Yeni çıkan kitaplar
Abone olKitap dünyasında küçük bir gezinti, işte raflarda gözümüze çarpanlar
İnsan Ruhsallığı ve Tanrıya Dair İpuçları
Matthew Alper - Kalemus Yayınları - 400 sayfa
“Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez.” -SOCRATES
Matthew Alper, “the God Part of the Brain –a Personal Journey”
isimli bestseller kitabıyla, sizi insan spritüelliği ve Tanrı
inancı üzerine derin ve düşündürücü bir yolculuğa çıkarıyor.
Evreni Tanrı yaratmamış olabilir mi? Böylesi kusursuz bir düzen,
bir Yaratıcı olmaksızın da var olabilir miydi?
Dünya Tanrı’nın bir eseri olmayabilir mi? Yoksa böylesi muazzam bir yaşam alanı ancak Tanrı’yla mı mümkün?
Yaşam bir kaza veya tesadüfler sonucu başlamış olabilir mi?
Yoksa Tanrı’nın kurgusu olmadan hiçbir şey mümkün değil mi?
Dünya ve yaşamı insanoğlu da yaratabilir mi? Miller deneyi bunun bir kanıtı mı, yoksa bu deney bir aldatmaca mı?
Darwin bir şarlatan mı, Freud nereye kadar haklı?
İnsanlık ve dinler tarihinden bu yana, her şeyiyle ‘İnsan’ ve onun ‘Tanrı ihtiyacı’nın, gerek bilimsel gerekse felsefi tarafıyla büyük bir araştırması olan “Tanrı Yolculuğu”, tüm bildiklerinizi, tüm inandıklarınızı, tüm ruhsallığınızı, tekrar ele almanıza yol açacak.
Bu yolculuk sizi bekliyor.
“Ben sadece Tanrı’nın ne düşündüğünü bilmek istiyorum. Gerisi
tamamen detay.”
-ALBERT EINSTEIN
Puna Pamir, Goa Yayınları , 2008 296 sayfa.
Puna Pamir’in ikinci kitabı olan Benim İnsanlarım okurları ile
buluştu. Yazarın çocukluk yıllarının geçtiği, bugün için değişmiş
ve unutulmuş Ankara semtlerinde başlayan anı öyküleri, günümüzün
İstanbul’una ve yazarın kendi dünyasındaki yolculuklara doğru
uzanıyor. Yazarın öykülerinin kaynağı gerçek hayat. Öyküleri olduğu
gibi değil, edebi ve estetik kaygılarla yazıldığını görüyoruz.
İnsanın geçmişini ve yaşadığı yerleri unutmaması güzel bir duygu.
Kitabın genelindeki nostaljik öğeler, yazarın gözlem gücü, insan
psikolojisinin derinliklerine inme yeteneği, anlatımındaki duygu ve
düşünsel derinliğinin yanı sıra öykülerde kahramanların tutkuları,
saplantıları, sevgileri, sırları ve özlemleri bizimle
paylaşılıyor.
Nostaljik Ankara ortamında başlayan ilk anı öyküde, yakınları
tarafından aldatılacağı korkusunu yaşamı boyunca duyan ama sonra bu
korkularına doğru seçimler yaparak kaderini oluşturan Ferhan
teyzeyi tanıyoruz. Yazarın, yine çocukluk yıllarında Ankara’daki
bir komşusu olan Nelli ablanın, kişiliği gereği yaptığı seçimlerle,
sıra dışı bir hayattan nasıl sıra dışı bir sona ulaştığını okurken
öykünün geçtiği yıllardaki Ankara’nın pek çok unutulmuş özelliği
bize hatırlatılıyor.
Bir sonraki anı öykü yine Ankara’da, yazarın genç kızlık yıllarında
gözlemlediği, evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı kendine tutku haline
getirmiş bir komşusunun sır dolu öyküsü. Yazarın üniversite
yıllarına denk gelen bir diğer öykü ise Vücut Şampiyonu adını
taşıyor.
