Yeni Şafak hurafe filmlerden bıktı
Abone olYeni Şafak Gazetesi manşetine TV programlarını taşıdı. Televizyonların kırk yıldır aynı filleri ekrana getirmesini eleştiren gazete zihinlerin kirlendiğini savundu
Ramazan'da TV'lerin vazgeçilmezleri haline gelen dini içerikli
programlardaki kalitesizlik tepki topluyor. Yıllar öncesinin
imkanlarıyla estetik ve dini duyarlılıktan yoksun olarak çekilen
"dini filmler!" izleyiciyi kaçırtıyor
Bir yanda sakallarının yapıştırma olduğu her halinden belli bir
adam söylemesini bile beceremeyerek Kelime-i Şehadet getiriyor.
Diğer yanda Peygamber Efendimiz'in sevgili ashabını canlandıran bir
başka oyuncu, garip kıyafetlerle ekranda boy gösteriyor. Her yıl
Ramazan ayı gelince "dini reyting" telaşına düşen TV'ler,
birbirinden kalitesiz filmler ve programlarla, hem Müslümanları hem
İslam'ı hafife alıyor. Televizyon kanalları Ramazan'da gerek
sahurda gerekse iftar saatinde yayınladıkları programların
içeriğini, manevi atmosferin çok dışında oluştururken, bu
programlar öncesinde ya da sonrasında gösterilen dini filmler ise
ya bayatlığıyla ya da kalitesizliğiyle dikkat çekiyor.
Çağrı'nın belki bininci tekrarı oynuyor
Ramazan aylarının vazgeçilmez filmlerinden birisi ünlü yönetmen
Mustafa Akad tarafından 1976'da İngiltere-Lübnan işbirliğiyle
çekilen Çağrı filmi. Anthony Quinn'in ilk Müslümanlardan Hz.
Hamza'yı canlandırdığı film, her Ramazan ayında en az bir kez
mutlaka gösteriliyor. Çağrı, kalitesi nedeniyle yüzlerce kez
gösterilse de izleyici tarafından yine de takip ediliyor. Fakat
Çağrı'yı taklit etmek amacıyla "İslamiyet'in Doğuşu" gibi farklı
isimlerle çekilen birçok film ise kalitesizliği yüzünden tepki
görüyor. Son yıllarda çekilen Ashab-ı Kehf gibi filmler de sürekli
tekrar edilen yapımlar arasında. Çağrı'nın taklitleri ve Yunus
Emre, Hacı Bektaşı Veli ya da kadın evliyalar gibi Allah dostlarını
tanıtmak için çekilen filmlerdeki takma sakallar, uyduruk kılıçlar,
garip kostümler ise izleyiciden olumsuz tepki alıyor. Yine bu
filmlerdeki İslami terimlerin yanlış telaffuzları da izleyiciye "Ya
kaliteli film yapın ya da hiç yapmayın" dedirtiyor.
Veysel Karani gibi dini içerikli bazı filmlerin senaryosunu yazan
senarist Ömer Lütfi Mete, dini film adı altında yapılan
çalışmaların savunulacak yanı olmadığını söyledi. "Aşksız yapılan
her iş, seremoniden ibarettir" diyen Mete, sadece din istismarından
ibaret olarak ve aşksız yapıldığı sürece, Mekke'den sabah namazını
ya da teravihi canlı yayınlamakla uyduruk dini filmler yayınlamak
arasında bir fark görmediğini söyledi. İçeriğin kalitesizleşmesinin
altına mevlid yayını yapmayı, dini program yayınlamak olarak
görmenin yattığını belirten Mete, Batı'da kilisenin kontrolü
altında yayın yapan TV'lere bakılarak, oradaki kalitenin örnek
alınması gerektiğini belirtti. Mete şöyle konuştu: "Dini film adı
altında gösterilen filmlerdeki dramatürjiyi gören bir çocuk
İslamiyat bu mudur diye soracaktır."
Mete, yıllar önce çekilen ve en kaliteli yapımlar arasında olan
"Çağrı" filmi gibi çalışmaların neden üretilemediği sorusuna da
"Muhafazakar kesim, kaliteli çalışmalar yapıldığında sinemaya
giderek desteklemelidir. Marifet iltifata tabidir. Bir zamanlar
yaptığımız kaliteli İslami içerikli bir diziyi kimse izlemedi ama
insanlar Kaynana programlarını kaçırmıyor" diye cevap verdi.
40 film yerine tek film yapılmalıydı
Mete, bir televizyon kanalı tarafından Allah dostlarını sevdirmek
amacıyla bir dizi film çekildiğini ve bu filmlerde çok düşük
bütçelerle ucuz kostümler ve makyaj çalışmaları uygulandığını da
hatırlatarak, "Bir yığın kalitesiz yapım yerine bir tane iyi film
yapılması yeterdi" diye konuştu.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Beyza Bilgin de bugün çocukların bile internet kullandığı bir
zaman diliminde, televizyon kanallarında gösterilen ve yıllar
öncesinin imkanlarıyla çekilmiş filmlerin çok komik kaldığını
söyledi.
Bu tüm filmler gösterilirken İslamı ve onun değerlerini anlatması
nedeniyle çok daha dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen
Prof. Dr.
Beyza Bilgin, "İslam'ın günümüz şartlarında nasıl yaşandığını
anlatan filmlere ihtiyaç var" diye konuştu.
Diyanet: Zihinleri kirletiyor
Diyanet İşleri Başkanlığı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Görmez
de sanat dünyasının din temalı filmlerde dikkatli davranmadığını
dile getirdi. Hem yeni ve kaliteli filmler üretilmediğinin hem de
toplumun taleplerine karşılık verilmediğinin altını çizen Görmez,
"Maalesef bu filmlerin hiç birisi hem konu hem de tema bakımından
yeterli değil" dedi. İslamın imajının bu filmlerle
bağdaştırılmasının nasıl bir sonuç doğurduğuna ilişkin sorumuzu da
cevaplandıran Görmez, "Bu tür filmlerin, programların, müslüman
gençlerin, müslüman gelecek nesillerin zihninde nasıl bir iz
bıraktığı beni daha çok ilgilendiriyor. Bu boyutu üzerinde durmak
lazım. Ülkemiz içerisinde gelecek kuşakların hafızasında din ile
ilgili güzel izlenimler kalmıyor" dedi. Görmez, bir film çekilirken
ya da bir program hazırlanırken ses-ışık gibi konularda uzmanlar
bulundurulurken, dini bir konuyu işlerken ise Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi kurumlara herhangi bir şey danışılmadığının altını
çizdi.
Haber: RECEP YETER
Kaynak: