Yeni bir kağıt parçası daha!
Abone olKağıt parçaları çoğalıyor.. Subayın yolladığı ihbar mektubunun ekinde ikinci bir plan gündeme bomba gibi düştü.
Radikal Gazetesi'nde tam metni yayınlanan Korgeneral Nusret
Taşdeler’in adını taşıyan Eylül 2007 tarihli beş sayfalık belgede
22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası Türkiye’nin durumuyla ilgili
tespitler ve değerlendirmeler yer alıyor. Son sayfasında
‘Genelkurmay Başkanı’nın emriyle’ ibaresi bulunan belgede, 22
Temmuz seçimlerinin ‘Türkiye’nin ılımlı İslam’a dönüştürülmesi
gayretleri bakımından milat olduğu’ öne sürülürken, Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne (TSK) duyulan güvenin de azaldığı vurgulanıyor.
Ergenekon savcılarında olan belgenin tam metni şöyle:
Genel Durum:
a. İSLAMİ GELİŞMELER:
1) Seçimler sonunda milliyetçilik söylemleri ve
politikalarının darbe aldığını kabul etmek gerekmektedir. Seçim
sonuçları ılımlı İslam’ın bir zaferi olarak kabul görmektedir.
Batının İslam karşıtlığının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde,
İslamist-İslamcı olarak niteledikleri bir hükümeti bu derece
desteklemeleri özellikle dikkat çekicidir.
2) Batı tarafından radikal İslam ile mücadele
vasıtası ılımlı İslam olarak seçilmiştir. Bu amaçla, özellikle ABD
basın yayın organlarında Müslüman Kardeşler ve Hizbul Tahrir’in
terörist olmadıkları hatta Vahabiler’in bile eskisi kadar şiddet
uygulamadıkları yolunda yazılar yayımlanmakta, bu şekilde, terör
örgütleri dahi ılımlı İslam saflarına çekilmeye
çalışılmaktadır.
3) The Economist dergisi; yıllar boyu İslam’ı
dışarıda tutan Türkiye’nin 10 yıldan fazla bir denemeden sonra,
İslam’ın uysallaşmış bir şeklinin dönüşüne izin vererek, AKP gibi
ılımlı bir partinin yükselmesine müsaade ettiğini ve demokrasisini
güçlendirdiğini savunmakta ve İslam dünyasının bu durumdan ders
çıkarmasını ve örnek almasını tavsiye etmektedir. Benzer tavsiyeler
özellikle İslam dünyasındaki basın ve yayın organlarında da yer
almaktadır.
4) Tepkiler, bu tavsiyenin tutulduğunu
göstermektedir. Çeşitli yazar ve basın-yayın organları, AKP
politikalarının İslam ile demokrasinin bir arada yaşayabileceğini
gösterdiğini ileri sürerek “Türkiye seçimlerinden çıkarılacak en
önemli ders: Demokrasi, milliyetçilik, laiklik, cumhuriyetçilik,
anayasalcılık, istikrar, refah ve İslam’ın, ortak bir süreç içinde
birleşmesinin mümkün olmasıdır” yorumunu getirirken, HAMAS, olaya
başka bir açıdan yaklaşarak, “AKP’nin kazandığı zafer, insanların
İslamı ideallere geri dönüşlerinin bir göstergisi” olduğunu ileri
sürmektedir. Başka bir görüş de 22 Temmuz seçimlerinde Avrupa ile
ekonomik entegrasyonunu sağlamaya çalışan Türkiye’nin siyasi ve
sosyal yönden Asya’yı tercih ettiği yolundadır. Türkiye’nin
üstlendiği bu ‘İslami Demokrasi’ modelinin daha da
yaygınlaşmasının, ülkemizin özellikle Batı ile ilişkilerinin ne
şekilde etkileyeceği önem arz etmektedir.