Yetmişli yılların başında başlayan anı öyküde ise yazar, büyük
değişimler için çabalayan Sibel’in, uğraşlarının ardındaki
psikolojik nedenleri bize sunuyor. Bundan sonraki öyküler artık
İstanbul’da geçiyor. Öykünün geçtiği tarihteki İstanbul
özelliklerinin de vurgulandığı ilk öyküde evde çalışan bir
yardımcının hayatını okuyoruz. Artık seksenli yıllara gelinmiştir.
Türkiye değişimlerin içindedir, İstanbul’da yüksek sosyete
oluşmuştur. Bir fabrikatörün eşi olan ve ebedi gençliği arayan
Nimet hanımın yaşamöyküsünde, onun tutkularını öğreniyoruz.
Yazar, sonra seksenli yılların sonunda tanıdığı Ubeydullah adlı
Kürt kökenli bir işçinin öyküsünü anlatırken, bir önceki öyküdeki
varsıllığı ve bu öyküdeki yoksulluğu peş peşe yazarak Türkiye’deki
sosyal yapının çelişkilerini hatırlatıyor. Kitabın son bölümü ise,
yazarın kendi hayatından çekip çıkarttığı, çarpıcı ve duygu yüklü
iki öyküden oluşuyor.
Sayım Çınar
78 Kuşağı’nın otuz yıllık yol hikâyeleri
Zafer Aydın Versus Yayınları, 2008, 228 Sayfa.
Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi? Zafer Aydın’ın ikinci kitabı...
1978 Kuşağı’nı anlatan çok sayıda roman, öykü, şiir yazıldı. Ancak
o kuşağı ve yaşadıklarını mizahi açıdan ele alan yapıtlar bir elin
parmakları kadar az. Zafer Aydın’ın kitabı sözünü ettiğimiz türden
bir kitap.
Onlar için ‘Kayıp Kuşak’ diyenler de var. Belki de haklılar...
Çünkü onlar kendilerinden önce gelen 68 Kuşağı gibi ‘efsane’ bir
kuşak olamadılar. 78 Kuşağı denilince ilk akla gelen acılar,
işkenceler, hapisler, sürgünler, ölümler oluyor. Bu nedenle de
anlatılanlar, yazılanlar, hatırlananlar hep acı ile yoğrulmuş
hikâyeler olmakta.
Peki, gerçekten o kuşağın yaşamında hep acı mı ağır basıyordu?
Elbette değilÖ Yaşamı dolu dizgin yaşayan, geleceğe umutla bakan,
‘başka bir dünya’ yaratmak için yaşamlarını yok sayan o genç
insanlar onları şimdi dinleyenlere, okuyanlara belki garip gelecek
bir ‘gülümseme’ içindeydiler. Başlarına gelenlere gülümseyerek
bakmayı, kendilerinle dalga geçmeyi becermişlerdi. Onları en güç
anlarda ayakta tutan bu umutlu, bu güleç tavırlarıydı. Direnci,
direnişi bu umut dolu duruşlarıyla bütünleştirdiler. Yoksa nasıl
dayanılırdı onca arkadaşın yanı başında ölümüne, onca işkenceye,
onlarca yıl hapis hayatına...
78 Kuşağı’ndan gelenler zaman içinde yaşadıklarını kaleme aldılar.
Ancak neredeyse bütün yazılanlar doğal olarak acı dolu anıları
anlatıyordu. Anlatılanlar “asık yüzlü, çatık kaşlı” insanların
hikâyeleri olarak okundu, dinlendi. Ama 78 Kuşağı’ndan gelenlerin
anıları sadece acı ve ölüm imgesinden ibaret değildi. Okulda,
mahallede, karakolda, işkencede, mahkemede, cezaevinde başlarına
öyle komik olaylar gelmişti ki... Bazıları nasıl bir ülkede
yaşadığımızı unutanlara, unutmak isteyenlere ibretlik hikâyelerdi.
Bazıları ise yaşadıkları onca şeye karşın nasıl gülebildiklerini
anlatmaktaydı...
