Yeni çıkan kitaplar
Abone olKitapçı raflarında küçük bir gezinti, sıcak günlerin dumanı üstünde kitapları.
Abbas Karakuş, Etki Yayınları, 2008
Alman sanat eleştirmeni Hermann Bahrr “İnsan bir kez kendisiyle dünyanın geri kalanı arasında ayrım yapabileceği bir sınıra vardığında, ben ve sen diyebildiğinde, dışı içten ayırabildiğinde, dünyadan kendisine ya da kendisinden dünyaya göçmekten başka bir seçeneği kalmaz” der.
Abbas Karakuş’un Etki Yayınları’ndan çıkan öykü-anlatı kitabı tam da bu ayrımsamanın farkına varmış bir insanın dünyadan kendisine göçerek kaleme aldığı yazılardır diyebiliriz. Gündoğumunu Beklerken, telaşlı kelimelerle ve mırıldanıyorum öyleyse varım dedirten bir üslupla yazılmış. Yazar adaletsizlikle karşı karşıya geldiğindeyse kelimelerine akort çeker, geride kulaklarımızda bir uğultu ve yüreğimizde bir sendeleme bırakarak başka hayatlara uzanır. Yazar öykülerini son derece açık bir dil ve samimi bir bakışla yazmış. Anlatılanlar ise yoğunlukla aşka ve sevdaya dairdir. Kişiler mürekkep kokulu mektuplara damıtır sevdasını. Anlatılan aşklar hep bir ayrılığa yazgılı kalır. Ayrılıkların da bir estetiği olduğunu bizlere yaşatmaktan da geri durmaz. Terk edip gittiğinde sevgilisi, yaşadığı kent çirkinleşir gözünde. Beyaz perdeden sokaklarımıza, evlerimize inip aramızda yaşayan kahramanlarla fısıldaşır. Yazar bütün kitap boyunca sınırsız, bayraksız ve ülkesiz olduğunu her an aklımızda tutar.
Ruhların öyküleri
Yazın hayatına şiirle başlayan yazarın yayımlanmış iki tane şiir kitabı var. Dolayısıyla bu etki elimizdeki kitaba da yansımış durumda. Kitaptaki öykü ve anlatıları da uzun birer şiir olarak okumak mümkün.Öykü tekniği açısından bakıldığında sakıncalı gelen bu durumu yazarın şiir serüvenine bağlayabiliriz. Kitaptaki metinlerin hemen hemen tamamının dışavurumcu bir tavırla yazıldıklarını görüyoruz. Sonuçta sanatsal görme biçimi içsel bir karara bağlıdır.
Goethe gibi söylersek bedenin gözü ruhun gözüyle çatışmaya girer ve kişi ancak bu çatışan güçler üzerine verdiği kararla gerçek sanatçı olur.
Gündoğumunu Beklerken’deki hem anlatıları hem de öyküleri ruhun gözüyle okuduğumuzda yazarın yoksulluğa, demokrasiye, aşka, ayrılığa ve bilumum insana ait kavrama nasıl da duyarsız kalmadığı ve panik halinde olan ruhların çığlığını işlediği görülür.
Kamuran Akyüz
Kemiklerin ürkütücü hikâyesi
Kathy Reichs, Çeviren: Ayşe Tunca, Epsilon Yayınevi, 2008, 367sayfa.
Dr. Temperance ‘Tempe’ Brennan, tuhaf bir ihbar sonucu bulunan yeni doğmuş bir bebeğin kömürleşmiş bedeninden arta kalanları, ‘küçük kemik destesini’ bir kabın içine yerleştirirken, kendini çok karmaşık bir olaylar dizinin içinde bulacağından habersizdir. Dedektif ‘Sıska’ Slidell ve ortağına göre olay cinayettir. Tempe, tanıdığı bir adama -Gideon Banks-, ölen bebeğin torunu olduğunu ve bütün okların da ortadan kaybolan kızını -Tamela Banks- gösterdiğini söylemek gibi zor bir işi yapmak üzere, hiç hoşlanmadığı dedektif Slidell ile Banks ailesinin oturduğu eve gider. Slidell’in o berbat vurdumduymazlığına rağmen bebeğin Tamela’nın birlikte oturduğu erkek arkadaşından olmadığını öğrenirler.
