Yeni bir dünya ortaya çıkabilir
Abone olNew York kentinden başlayan ve kısa sürede küresel bir protesto hareketine dönüşen 'işgal' eylemi dünya gündemininden düşmüyor.
Berlin duvarının yıkılmasından beri rakipsiz kalan kapitalizmin
dünyayı daha iyi idare edemediğini söyleyen Yazar Murat Belge
‘Sadece ben yokum, toplum var denilecek yeni bir döneme
gidiyoruz’ iddiasında bulundu.
Tarihin her döneminde olduğu gibi hayatlarından memnun
olmayanlar seslerini yine meydanlara çıkarak duyurmaya çalışıyor.
Bu eylemlere imza atan ''işgalciler'' de 17 Eylül 2011'den beri
''eşit gelir dağılımı'' için sokakları mesken tuttu. Grubun gelecek
günlerde alacakları ya da alamayacakları sonuçlar, dünya protesto
tarihine adlarını nasıl yazdıracaklarını da
gösterecek.
YÜZDE 1'LİK KESİM YÜZDE 35'İN GELİRİNE
SAHİP
Çoğunluğunu genç ve işsiz Amerikalıların oluşturduğu ''Wall
Street'i işgal'' hareketi, temel sorun olarak gelir dağılımındaki
adaletsizliği ortaya koyuyor. En zengin yüzde 1'lik kesimin ülke
gelirinin yüzde 35'ine sahip olduğuna dikkati çeken ve kendilerini
geriye kalan ''yüzde 99'' olarak niteleyen protestocuların hedefi
finans sektörü, büyük Amerikan şirketleri ve lobiler.
Hedef finans sektörü olunca, protestocular da finansın kalbi Wall Street'i kendisine mekan olarak seçti.
Sosyal medyanın da yardımıyla tüm dünyada ilgisini çeken ve kısa sürede büyük destek gören hareketin takipçileri, 100'e yakın ülkede meydanları doldurdu ve doldurmaya devam ediyor. Yazar ve akademisyenler, Paris'te Sorbonne Üniversitesindeki bir öğrenci ayaklanmasından filizlenen 68 olaylarına da benzetilen eylemleri değerlendirdi.
BAŞKAYA: UYGARLIK
KRİZİ
68 gençlik eylemleri döneminde Fransa'da
öğrenci olan Özgür Üniversite Başkanı, yazar Fikret Başkaya,
dünyanın birçok ülkesinde benzer olayların ortaya çıktığını,
protestoların genel bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi
gerektiğini söyledi.
Başkaya, şunları kaydetti:
''Bunlar aslında şöyle anlaşılabilir. Şu anda karşı karşıya olunan
durum bir finansal, ekonomik kriz değil, aynı zamanda sosyal bir
kriz, iklim krizi, enerji krizi... Aklınıza gelen çok geniş bir
alanı kapsayan bir kriz var. Demek ki burada bir uygarlık krizi
var. Yara derinde, hastalık ciddi. Bütün bu tepkileri bu bütünlük
dâhilinde, bir uygarlık krizi dâhilinde ele almak gerekiyor.''
Sosyal patlamaların, devrimlerin ve isyanların önceden öngörülemeyeceğine işaret eden Başkaya, tıpkı Wall Street'te başlayan hareket gibi bu tür olayları halktan başka kimsenin yapamayacağını ifade etti.
Başkaya, şöyle konuştu''Bunların hiçbiri diğerine benzemez. 1968 ile benzer tarafları var, ama farklı bir tarihte, sosyal, ekonomik bir konjonktür dahilinde ortaya çıkmıştır. İnsanlık yeni bir döneme giriyor, bunun sonunda kapitalizmden çıkmanın yöntemleri, araçları ve modaliteleri gündeme gelecek. Oradaki insanlar adalet istiyor. Tahrir Meydanı'ndaki, Tunus'taki insanlar ne istiyorlar? Diyorlar ki 'Bizim insanlığımızı elimizden aldınız, insanlığımızı geri istiyoruz' diyorlar. 68'de ben Paris'te doktora öğrencisiydim. Orada biz ne diyorduk? 'Baskıcı kapitalist sisteme, bunun dayattığı tüketim soytarılığına son verilsin'. Bu hareketlere bir bütün olarak baktığınız zaman bunlar burjuva uygarlığının krizine karşı hareketler.''