Zafer Aydın’ın kısa öyküleri, onların pek de bilinmeyen yönlerini
konu edinmiş. 78 Kuşağı’nın keyifli anlarında birbirlerine
anlattıkları bu öyküler aslında onların yaşam karşısında
takındıkları o baş eğmez, ödün vermez
tavırlarının inanç ve inat kadar mizahi karakterlerinden de
geldiğini bize göstermekte.
Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi? solun resmi tarihini değil,
sözcüğün tam anlamıyla gayri resmi tarihini anlatan bir kitap
olarak 78 Kuşağı’nı konu edinen kitaplar arasında bu özelliğiyle
öne çıkıyor. Zafer Aydın’ın, 78 Kuşağı’nın otuz yıl süren bu zorlu
serüvenine tanıklık ettiği kitap; akıcı üslubu, bir solukta
okunmasının yanı sıra sol tarihimizin belleğinde izler bırakacak
bir belge niteliğinde de...
FEZA KÜRKÇÜOĞLU
Grace I. Kunz, çeviren: H. Neslihan Demiriz ve Ayhan Demiriz, Scala
Yayıncılık, iş dünyası, 572 sayfa
Grace I. Kunz imzalı ‘Perakende Planlama’, hazır giyim
perakendeciliği ve merchandising konusundaki en önemli kaynaklardan
biri. On iki bölümden oluşan kitap, merchandising teorisi,
merchandising planı, ürün serileri geliştirmek ile sunmak ve ayrıca
merchandising kariyer fırsatları gibi konulara odaklanıyor. Her
bölümde örnek vakalarla da desteklenen kitap, hazır giyim
perakendeciliği üzerine yazılmasının yanı sıra, Türkiye’de de son
zamanların gelişen sektörlerinden perakendeciliğe dair önemli bir
teorik kaynak olarak da öne çıkıyor. Kitabın sonuna eklenen
merchandising sözlüğünün de, çalışmayı
yetkin kıldığını belirtelim.
Orhan Pamuk - İletşim Yayınları - 592 sayfa
Masumiyet Müzesi yalnızca aşk konusunu derinlemesine ele almıyor.
Tartışma, birlikte gezme, "flört", nişanlanma, evlilik öncesi
sevişme gibi konulara da cesaretle giriyor. Kız istemeler, nişan
törenleri, ilk buluşmalar, ayrılıklar, evlilikler, ilişkiler ve
aşklar anlatılıyor.
Pamuk'un bu romanı da, önceki kitaplarının çoğu gibi İstanbul'da geçiyor. Özellikle 1975 ile 1984 yılları arasındaki İstanbul'un sokakları, sinemaları, Beyoğlu, Boğaz, kitabın kalbinde. 592 sayfalık romanın 150'ye yakın kahramanının bir kısmı gerçek hayattan alınma, bir kısmı da okuyucunun tanıdığı bazı ünlü kişiler.
Yalnız Aşk değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutuku, aile ve mutluluk hakkındaki düşüncelerinizi de derinden etkileyecek bir roman
Ömer Lütfi Mete, Profil Yayıncılık, roman, 143 sayfa
Ömer Lütfi Mete, ‘İtfaiye Yanıyor’un devamı olan ‘İtfaye Yakıyor’
başlıklı bu kara mizah romanında, “derin devlet” edebiyatıyla alay
ediyor. Orta yaşlarda bir gazetecinin, İtfaiye Genel
Koordinatörlüğü’nün gizli ve özel çalışma toplantısına
çağrılmasıyla başlayan roman, bu kurumun başındaki Tekin Batur’un
“derin” çalışmalarını esprili bir üslupla anlatıyor. Ülke içinde
kutuplaşmanın doruğa ulaştığı bu dönemde, koordinatörlük ülkenin
“gerçek ve gizli” devleti olmaya çalışır. Romanın baş kahramanı
gazeteci, bir yandan demokrasinin hayata geçmesi için mücadele
ederken, bu karmaşa ortamında her şeyi daha da girift hale getiren
“derin” ilişkileri de deşifre etmeye çalışacaktır.
