönetiliyor. Sadece o değil,
yönetimde ağırlığı bulunan pek çok isim de yıllardan beri
görevlerini sürdürüyor. 'Profesyonel' bir görev olmaması yanlışlığı
hafifletmiyor.
Ülkemiz yayın hayatında Doğan Medya Grubu'nun ezici bir ağırlığı
var; ancak o ağırlık Basın Konseyi'ne yansımamalıydı. Tersine, o
ağırlığın zorlayacağı yanlışlıkları gidermenin yolu olarak da,
Basın Konseyi, tarafsız ve bağımsız bir yapıya kavuşturulmalıydı.
Başlangıçta bu alanda gösterilen çabalar daha sonra ihmale uğradı.
Konseyin verdiği kararların 'yanlı' bulunması o ihmalle yakından
ilişkili.
Konseyden çekilen medya kuruluşlarının sabrı şimdi taşmış olabilir,
ama gidişten duyulan memnuniyetsizlik yeni değil. Tepkilere karşı
umursamaz bir tavır sergilemekten çekinilmedi. Başlarda, yalnızca
'yargı yoluna başvurma hakkından vazgeçenlerin' şikâyetlerini ele
alıyordu Basın Konseyi ve bu bakımdan verdiği cezaların dikkate
alınması gereken bir anlamı oluyordu: Yakın zamanlarda bu şart
aranmaksızın şikâyetleri görüşmesi, kararlarının açılan dâvâlarda
mahkemelerce 'bilirkişi raporu' olarak değerlendirilmesine yol
açtı. Dünyadaki örneklerinden farklılaştıran bu uygulama, Basın
Konseyi'nin yanlış kullanılmasına da kapı araladı.
Yeni Şafak'ın bir yazarının mahkum edildiği 133 milyar liralık
dâvâya Basın Konseyi'nin hiç ses çıkartmaması dikkat çekici.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın açtığı dâvâlarda 5 milyar liraya mahkum
edilen karikatür için bizim de destek çıktığımız tepkisi kayıtlarda
Basın Konseyi'nin; muhatabı hükümet olmadığı için mi, yoksa
Yargıtay üyeleri olduğu için mi bilmiyoruz, Konseyin Yüksek Kurulu
üyesi sıfatını da taşıyan Mehmet Ocaktan'ın mahkumiyetinde sessiz
kalabildi. Türk Ceza Kanunu'nda cezaların artırılmasına tepki
verilen bir ortamda bu mahkumiyete de rahatlıkla tepki
verebilecekken hem de...
Doğru çalışsa medya dünyamıza standart getirebilecek bir kurumun,
yanlış yönlendirilmesi sebebiyle meslek kuruluşları tarafından
terki uyarıdan öte bir anlam taşıyor. Medyamızın ihtiyacı olan,
konumunu kötüye kullanmayacak bir yönetim anlayışıyla, gerektiğinde
maaşını ödeyenlere de karşı çıkabilecek cesarette, gerçekten
tarafsız ve gerçekten bağımsız bir denetleme mekanizmasıdır.
YAZI:Fehmi KORU
YENİ ŞAFAK