Bebeğin hissiyattan arınmış sessiz cesedine duyarsız kalamayan Tempe, kemiklerin sıradan bir odun parçası gibi algılandığı kurgunun aksine olayı gerçeksi kılar. Dolayısıyla bu durum okurun, bir fırına atılmış bebekten arta kalanları algılamasında daha hassas davranmasına sebep olabilir. Ancak Dr. Brennan’ın tüm bunlardan ibaret bir yaşantısı yoktur. Kedisi Birdie ile Charlotte’un güneydoğusunda ‘eklenti ev’ diye adlandırılan bir evde yaşar. Kızı Katy’i, ayrıldığı eşini, her yıl akrabalarıyla bir araya geldikleri ‘aile’ toplantılarından farklı olarak yapacağı tatili düşünür. Sıcağın ve kemiklerin içinden sıyrılıp, o ‘özel dedektif’le birlikte kumların altında yatacağı huzurlu bir tatili özlemle bekler.
Gerimlili macera
Elbette romanın ve büyük bir açlıkla beslendiği gerçeklerin doğası gereği Charlotte’un dışında kızıyla gittikleri bir çiftlik evinin yakınlarında eski eşi Pete’in köpeği Boyd, açık alanda sığ bir şekilde gömülen büyük, siyah bir çöp torbasının içindeki çürümüş cesetleri bulur. Tempe’nin çağırdığı ve dört saat sonra gelen olay yeri inceleme ekibinin çalışmaları sonucu bulunan iki torbadan çıkarılan dayanılmaz kokulu “yükler” ceset torbalarına yerleştirilir. Tempe’nin peşpeşe yaşanan bu olaylardan sonraki iyimserliği işe yaramayacak, her şey çok daha kötü bir hale gelecektir.
Her şey, her zaman göründüğü gibi midir? Bilinmeyenlerin arkasındaki gerçekler ne kadar ürkütücü olabilir? Kathy Reichs, Çıplak Kemikler‘de bu sorulardan hareket ederek gerilimli bir maceraya devat ediyor okuru...
Tuğba Benli Özenç
Mckenzıe Wark, çeviren: Merve Darande, Altı Kırkbeş Yayınları, manifesto 207 sayfa
“Hacker Manifestosu boyunca okumanın belli protokolleri, Gilles Deleuze’ün cezbettiği ve bir açıklama gerektiren çeşitli metinsel arşivlere uygulanır. Bu çalışma, sadece kendi tezlerinin daha soyut bir temel üzerinde tamamen yeniden imgelenmesiyle, Debord’un kendisinin Marx’a uyguladığı ve gizli-Marksist yöntemin temelini oluşturan bir yöntemle onurlandırabilecek bir çalışmadır. Bu kitabın büyük meziyeti, sınıfsal boyutu entelek- tüel mülkiyetin yükselmesine kadar kavramak zorunda oluşundan ileri gelir... Hacker Manifestosu, sanalı düşmana semantik tutsaklık olarak koymayı tercih etmezken, Data Trash, yeni yönetici sınıfın oluşumunu “sanal sınıf” olarak tanımlar.
Epifania Uveda de Robledo ve Alejandro Vaccaro
çeviren: Aylin Demirhan, Can Yayınları, anlatı, 120 sayfa
‘Senyor Borges’, edebiyat ustası Jorge Louis Borges’in gündelik hayatını okura aktaran ilginç bir kitap. Kitabın ilginçliği, Borges’e otuz yıl hizmet eden Epifania Uveda de Robledo’nun anlatımlarıyla oluşmuş olması. Robledo’nun Alejandro Vaccaro’yla yaptığı söyleşilerin sonucunda oluşan bu kitap, hayatı boyunca Borges’in tek bir eserini dahi okumamış Robledo’nun gözünden, yazarın gündelik yaşamına dair bilinmeyenleri barındırıyor. Robledo’nun tanıklığı okura, yazarın ruh halini, ailesiyle ilişkilerini, evliliklerini ve yaşlılık döneminde düştüğü aşkı anlatıyor. Kitap, ustanın hayatının farklı yönlerini keşfetmek iyi bir fırsat.
Çiğdem Toker, Doğan Kitapçılık, söyleşi, 497 sayfa
Ödüllü gazeteci Çiğdem Toker’in ‘Abdüllatif Şener’ isimli bu kitabı, son dönemlerde adı yeni bir siyasi oluşumla anılan Abdüllatif Şener’le yapılan uzun soluklu bir söyleşiden oluşuyor. Abdüllatif Şener’le on beş yıla uzanan bir tanışıklığı olan Toker, Şener’in Refahyol’un Maliye Bakanlığı’nı, AKP’deki Başbakan yardımcılığını ve son seçimlerde adaylıktan çekilmesini yakından izlemiş bir isim. Dolayısıyla, Toker’in Şener’e dair bu deneyimi, söyleşiyi güçlü kılan unsurların başında geliyor. Şener’in çocukluğundan başlayarak günümüz Türkiye siyasetindeki konumuna uzanan söyleşi, Toker’in sorgulayıcı üslubunun da etkisiyle, ülkenin yakın tarihindeki birçok gelişmeyi yeniden hatırlıyor.