Kemal Ateş, İmge Kitabevi, öykü, 103 sayfa
Kemal Ateş’in, 1995 PEN - Orhan Kemal Başarı Ödülü kazanan ‘Bir
Şarkıyı Dinlerken’ isimli bu kitabı, yazarın usta işi dokuz
öyküsünü bir araya getiriyor. Kemal Ateş, Türkçeyi en iyi kullanan,
duyarlılığı ve gerçekçi sosyolojik-siyasal gözlemleriyle öne çıkan
bir yazar. Elimizdeki kitapta yer alan öyküler de, Ateş’in bu
tarzının en yetkin örneklerinden oluşuyor. Örneğin kitaba adını
veren öykü, Baran isimli çocuğun baba özlemini hikâye ediyor.
Tanınmış bir yazar olan Baran’ın babası Kemal, ülkedeki baskıcı
darbe zihniyeti yüzünden kaçak yaşamak zorunda kalmıştır. Bu
kaçaklık halinin duygusallığa düşmeden, çocuksu duyarlıkla
anlatılması, metni samimi ve gerçekçi kılan başlıca unsur.
Hakan Karaduman, Cinius Yayınları, roman, 320 sayfa
Hakan Karaduman, ilk romanı ‘Zalimdi Zaman’da, ağırlıklı olarak
Anadolu insanının dünyasına eğiliyor. Karaduman’ın bu kurgusu, baş
kahramanları Oğuz ile Seher arasında yaşanan aşk üzerinden
İstanbul’dan Akdeniz’e ve Toroslara kadar uzanıyor. Burada, önemli
bir karakter olarak okurun karşısına çıkacak olan Seher’in annesi
Mahide’nin trajik geçmişi, kurgunun olay örgüsünün gelişmesinde
önemli roller üstlenecektir. Zira kurgu, geçip giden zamanın
insanlar üzerinde yarattığı yitiklik hissini işlerken, en çok da
Mahide’nin sırlarla dolu geçmişinden beslenecektir. Yine, roman
kahramanlarının birbirinden farklı dünyalarda yollarının kesişmesi
de, kurguyu ilginç kılan bir diğer etken.
Sargun A. Tont, Arkadaş Yayınevi, gezi, 151 sayfa
ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Sargun A. Tont, ‘Nereden
Geliyorsun? Kuzeyden’ başlıklı kitabında, bisikletle dolaştığı
farklı şehirleri, bu şehirlere dair gözlemlerini okurla paylaşıyor.
Tont’un gezi yazıları, özellikle Türkiye’de henüz pek gelişmemiş
bisikletli gezi kültürüne dair deneyimler sunmasıyla dikkat
çekiyor. Ayrıca, Tont’un daha
önce yayınlanan ve doğa tarihi ile doğa felsefesine eğilen ‘Sulak
Bir Gezegenden Öyküler’ kitabındaki bakış açısının burada da okuru
beklediğini söylemekte fayda var. Dolayısıyla doğa aşığı Tont’un
kitabı, gezilip görülen yerleri sunmasının yanı sıra, bu yerleri
insan-doğa ilişkisi ve doğa felsefesiyle de çerçeveleyerek
anlatıyor.
H. Rudolph Schaffer, çeviren: Selma Koçak,
Doruk Yayımcılık, psikoloji, 349 sayfa
H. Rudolph Schaffer, çocuk psikolojisine odaklandığı ‘Çocuklar
Hakkında Karar Verme’de, çocukların erken yaşlardaki sosyal
gelişimleri hakkında bilgi veriyor. Ebeveynlerin bu gelişimdeki
rolleri, çocuk ve ebeveyn arasındaki ilk bağların niteliği, ailenin
işlevi, annesinin çalışmasının ve boşanmasının çocuk üzerindeki
etkileri, stres karşısında çocukların hassasiyeti ve erken davranış
problemlerinin uzun dönemdeki anlamı, Schaffer’ın çalışmasında ele
alınan konulardan birkaçı. Kitabını çocuk psikolojisi alanındaki
araştırmalarla da zenginleştiren Schaffer, bu konuda sıkıntı
yaşayan ebeveynlerin, bunu aşmak için neler yapabileceğini
anlatıyor.
