'Yeni para'nın girişiyle Harlem'in bozulan çehresi
Abone olNew York'un Harlem mahallesi 'Siyah Amerika'nın başkenti' olarak bilinir.1970'lerde suç ve uyuşturu olgusuyla birlikte anılan Harlem, artık değişiyor. Ama yerlisi, şikayetçi bu değişimden. Reggie Nadelson'ın izlenimleri.
Norman Skinner 80'lerinde bir adam.
Harlem'in Sugal Hill mahallesinde, Edgecombe Bulvarı 409 numarada oturuyor. Bir tarihçi o.
155. Sokak'ın 409 numaralı binası, o büyük tarihi binalardan
biri. Dairelerde yedişer yatak odası var ve hizmetçi odaları...
Yerler parke, tavanlarda avizeler görülüyor. Bina Jackie Robinson
Parkını ve tüm kenti görüyor.
Bazı binalar köhneleşmiş ama hepsi de Sugar Hill'in o eski, muhteşem günlerini anımsatıyor. Mahallenin adı Sugar Hill, zira zamanında buraları 'tatlı ve pahalı' yerlermiş.
Afrika kökenli ünlü reformcu aydın WEB DuBois burada yaşamış.
GershwinRhapsody in Blue'yu buradaki bir kuyruklu piyanoda çalmış.
Büyük insan hakları savunucusu Walter White'ın yaşadığı apartmana o zamanlar "Siyah Amerika'nın Beyaz Saray'ı" denirmiş.
Yolun ilerisinde, 555 numarada Count Basie, Lena Horne, Joe Louis, Paul Robeson oturuyormuş. Daha aşağıdaysa Billie Holliday...
Yakışıklı, hoş bir adam Norman Skinner. Ve harika bir öykücü. Hayatı boyunca Harlem'de yaşamış. Harry Belafonte ve Sidney Poitier ile sokakta süpürge sopasıyla beyzbol oynarmış, Sugar Ray Robinson ile de basketbol...
1950'lerde Harlem'in nasıl olduğunu anlatıyor Norman Skinner. O zamanlar Harvard İşletme Fakültesi'nin tek siyah mezunu olmasına rağmen, hiçbir yerde iş bulamamış.
'Siyah Amerika'nın başkenti
"Harlem, Siyah Amerika'dır. Ve Siyah Amerika da, farklı bir ülkedir." diyor.
Sugar Hill, Harlem'in ufak bir kısmı aslında. Harlem, Manhattan'ın üst kısımlarında büyük bir bölge. "Depresyon" dönemi ardından büyük kısmı, hızla yokuş aşağı gitmişti. 1970'lere gelindiğinde Harlem, yoksulluk, suç ve uyuşturucu kavramlarıyla birlikte anılmaya başlanmıştı.
Ama sonraları, gözlerini emlâk potansiyeline diken müteahhitler yavaş yavaş Harlem'e dönmeye başladı.
1990'ların başlarıydı; "İkinci Harlem Rönesansı" yaşanıyordu.
Bir zamanlar esrar ve eroinin merkezi, her türlü suç işlenen yer olarak bilinen 8. Bulvar'da şimdi Melba gibi cafeler göze çarpıyor. Melba'daki brunch'larda, eski cazcıların bütün bir gece çaldıktan sonra şafak vakti yedikleri kahvaltıyı andıran romlu punch ve kızarmış tavuğun yanında eggnog'lu waffle bulabilirsiniz.
Tam anlamıyla bir marka olan yepyeni Livemor apartmanlarında, çoğu beyaz olan genç çiftler, milyon dolarlık eski daireleri kapışıyor.
Yörede yaşayan orta gelirli insanlar, yeni zenginlerce buralardan atılacakları kaygısını yaşıyor.
'Bizi evlerimizden atacaklar'
Onyıllardır karısı Odessa ile birlikte, Edgecombe Bulvarı 409 numarada yaşayan Norman Skinner, "bütün o 'hedge fon tipleri'nin, siyah veya beyaz müteahhitlerin mahalleyi yaşanmaz hale getireceklerinden" kaygılı.
New York Times gazetesinde yayımlanan bir emlâkçı ilanında, Norman Skinner'ın yaşadığı apartman, "son derece güzel bir şekilde onarılmış, tarihi, büyük yemek odasına ve 6 büyük odaya sahip bir bina" diye tanıtılıyor. İlanda, "Ev hayvanına izin verilmiyor." deniyor. Ben, Norman Skinner'ın o çok sevdiği köpeğine ne olacak diye merak ediyorum...
Skinner, komşuları konusunda da kaygılı. Çok uzun yıllardır bu binada yaşamış olan ve şimdi 90'lı yaşlarında olan bu insanlar, yükselen fiyatların tehdidi altında.
"Kiraları on kat artırmak istiyorlar. Bizim buradan taşınmamızı ve bu daireleri yeniden satmayı istiyorlar." diyor Norman Skinner.
Ama dalaşmaya girmekten çekinmeyen bir adam olan Skinner, "Onlarla mücadele etmem şart!" diyor.
Ve sonra beni 409 numaralı apartmanın çatısına çıkarıyor.
"Buradan ayın doğuşunu seyredebilirsiniz. Her yönden şehrin tümünü görebilirsiniz. Ve akşam saatlerinde burası New York'un kalbi gibidir. Kalbi ve ruhu..." diyor.