Yekta Saraç'tan eğitimde kadınların sayısal üstünlüğüne vurgu
Abone olYÖK Başkanı Yekta Saraç, ''2003 yılında kadın öğretim elemanı sayısı toplam öğretim elemanının yüzde 38’i iken bugün bu oran yüzde 45’e yükseldi. Bu oran her yıl artmaya devam etmektedir.'' dedi.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), 2020-2021 Yükseköğretim
Akademik Yılı Açılış Töreni’ni Cumhurbaşkanlığı Beştepe Millet
Kongre ve Kültür Merkezi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
teşrifleriyle gerçekleştirdi.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı tarafından gerçekleştirilen müzik dinletisiyle başlayan törende konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Akademik Yıl Açılış Töreni’nin son 4 yıldır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan himayelerinde yapıldığına dikkat çekti.
Dünya genelinde devam eden pandemi döneminde gerçekleştirilen
törenin Cumhurbaşkanı Erdoğan himayesinde gerçekleştirilmesinin
öneminden bahseden Saraç, bir ihtiyaç olarak dillendirilen
üniversite çeşitliliği konusunun Türk yükseköğretim sistemine
kazandırıldığını aktardı.
Türk yükseköğretiminin yüz güldüren verilerinden bir tanesinin de
kız öğrenci ve kadın bilim insanı sayısındaki artış olduğunu
söyleyen Saraç, sayısal verileri de paylaştı. 2003 yılında kadın
öğretim elemanı sayısının 28 bin 30 olarak toplam öğretim elemanı
sayısının yüzde 38'i olduğunu belirten Saraç, bu oranın bugün
itibarıyla 79 bin 495’e yükselerek yüzdelik dilimde yüzde 45’e
ulaştığını aktardı.
Saraç, şunları söyledi: “Bugünün araştırma görevlileri yarının
öğretim üyeleri olacaktır. 2003’te 27 bin 380 araştırma
görevlisinin yüzde 42’si kadın iken bugün bu oran yüzde 51’e
ulaşmıştır. Araştırma görevlilerinin 26 bin küsuru kadın, 24 bini
erkektir. Yani yarısından çoğu kadındır. Diğer bir ifade ile son
yıllardaki bu artış sürer ise beş yıl içinde öğretim üyelerinin
açık ara kadınlardan oluştuğu bir yükseköğretim sistemi söz konusu
olacaktır. Hukuk alanından bir örnek verelim. Hukuk alanında 2003
yılında yüzde 24 olan kadın öğretim üyesi oranı bugün yüzde 38’e
sıçramıştır. Daha da dikkat çekici olanı ise hukuk fakültelerindeki
araştırma görevlilerinin de şu an yarısından çoğunun, yüzde
52’sinin kadın olmasıdır. Bu araştırma görevlileri öğretim üyesi
olduklarında, yani dört beş yıl sonra bütün akademide olduğu gibi
hukuk fakültelerinde de kadın akademisyen sayısının erkeklerden
fazla olacağı açıktır.”
‘YÖK 100/2000 Doktora Projesi’, ‘Yükseköğretimde Dijital
Dönüşüm Projesi’ gibi çalışmalardan bahseden Prof. Dr.
Saraç, YÖK Gelecek Projesi'yle ilgili heyecanını
paylaşarak, “Bu proje kapsamında ülkemizin kalkınması için önemli
disiplinlerarası alanlarda, araştırma görevlisi alımı
başlatılmıştır. Bu kurgu yükseköğretim tarihimizde akademik
personel istihdamında bir ilktir” ifadelerini kullandı.
Üniversite tarihinde bir ilk olarak Türkiye için belirlenen 18
kritik teknoloji alanında öğretim üyesi istihdamının da
gerçekleştirildiğini hatırlatan Saraç, “Bunlar yapay zeka, büyük
veri, nesnelerin interneti, bulut bilişim, güneş enerjisi, motor
teknolojileri, tarım ve hayvan biyoteknolojisi gibi alanlardır. Bu
alanlara ilişkin olarak üniversitelerin yetkinlik haritaları
çıkarıldı. Bu 18 alanda başarılı bulunan bölümlere sadece bu alt
alanlarda kullanılmak üzere kadrolar tahsis edildi. Bu ay sonuna
doğru yine üniversite akademik personel istihdamına yeni bir vizyon
kazandıracak olan YÖK Kariyer-Liyakat Projesi'ni hayata
geçireceğiz. Liyakat sahibi nitelikli doktoralı gençlerimiz ile
üniversitelerimizi ülkemizde ilk defa uygulanacak bir kurgu ile bir
platformda eşleştireceğiz” şeklinde konuştu.