İsmail Uyaroğlu, Yapı Kredi Yayınları, şiir, 125 sayfa
İsmail Uyaroğlu’nun son kitabı ‘Kirli Şiirler’, insanı sadece yüce
duygularıyla değil, kötücül,
kara yönüyle işleyen şiirler barındırıyor. ‘Şölen’ isimli şiir
şöyle: “Bir bıçak edin artık kendine / Bırak avutmayı bedenini /
Ucuz zehirlerle, alkol vb. / Balkırken ölümün çelik dikeni // Bir
bıçak... / Kromaj kaplı bir kan lekesi / Parlasın üstünde / Ve
uğuldasın ölümün sesi // Bir bıçak edin... / Önce ucunu dene / İyi
gelirse eğer / Gömersin şehveti etine / Bir bıçak edin artık... /
Bileğine bir şans tanı / Eğlenirsin hem giderayak, ne güzel /
Seyrederken hışırtıyla akan kanı // Bir bıçak edin artık kendine /
Tutarken henüz elin / Bulamazsın sonra yaşlanınca damarı / Kaçar
tadı şölenin”
Adrian Gilbert, çeviren: E. Özlem Gültekin, İnkılap Kitabevi,
mitoloji, 376 sayfa
Maya gizemciliği, şu ana kadar birçok kitabın konusu oldu. Adrian
Gilbert de ‘Çağın Sonu’ başlıklı bu kitabında, Maya medeniyetine
ait kehanetleri anlatıyor. Gilbert ağırlıklı olarak, Maya
takviminde dünyanın sonu olarak belirtilen 21 Aralık 2012 tarihinin
gerçek olup olmadığına kafa yoruyor. Gilbert, Mayalara ait
arkeolojik kazı alanlarını ziyaret ederek, bu iddianın kökenini
araştırıyor. Yazar, araştırmalarının sonuçlarını barındıran bu
kitabında, gökyüzünün daha önceki çağlarda ne tür bir oluşum
sergilediği, söz konusu kıyamet kehanetinin gerçekleşmesi halinde
günümüz dünyasını nelerin beklediği ve böylesi bir durumda neler
yapılabileceğini anlatıyor.
Danielle Steel, çeviren: Leyla Özcengiz, Remzi Kitabevi, roman, 286
sayfa
Danielle Steel ‘Yüreğini Dinle’ isimli bu romanında, karakteri
Carole Barber’in yaşadığı hafıza kaybını hikâye ediyor. Sinema ve
tiyatro oyuncusu Barber, ikinci kocasını kaybettikten sonra roman
yazmaya başlar. Bu esnada tıkandığını ve bunun da ancak geçmişiyle
yüzleşmesi halinde aşılabileceğini fark eden Barber, bir dönem
yaşadığı yaşadığı Paris’e gitmeye karar verir. Fakat Paris’e
varışı, Barber için yeni bir hayatın başlangıcı olacaktır. Zira bu
esnada trafik kazası geçiren Barber, hafızasını kaybeder. Roman,
Barber’ın yakınları ve onu ziyarete gelen bir erkeğin yardımlarıyla
ayakta kalışını ve geçmişinde yaşadığı bir aşkla yeniden
buluşmasını hikâye ediyor.
,
Alyssa Brugman, çeviren: İlker Balkan ve Esma Kaya, Altın Bilek
Yayınları, roman, 190 sayfa
Avusturalyalı yazar Alyssa Brugmann ‘Yalnız Yürümek’ romanında, ana
karakteri Perditta’nın trajik hikâyesini anlatıyor. Başka kadınlara
göre çirkin biri olarak tasvir edilen Perditta’nın, çok sevdiği
Megan’la yaşadıkları kurgunun asıl konusunu oluşturuyor. İlk
başlarda oldukça samimi olan ikili, daha sonra birbirinden soğumaya
başlar. Perditta’nın evlatlık oluşu, çirkinliği nedeniyle toplumdan
dışlanışı ve yaşadığı evdeki huzursuzluklar, bu soğukluğu besleyen
asıl etkenler olur. Perditta günün birinde, en sevdiği dostunun
düşündüğü gibi olmadığını, başından beri yanıldığını fark edecek ve
bundan kurtulmak için trajik bir yol seçecektir.
