Yeni Şafak yazarından şaşırtan eleştiri!
Abone olYenişafak gazetesi yazarından Başkanlık sistemine itiraz geldi. Yazar bunun Anayasa ihlali olacağını söyledi
Yeni Şafak si yazarı Ali Bayramoğlu, bugün köşesinde Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması takdirde başkanlık sisteminin hayata geçeceği iddialarını eleştirdi.
Bayramoğlu, Anayasa değişikliği yapılmadan Cumhurbaşkanı'nın fiili olarak icrayı yönetmeye kalkmasının 'Anayasa ihlali' olduğunu söyledi.
"İcraatın başının hangi makam olacağını belirleyen 'siyasi iradenin arzusu' değil, 'Anayasa'nın hükümleri'dir." diyen Bayramoğlu, "Böyle bir durum anayasal krizler ve devlet krizlerine kapı açar" dedi.
İşte o yazı...
BU KOŞULLARDA BU MÜMKÜN DEĞİL
Önümüzdeki en önemli siyasi aşama cumhurbaşkanlığı seçimleri, buna şüphe yok.
Seçimleri AK Parti adayının kazanması da neredeyse muhakkak.
Bu adayın Tayyip Erdoğan olması ihtimali de yüksek.
Bu tablonun gerçekleşmesi halinde, önümüzdeki dönem muhtemelen 'rejim tartışmaları ve soruları'yla açılacaktır.
AK Parti Grup Başkan Vekili Canikli'nin şu sözleri tartışma ve sorun istikametini şimdiden tarif ediyor: 'Fiili olarak icraatın başı bundan sonra Başbakanlar olmayacak, Cumhurbaşkanları olacak...'
Peki mevcut koşullarda bu mümkün mü?
Açık ve kesin bir şekilde: 'Hayır'...
İCRAATIN BAŞININ HANGİ MAKAM OLACAĞINI ANAYASA BELİRLER
İcraatın başının hangi makam olacağını belirleyen 'siyasi iradenin arzusu' değil, 'Anayasa'nın hükümleri'dir. Ve 1982 Anayasası'na göre icra açısından yetkili olan ve yetkilerinden dolayı sorumluluk taşıyan açık bir şekilde Başbakan'dır. Cumhurbaşkanı karar ve tasarruflarından dolayı siyasi sorumluk taşımaz ve yetkileri arasında hiç bir şekilde icrai yön ve unsur bulunmaz..
ANAYASA'NIN FİİLEN ESNETİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından yüzde 50'nin üzerinde oyla seçilecek olması, şüphe yok onun siyasi meşruiyetini ve ağırlığını arttıracaktır. Ancak yasal tablo değişmeyecektir. Anayasa'nın fiilen esnetilmesi ise mümkün değildir.
Canikli'nin işaret ettiği hususun, yani 'fiili olarak icraatın başı bundan sonra Başbakanlar olmayacak, Cumhurbaşkanları olacak' arzusunun gerçekleşmesi için ülkenin 'ana siyasi sözleşmesi'nin, yani Anayasa'nın değiştirilmesi gerekir.
'ANAYASA İHLALİ OLUR'
Nitelikli çoğunluk gerektiren bu tür bir Anayasa değişikliği mevcut koşullarda ve kısa vadede imkansız görünmektedir.
Buna rağmen, yani Anayasa değişikliği yapılmadan Cumhurbaşkanı'nın fiili olarak icrayı yönetmeye kalkması 'Anayasa ihlali' demektir.
Bunun tevili, yorumu yoktur. Esnetilmesi mümkün değildir.
Böyle bir durum anayasal krizler ve devlet krizlerine kapı açar.
Seçim kazanan her aktörün seçimin meşruiyetine dayanarak yasaları, Anayasa'yı istediği gibi yorumlaması, şekillendimesi, bükmesi anlamına gelir ki, bunun tanımını demokrasi sınırları içinde bulmak mümkün değildir.
Bu satırları yazmanın nedeni duyduğum endişedir.
Sadece Canikli değil, pek çok diğer AK Partili siyasinin ima ve ifadeleri bu istikamettedir. Basında pek çok yorumcu alınacak yüksek oyu, (cumhurbaşkanının yüzde 51'le, iktidar partisinden daha yüksek bir oyla seçilecek olmasını) fiili yarı başkanlık sistemine geçiş için yeterli bir gerekçe olarak tanımlıyor.
DEVLET KRİZİ YAŞANABİLİR
Türkiye 2007'den bu yana devlet krizi yaşamıyor. Buna karşın pek çok siyasi kriz ve toplum-siyaset gerginliği yaşandı. Bu kriz ve gerginlikler, siyasi hayata ilişkin oldu. Özgürlük, hak, adalet gibi temel meselelerde altüst oluşlar yaratsa da, devlet dokusuna değse de, sistem tarafından taşınabilir ve çözülebilir nitelikteydiler.
Devlet krizleri seçmenin hakemliği, kutuplaşma, siyasi karşılaşmalarla çözülemez.
Bu krizler ağır ve tehlikelidir.
Umarız ülke treni bu iskamette ilerlemez.
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa anayasal sınırlar içinde hareket etmeli, arzu ettiği geçişe doğru anayasal değişiklik için kolları sıvamalıdır.
Anayasal değişiklik mevcut parlamentoda ancak uzlaşmayla sağlanır. Kürtlerle uzlaşmanın önü her zaman açıktır. Diğer muhalefet partileriyle anlaşmanın koşulu ise siyasi alana gözden geçirilmiş demokratik bir anayasal çerçeve sunmaktır.
İkinci yol AK Parti 2015'i bekleyecek ve seçimlerde anayasal çoğunluk peşinde koşacaktır.
Dar ve daraltılmış bölge sistemi önerilerinin arkasındaki temel saik de budur. 2015'te AK Parti'nin istediği hedefe ulaşabilmesi için teknik düzenlemeler muhtemelen yetmeyecektir. Siyasi iktidarın yapması gereken oy oranını arttırmak için önündeki ve içindeki kimi anti demokratik unsurları bertaraf etmektir.
Her zaman olduğu gibi AK Parti'nin ve Türkiye'nin önünde iki yol var.
Biri otoriter ve krizli yeni kıskaca işaret ediyor...
Diğeri demokratik bir sıçramaya...