5) Türkiye’de ılımlı İslam’ı gerçekleştirmek
isteyenler amaçlarına ulaşmışlar, Türkiye, Müslüman ülkeler için
‘bir model’ olarak görülmeye başlanmıştır. Bu eğilimi ve ‘İslami
Demokrasi’ bağlamında kazanılmış olan ivmeyi, halen gelmiş olduğu
noktadan çevirmenin son derece zor olduğu açıktır.
6) 22 Temmuz seçimlerinin bu nedenle Türkiye’nin
ılımlı İslam’a dönüştürülmesi gayretleri bakımından bir milat
olduğu ve 22 Temmuz’da kazanılmış olan başarının verdiği cesaretle
AKP’yi ve destekçilerini daha fütursuz ve cüretkâr davranmaya
yöneltebilecek din eksenli yeni bir dönemin ötesinde cumhuriyetin
ve milletimizin temel değerlerlerinin aşındırılmasına yönelik bir
süreci başlatma tehlikesini ortaya çıkardığını da söylemek
mümkündür.
7) Nitekim gerek içerde ve gerekse dışarıda
Türkiye’nin giderek daha fazla din kıskacına alındığına dikkat
çekilerek, mevcut hükümetin bundan sonra esas olarak kendi
tabanından gelecek aşırı isteklerle uğraşacağı ve asıl krizlerin
AKP’nin kendi içinde kaynaklanacağı dile getirilmektedir.
Seçimlerden hemen sonraki ‘sivil anayasa’ ve ‘Atatürkçülüğe
anayasada yer olup olmadığı’ tartışmaları, yeni anayasanın türbana
kilitlenmesi, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı
denetimine açılması bu sancılı dönemin ve sürecin ilk işaretlerini
vermektedir.
8) 22 Temmuz seçimleri, ayrıca ılımlı İslam’ın
kazançları ile bitti denilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin tekrar
canlanmasını sağlamış, Türkiye’ye biçilen ‘yeni Osmanlı’ rolünün
yeniden gündeme getirilmesine yol açmıştır. Ulu önder Atatürk’ün
özverili, planlı ve bilinçli gayretleri sonucu cumhuriyetin
kurulması ile birlikte başlayan ‘Çağdaşlaşma, Aydınlanma ve
Kültürel Değişim Süreci’, mevcut iktidar ve irticai kesimlerinin
işbirliği sonucu, çeşitli uzman ve bilim adamları tarafından
Iılımlı İslam, Yeni Osmanlıcılık ve Kültürel Geri Dönüşüm Süreci’
veya ‘Karşı Devrim Süreci’ olarak ifade edilen bir hareketle
durdurulmuş ve etkisiz kılınmış. Cumhuriyet’in değerleri ve
kazanımları hedef alınmaya başlanmıştır.
9) Başbakan’a yapılan bütün telkinlere rağmen
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu durumu parti içi
dengelerin ve partinin prestijinin korunmasının bir gereği olarak
görmek mümkün olsa da Gül’ün cumhurbaşkanlığının yaratacağı
sıkıntıları sineye çekmeye ve göğüslemeye de hazır oldukları
şeklinde anlamak gerekmektedir.
10) İç ve dış tepkiler, Gül’ün cumhurbaşkanlığının
parlamenter demokrasinin normal bir uygulaması olduğu yönündedir.
Kamoyu ve medya türbanı benimsemiş görülmekte. Cumhurbaşkanı,
türban ve diğer hassas konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise
de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs.
ile resmi mahaller ile günlük yaşama girmeye başladığı
görülmektedir. Zaten bir müddetten beri esas kamusal alan olan
TBMM’de yapılan çeşitli toplantılarda türbanlı ve hatta çarşaflı
hanımlar boy göstermektedir.
b. DEMOKRATİK TÜRKİYE PARTİSİ (DTP) İLE İLGİLİ
HUSUSLAR:
1) DTP’nin TBMM’ye girmesi, Türkiye demokrasisi
için bir talihsizliktir. PKK’yı kardeş ve hatta ‘kendileri’ ilan
eden, terörist başının yaşam koşullarını TBMM’ye taşıyacaklarını
açıklayan bu kişilerin; geçmişten ders almadıkları, amaçlarının
kendilerinden öncekiler gibi demokratik bir platformda görüşlerini
dile getirmek değil devletle kavga etmek olduğu daha ilk günden
anlaşılmıştır.