Charles Darwin, Janet Browne, çeviren: Orhan
Düz, Versus Kitap, anlatı, 161 sayfa
Bilim tarihçisi ve biyografi yazarı Janet Browne bu kitabında,
şimdiye kadar yazılmış en büyük bilimsel kitaplardan olan Charles
Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’nin öyküsünü anlatıyor ve onun
günümüzdeki önemini açıklıyor. Browne, kitabın 1859 yılında
yayınlanmasının ardından tüm dünyayı nasıl şoka uğrattığını,
beraberinde ne tür düşünsel, toplumsal ve dinsel dönüşümler
yarattığını anlatıyor. Browne çalışmasında, kitabın
başlangıç aşamalarını, Darwin’in türlerle ilgili teorisini, kitabın
yayınlanmasını, kitap yayınlandıktan sonraki Viktoryen dönemde
kopan tartışmaları ve nihayet ‘Türlerin Kökeni’nin günümüz
dünyasına nasıl bir miras bıraktığına kafa yoruyor.
söyleşi: Emel Armutçu, İş Kültür Yayınları, söyleşi, 400 sayfa
‘Bir Levanten Şövalye’, küçük yaşlardan beri sinemayla ilgilenen ve
sinemasın işletmecilik, oyunculuk, yapımcılık ve eleştirmenlik gibi
farklı alanlarında çalışan Giovanni Scognamillo ile yapılan uzun
soluklu bir söyleşiden oluşuyor. İtalya’dan göç ederek İstanbul’a
yerleşen Gennaro Scognamillo isimli bir İtalyan’ın torunu olan
Scognamillo bu söyleşisinde, ailesinin İtalya’dan Türkiye’ye göç
edişini, çocukluğunun İstanbul’unu, Levantenliği, iki kültürlü
olmanın beraberinde getirdiği avantajları, sinemanın kendisi için
vazgeçilmez olduğunu, korku edebiyatına olan ilgisinin ilk ne zaman
uyandığını ve yapmak istediklerini anlatıyor.
Vefa Poyraz, Bizim Kitaplar, anı, 284 sayfa
‘Bir Cumhuriyet Valisinin Anıları’, Bitlis, Trabzon, Bursa ve
İstanbul valilikleri yapmış asker kökenli Vefa Poyraz’ın
anılarından oluşuyor. Nevşehir’de dünyaya gelen Poyraz, İstanbul
Maltepe Askeri Lisesi’ni, Harp Okulu’nu, Halıcıoğlu Topçu Okulu’nu
ve nihayet Harp Akademisi’ni bitirmişti. Akademiyi bitirdikten
sonra orduda subaylık yapan Poyraz, daha sonra belediye başkanlığı,
valilik ve 4. Demirel Hükümeti’nde Köy İşleri Bakanlığı gibi
görevler üstlenmişti. Poyraz’ın kitabı, askeri ve siyasî anılarının
yanı sıra, bu zaman aralığında tanık olduğu darbeleri, Deniz
Gezmiş’le yaptığı görüşmeyi ve o dönemin öğrenci olaylarına dair
gözlemlerini okurla paylaşıyor.
Üstün Dökmen, Remzi Kitabevi, psikoloji, 165 sayfa
‘Deniz Kabukları’, bir süredir televizyonda ‘Küçük Şeyler’ isimli
bir program hazırlayan Üstün Dökmen’in söz konusu programda ele
aldığı bazı konuları genişletme-si ve bunlara yeni konular ekleme-
siyle oluşmuş. Dökmen kitabında, insan ilişkileri, iletişim
hataları, yaşama sevinci, çocukla iletişim, eşlerle iletişim,
roller ve kadın-erkek eşitliği gibi birçok konuya değiniyor.