İrem Uşar, İletişim Yayınları, roman, 204 sayfa
İrem Uşar imzalı ‘Ayrıkotu’ bir ilk roman. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. Uşar bu ilk romanında, rastgele seçtiği adreslere mektuplar gönderen genç bir adamın hikâyesini anlatıyor. Romanı ilginç kılan başlıca yön, okurun bu mektuplar üzerinden, başka karakterlerin birbirinden oldukça farklı ve zengin dünyalarına tanık olması. Zira, her seferinde farklı bir yanını başka insanlara gönderdiği mektuplar vasıtasıyla anlatan romanın baş kahramanı, aynı zamanda mektupları alan karakterlerin kendilerine has dünyalarıyla iletişime geçiyor. Kurgu böylece, baş kahramanın dünyasını adım adım yansıtırken, farklı ve zengin başka dünyaları da beraberinde getirmiş oluyor.
Ekrem Muhittin Yeğen, İnkılap Kitabevi, yemek, 175 sayfa
Ekrem Muhittin Yeğen’in ‘Yemek Öğretimi’ dizisinin bu dördüncü cildi pilav, makarna, hamur işleri ve çok sayıda börek tarifini barındırıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan yemek kitaplarıyla ustalığını tescil etmiş Yeğen’in kaliteli bir baskıyla sunulan tarifleri, görsel malzemelerle de olabildiğince desteklenmiş. Çilav olarak bilinen İran pilavı; patlıcanlı, zeytinyağlı, ciğerli pilav, Sultan Reşat usulü pilav; Breze soslu makarna; Floransa, Napoliten ve Negresco tarzı makarna; fırın makarna, makarna graten, kuşbaşı etli makarna; kesme makarna hamuru, mantarlı kenelloni; tatar böreği, saray böreği ve serpme hamur böreği, birçok tarif barındıran kitaptan birkaç örnek.
Adem Güneş, Sistem Yayıncılık, eğitim, 136 sayfa
Pedagog Adem Güneş’in ‘Çocuklara Yönelik Taciz’ isimli çalışması, nefret uyandıran bu taciz konusunda anne-babaları, eğitimcileri ve taciz konusundaki tepkisini ortaya koymak isteyen vicdan sahiplerine hitap eden bir rehber. Kitapta, çocukların bu tehditle baş kaldıklarının nasıl anlaşılabileceği, çocukların endişeye sevk edilmeden tacize karşı nasıl eğitilebilecekleri, böylesi bir durumda çocuğun davranışlarında nasıl bir değişim yaşanacağı, tacize uğramış çocuklarla iletişim kurma yolları, bir tacizcinin nasıl tanınabileceği gibi, yararlı ve öğretici konular bulunuyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 1992-2007 arasında 21 bin çocuğun tacize uğradığını da hatırlatalım.
Canan Koç ve Yıldırım Koç, Epos Yayınları, inceleme, 668 sayfa
İki yazarlı ‘Disk Tarihi’, Türkiye sendikal hareketin önemli kalelerinden Devrimci İşçi Sendikaları’nın 1967-1980 zaman aralığındaki duruşuna odaklanıyor. 1960’lı yılların başlarından itibaren dünyada ve Türkiye’de sendikacılık hareketinde meydana gelen gelişmeler ışığında, 1967 yılında DİSK’in kuruluşunu ve on üç yıllık çalışmalarını ele alan kitap, sendikanın tarihini 12 Eylül 1980’e kadar analiz ediyor. İki yazarın 35 yılı aşkın bir süre işçi sınıfı ve işçi hareketiyle ilişkili olmalarının kitabın içeriğini zenginleştiren başlıca unsur olduğunu söyleyelim. Çalışma, konuya tarafsız yaklaşması ve sol hareketin yakın tarihindeki önemli durakları analiz edebilmesiyle dikkat çekiyor.
Esra Odman, Havuz Yayınları, öykü, 96 sayfa
‘Gölgesi Bedenim’, şu ana kadar muhtelif yayınlarda okuruyla buluşmuş, ayrıca birçok ödül almış Esra Odman’ın ilk öykü kitabı. Kendisini kutlar, başarılarının devamını dileriz. Odman’ın öykülerinin belirleyici özelliği, olabildiğince duyarlı ve içten olmalarıdır diyebiliriz. Öykülerinde bilinç akışı yönteminden yararlanan Odman, şimdi yaşanmakta olanı, karakterlerinin geçmişlerine yaptıkları yolculuklarla zenginleştiriyor. Bu yöntem, metinlerin yoğun olmasını ve dolayısıyla yazarın kaleminin özgünlüğünü de sağlayan etkenlerin başında geliyor. Kimi zaman karakterlerin iç dünyası, kimi zamansa dışsal faktörler üzerinden kurulan gerilim, Odman’ın öykülerinin öne çıkan diğer özelliklerinden.