2) DTP’nin kendi içinde ve
DTP-İmralı-Güneydoğu-Kandil-K.Irak denkleminde, istismara müsait
önemli fikir ayrılıklarından kaynaklanan çatırdamalar olduğu
görülmektedir.
3) İç ve dış kamuoyunda DTP’nin meclise girmesinin
‘Kürt sorununun çözülmesi’ bakımından önemli bir fırsat olduğu
yolunda görüşler çoğalmaktadır. Diyarbakır Sur Belediye Başkanı’nın
görevden alınmasına Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler
Kongresi’nin gösterdiği tepkiden, Avrupa Birliği (AB)’nin Kürtlerin
hamiliğine devam edeceği anlaşılmaktadır. Ayrıca kasım ayında
yayımlanacak AB İlerleme Raporu öncesi DTP’nin taleplerini
arttırarak kriz ve gerginlik yaratmaya çalışacağı ve bu süretle
Türkiye üzerindeki AB baskısını artırmayı hedefleyeceği tahmin
edilmektedir.
c. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ (TSK)’NE
DESTEK:
1) TSK’nın işbirliği yapabileceği kurum ve
kuruluşlar azalmaktadır. Basın, iş dünyası, sendikalar,
üniversitelerin bir kısmı, Sivil Toplum Örgütleri (STÖ), hatta
kamuoyunun bir kısmı artık TSK’nın yanında değildir. Buna rağmen
yeni anayasa taslağının temel felsefesine ve özellikle de laikliğin
aşındırılmasına bazı STÖ’lerin gösterdikleri tepkilerden istifade
ile, görüşleri TSK ile örtüşen konularda işbirliği yapayapılabilme
imkânları aranmalıdır.
2) Dini ağırlıklı TV kanallarında ve yazılı
basında asker, şehit ve gaziler ile programlar düzenlenmekte, şehit
aileleri ve gazilere iftar yemekleri verilmekte, evlerine ramazan
paketleri gönderilmektedir. Burada verilmeye çalışılan mesaj
‘Peygamberler ocağı’ olan ordunun halkın ordusu olduğu ancak
Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarından oluşan komuta
kademesinin halkın ordusu olmadığıdır. Aynı bağlamda Uzman çavuş ve
onbaşılar ile astsubaylar, yani gayri memnun zümrenin üzerine
gidilmekte, bunların problemleri abartılı bir şekilde kamuoyunun
dikkatine getirilmektedir. TSK’da gayri memnun bir zümre
yaratılmaya çalışılmakta veya mevcut gayri memnunlar istismar
edilmektedir. Ayrıca emekli veya muvazzaf TSK mensuplarının
karıştığı olaylar TSK’nın tamamına mal edilmeye çalışılmakta,
alınan ifadeler, nerede ise soruşturmaları naklen yayın ile takip
edilir hale getirilmektedir.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ BU KONUDA NELER YAPMALI? BELGENİN
DEVAMI BİR SONRAKİ SAYFADA
ç. YENİ DÖNEMDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ:
1) Yeni dönemde TSK’nın da yeni politikalar
belirlemesi gerekmektedir.
2) Her şeyden önce, yeni şartlar ortaya çıkaran ve
yeni tedbir ve uygulamalar gerektiren bir dönem içinde olduğumuzu
kabul etmek gerekmektedir. AKP’nin TSK’nın temel konulardaki
hassasiyetlerini hatta itirazlarını dahi dikkate almadığı, kendi
bildiği yolda yürümeye devam ettiği görülmektedir.