Dökmen, televizyon programında olduğu gibi toplumda belli bir
ağırlığı olan temel sorunları, teknik bilgilere boğmadan,
anlaşı-labilir bir dille ve bazen de örnekle- me yoluna başvurarak
anlatıyor.
İlhan Ürkmez, Sistem Yayıncılık, kişisel gelişim, 155 sayfa
İlhan Ürkmez, iş hayatına insan kaynakları uzmanı olarak başlamış
ve halen insan kaynakları direktörü olarak çalışmaya devam ediyor.
Ürkmez’in on beş yıllık iş deneyimi ile seminer çalışmalarına
dayanan ‘Liderin Başarı Anahtarları’ ise lider ve yöneticilik
konularında sahip olduğu bilgi ve tecrübeleri barındırıyor.
Dolayısıyla kitap, konuya dair teorilerden çok, Ürkmez’in birebir
tecrübelerinden oluşuyor. Ürkmez, bugünün iş dünyasında, bir
liderin nasıl sorumluluk alacağını ve lider ile yöneticinin
gerçekte ne görevler ve roller üstlendiğini anlatıyor.
E-DEVLET
editörler: Kurt Marquardt ve Orhan Gökçe, Çizgi Kitabevi, siyaset,
251 sayfa
Kurt Marquardt ve Orhan Gökçe’nin editörlüğünü üstlendiği
‘E-Devlet’, genel olarak devletlerin, özelde de Türkiye’nin bilgi
ve iletişim teknolo-jisinin hızlı geliştiği yeni dünya düzenine
nasıl adapte olabileceği-ne odaklanıyor. E-devlet olgusunu farklı
perspektiflerden ele alan makalelerden oluşan kitap, hem konuya
dair genel yaklaşımları hem de Türkiye’deki e-devlet uygulamalarını
değerlendiriyor. Kitaba makaleleriyle katılan isimler şöyle: Kurt
Marquardt, Orhan Gökçe, H. Tuğba Eroğlu, Erhan Örselli, Ali Şahin,
Kadri Pamukoğlu, Şükrü Yıldırım ve Birol Akgül.
çeviren: Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği, Kalkedon Yayıncılık,
siyaset, 79 sayfa
‘Hamburg Programı’ başlıklı bu kitap, Alman Sosyal Demokrat
Par-tisi’nin (SPD) Temel İlkeler Progra- mı’ndan oluşuyor. SPD,
Avrupa’nın en eski sosyal demokrat partile-rinden. Hamburg Programı
ise müzakereler sonucunda, 28 Ekim 2007 günü onaylanarak 1989
Berlin Programı’nın yerine geçmişti. SPD bu programla, küresel
kapita-lizmin eleştirel bir analizini yapıyor ve sosyal devlet
rolünün önemini vurguluyor. Programın hedefleri arasında, herkese
iyi bir iş, sürekli eğitim hakkı, asgari ücret ve emeklilik ile iş
sigortası yasasında iyileştirmeler bulunuyor.
Tash Aw, çeviren: Derya Demiray, Say Yayınları, roman, 296
sayfa
Tash Aw’ın ‘Armoni İpek Fabrikası’, baş kahramanı Johnny Lim’in
hayatını üç farklı karakterin gözün-den anlatmasıyla dikkat
çekiyor. 1940’lı yıllarda, zengin Çinli tüccar Lim, Armoni İpek
Fabrikası’nı kirli işlerine paravan olarak kullanır. Ro-man,
Lim’in, Kinta Vadisi’nin varlıklı kadınların-dan Snow Soong’la
evli-likleri etrafında dönüyor. Aw, Lim’in ölümünden sonra, onun
yaşamöy-küsünü oğlu, eşi ve bir dostunun gözünden anlatıyor. Bu
anlatımlar arasındaki derin uçurum, kurguyu yetkin kılan başlıca
unsur. Aw’ın bu ilk romanıyla, 2005 Whitbread Ödülü kazandığını da
hatırlatalım.