‘YÖK Gelecek Projesi’nin de ‘YÖK 100/2000 Projesi’
gibi Türkiye projesi olduğuna dikkat çeken Saraç, Türkiye’nin bilim
hayatına yön verecek bir proje olduğundan bahsetti. 2020-2021
öğretim yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ek
yerleştirmelerinin geçtiğimiz ay tamamlandığına dikkat çeken Saraç,
“Yeni YÖK olarak kurguladığımız sözel ve sayısal
okuryazarlığı arayan, ezberciliği değil muhakeme ve analiz
kabiliyetini öne çıkaran Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS)
her yıl bir önceki yıldan çok daha iyi sonuçlar ürettiği
görülmektedir. Yükseköğretim programlarının doluluklarında tüm
kategorilerde ciddi bir iyileşmenin görüldüğü, son 15 yılın en iyi
sonuçlarını almaktayız. Şunu açık ve net bir şekilde ifade
edebilirim. Artık boş kontenjan olgusunu yükseköğretim için bir
sorun olmaktan çıkarmış bulunmaktayız” dedi.
Covid-19 salgınının bütün dünyada yükseköğretimi, eğitim-öğretim sistemlerini derinden etkilediğine değinen Saraç, salgın döneminin öğrenme, öğretme ve iletişim yöntemlerini yeniden şekillendirdiğini söyledi.
Saraç, “Dünyada neredeyse bütün üniversiteler, salgını takiben
birkaç gün içinde yüz yüze eğitimden vazgeçip, dersleri çevirimiçi
ortama aktarmak zorunda kaldılar. Bugünlerde de yüz yüze eğitime
dönen pek çok üniversite görülen vakalar dolayısıyla tekrar online
eğitime dönmektedirler. Yükseköğretim Kurulu olarak, Mart 2020’den
bu yana üniversite yönetimlerimiz ve diğer paydaşlarımızla birlikte
birlikte aldığımız esnek kararlar ile Sağlık Bakanlığımızın
tavsiyeleri çerçevesinde yükseköğretime ilişkin bütün süreçleri
dinamik süreçler şeklinde yürütmekteyiz. YÖK olarak bu
dönemde sisteme kazandırdığımız hibrit/karma öğretim modelinin ve
üniversitelerimizin bu dönemdeki olağanüstü çabalarının bugünün
sorunlarını çözmekten daha da öte bir noktada yükseköğretimimize ve
ülkemize kalıcı fayda sağlamasını hedeflemekteyiz. Nitekim
hibrit/karma öğretim modelini pandemi süreci ile sınırlı tutmadık”
diye konuştu.
Yeni YÖK olarak küresel salgından önce 2019 yılında
başlanan ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’nin bu dönemde
daha da geliştirilerek genişletildiğine dikkat çeken Saraç,
“Çevirimiçi eğitimi, zor zamanlara has bir konu olarak değil bu
pandemi döneminde bir buçuk yıl önce başlatmış olduğumuz ‘Dijital
Dönüşüm Projesi’ kapsamında eğitimde bir sistem ve yöntem
farklılaşması, paradigma değişikliğinin temel bir unsuru olarak ele
almaktayız. Hepimizin takip ettiği gibi Türk Yükseköğretimi,
pandemi sürecinde dijitalleşmede önemli bir aşama katetmiştir.
Elbette ki gelişmeye açık yerleri vardır. Ama akademinin dijital
dünyada elde ettiği birikim, yükseköğretimin geleceğini ve
yönetimini ciddi olarak etkileyecek niteliktedir. Kalitesi yüksek
bir eğitimin, kampüs dışındaki eğitim imkânlarıyla desteklenerek
verilebilmesine dair önemli bir tecrübe birikimi oluşmuştur.
Elbette eğitim ve öğretimde esas olan örgün, yani yüz yüze
eğitimdir. Fakat bütün dünya gibi Türkiye de yükseköğretimin
durmaması, öğrenme ve öğretme sürecinin kesintiye uğramaması için
bu imkandan yararlanmaktadır” dedi.
Korona virüs tedbirleri kapsamında düzenlenen törenin son
bölümünde YÖK tarafından her yıl ‘bireysel ve kurumsal’
olmak üzere iki kategoride verilen ‘YÖK Üstün Başarı
Ödülleri’, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ödülleri almaya hak
kazanan akademisyenlere ve yükseköğretim kurumlarına verildi.