3) Esas mesele, ılımlı İslam veya demok-ratik
İslam olarak nitelendirilen yeni devlet düzeni içinde cumhuriyetin
temel niteliklerine bağlı TSK’nın, kendisine nasıl bir yer
bulabileceği ve burada nasıl barınabileceğidir.
4) TSK’nın TBMM tarafından kurallara uygun olarak
seçilmiş ve gerçek niyeti bu olmasa da, devletin anayasada
belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkacağını açıkça
deklere etmiş bir Cumhurbaşkanı’na karşı çıkmak için geçerli bir
gerekçesi ve desteği bulunmamaktadır. Bu nedenle, devlet sisteminin
işlemesine, devlet terbiyemiz gereği, mani olmamak gerektiği
düşünülmektedir. Ancak seçim sonrasının seçimden daha fazla önem
arz ettiği açıktır. Kriz veya gerginlik yaşanıp yaşanmayacağını
cumhurbaşkanının ve hükümetin davranışları belirleyecektir.
5) TSK’nin halihazırda siyasi gelişmeleri etkileme
veya yönlendirme imkânının ne olduğu, daha doğrusu, bu imkânın
kalıp kalmadığının belirlenmesi de önem taşımaktadır.
6) Türbana gösterilecek tepki, alt kademeler için
de bir emsal teşkil edecektir. Gösterilen tepkinin uzun vadede
uygulama imkânı olan tutarlı bir politika olması önemlidir.
Gösterilecek tepkinin, her ne olursa olsun, kendi manevra sahamızı
daraltmayacak ve meteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde
kalması önem arz etmektedir. Esasen, TSK’nın bugüne kadar devletin
niteliklerinin korunması konusunda gösterdiği titizliğe aynen devam
etmesi izlenebilecek en tutarlı politika olacaktır. TSK, esasen
söylenebilecek her şeyi söylemiş söylediklerinin arkasında
durduğunu ilan etmiştir. Bundan sonraki tepkilerini davranışları
ile göstermesi doğaldır.
7) Bir diğer önemli konu da, TSK tarafından
izlenecek politikanın, başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak
üzere siyasi bir partinin politikaları ile çakışmaması, bir diğer
deyişle TSK üzerinde veya arkasına sığınarak muhalefet veya
politika yapılmasına imkân verilmemesidir.
8) TSK’nın bir ‘imaj düzeltmesi’ yapması ve
kendisi hakkında kamuoyunda yanlış intiba yaratmaya yönelik
çabaları etkisiz kılması gerekli görülmektedir. Bu amaçla
hazırlanmış olan Bilgi Destek Planı EK-A’dadır.
9) DTP ve yandaşlarının yaşadığı sıkıntıların
istismar edilmesi ve AB’den gelecek desteğin önünün kesilmesi
için;
(a) DTP’nin, kendi ifadeleri ve davranışları
nedeni ile TSK tarafından terörist olarak görüldüğünü ve herhangi
bir şekilde muhatap kabul edilmeyeceğini üst düzey bir açıklama ile
ilan etmek.
(b) Terörü bu şekilde destekledikleri müddetçe
demokratik olarak herhangi bir ilerleme sağlayamayacaklarını ve bu
suretle esas olarak temsil ettiklerini iddia ettikleri kişilere
zarar verecekleri mesajını yaymak.
(c) Bu suretle “bugüne kadar ki kazanımlardan
taviz vermeyin, yumuşamayın” diyen Kandil ile “terörden bir fayda
gelmez, teröristleri desteklemeyin vazgeçin” diyen başta AB olmak
üzere Kandil karşıtı çevrelerin arasında sıkışıp kalmalarına yol
açmak,
(ç) Irak’ın kuzeyindeki desteği kesmek için bölge
halkını terörle mücadele bağlamında ‘rahatsız etmek’, bu suretle de
PKK’ya yardım ettikleri ve destek sağladıkları müddetçe bu
rahatsızlığın devam edeceği mesajını vermek,
(d) PKK’nın eylemlerinin, işadamlarının bölgede
yatırım yapmamalarına yol açması, iş makinelerini, yolları,
köprüleri tahrip ederek bölgeye hizmet götürülmesine mani olması
gibi sonuçları ile bölge halkına daha da zarar verdiği gibi
söylemlerin yaygınlaştırılarak bölge halkının teröristlere
sağladığı desteğin azaltılmasına çalışılabileceği
düşünülmektedir.