ÖZEL: KÜRESEL FİNANS
TERÖRÜ'NE İSYAN
''Amerika'nın Sonu'' kitabıyla
adından söz ettiren Bilim ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Özel de iki eylemi ''68 eylemleri küresel 'ideolojik
terör'e başkaldırı idi, 2011 eylemleri ise küresel 'finans
terörü'ne isyandır'' sözleriyle karşılaştırdı.
''İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
başlatılan sözde soğuk savaşın, dünyayı iki süper gücün güdümü
altına soktuğunu'' ifade eden Özel, 1989'da sona eren iki kutuplu
dünya düzeni sürecini şu sözlerle değerlendirdi:
''Liberal ve komünist ideolojiler, bu patronaji meşrulaştırma
araçlarından başka bir şey değildi. 1968 devrimcileri sadece
liberalizme, bu masum görünüşlü ideolojinin meşrulaştırdığı
kapitalist sömürüye değil, kapitalizmin suç ortağı saydıkları
komünist sistemlere de karşı çıkıyorlardı.
Onların fikir ve sokak protestosu düzeyinde başlattıklarını 1989 eylemcileri tahakkuk ettirdiler. Yani 68 olmasaydı 89 olmazdı.''
BELGE: KAPİTALİZM DÜNYAYI
İYİ İDARE EDEMİYOR
Türkiye'deki 68 eylemlerine
yakından tanıklık eden Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve yazar
Murat Belge, iki dönemin ortak tarafları kadar farklılıkları da
olduğuna işaret ederek, 68 olaylarının ''20. yüzyılın 1848'i'' gibi
değerlendirilebileceğini kaydetti.
Belge, şunları söyledi:
''68 olayları, bütün düzeni değiştiren devrimlerin daha taze olduğu
bir zamanda ortaya çıktı. Ondan sonra ağır bir muhafazakârlaşma
sürecine girdi dünya. 60'ları, 70'leri gözle görülür bir düzen
değişikliği başarısı olmadan kapattı. Şimdi tekrar bir ayaklanma
gibi bir şey olunca, onların çok radikal olmaması, daha düzen içi
görülmesi normaldir.
Ama dünyanın çok rahat olmadığını gösteriyor bu olaylar. 'Sadece ben yokum toplum var', 'Dayanışma lazım sadece benim kazanmam değil' denilecek yeni bir döneme doğru gidiyoruz. Bunun böyle olmasını gerektirecek birçok şey de var. 1989'da duvarın yıkılmasından beri bir hayli rakipsiz kalmış bir kapitalizm var. Ama bütün bu rakipsizliğiyle dünyayı çok daha iyi idare ettiği söylenemez.''
'TEKNOLOJİ HEM İYİ HEM DE
KORKUTUCU'
Kısa sürede çok sayıda destekçi
bulan eylemler, ''örgütlenme'' ve ''sesini duyurma'' noktalarında
sosyal medyanın rolünü de bir kez daha gündeme taşıdı.
Eylemlerin bu kadar çabuk ortaya çıkmasını ve bir anda bu kadar yandaş bulmasını ''hem iyi hem de biraz korkutucu'' olarak niteleyen Murat Belge ''Çünkü çabuk olan şeyler çabuk da sönebilir. Sosyal medyanın şekillendirdiği bir dünyada bu insanlar kolay bir araya geliyorlar, kolay örgütleniyorlar, kolay haberleşiyorlar. Dünyanın bir ucunda olan bir şey öbür tarafa hemen geliyor ve bunun da başka türlü bir tetikleme mantığı var. Bunlardan büyük devrimsel bir şeyler beklemiyorum, ama bir yandan da saman alevi gibi sönüp unutulacağını da tahmin etmiyorum'' diye konuştu.