Arzu Acurol ve Erkan Acurol, Oğlak Yayınları, yemek, 172 sayfa
Arzu Acurol ve Erkan Acurol’un kaleme aldığı ‘Lezzetli Günler İçin Pratik Mönüler’, belli kutlama günlerinde yapılacak yemek tariflerini sunuyor. Kitapta, sevgililer günü mönüsü, evlilik yıldönümü mönüsü, doğum günü mönüsü, çocuklar için doğum günü mönüsü, anneler günü mönüsü, babalar günü için çilingir sofrası, yılbaşı mönüsü, iftar mönüsü ve bayram mönüsü gibi başlıklar altında, yazarların deyimiyle “lezzetli günler” için birçok pratik tarif bulunuyor. Çalışmada, bu özel günlerde yapılacak yemeklerin yanı sıra kokteyl, çorba, salata, soğuk meze, ara sıcak sos, makarna ve börek, krep, tatlı, reçel, şurup ve dondurma gibi tarifler de bulunuyor.
Ahmet İnsel ve Ümit Kıvanç, Birikim Yayınları, siyaset, 111 sayfa
Ahmet İnsel ve Ümit Kıvanç’ın kaleme aldıkları ‘Ergenekon’a Gelmeden’, Türkiye’de gündemi alt üst eden Ergenekon örgütünü, bu örgütün arka planındaki devlet zihniyetine odaklanarak analiz ediyor. Dolayısıyla kitap, Ergenekon’u, küçümsendiği şekliyle sadece bir “devlet çetesi” olarak değil, yakın tarihte tanık olunan “Susurluk”, “Şemdinli” gibi yapılanmaların bir parçası şeklinde ve Türkiye’nin resmi devlet felsefesiyle yakın ilişkileri çerçevesinden değerlendiriyor. Ergenekon soruşturması vesilesiyle, Genelkurmay bünyesinde bazı isimlerin topluma çekidüzen verme çabalarına tanık olduk. Yazarlar bu tavrın, devlet katından topluma bakış tarzıyla ilişkili olduğunu söylüyor.
İbrahim Altun, Doğan Kitapçılık, roman, 249 sayfa
‘Mimarın Odası’, ‘Romantik Salgın’, ‘Günahsız’ ve ‘Sıcak’, genç edebiyatçılarımızdan İbrahim Altun’un daha önce yayınlanan kitapları. Altun’un son romanı ‘Sürtük ve Kalpazan’ ise yaşadığı kötü olaylar neticesinde kendi yalnızlığına dönen, bu esnada acı çeken ve nihayetinde hayata bıraktığı yerden devam eden bir yazarın hikâyesini üç güne sığdırarak anlatıyor. Fakat baştan, acının eserin başlıca gıdası olmadığını da söyleyelim. Çünkü Altun’un daha önceki romanlarında da dikkat çeken ironi, karakterin başından geçen beklenmedik olaylar ve tabi kurgunun başından itibaren okurun karşısına çıkan Zeytin isimli zeki ve konuşma kabiliyetine sahip kedi, romana hareket kazandıran unsurlar.
editör: Taşkın Takış, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 315 sayfa
Sosyolog ve tarihçi Şerif Mardin son zamanlarda, özellikle basının çok ilgisini çeken “mahalle baskısı” teorisiyle Türkiye’nin gündemine gelmişti. Oysa Mardin’in bu kuram dışında, merkez-çevre ilişkileri, ideolojiler, din sosyolojisi, Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, Türk modernleşmesi, kültür ve kimlik sorunları, hatta Türk edebiyatı konulu çalışmaları da bulunuyor. Editörlüğünü Taşkın Takış’ın üstlendiği ‘Şerif Mardin Okumaları’, Mardin’in düşünce dünyasına odaklanan muhtelif yazılardan oluşuyor. Bu yazılarda, Mardin’in sivil toplum, Türkiye’de din, din sosyolojisi, siyaset, sosyal bilimler ve mahalle baskısı gibi konulardaki düşünceleri değerlendiriliyor.
