Yeni Şafak yazarı Bayramoğlu'ndan AK Parti'ye 2. eleştiri
Abone olYeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Erdoğan'ı eleştirdiği dünkü söyleşisine gelen eleştiriler için "İktidara yakın bazı yayınlar, liderlerin şahsi gazetesi görüntüsünde" diye yazdı.
Marketing Türkiye dergisine verdiği "Recep Tayyip
Erdoğan'ın Gezi’deki tavrı beni AKP’nin dışına itti" açıklaması ile
bomba etkisi yaratan Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, kendisine
yöneltilen sert eleştiriler için bugün Yeni Şafak'ta yayınlanan
köşe yazısında cevap verdi.
Bayramoğlu,"Fikri çerçeveden uzak, iktidarı koruma amacı üstlenmiş
kişiler iktidara yakın bazı gazete ve televizyonlar AK Parti'nin
bülteni, hatta liderlerin şahsi gündem gazetesi görüntüsünü
taşıyor" diye cevap verdiği eleştiriler için, "Bu, hem ülke hem AK
Parti için görülmesi ve giderilmesi gereken devasa bir sorundur…"
ifadesini kullandı.
SÖYLEDİKLERİ ÇARPITILDI MI?
"Marketing Türkiye dergisine verdiğim bir söyleşiden, önce bizzat
bu derginin sitesi, sonra diğer siteler tarafından seçilen
ifadeler, öne çıkarılan fikir ve uslüp bana dair bir melodiyi
yansıtmıyordu. " diyerek söylediklerinin kasti olarak da
farklı yansıtıldığını ima eden Bayramoğlu, "Bu söyleşinin büyük bir
kısmında AK Parti'ye ilişkin yukarıda özetlediğim, bu köşede
sayısız kere ifade ettiğim tavrımı tekrarlamıştım oysa. MİT
manşetiyle ilgili söylediklerimin benzerini, hatta fazlasını bir
çok televizyon programında ifade etmek yanında, Yeni Şafak'taki
“Suç Duyurusu” başlıklı yazıda dile getirmiştim." diyerek kendini
savundu.
O SÖYLEŞİDE NE DEMİŞTİ?
Bayramoğlu, Marketing Türkiye Dergisi’nden Ferruh Altun’a yaptığı
açıklamada, MİT tırları haberleriyle ilgili Cumhuriyet
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın doğru davrandığını ve
yayınlamamanın ahlaksızlık olacağını söylemişti. Bayramoğlu, “MİT
tırlarının görüntüleri bana gelseydi ve yayın yönetmeni olsaydım
yayınlardım. Eğer böyle bir haberin doğruluğundan eminseniz onu
yayınlamamak ahlaksızlık olur” demişti.
İşte Bayramoğlu'nun o yazısından çarpıcı
satırlar:
Seçimlerin toplumda biriken gerginliği bir ölçüde azalttığı önemli
bir varsayım. Son 13 yıldaki diğer sonuçlardan radikal bir fark
taşıyan seçim tablosu siyasi aktörlerin şapkayı masaya koyması,
toplum ve siyaset ilişkilerinin geleceğini değerlendirmesi
bakımından bir kilometre taşı oluşturdu. Buna doğal bir törpülenme
evresi de diyebiliriz.
Ancak gerginliğin izleri ve keskin inançlılar arasındaki mücadele hala sürüyor. Bunu, “kestirme algı”, “kişilik katli” ve “araçsallaştırma” gibi mücadele araçları üzerinden anlayabiliyoruz.
Örneği kendimden vereyim. AK Parti iktidarının ilk gününden bu yana
bu iktidarın dönüşüm projesini, politikalarının anlamlı ve önemli
bulduğum her noktasını savundum. Buna karşın yanlış gördüğüm her
noktasını da eleştirdim. Destek ve eleştirinin iç içe geçtiği
olduğu anlar oldu. 17-25 Aralık darbesi yolsuzluk hadisesini,
yolsuzluk meselesi darbe fiilini benim gözümde ortadan kaldırmadı,
örneğin.
Bunları bu köşede, televizyon programlarında, söyleşilerde
yaptım.
2013 sonrası Gezi olayları, iktidardaki şahsileşme eğilimi, cemaate yönelik tedbirlerle gelen otoriter dalga, iktidar çevrelerinin tek faktörlü üst akıl mantığı karşısında eleştiri dozum arttı, zaman zaman sert bir dil kullandım. Ancak bugün hala, AK Parti'nin en önemli taşıyıcı olduğunu, kimi sivriliklerini törpülerse ülkeye fayda sağlacak asli siyasi aktör olduğunu düşünüyor ve söylüyorum.
