Yeni anayasada Kürtlerin statüsü...
Abone olBDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Yeni anayasada Kürtlerin statüsü belirlenmeli" dedi.<br/>Diyarbakır’da iki gün sürecek olan ’Ku...
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Yeni anayasada
Kürtlerin statüsü belirlenmeli" dedi.
Diyarbakır’da iki gün sürecek olan ’Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm
Konferansı’ bugün yapılan açılış konuşmalarıyla başladı. Çok sayıda
Kürt siyasetçi, kanaat önderi ve sivil toplum kuruluşu
temsilcilerinin katıldığı konferansta Kürt sorununa çözüm önerileri
ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi yapılacak. Konferansta bir
konuşma yapan Selahattin Demirtaş, birlik ve çözüm konferansının
Kürt sorunun çözümünde müzakere sürecinin denetleyicisi ve birebir
müdahil olma gibi bir misyon olduğunu söyledi. Konferans sonuç
bildirgesinde hükümete bir çağrı yapacaklarını dile getiren
Demirtaş, bu tarihi döneme denk bir sorumluluk duygusu ve bilinci
ile konferansın çalışma yürüteceğinden kuşkularının olmadığını dile
getirdi. Demirtaş, "Kürdistan üzerinde egemenliklerini sürdüren
baskıcı güçlere karşı yürütülen büyük mücadeleler neticesinde
önemli kazanımların elde edildiği, bununla birlikte Ortadoğu’da
bölge düzeyinde meydana gelen kırılmalar neticesinde önemli
fırsatların oluştuğu keza Öcalan’ın şahsında Türkiye Cumhuriyeti
devleti ile Kürt halkı arasında müzakerelerin başladığı bir dönemde
konferansımız toplanıyor. Tüm bu gelişmelerin yol açtığı siyasi
sonuçları bu konferansta değerlendireceğiz. İnkarın bittiği bir
dönemden halkımızın hakları ve statüsünün tartışıldığı bir döneme
geçmiş bulunmaktayız. Elbetteki Kürdistan’ın statüsü ve Kürdistan
halklarını hakları mevzusu ilk kez bu konferans vesilesi ile
tartışılmıyor. Burada dile getirilecek konular, ilk kez bizim ve
dünyanın duyacağı konular değil. Ancak, çözümün bu kadar yoğun bir
şekilde tartışıldığı ve Kürt halkının tüm Kürdistan halklarının,
birlik halinde tüm dünyaya vereceği mesaj, bu konferansın belki de
maneviyatının güçlüğünden kaynaklanıyor. Konjektüre dayalı
güçlülüğünden kaynaklanıyor” dedi.
"TÜM DÜNYAYA MEŞRU HAKLARIMIZI İLAN EDECEĞİZ"
Demirtaş, konferansın sonuç bildirgesinde Kürtlerin meşru
haklarının talebinin de yer alacağın ifade ederek, "Bu konferansta
Kürdistan hakları olarak, tüm dünyaya bir kez daha ilan edeceğimiz
meşru haklarımızın doğuştan gelen haklarımızın temel hak ve
özgürlüklerimizin neler olduğunu, bunların nasıl formüle
edileceğini ve formüle edeceğimiz bu hakları, nasıl hayata
geçireceğimizi, koruyacağımızı, bu süreçte devletin ve hükümetin
atması gereken adımlar ve üzerlerine düşen görevler, konferans
bileşenlerine düşen görevler, katılım gösterenlere düşen görevler
ve elbette ki halkımıza düşen görevler, konferansımızın halkımıza
yapacağı çağrılar tüm bu konular için tüm bu başlıkların sağlıklı
şekilde hayata geçirilebilmesi için bu konferansın oluşturması
gereken kurumlar var. Müzakere mekanizmalarının güçlendirilmesi ve
toplanması düşünülen Kürdistan ulusal birlik konferansına hazırlık
yapılması açısından da bu konferansın yapacağı tartışmalar önemli
ve ciddidir. Bu konferans aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti
devletine ve bugün onu yöneten AK Parti hükümetine de çağrılar
yapacağız. Demokratik siyasetin kanallarını açmak her şeyden önce,
şu anda hükümetin asli sorumluluğudur. Bizler silahların sustuğu ve
PKK’lıların sınır dışına çıkış yaptığı bir süreçte artık demokratik
siyaset kanallarından en küçüğünün dahi kapalı olmasına rıza
gösteremeyiz. Hükümetin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir
kurumunun bu aşamada hiçbir haklı ve makul gerekçesi olamaz.