d. SONUÇ:
(1) 22 Temmuz seçimleri Türkiye Cumhuriyeti
Devleti için devletin temel nitelikleri açısından bir dönüm
noktasıdır. Türkiye, demokrasi ile İslam’ın bir arada
yaşayabileceğini ispat etmiş bir ‘ılımlı İslam’ devleti olarak
tanımlanmaktadır. Hükümet de, iç kamuoyu, AB ve Avrupa’nın da
desteği ile elde ettiği kazançlarını pekiştirmeye kararlı
görünmektedir. Bu eğilimi ve ‘İslami demokrasi’ bağlamında
kazanılmış olan bir ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan geri
çevirmek son derece zordur.
(2) Gelinen noktada, hükümetin tutumundan çok
fazla taviz vermeyeceği ve kendi tabanının beklentilerini
karşılamak için sınırları zorlayacağı anlaşılmaktadır. TSK’nin bu
gelişmeleri etkilemeye ne derece muktedir olduğu ayrıca
düşünülmelidir.
(3) TSK’yı destekleyebilecek kesimler son derece
azalmıştır. Tam tersine basın, iş dünyası, ticaret odaları,
sendikalar, üniversite camiasının bir kısmı TSK’nın karşısındadır.
Hatta halkı da TSK’ya karşı çıkarmaya yönelik çabalar artmaktadır.
Bütün bunların içinden karakteri sağlam, devletimizin temel
niteliklerine bağlı kişi veya kişilerin ve fikirleri paralellik
gösteren STÖ’lerin desteklerini sağlamak ve beraber çalışma
imkânlarını araştırmak gerekmektedir.
(4) TSK’nın ‘imaj tazelemesine’ büyük kitlelerin
ortak meselelerini kullanarak başlamak gerekmektedir. Bu nedenle
de, öncelikle PKK ve DTP üzerine alenen ve kamuoyu oluşturacak
şekilde ve yukarıda maruz temalar çerçevesinde gidilmelidir. Aynı
kapsamda ele alınması gereken bir diğer konu da din ve türbandır.
TSK’nın dine karşı olmadığı çeşitli vesilelerle ve şekillerde
gündeme getirilmeli, baş örtüsü ile türban farklılığı vurgulanarak
bu konudaki yanlış anlamaların ve TSK aleyhinde oluşmaya başlayan
kanaatin önü kesilmelidir.
(5) Türkiye’deki güvenlik, siyaset, ekonomi ve
sosyal hayatla ilgili gelişmelerde AB ve ABD’nin önemli rol
oynadığı şüphesizdir. Her ikisi ile de duygusallıktan uzak,
gerçekçi ve birebir bir diyalog kurulmasına ihtiyaç
bulunmaktadır.
Özellikle de seçimlerden sonra AKP’nin gerçek yüzünün görülmeye
başlaması ile AB çevrelerinde hükümete karşı oluşmaya başlayan
tavır istismar edilmelidir.
(6) Diğer ülkelerle ilgili olarak takip edilecek
politikalar ayrı bir çalışma ile sunulacaktır.
Arz/Rica ederim
GENELKURMAY BAŞKANI EMRİYLE
Nusret TAŞDELER
Korgeneral
Hrk.Bşk.
EKLER
EK-A (Bilgi Destek Planı)
EK-B (Özel Dağıtım Planı)
DAĞITIM:
Gereği
Özel Dağıtım Planı