Fatma Nilgün Meral, Epsilon Yayıncılık, kadın, 272 sayfa
Fatma Nilgün Meral ‘Güzellik Sırları’nda, Türkiye’deki ünlü kadın simalarından verdiği örnekler eşliğinde nasıl güzel olunabileceğini anlatıyor. İlk olarak, Türkiye’den güzel bulduğu yirmi bir kadını ve bu kadınlardan her birini güzel kılan ayrıntıları sıralayan Meral, ardından kadınların güzelliğinde önemli işlevler üstlendiğini söylediği masaj, estetik, moda ve bakım konularındaki önerilerini anlatıyor. Meral, seçtiği kadınların güzelliklerini, gece yatmadan önce kullandıkları nemlendirici kremin niteliğine, kıyafetlerindeki ayrıntılara, solaryuma, detoksa, masaja, estetik operasyonlara, diş güzelliğine ve tabi ki sağlıklı yaşama borçlu olduklarını söylüyor.
Arif Tekin, Berfin Yayınları, din, 314 sayfa
Arif Tekin, ‘Kur’an’ın Kökeni’nde, İslamiyet’in bu kutsal kitabının izini sürüyor. Kitapta, Muhammed’in yaşadığı dönemde Kur’an gibi bir kitabın insanlar tarafından hazırlanıp ortaya çıkmasının imkânsız mı olduğu, yoksa Kur’an’ı ortaya çıkarabilecek uygun bir sosyo-kültürel ortamın ve iyi bir yazar kadrosunun mu bulunduğu; Muhammed’in iddia edildiği gibi okur-yazar olmadığı mı, yoksa mitolojide uzman bir kişi mi olduğu ve insanların kurtuluşu için tek alternatifin Kur’an’ın formülü mü olduğu sorularının yanıtı aranıyor.
Galileo Galilei, çeviren: Reşit Aşçıoğlu, İş Kültür Yayınları, bilim, 655 sayfa
Galileo Galilei’nin, meşhur kitabı ‘İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog’, üç kişinin diyalogları şeklinde kaleme alınmış. Diyaloglarda Simplicio Ptolemy Aristocu düşünceyi, Salvatio Kopernik sistemini ve Sagredo ise aydınlanmayı temsil ediyor. Galileo kitabında ilk olarak, yerkürenin güneşten aldığı ışığı Ay’a yansıttığını ispat ediyor. Galilei’nin kitabının modern bilime en büyük katkısı, o ana kadar gerçek ve tartışılamaz kabul edilen Aristotelesçi düşünceyle hesaplaşmayı göze alması ve gerçekleri büyük bir cesaretle savunmasıydı.
‘Büyük Tartışma’, efsanevi devrimci Ernesto Che Guevara’nın farklı bir yanını, ekonomist ve entelektüel yönünü ön plana çıkaran bir eser. Kitap çoğunlukla Che’nin ekonomik konulara odaklanan yazılarından oluşuyor. Fakat eserde aynı zamanda, Alberto Mora, Miguel Cossio, Joaquin Infante Ugarte, Luis Alvarez Rom, Charles Bettelheim, Mario Rodriguez Escalona, Ernest Mandel, Alexis Codina, Marcelo Fernandez Font ve Carlos Rafael Rodriguez gibi isimlerin ekonomi konusunda kaleme aldığı yazılar da yer alıyor.
Robert O. Young ve Shelley Redford Young, çeviren: Elif Suba, Dharma Yayınları, sağlık, 367 sayfa
Mikrobiyolog/beslenme uzmanı Robert O. Young ile Shelley Redford Young’un, ‘Zayıflamada pH Mucizesi’ndeki en dikkat çeken tezleri, kilo vermenin yağ oranının azalmasıyla değil, daha çok asitle, yani kanın hassas pH dengesiyle mümkün olduğu şeklinde özetlenebilir. Dolayısıyla yazarlar, kilo verme konusunda ne yağ, ne kolesterol ve ne de karbonhidratların önemli olduğunu, asıl önemli ayrıntının kandaki asit dengesinin korunması olduğunu savunuyor. Kitapta, ele alınan konular fotoğraf, grafik ve tablolarla da destekleniyor.
Ataol Behramoğlu,Can Yayınları, şiir, 229 sayfa
Şair ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Ataol Behramoğlu’nun derleyip çevirdiği ‘Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi’, Rus şiirinin 19. yüzyıl sonlarından 1917 Devrimi’ne kadarki dönemi ile o dönemden günümüze uzanan sürecini kapsıyor. Bugüne dek başta Puşkin, Lermontov, Gorki ve Çehov olmak üzere çok sayıda Rus yazar ve şairin yapıtlarını dilimize kazandırmış olan Behramoğlu’nun, hazırladığı bu modern Rus şiiri antolojisi, Rus şiirinin son yüz yılını gözler önüne seriyor.