Bütünüyle Türkiye’deki tüm farklılıkların bütün ötekilerin ve
ezilenlerinde demokratik siyaset hakkı tartışmasız şekilde
tanınmalı, önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması ve somut
şekilde ele alınmalıdır. Bunlar bizler açısından bir lütuf,
hükümetin Türkiye toplumuna sunacağı bir hediye değil. 12 Eylül
darbe rejimi ve ondan önceki darbe rejimlerince halkın elinden
alınmış aslında Türkiye toplumunun ve tüm halkların var olmakla
birlikte kazandıkları ve gasp edilmiş haklarının iradesinden başka
bir şey değildir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinde demokratik
siyaset hakkını kullanabilen ve bu kanallar açık olduğu için
siyaset yapabilen çok az siyesi parti ve siyasi hareket vardır.
Türkiye’de mecliste bulunan 4 partiden biri olarak şunu canı
gönülden ve rahatlıkla ifade edebilirim ki biz parlamentoda isek
Türkiye’de demokratik siyaset kanalları açık olduğu için değil,
halkın öz gücü ve muazzam direnişi görkemli desteği ve fedakarlığı
sayesinde oradayız. Kürdistan toplumunun Türkiye toplumunun tüm
renklerinin parlamentoda artık önünün açılması lazım. Parlamentoda
temsil gücü yıksa bile demokratik siyasette kendini ifade etmesinin
tüm kanallarının açık olması gerekir" diye konuştu.
"YENİ ANAYASADA KÜRTLERİN STATÜSÜ BELİRLENMELİ"
Yeni anayasada Kürtlerin statülerinin yer alması gerektiğini
anlatan Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu böylesine kritik bir dönemde hükümete düşen tarihi bir
sorumluluktur bunu gerçekleştirmediği takdirde sadece kendine
demokrat sadece kendisi açısından hak ve özgürlükleri savunan bir
anlayış temelde insan haklarına da demokrasiye de en büyük zarar
veren anlayış olur. Çoğunluğu elinde bulunduran iktidar yeni bir
anayasa özgürlükçü sivil bir anayasayı Türkiye toplumuna artık
kazandırmak için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek
durumundadır. Bu anayasada Kürt halkının statüsü, Kürdistan’ın
statüsü, anadilinin her alanda kullanımı sınırlamaların ve
yasaklamaların kaldırılması kültürü ve kimliği ile örgütlenme
hakkının tanınması Kürt kimliğinin kabulünün ve diğer inkar edilen
tüm kimliklerin kabulüne doğru yeni bir anayasa tartışmasını
başlatması geciktirmeden de parlamentoda bu çalışmayı yürütmesi
gerekecektir. Bizler konferans bileşenleri olacak bu talepler
etrafında ortak bir mücadele, ortak bir ruh oluşturabilirsek, tüm
dünya bugün Kürdistan halklarının ve tüm mazlumların ezilenlerin
meşru taleplerini duymazdan gelemeyecek durumdadır. Müzakere
sürecinin asli unsurları olarak burada toplanmış durumdayız. Herkes
bilmeli ki bu konferans bileşeni Kürt tarafıdır. Devam eden
müzakerelerin Kürdistani tarafıdır. Bu konferanstan çıkacak
sonuçlar müzakerenin gidişatını ve Kürt halkının, Kürdistan
halklarının taleplerinin somutlaşmasını belirleyecek platformdur.
Bu dönemin elbette ki en önemli siyasi mekanizmasıdır. Müzakere
sürecinin sadece gözlemcisi izleyeni 3. tarafı değil bizzati tarafı
müdahilidir. Konferans bu sorumluluk duygusu ile çalışmalarını
sürdürürse inanıyorum ki müzakere sürecinin kalıcı barışa evrilmesi
konusunda da görevini yerine getirmiş olacaktır. Burada sadece
devlete hükümete çağrı yapmak için toplanmadık. Bizim konferans
bileşenleri olarak görevlerimiz halkımıza karşı sorumluluklarımız
var. Tüm bu sefaleti, açlığı işsizliği ortan kaldırabilecek,
projeleri çağrıları ulusal birlik ruhuyla, heyecanı yaratmakta
konferansın görevlerindendir."
(İHA)