"OTORİTERLEŞMENİN GÖSTERGESİ..."
Ne ilginçtir, keskin inançlılar dünyasında ana ekseni, “destek”
değil “eleştiriler” oluşturur. Ya mutlak eleştiri, hatta sövgü ya
“hiç” eleştiri, hatta övgü beklentisinin kriter haline gelmesi
zihniyet otoriterleşmesinin bir göstergesidir.
Nitekim AK Parti'ye yönelik her eleştirim (pek çok başka kişiye yapıldığı gibi) bunları sanki ilk kez ifade ediyormuşum, arzulanan ya da korkulan bir kopuş yaşıyormuşum muamelesi görerek araçsallaştırıldı, siyasi kavgalarda kullanıldı. Bu yapılırken (yine başka pek çok kişinin başına geldiği gibi) sosyal medyadaki “cımbızla-abart-kopyala-yapıştır” yönteminin de katkısıyla, tek cümleye sıkıştırılan kestirme bir algı üzerinden, tek fikirlik keyfi spotlarla yazı ve analizlerin melodisi bozuldu, armonisi tahrif edildi ve indirgemeci bir okumaya tabi kılındı.
DERGİYİ DE ELEŞTİRDİ
Buna dün bir kez daha tanık oldum.
Marketing Türkiye dergisine verdiğim bir söyleşiden, önce bizzat bu derginin sitesi, sonra diğer siteler tarafından seçilen ifadeler, öne çıkarılan fikir ve uslüp bana dair bir melodiyi yansıtmıyordu.
Muhalifler, cemaatçiler, fanatik taraftarlar bu melodiden hareketle sosyal medyada kestirme algı üzerinden kopuş, dönüş, ihanet gibi tabirlerle bir rüzgar estirdiler.
Bu söyleşinin büyük bir kısmında AK Parti'ye ilişkin yukarıda özetlediğim, bu köşede sayısız kere ifade ettiğim tavrımı tekrarlamıştım oysa. MİT manşetiyle ilgili söylediklerimin benzerini, hatta fazlasını bir çok televizyon programında ifade etmek yanında, Yeni Şafak'taki “Suç Duyurusu” başlıklı yazıda dile getirmiştim.
"KABUL ETMELİYİM Kİ YENİ BİR HUSUS VAR..."
Marketing Türkiye'deki söyleşide kabul etmeliyim ki yeni bir husus
var. Basın üzerine, doğrusu siyasi iktidara yakın duran bir basın
alanı üzerine, bu alanın basın sektörüne yaptığı etkiler üzerine
bir husus bu.
Ülkedeki son bir kaç yılın iç savaş ruh halinin en somut yansıması basın üzerine oldu. İktidar kavgaları, darbe endişeleri, komplocu açıklama eğilimleri özellikle AK Parti'ye yakın gazete ve televizyonların pek çoğunu keskin muhalefetinki gibi tektipleştirdi. Dışa dönük savunma ve mücadele öne çıkarılırken içe dönük eleştiriler yok denecek kadar sınırlandı.
Bu, basında kalite, özgürlük fikri, için doğru ve demokratik olmayan bir modeldir.
"LİDERLERİN ŞAHSİ GÜNDEM GAZETESİ..."
Ayrıca onu üreten yapıya da zarar verir. Nitekim bugün basında
iktidara yönelik bir uyarı sisteminin olmaması, siyasetçinin
istemediği soruların sorulmadığı bir yapının egemenliği AK Parti'ye
de zarar veriyor. AK Parti'ye eleştiride sınırlama ve merkezi bir
kontrol sistemi bu siyasi partinin bağışıklık sistemini
zayıflatıyor. Uyarı sistemini yok eden bir siyasi parti kendi
sonunu da hazırlar. Sadece organik aydınlar ve yazarlar ise
faydadan çok zarar getirir. Nitekim bugün hedefe atış yapan, fikri
çerçeveden uzak, iktidarı koruma amacı üstlenmiş kişiler iktidara
yakın bazı gazete ve televizyonlarda öne çıkıyor. Böyle olunca bu
yayınlar AK Parti'nin bülteni, hatta liderlerin şahsi gündem
gazetesi görüntüsünü taşıyor.
Bu, hem ülke hem AK Parti için görülmesi ve giderilmesi gereken devasa bir sorundur…
Fırtına koparan söyleşinin serancamı budur…